Seferadlar, Yahudhaneler ve Kortejolar

Seferadlar, Yahudhaneler ve Kortejolar

Seferadlar kimdir ve ne zaman Osmanlı topraklarına geldiler? Yahudiler nerelerde yaşadılar? Yahudhane ve Kotejo nedir? Hangi illerimizde bunları görebiliriz?

Sultan II. Beyazıd’ın daveti ile 1492 yılında İspanya’dan Osmanlı Devleti’ne göç eden Yahudi toplulukları olan Sefarad Yahudileri, İspanya’daki kendilerine özgü toplu yaşam kültürünü yansıtan mahalle kültürlerini ve mimariyi beraberlerinde getirmişlerdir. Sefarad Yahudi toplulukları Anadolu ve Balkan coğrafyasının farklı yaşam alanlarına yerleşmişlerdir.

Yahudi gruplar, göç ettikleri ülkelerdeki barınma sorunlarından dolayı imece usulü çok katlı evler inşa ettiler. Günümüzün apartman veya site uygulamasının basit bir örneği olan bu yapılar Yahudhane olarak adlandırıldılar. Yahudhaneler, aile bireyleri tek göz odalarda yaşantısını sürdürdüğü, fazladan olan odaların kiraya verilerek gelir elde edilen, mutfak, banyo ve tuvalet gibi yerlerin kollektif kullanıldığı iki veya üç katlı yapılardır.

Zamanla bu binalar kira geliri sağlayan ekonomik bir kazanç yöntemi olarak ticari grupların ve vakıfların kullanımına geçmişler; alım - satım ve miras hakkı gibi emlak uygulamalarına tabii olmuşlardır.

15. yüzyılda İspanya ve Portekiz’den göç eden Sefarad Yahudi grupları, 16. yüzyılda yerleştikleri İzmir’de İspanya ve Portekiz’in mimari tarzını yansıtan; kendine has bir Yahudhane örneği olan Kortejo denilen yaşam alanlarını inşaa etmişlerdir.

Kortejoların Yahudhanelerden farklı yönü, mutfak ve tuvalet gibi ortak yerlerin avluda ve alt katta olmasıdır. Ayrıca tek bir demir spiral merdivenle çıkılan ikinci kattaki sıra sıra dizili bağımsız odaların bulunduğu Kortejoların az sayıda ayakta kalanları İzmir’de varlıklarını hala otel olarak sürdürmektedir.

Birlikte yaşam tarzının ilk örneklerinden olan Yahudhane ve Kortejolar toplu yaşam şeklinin bir sonucu olarak saygı ve yardımlaşma açısısından komşuluk ilişkilerinin değerli olduğu yaşam alanlarıdır.

 

Anadolu'daki Yahudi Topluluklarının Tarihi

Yahudi toplumunun Anadolu topraklarındaki varlığı asırlar öncesine dayanır. Yahudi topluluklar, Roma ve Bizans döneminden bu yana Anadolu ve Trakya coğrafyasında yaşamaktadırlar. Özellikle fetih öncesinde de İstanbul’un Yahudi topluluklarına ev sahipliği yaptığı tarihsel bir gerçektir.

Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşayan Yahudi toplumlar kendilerine özel banliyölerde içe dönük koloniler şeklinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.

15. yüzyılda Avrupa’da artan Yahudi karşıtlığı ve Yahudi topluluklara yapılan dinsel baskıların yoğunlaşması nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu topraklarına tarihin değişik dönemlerinde Yahudi göçleri gerçekleşmiştir.

İstanbul’un fethinin ardından Anadolu ve Balkanlarda dağınık şekilde yaşayan Yahudi toplulukları İstanbul’a göç yönünde teşvik edilmişlerdir.

İspanya ve Portekiz’de Yahudilere uygulanan dinsel baskılar sonucu 1492 yılında Sultan II. Bayezıd’ın çağrısı ile Osmanlı Devleti’ne gelen Sefarad Yahudi grupları İstanbul, Edirne ve Selanik başta olmak üzere ülkenin çeşitli kentlerine yerleşmişler ve beraberlerinde getirdikleri etnik kültürü Osmanlı coğrafyasına taşımışlardır.

Sakız Adası’nın Osmanlı Devleti tarafından 1566 yılındaki fethinin ardından önemli bir ticari merkez statüsü kazanan İzmir, 16. yüzyılda Manisa, Tire, Aydın bölgesindeki Yahudi grupların göçüne sahne olmuştur.

İzmir Yahudileri, iki ana sosyo-ekonomik grup olarak İzmir’deki varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bunlar yüzyıllar boyunca ticari faaliyetler ile uğraşan, şehrin çeşitli noktalarındaki müstakil evlerinde yaşayan varlıklı Yahudi aileleri ve İkiçeşmelik, Karataş, Tilkilik bölgelerindeki Kortejolarda kalabalık gruplar halinde yaşayarak ara işlerde çalışan Yahudilerdir.

