Derinkuyu Yeraltı Şehri ve Özellikleri

Derinkuyu Yeraltı Şehri ve Özellikleri

Profesyonel Turist Rehberi Ömer Karataş'ın Kaleminden...

Kapadokya’nın mühendislik harikası yeraltı şehirlerinin özellikleri nelerdir? En büyük yeraltı şehri Derinkuyu'nun özellikleri nedir? Hangi yeraltı şehirleri ziyaret edilebilir?

Bugün Dünya’nın en gözde turizm rotalarından birisi olan Kapadokya yerin üstündeki peri bacaları ile gelenleri büyüler. Sahip olduğu doğal güzellikleri ile ziyaretçilere görsel şölen sunar. Bir de yerin altındaki Kapadokya vardır ki; hayretler içinde bırakacak mimarisi ile yeraltı şehirlerine ev sahipliği yapar. Mühendislik harikası bu yeraltı şehirleri, kültür ve tarih mozaiği olan Anadolu’nun çok büyük zenginliklerindendir.

Eski bir Yunanca kelime olan Anadolu (ανατολη -Anatole) Ege’den başlayıp Fırat Nehri’ne kadar uzanan topraklara verilen bir isimdir. Güneşin doğduğu topraklar anlamına geliyor. Bu zengin coğrafyaya “Güneşin doğduğu topraklar” isminin verilmesi Yunanistan’dan doğuya bakıldığında sadece güneşin doğudan doğması değil elbette. İşte Anadolu zenginliği burada başlıyor.

Tevrat’a göre cennetten çıktığına inanılan dört nehirden ikisi bizim topraklarımızda; Dicle ve Fırat. Anadolu’nun göbeğinde bulunan ve binlerce yıl önce çok önemli olan tuzun kaynağı Tuz Gölü ise yine bizim topraklarımızda. Salihli’ye sadece 10 km. uzaklıkta olan Sardes (Sart ) Antik Kenti, tarihte parayı başımıza bela eden Lidya Krallığı, hatta “Karun kadar zengin olmak” deyiminde ismi geçen Karun da bu topraklarda idi.

Altın ve zenginlik vardı, verimli tarım arazileri vardı. Bununla birlikte birçok medeniyetin bırakmış olduğu izlerden geriye kalan UNESCO Kütür Mirası listesinde olan birbirinden önemli 18 ayrı yer. Kısaca anlattığım Anadolu için güneşin (medeniyetin) doğduğu topraklar demeyelim de ne diyelim?

Bu zengin birikimin olduğu Anadolu, tarihin birçok döneminde değişik uygarlıklar tarafından ele geçirilmeye çalışılmış ve savaşlar/akınlar bitmemiştir. Gelelim şimdi yeraltı şehirlerine.

Kapadokya bölgesinde M.Ö 1950 yıllarından itibaren, çoğunluğu Hititler zamanında belki Hititler’den bile önce, yerleşik hayata geçmiş olan, ilk insanlığa ev sahipliği yapmıştır. Bir ova içinde yaşayan insanlar, kerpiçten olan evlerinde kendilerini savaşlardan korumaları mümkün olmadığını anlayınca, bulundukları köylerde toprağın altında keşfettikleri kaya (tüf) tabakası içinde bir sığınak kazma gereksinimi duydular. Demir Çağı'ndan önce obsidyen taşlarını kazıcı araç olarak kullandılar, daha sonra ise külünk adını verdikleri demirden araçlar ile sığınaklarını yapmaya başladılar.

Kapadokya’da turizme açılmış olan 7 yeraltı şehri olsa da daha açılmayı, keşfedilmeyi bekleyen onlarca gizemli yeraltı şehri olduğunu biliyoruz. Derinkuyu, Kaymaklı, Tatlarin, Özkonak, Saratlı, Mazı, Gaziemir yeraltı şehirleri ziyarete açık ama bu 7 yeraltı şehrinden en büyüğü olan Derinkuyu Yeraltı Şehri üzerinden 4000 yıllık bir tarihin içerisinde bulacağız kendimizi birazdan.

Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin Özellikleri

Bugün Kapadokya bölgesinin en büyük en görkemli yeraltı şehridir Derinkuyu. Yeraltı şehrinin gizeminde tılsımlı bir yolculuğa çıkarsınız. Fakat yeraltı şehrine girmeden evvel sizlere bir tavsiyem olacak.

Nevşehir- Derinkuyu ilçesine ulaştığımızda yeraltı şehrine girmeden önce ilk dikkatimizi çeken, 9 metre 15 santimetre boyundaki Atatürk Heykelidir. Ülkemizin uzun yıllar boyunca en yüksek Atatürk heykeli olma ünvanına sahip olan muhteşem eseri mutlaka görün.

Kapadokya’nın sarı taşı diye adlandırılan özel taşlar kullanılmış olan heykelde, Atatürk’ümüzü mareşal üniforması içinde görürüz. Bu heykeli, aslen Derinkuyulu olan ve burada iki dönem belediye başkanlığı yapan dünyaca ünlü heykeltraş Hakkı Atamulu yapmıştır. 1966 yılında yapımına başlanmış ve 1969 yılında tamamlanmış olan bu heykelin yanı başından geçip yeraltı şehrine giderken, mutlaka selam vermek istersiniz diye bu bilgiyi de yeraltı şehri konumuzun içerisine ekledim.

Gelelim Derinkuyu Yeraltı Şehri’ne;

Derinkuyu Yeraltı Şehri 1967 yılında turizme açılmadan önce üzerindeki evlerin sahipleri tarafından bir bölümü depo olarak kullanılıyordu. Hakkı Atamulu'nun belediye başkanlığı döneminde temizlik çalışmaları sonucunda turizme açıldı.

Genel anlamda günlük hayatta sadece birinci katları kullanıldı ama savaş esnasında sürgü kapıdan sonraki bölümleri tamamen bir sığınak olarak kullanıldı.

Bir ova üzerinde yerin altında 8 katı açık olan aslında 12 katlı olan bir savunma-sığınma yapısının olduğu ve bu muazzam yapının yerin tam 54 metre altında kazılan bu yeraltı şehrinin sadece %20’lik kısmının gezilebildiğini biliyor musunuz? Göçüklerden dolayı tamamı açık değil ama her yerinin açık olduğunu düşündüğümüzde ilçenin eski yerleşim bölgesinin tamamının altında ayrıca bir şehir olduğu bilgisi ve hatta yeraltı şehri yakınlarındaki ve burası ile önceden bağlantılı olan bir akıl hastanesini görmek de bizi oldukça heyecanlandırıyor.

Haydi şimdi biraz kendimizi tarihin içinde bulalım. 4000 yıl önce siz Derinkuyu’da bağ bahçe işi ile uğraşırken yeraltı şehrine uzaklığı 6 km. olan Til Tepesi üzerinde nöbetçi askerlerin yaktığı ateşin dumanını gördünüz. Bu ikaz size der ki: “Düşman geliyor.” Birçok ayrı girişinden size en yakın olan tünel ile yeraltı şehrine sığındınız. Günlük hayatta kullanılan evler sizi koruyamaz artık, en güzel çözüm yerin altında olan bu sığınak.

Her aile için özel odaların olduğu bir yapısından ziyade toplu yaşam alanları olan bu özel yerde insanlar sadece saklanmak için değil; kurulan birçok tuzak ile gelen düşman akınlarından korunmak. Yeri geldiğinde bir iki ay boyunca yeraltı şehri içerisinde binlerce insanın yaşadığını ve içerisindeki mühendislik harikası olan sistemi sizi hayretler içinde bırakacağından emin olabilirsiniz.

