Ani Kenti | İlklerin Şehri “Ani”

Ani Harabeleri - İlklerin Şehri “Ani”

Profesyonel Turist Rehberi Koray Vergül'ün Kaleminden...

Kars’ın göz bebeği Ani Kenti’nin tarihçesi, özellikleri, kalıntıları... İlklerin Şehri Ani’yi tanıyıp birlikte gezelim...

Ani öyle bir paragrafla ya da bir metin ile anlatılacak yer değildir. Ani’yi anlamak isteyen şehrin bulunduğu yere gelecek, gözlerini kapayacak ve Orta Çağ’ı hayal edecek.

Ani bir Orta Çağ kentidir. Ben Ani’ye asla harabe demem, diyemem, dilim varmaz. Öyle bir tabir kullanmak hem vakti zamanında orada yaşayanlara hem  de ülke turizmimize ihanettir. Yahya Kemal BEYATLI’nın İstanbul hakkında söylemiş olduğu bir söz vardır: “Birçok şehir birçok açıdan birbirine benzer, yalnızca İstanbul’un eşi, benzeri yoktur.” Bu söz Ani kentine de çok yakışacaktır.

Dünyada bazı şehirler vardır, sadece dini ögeleriyle ön plana çıkar; eski adıyla Ruha günümüzdeki adıyla Şanlıurfa (peygamberler şehri).

Dünyada bazı şehirler vardır, sadece ticari özelliğiyle ön plana çıkar: Kayseri-Kaniş-Kültepe; dünyanın ilk alışveriş merkezi veya başlangıçtaki adıyla Antiochia ad Taurum bir diğer deyişle Toroslar’ın karşısındaki Antakya daha sonra Ayıntap ve günümüzdeki adıyla Gaziantep.

Dünyada bazı şehirler vardır, sadece askeri kimliği ile ön plana çıkar, en güzel örneği Kars’tır. Selçuklu, Osmanlı ve Rus dönemlerinde sürekli hükümdarların ordularını konuşlandırdığı yerdir. Bugün bile Rus tarih kitaplarında Kars bir oblast (askeri garnizon şehri) olarak anılır. İşte Ani Orta Çağ kenti bu üç özelliğe de sahip olan nadir ve özel şehirlerdendir.

 

Ani kenti Kars şehir merkezine yaklaşık 45 kilometre mesafededir ve Türkiye ile Ermenistan sınırı olarak kabul edilen Arpaçay Nehri’nin batı yamacına konuşlanmıştır.

Ani ziyareti kentin batısında bulunan “Aslanlı Kapı”dan gerçekleştirilir. O kadar büyük ve geniş bir alana yayılmıştır ki şehir “Kırk Kapılı Şehir” olarak da anılmaktadır.

Lakin en görkemli kapısı, 1064 yılında Selçuklu hakimiyetine girdikten sonra Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından işlenen aslan kabartmasından adını alan bu “Aslanlı Kapı”dır. Bu kapıdan içeri giriş yaptıktan sonra direkt karşınızda Selçukluların sembollerinden gücün ve kudretin simgesi olan aslan kabartmasını görebilirsiniz.

Yine aynı noktadan kafanızı sağa çevirirseniz Anadolu’nun ilk Türk kitabesini Ani sur duvarında görebilirsiniz. Aslanlı Kapı ve kitabe, şehrin Selçuklu izleridir. Selçuklular Anadolu’da aslında çok iz bırakmamışlardır. Tarihte Selçuklular karşımıza 4 isimle çıkar:

Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Suriye Selçuklu ve Kirman Selçukluları. Asıl Selçuklu görkemini ve ihtişamını Suriye ve İran coğrafyasında görebilir, keşfedebilirsiniz.

Ani’de 24 farklı medeniyetin hüküm sürmüş olması ve kent surlarının ihtişamı Ani’nin askeri özelliğini ve zenginliğini ortaya çıkarmaktadır. Ani en zengin,en ihtişamlı, en görkemli ve en kalabalık dönemini Ermeni Bagratlı Hanedanlığı döneminde yaşamıştır.

Şehrin nüfusu 150 binlere yaklaşmıştır ki Orta Çağ döneminde nüfusu 150 bini aşan en fazla beş şehir vardır. 8,9,10 ve 11.yy’ da Ermeni Bagratlı Hanedanlığına başkent olan şehir 1064 yılında Sultan Alparslan önderliğindeki Selçuklu-Türk hakimiyeti altına girmiş ve şehirde Türk izleri görülmeye başlamıştır.

Selçukluların Anadolu’da uygulamış oldukları bir politika vardır. Anadolu topraklarını bölge bölge fethederken hangi Müslüman veya Türk beylik, Selçuklu Hükümdarlığına yardım ve destek sağladıysa oranın yönetimini kendilerine bağlı kalmak kaydıyla o beyliğe bırakmıştır.