18 ve 19. yüzyıllarla birlikte salgın hastalık, yangın ve art arda gelen depremler İzmir Yahudilerinin ekonomik durumunu kötüleştirmiştir. I. Dünya Savaşı ve Büyük İzmir Yangını ise bu sıkıntılı dönemin etkileri devam ettirmiştir.

Yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamını sürdüren Yahudilerin büyük bir bölümü, İsrail Devleti’nin 1948’deki kuruluşuyla birlikte ekonomik sebeplere bağlı olarak göç etmiştir.

Yahudhane ve Kortejo arasındaki Fark Nedir?

Yahudi toplumunun tarihsel süreç içerisinde içine kapalı dinsel anlayışı, geleneklerine bağlı bir topluluk olması, kendilerine özgü yaşam ve mimari anlayışlarına da yansımıştır. Avrupa’da toplumun dinsel görüşlere göre ayrı mahallelerde yaşadığı dönemde, Yahudiler de genel olarak kendi mahallelerinde gruplar halinde yaşamıştır. Artan nüfus karşısında kendi mahallelerine sıkışan Yahudi toplulukları konut sıkıntısı yaşamış ve bu durum Yahudileri birden fazla katlı yapılar inşa ederek bir arada yaşama eğilimine itmiştir.

Osmanlı Devleti’ne geldikleri 15. yüzyıldan itibaren Yahudiler; İstanbul’da Balat, Galata ve Fener; İzmir’de Basmane, Kemeraltı, Karataş, Tilkilik, İkiçeşmelik semtlerinde kendilerine özgü yerleşimler oluşturarak varlıklarını sürdürmüşlerdir

Osmanlı’ya göç eden Yahudiler, aile evleri olarak anılan Yahudhaneler ile Yahudi İspanyolcası olarak bilinen Ladino dilinde “Avlu” anlamına gelen Kortejo ismini verdikleri toplu yaşam mimarisini yerleştikleri bölgelere getirmişlerdir. İstanbul, Edirne, Selanik,Tire, Manisa, Turgutlu’da (Kasaba) bulunan yapılar Yahudhane olarak isimlendirilirken; bağımsız bölümlerin iç avluya baktığı iki katlı yapıları ifade eden Kortejolar, İzmir ile özdeşleşmiş bir Yahudi toplu yaşam mimarisi türüdür.

Yahudhaneler

Kaynak: www.salom.com.tr/arsiv/haber-100914-bir_toplu_konut_ornegi_olarak_yahudhaneler__kortejolar.html

Etimolojik olarak Arapça “Yahud” ve Farsça “Hane” kelimelerinin bir araya gelmesi ile oluşan Yahudhane kelimesi, Yahudilerin yaşadığı ev anlamı taşır. Yahudhaneler, sosyo-ekonomik olarak dar gelir seviyesine sahip Yahudilerin yaşam alanı olarak asırlarca kullanılmıştır.

Konut ve gelir sıkıntısı kaynaklı olarak göç eden Yahudiler, aileleri ile birlikte yaşamak üzere çok katlı yapılar inşa etmişlerdir ve bu yapıların boş odaları ek gelir elde etmek amacıyla kiraya verilmiştir. Ayrıca ihtiyaç sahibi Yahudilere yardım amaçlı cemaat vakıfları veya diğer hayırseverler tarafından yaptırılan Yahudhanelerin varlığı da bilinmektedir.

Yahudhanelerin resmi tapusu ve kullanımı çeşitli dönemlerde Müslümanlara ve farklı etnik gruplara da geçmiştir.

Osmanlı döneminde Yahudhaneler, aynı zamanda kira getirici bir finans modeli olarak alım satım, miras ve vakıf işlemleri gibi ekonomik yatırım aracı da olmuştur.

Mimari olarak Yahudhaneler, özellikleri ve görünümleri açısından bulundukları bölgelere göre farklı mimari yapıya sahiptirler. İstanbul’da yer alan Yahudhaneler, avlusuz biçimde, altı yedi katlı olabilecek şekilde bitişik nizamlı olarak yan yana dizilmiştir. İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlerin binalarının ahşap yapılı olması uygulaması gereğince genellikle ahşap olarak inşa edilmiş yapılardır. Bu şekilde inşa edilmiş Yahudhanelerin bazılarının ön cephesinde yer alan odalar dükkan olarak kullanılmıştır.

Boyut olarak oldukça küçük olan odalara karşılık gelen bağımsız bölümlerde aile yakınları hep beraber yaşamıştır. Birkaç ailenin birlikte yaşadığı Yahudhanelerde tuvalet, lavabo ve mutfak gibi alanlar ailelerce ortak kullanılmaktadır.

Çok katlı yapısı ve bağımsız bölmelerde değişik ailelere yaşam şansı tanıması ile Yahudhaneler bugünün apartman tipinin öncü örneklerinden sayılırlar.

Kortejolar

İstanbul, Edirne ve Selanik ile birlikte Osmanlı Devleti’nde Yahudi yerleşiminin önemli kentlerinden biri olan İzmir’de; Karataş, Basmane ve İkiçeşmelik bölgelerine yayılmış olan bölge genel Yahudi yerleşim alanı; yani Judeira olarak tanınırdı.