Yerleşik hayata geçmiş olan ilk insanlık ile kazılmaya başlanan ve bölgedeki her medeniyetin yeni yeni yerler eklemesi ile büyük bir boyuta ulaşan yeraltı şehrini kazmak kısa bir zaman diliminde olmadı. Bir işçi günde sadece 3 metreküp bir alan kazabilmiş. Hititler’den Asurlar’a, Persler’den Kapadokya Krallığına ve hatta Roma İmparatorluğu’ndan Bizans İmparatorluğu’na kadar yeni alanlar eklenmiş olan bu gizemli yeraltı şehrinin kazılması, ihtiyaç halinde yeni yeni yerlerin eklenmesi Türkler’in bu bölgeye gelmesi ile devam etmiştir.

Roma’nın Hristiyanlığı henüz kabul etmeyip Pagan inancına sahip olduğu dönemlerde Kapadokya, Roma zulmünden kaçan ilk Hristiyanlar için doğal bir barınak oldu ve aynı dönemde bölgedeki ilk Hristiyanlar saklandı yeraltı şehirlerine. Moğol istilaları döneminde hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar beraberce sığındılar yeraltı şehirlerine. Kısaca kimler geldi kimler geçti, Güneşin doğduğu bu topraklardan.

Birinci ve ikinci katları güncel hayatta depo ve ahır olarak kullanılmıştır. Asıl savunma bölümleri taş kapıdan sonra başlar. Gürsel Korat’in ifadesine göre “Taş kapıdan taç kapıya Kapadokya.”

Evet, tünellerin giriş kısımlarını kapatan ve içeriye girişi engelleyen taş kapılar (sürgü kapı) sadece tünellerin içerisinden açılıp kapatılan özelliği ile yeraltı şehri savunma sisteminin en büyük özelliklerinden biri değil, tarihe açılan bir kapı aslında…

Binlerce insan can korkusu ile sığındılar yeraltı şehrine. Peki yeraltında kaldıkları bu süre zarfında ne yediler, ne içtiler acaba? Yerin 54 metre altında oksijen sorunu nasıl çözüldü? Aydınlatma nasıl sağlandı? Haydi gelelim aklınızdaki bu soruların cevaplarına.

Düşman akınları olsun ya da olmasın tahıl ve kuru gıdalarını stok yaptılar kaya depolarına, buralarda buğday bin yıl dursa bozulmadan kalabilir. Tandırları vardı, elbette çömlek içerisinde kuru fasulyeleri, gözlemeleri.

Bu coğrafyada yeraltı suyu var. Yeraltı şehri içerisinde kazılmış su kuyuları savaş esnasında herkese hayat verdi.

Yer yüzeyinden başlayıp en dip noktaya kadar uzanan birçok havalandırma bacaları tam bir mühendislik harikası. Yan kollar ile her köşeye hava verdiler ve aynı zamanda doğal bir asansör olarak kullandılar bu hava bacalarını. Yeraltı şehirleri kazılırken çıkan toprak ve kaya parçalarını yukarı taşıdılar ya da aşağı indirilmesi gereken gıdalarını bu yolla indirdiler derinliklere. Aslında hava bacalarını biraz daha derine indirdiklerinde yeraltı suyunu da buldular.

Bezirhaneleri vardı. Keten tohumlarını ezerek zeytinyağı imal etme yöntemi ile aynı şekilde bezir yağı yaptılar, bezir çıralarında yakmak ve aydınlatmak için.

Kapadokya’nın üzümü meşhurdur. Siyah üzümü bağlarında kuruttular. İçerisi biraz çekirdekli olur ama bu çekirdeği ile birlikte çiğneye çiğneye yediğinizde kolesterol ve kansızlığın ilacıdır.

Beyaz üzümü ise yeraltı şehri içindeki şırahanelerinde ezip şırasını çıkartıp üç tane kıymetli yiyecek-içecek yaptılar: Şarap, sirke ve pekmez tabii ki. Büyük küpler içerisinde sakladılar bu değerli içecekleri. Kuyu suları kullandıkları için sirkeyi suyun içine biraz kattılar mikropları öldürsün diye.

Dar tünellerden geçerken aklımıza mutlaka şu soru gelir. 4000 yıl önce insanların boyu daha mı kısaydı? Elbette hayır ama bu tünelleri dar ve küçük yapmalarındaki gaye, gelen düşmanın hareketini yavaşlatmak içindi. Zor şartlar altında yaşadılar, yaş 35 yolun sonu oldu bu hayat mücadelesinde.

Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin inişi ve çıkışı gezi esnasında farklı olarak yönlendirilmiş ziyarete açıldıktan sonra. Aşağı inerken 1. ve 2. kattan sonra 5. katta bulursunuz kendinizi. İkinci kattaki tünel 10 km. uzaklıktaki Kaymaklı Yeraltı Şehri ile Derinkuyu Yeraltı Şehri’ni bağlamış birbirine binlerce yıl önce. Buraya sığınan insanlar aslında yeraltı şehrinde mahsur kalmamışlar. Başka bir köyden veya yerleşim yerinde bulunan yeraltı şehrinde dışarıya çıkabilmişler. Ya 3. ve 4. katlar nerede? Onları da çıkışta farklı bir yerde bulup gezeriz.

Havalandırma bacasını en iyi görebileceğimiz ve aynı zamanda katlar arasında haberleşmeyi sağlayan başka bir iletişim tünelini gördüğümüz bu kattan sonra 6.7. ve 8. kata ineriz Derinkuyu Yeraltı Şehrinde. Yedinci katta haç planlı bir kilise, toplantı salonu, su kuyusu, rahip mezarı ve küçük bir hapishane.

Sekizinci kat ise aslında bir kattan ziyade hava bacasının son noktasıdır.Tekrar çıkışa geçtiğimizde ise yeryüzüne en yakın yerde sıralarına kadar taştan yapılmış misyoner okulu bu tarihi havayı hissetmemizi sağlar.

Tuvalet konusu da en çok merak edilenlerden. Şunu belirtelim ki sadece Tatlarin Yeraltı Şehri'nde tuvalet olarak görebileceğimiz bir yer mevcut. Diğer yeraltı şehirlerinde ise burası kesin tuvalet diyebileceğimiz bir bölüm yok aslında. Belki ziyarete açılmamış kapalı alanların içinde kaldı tuvalet, belki bugün köylerde halen kullanılan sistemi kullandılar kazılmış kaya mekanlarda. Belki de kırmızı pişmiş topraktan yapılmış küpler kullanıldı bu amaçla. Ne dersiniz?

Ziyarete açılmış olan yedi yeraltı şehrinden en derine kazılmış olan Derinkuyu Yeraltı Şehri; 8 katlı, en büyük ve geniş olanıdır. İkinci büyüklükteki Kaymaklı Yeraltı Şehri ise bir tepe içerisinde ve biraz da yerin altına doğru inen 4 katlı bir yeraltı şehridir. Her bir yeraltı şehrinin yapılma amacı savunma ve sığınma için elbette. İçlerinde bulabileceğimiz yaşam alanları, depolar, havalandırma bacaları, mutfak, kilise, sürgü kapıları genel olarak aynıdır. Tüm yeraltı şehirlerini gezerken Orta Anadolu’da yaşamış olan tüm medeniyetlerin izlerini bulabilirsiniz.

Savaş esnasında yerin onlarca metre altında “acaba Güneşi bir kez daha görebilecek miyiz” düşüncesi akıllarından hiç çıkmadı belki. Güneşin doğduğu bu Anadolu topraklarında bizlere bu mirası bırakan tüm medeniyetlere teşekkürü bir borç olarak biliriz. Medeniyetlerin buluşma noktasında büyük bir haz ile yaşamak ve ev sahipliği yapmak bize ayrıca gurur veriyor.

Türkiye'nin neresinde hangi ilinde olursanız olun Kapadokya'yı ve yeraltı şehirlerini gezmek görmek için mutlaka zaman ayırmanızı ve bir plan yapmanızı öneririm. Çünkü Dünya'nın en ücra ülkelerinden buralara turistler gelmekte ve geldiklerinde “burası dünyanın yedi harikasından biri olmalıydı” yorumlarını yapmaktalar. Unutulmaz bir hatıra olarak anılarınıza Kapadokya ve yeraltı şehri eklemeye ne dersiniz?

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.