Türkiye'de Görülmesi Gereken 55 Antik Kent

Türkiye'de Görülmesi Gereken 55 Antik Kent

Anadolu'da görülmesi gereken antik kentler hangileridir? Tarihi, mimari, etkileri, hikayeleri ve kalıntıları Türkiye'de mutlaka görülmesi gereken antik kentler nelerdir?

Ülkemiz tarihi, doğal, kültürel ve aklınıza gelebilecek birçok alanda fazlasıyla zengin bir coğrafyada. Özellikle eski uygarlıkların da hakimiyetine giren Anadolu, oldukça fazla kente de ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Batı Anadolu ve Güney Anadolu başta olmak üzere neredeyse her yerde antik kentlerin izine rastlamak mümkün.

Ülkemizdeki antik kentlerin arasında Efes gibi bir mermer şehrin yanında, Troya gibi efsanesiyle binlerce yılı deviren geçmişe sahip olanlar da var. Ama her birinin kendine has bir tarihi, yaşanmışlıkları, hikayeleri de var.

Hepimizin bildiği gibi ülkemiz bir açık hava müzesi; bu sebeple ülkemizde bulunan antik kentler arasından bir tık daha öne çıkan ve seyahatlerinizde mutlaka görmelisiniz dediğimiz Anadolu’nun 55 antik kentini derledik…

1. Aigai Antik Kenti, Manisa

Görsel www.aigai.info internet sitesinden alınmıştır.

Manisa’da bulunan Aigai’nin kuruluşu MÖ 11. yy’a kadar gider. Aiollerin kurduğu 12 kentten biri olan Aigai özellikle Hellenistik dönemde ciddi bir gelişme gösterir. Heredot ve Strabon gibi birçok önemli tarihçinin de bahsettiği kentte su ihtiyacının karşılanması amacıyla taş yolların altında kanalizasyon sistemi oluşturulmuştur. Bu sayede de sular toplanıp ihtiyaç giderilmeye çalışılmış. Aigai’de meclis binası (bouleterion), tiyatro, agora, Demeter-Persephone (Kore) Tapınağı gibi birçok önemli yapı bulunuyor.

2. Aizanoi Antik Kenti, Kütahya

Aizanoi, bugün ülkemizde antik kent denince akla gelen Efes Antik Kenti ya da Pergamon Antik Kenti kadar meşhur değil. Adını daha yeni yeni duyar oldu birçok gezgin Aizanoi’nin. Son yıllarda ekranlarda duyar ve izler olduk, meraklıları ise gidip ziyaret etmeye başladı kenti. Halbuki kıyaslama yaptığınız zaman yaklaşık 2 bin sene evvel bir Efes kadar ünlüydü Aizanoi. Hatta “İkinci Efes” yakıştırmasını yapanlar var burası için. Sahip olduğu konum, ticari ve kültürel yaşantısı, var olan tapınakları ve mimari unsurları, dahası Dünya’nın ilk borsa binası ile göz dolduruyor. Aizanoi’nin tarihçesine baktığınız zaman M.Ö. 3000’li yıllara ait izlere rastlanmaktadır. Özellikle de bugün kentin sembolü haline gelen Zeus Tapınağı civarındaki kazılarda ele geçirilen buluntular İlk Tunç Çağı’na ait yerleşimlerden kanıtlar ortaya koymaktadır.

3. Anavarza Antik Kenti, Adana

Adana sınırları içerisinde bulunan bir Kilikya kenti olan Anavarza hakkında Roma öncesi çok fazla bir bilgi bulunmuyor. Yaklaşık 1500 metrelik savunma duvarı, kapıları, hamam, tiyatro gibi yapılarıyla bir tepe üzerinde adeta bir kale gibi olan Anavarza, 2014 yılından beri UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde bulunuyor.

4. Ani Antik Kenti, Kars

Ani, bir Orta Çağ kentidir. Ben Ani’ye asla harabe demem, diyemem, dilim varmaz. Öyle bir tabir kullanmak hem vakti zamanında orada yaşayanlara hem de ülke turizmimize ihanettir. Yahya Kemal BEYATLI’nın İstanbul hakkında söylemiş olduğu bir söz vardır: “Birçok şehir birçok açıdan birbirine benzer, yalnızca İstanbul’un eşi, benzeri yoktur.” Bu söz Ani kentine de çok yakışacaktır. Ani kenti, Kars şehir merkezine yaklaşık 45 kilometre mesafededir ve Türkiye ile Ermenistan sınırı olarak kabul edilen Arpaçay Nehri’nin batı yamacına konuşlanmıştır.