Tüm tarihi yazılı ve görsel arşivler incelendiğinde, Yahudhanelerin kendine has bir türü olarak kabul edilen İzmir’deki Kortejolar, İspanyol mimarisinin bazı ögelerini taşıyorlardı.

Kortejoların mimari ögeleri yaşanılan kentlere göre farklılıklar taşımakla birlikte ahşap veya kagir görünümlü Kortejolar da inşa edilmiştir. Genellikle yatay şekilde yapılmış iki katlı Kortejoların üst katlarında ailelerin hep birlikte kaldığı 8-10 metrekarelik oldukça küçük odalar şeklinde birbirinden bağımsız kısımlar yer almaktadır.

Ailelere özel tuvalet ve mutfak gibi temel olanaklara sahip olmayan bu müstakil yapılar, bir merdivenle ulaşılabilen bir balkona açılan kapıları ile ortak avluya bakacak şekilde yan yana konumlandırılmıştır.

Avlular, aynı zamanda ortak mutfak, tuvalet gibi ihtiyaçları karşılayacak ortak mekanların bulunduğu alandı. Bu avlular ailelerin yemeklerini yedikleri ve çalışmanın beraber yapıldığı yarı kamusal bir alandı.

Kortejolardaki özel bölümlerde su imkanı bulunmamakla beraber yapı kompleksinin tek su kaynağı da avluda yer almaktadır

Avluda tek su kaynağı olan kuyunun yanı sıra fıskiyeli havuz gibi öğeler de yer alabilmektedir. Avlular aynı zamanda, Yahudilerin gelir etme amacıyla devam ettirdikleri mumculuk ve dokuma gibi ortak üretim etkinliklerine ve dini ritüellerine de ev sahipliği yapan mekanlardır.

Yahudhaneler gibi Kortejolar da içe dönük, azınlığı dış tehlikelere karşı korumacı, dışa kapalı bir yapıyı sembolize eden yapılardır. Bu anlayışa uygun olarak Kortejolara ana giriş yalnızca sadece avludan sağlanmaktadır.

Bu yapı ünitesinde ortak yaşamın işleyişi konusunda ve ortak alanların temizliğinden Kortejonun yapı sahibinin sorumlu olduğu; öte yandan mülk sahibinin bağımsız bölümlerde yaşayanlardan kira aldığı bilinmektedir.

Kortejolarda, kendisinden kira ve masraf talep edilmeyen bir kişinin kira ve ortak gereksinimleri toplamak üzere mal sahibince görevlendirilirdi. Mutfak ve diğer ortak gereksinimler de bu kişi tarafından sağlanırdı.

Güvenlik amacıyla ana avlu kapısının gece kilitlenip sabah erken saatlerde açılır ve bu şekilde Kortejolarda güvenlik üst düzeyde sağlanırdı.

19. yüzyıla kadar Yahudilerce ana yaşam alanlarından olan Yahudhaneler ve Kortejolar, Yahudilerinin İsrail ve diğer ülkelere göçünün ardından günümüzde de dar gelirli vatandaşlar, evsizler ve göçmenler tarafından kullanılmaya devam etmektedir.

Kısacası, Yahudhaneler ve Kortejolar, Osmanlı imparatorluk sınırlarına göç eden ve gelir düzeyi düşük olan Yahudi topluluklarına ev sahipliği yapan yapılardır. Aile bireylerinin hep beraber yaşadıkları odalardan; ortak tuvalet ve mutfaktan oluşan; dini ritüel ve mesleki faaliyetlere ev sahipliği yapan avludan oluşan yaşam üniteleridir.

Osmanlı tapu sicillerinde ve devlet arşivleri kayıtlarında, kira getiren bir yatırım şekli olarak ifade edilen Yahudhanelerin bir bütün olarak alım-satım ve miras işlevine sahip oldukları ve kira hukukuna benzer şekilde tahliye gibi işlemlerin de yaşandığı binalar olduğu bilinmektedir.

Osmanlı Devleti'nin birçok kentinde bulunan Yahudhaneler ile İzmir’de yer alan Kortejolar kaybolan bir toplu yaşam kültürü olarak kentin kadim tarihinde yerini almıştır.

Bireyselliğe ve mal edinmeye verilen aşırı önemin arttığı günümüzde az sayıda kalmış bu kendine has mimari ögeler geçmişin izlerini taşıyarak halen varlıklarını sürdürmektedir.

 

Yararlanılan Kaynaklar

-Unutulmuş Toplu Mülkiyet Formları: Yahudhaneler / Utku Saruhan 2020, Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi

-BORA Siren; “İzmir’de göçmenlere yuva olan Kortejolar ve Ya-hudihaneler”, Kent Konak Dergisi, Kış 2018/34, s. 64 – 67

-ORTAYLI , İlber; İstanbul’dan Sayfalar, Hil Yayın, 1986

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.