 

1064 yılında Ani kenti Selçuklular tarafından fethedilirken Şeddadoğulları Beyliği Selçuklu Sultanı Alparslan’a yardımda ve destekte bulunduğu için buranın yönetimi Şeddadoğullarına bırakılmıştır. Bu arada 1064 yılında Türklerin Anadolu’da fethettiği ilk şehir ilk toprak Ani’dir, Ani kentidir. 1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu’nun kapısı tamamen Türklere açılmıştır.

Aslanlı Kapı’dan şehre girdikten sonra dikkatinizi çeken unsurlardan biri de Ani surlarıdır. Sur bir şehir için en önemli etmendir. Kale kraldır, sur halktır. Kralı ve kaleyi koruyan sur ve halktır. Anadolu surun anavatanıdır.

Dünya’nın ilk surları bizim Anadolu’dadır. Günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce dünyanın birçok yeri ilkel hayat sürerken Aşıklı Höyük (Aksaray) halkı mal ve mülkiyet edinmiş ve dünyanın ilk surlarını inşa ederek onları koruma altına almıştır. Dünyanın en güzel surları bizim Diyarbakır surlarıdır. Üzerinde çeşitli hayvan ve bitki motifleri görülür, kuşbakışı bakıldığında kalkan balığını andırmaktadır.

Dünyanın en uzun surları da bizdedir (İstanbul surları 22 kilometredir). Dünyanın ilk ve tek çift aşamalı, çift blok surları da Ani’dedir yani Anadolu’dadır. Normalde şehir surları tek bloktur. Önüne bir hendek kazılır ve düşman o hendekte bertaraf edilir. Lakin Ani surlarına yanaşan düşman, surların çift blok olduğunu görünce irkilir, geri adım atar. Çünkü ilk suru geçer ise iki sur arasında sıkışır kalır ve burçlardan yapılan saldırı ile çok kolay bir şekilde bertaraf edilir. İşte bu yüzden Ani askeri bir şehirdir ve çoğu zaman zor fethedilmiştir.

İkinci blok sur duvarından şehre girerken kapı üstünde Ermenice bir kitabe ile karşılaşırsınız. Şehir her ne kadar Arpaçay Nehri kıyısına kurulmuş olsa da dönem dönem su kıtlığı yaşamıştır. Şehirde yaşayan Ermeni bir tüccar şehre su getirmiş ve şehir halkı bu tüccara bu kitabe ile teşekkürünü dile getirmiştir.

Şehre girdikten sonra üç tarafının surlar ile kaplı olduğunu fark edersiniz. Arpaçay Vadisi tarafında neredeyse hiç sur yoktur, olanlar da zayıftır. 100 m yüksekliğinde, 150 m genişliğinde ve 150 km uzunluğundaki Arpaçay Vadisi doğal bir sur olarak düşünülmüş ve buradan bir saldırı gelemeyeceğine kanaat getirilmiş Ermeni krallar tarafından.

 

İşte tam da bu sebep ile şehri vadinin batı yakasına inşa etmişlerdir. Gün gelir Rus generaller ve Kazım Karabekir önderliğinde Rusya ile Türkiye 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşmasını imzalar ve bu anlaşma gereği Arpaçay Nehri Türkiye-Ermenistan sınırını belirler. İşte tam da bu sebepten dolayı bugün Arpaçay üzerindeki İpek Yolu köprüsünün bir ayağı haricinde bir çeşme bile yoktur Ani’den Ermenistan topraklarında.

Ani Antik Kenti’nin dini unsurlarından bahsedelim birazda. Şehirdeki ilk izler MÖ 3-4 binlere dayanmaktadır. Lakin o zamanki hayat Arpaçay vadisindeki mağaralarda başlamış. Daha sonra MS.4.yy’da iç kale Karsaklılar tarafından inşa edilir. Bugün ziyaret ettiğimiz alan içindeki şehir ise Ermeni Bagratlı Hanedanlığı kralları I. Gagik ve II. Smbat önderliğinde 9.yy sonrası inşa edilmiştir.

Ermeniler Hristiyanlığı MS. 301 yılında kabul eden ilk devlettir. Dolayısıyla bu şehre Ermenilerin hristiyan olmasına vesile olan din adamı Aziz Krikor Lusavoriç adına muazzam Ermeni mimari uslüple kiliseler inşa edilmiştir. Bunlardan bazıları ve günümüzde görebileceklerimiz: Ani Katedrali (Meryem Ana Killisesi), Tigran Honentz Kilisesi, Gagik Kilisesi, Aziz Krikor Kilisesi, Surp Pirgiç Kilisesi.

Şehirde bulunan kilise sayısının fazlalığından, ihtişamından ve Ermenilerin Hristiyanlığa olan bağlılıklarından dolayı kent uzun yıllar boyunca “1001 Kiliseli Şehir” olarak da anılmıştır. Henüz İslamiyet’in doğmamış olması, İran’daki yerel halkın bir kısmının Zerdüştlük dini mensubu olması, İran coğrafyasının Ani’ye çok yakın olması ve İran’daki Zerdüşt tüccarların Ani’ye gelip ticaret yapmaları ve buraya yerleşmeleri Ani’de inşa edilen Zerdüşt tapınağı olan Ateşgedelerden birini görmemizi sağlamaktadır.

Ani 1064 yılında Türk-Selçuklu hakimiyetine girince Sultan Alparslan bu şehri aynı zamanda bir karakol olarak kullanmış ve ordusunu buraya yerleştirmiştir. Yönetim ise Şeddadoğulları Beyliğindedir. Burada savaş planları, taktikleri gerçekleşmiş ve 1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Muharebesi’nde bu ordu Romen Diyojen’in Haçlı ordusuna çok büyük bir mağlubiyet yaşatmıştır.

Bunun üzerine Şeddadoğlu Beyi Ebu-l Manucehr bu zaferin namına kente kendi adıyla bir cami inşa etmiştir (Ebu-l Manucehr Cami - 1072). Bu cami Anadolu’da inşa edilen ilk Türk camisi olmuştur.

Dini bir yapı olarak üzerinde durmamız gereken bir diğer yapı ise kentin en büyük eseri olan Ani Katedrali (Meryem Ana Kilisesi)'dir. 980-1010 yılları arasında II. Smbat döneminde inşa edilen eser 1200’lü yıllarda Rönesans döneminde ortaya çıkan Gothik mimarinin aslında 200 yıl daha öncesinde Anadolu’da, Ani’de ortaya çıktığının ispatıdır.

Dünyada bazı mimarlar vardır, eserlerinin önüne geçmiştir, en güzel örneği Mimar Koca Sinan’dır. Namı, şanı eserlerinden daha ünlüdür, yani nerde bir cami görsek, köprü görsek kesin Mimar Sinan inşa etmiştir deriz. Dünyada bazı mimarlar vardır, eserlerinin gerisinde kalmıştır. En güzel örnek Sultan Ahmet Camii'nin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa, çok fazla kişi bilmez.

İşte Ani Katedrali'nin mimarı Trdat da eserlerinin ününün arkasında kalmıştır. Ermeni mimar Trdat Ani’de müthiş bir yapı ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda kendisi 11. yy’da İstanbul Ayasofya Kilisesi’nin çöken kubbesini tekrar ayağa kaldıran şahıstır.

Ani kentinin nüfusunun 150 binlere dayanmasının, kentin müthiş bir zenginliğe ve ferahlığa kavuşmasının asıl nedeni ise ticari kimliğidir. Çin’den başlayıp Anadolu’ya giren ve Anadolu’dan Venedik’ e kadar uzanan 6.400 km’lik İpek Yolu Anadolu’ya Ani kenti ile girer ve İpek Yolu’nun üzerinde bulunan bu şehir ticaretin, tüccarların ve kervanların vazgeçilmez durağı olur.

Arpaçay Nehri üzerindeki İpek Yolu Köprüsü ise görülmeye değerdir. Ne zaman deniz ticareti yaygınlaşır ve başka ticaret rotaları ortaya çıkar, İpek Yolu önemini yitirir, işte o zaman Ani yavaş yavaş yok olmaya yüz tutar. Tabii buna elbette Pers istilaları,Timur istilası ve depremler de sebep olmuştur.

Ani isminin nereden geldiğini merak ediyorsanız bununla ilgili iki tane rivayet vardır;

Birincisi; Ermeni ve Gürcü mitolojisinde bolluk ve bereket tanrıçası Anita -Aneta’dır. Bolluk ve bereket tanrıçasına adanan şehir olarak Ani ortaya çıkmıştır. Bugün bile Ermenistan ve Gürcistan’da en çok kullanılan kadın ismi Ani ve Anita’dır.

İkincisi ise şöyle; Ermeniler atalarının Urartular olduğunu iddia ederler. Çok tanrılı Urartu dinler platformunda yer tanrısı An, gök tanrısı Ki’dir. AN-Kİ’den Ani ismi ortaya çıkmıştır. “Yerin ve göğün tanrısına adanmış şehir” manasındadır.

Ani Orta Çağ Kenti 2007 yılına kadar askeri mıntıka alanı içerisindeydi, dolayısıyla turistik ziyaretler gerçekleştirilemiyordu. Ziyaretler sadece belli başlı kişilere özel izin ve askerler eşliğinde yapılıyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün isteğiyle Ani Ören Yeri askeri alandan çıkarılıp turizme kazandırıldı.

Ani Orta Çağ Kenti’nin 2011 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası aday listeye, 2016 Temmuz ayında da asil listeye seçilmesi kente dünya çapında bir ün kazandırdı. 2016’dan bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır Ani Kenti.

Son yıllarda Turizm Bakanlığı’nın desteği ile kazı çalışmalarına hız verildi. Bugün Efes Antik Kenti Türkiye için ne ise çok yakın zamanda Ani de aynı önemi ve değeri kazanacaktır. Buradan tüm gezginlere sesleniyorum:

- Kars’a gelin, Ani’ye gelin. Korkmayın hasta olmazsınız, olursanız biz bakarız :)

 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.