Ani ziyareti, kentin batısında bulunan “Aslanlı Kapı”dan gerçekleştirilir. O kadar büyük ve geniş bir alana yayılmıştır ki şehir “Kırk Kapılı Şehir” olarak da anılmaktadır.

5. Antandros Antik Kenti, Balıkesir

Altınoluk’a oldukça yakın bir mesafede bulunan Antandros Antik Kenti’nin bulunmasına yönelik ilk araştırmalar Heinrich Kiepert’in 1842 yılında Avcılar Köyü camisinin duvarında Antandros isminin (Αντανδρον) geçtiği yazıtı keşfetmesiyle başlar.

Antandros’ta bulunan bir konut, yaklaşık 1100 m²’lik alanı kaplayan alanın içerisinde hamamından, latrinasına 30 metre uzunluğunda bir portikonun etrafına sıralanmış irili ufaklı 6 odasıyla beraber zamanın ihtişamını gözler önüne seren bir yapı. MS 4. yüzyıla tarihlenen bu yapı, geçirdiği çeşitli onarımlarla, Arap akınlarının olduğu süreçte bölge halkı daha güvenli bir bölgeye gidinceye kadar, yaklaşık 200 yıllık bir zaman diliminde varlığını korumuştur.

Antandros Antik Kenti’nin Troya Savaşı’ndan kaçan Aeneas’ın İtalya yolculuğu sırasında ilk durağı olması sebebiyle tarihte önemli bir dönüm noktasına ev sahipliği yaptığını da söyleyebiliriz.

6. Antiocheia de Cragum Antik Kenti, Antalya

Antalya’nın Gazipaşa ilçesi sınırlarında Delik Deniz ya da Kral Koyu olarak adlandırılan doğa mucizesinin hemen yanı başında bulunan antik kentin keşfedilmemiş olabileceğini düşünmek hata olur. Yüzyıllarca deniz ticaretini elinde tutan Akdeniz kıyılarında bir çok antik kent görmek mümkündür. Delik Deniz Kral Koyu’nda da yüzlerce yıllık bir geçmiş var; Antiochia ad Cragum...

Burası Anadolu’nun antik bölgeleri kapsamında Dağlık Kilikya Bölgesi’dir. Antiochia ad Cragum, korsanlarıyla meşhur olan Dağlık Kilikya’nın en başta gelen deniz kıyısı kentlerinden biriydi.

7. Aphrodisias Antik Kenti, Aydın

Adını güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit’ten alan Aphrodisias, Aydın Geyre’de bulunmaktadır. Fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in keşfettiği bu kent bir zamanların en ünlü heykeltıraşlık okullarına ev sahipliği yapmış ve bu sanatta zirveye çıkmış olan bir kenttir. Özellikle görebileceğiniz en iyi korunmuş stadyum yapısı başta olmak üzere, Afrodit Tapınağı, tiyatro, tetrapylon, bouleterion (meclis), hamam ve agora kentte en çok dikkatinizi çekecek yapılar olacaktır.

8. Arslantepe Höyüğü, Malatya

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilen son varlığımız olan Arslantepe Höyüğü, MÖ 6. bin yıldan 11. yy’a kadar birçok tarihi evreye ev sahipliği yapmış ve yerleşim görmüş olan bir höyüktür. Malatya’da bulunan Arslantepe Höyüğü’nde tespit edilen saray yapısı, kral mezarları, binlerce yıllık duvar resimleri ile insanlık tarihi açısından önemli bilgileri bizlere sunuyor.

9. Arykanda Antik Kenti, Antalya

Luvice yüksek kayalığın yanındaki yer anlamına gelen Arykawanda adı ile adlandırılan kent, Bey Dağları’nın güney yamacında bulunuyor. Luvice adında olduğu gibi yüksek kayalıkların tam yanında yer alıyor.

MÖ 2. binlere kadar giden bir tarihe sahip olan kentte kazı çalışmaları devam ediyor. Arykanda’da hem eşsiz bir manzara, hem de birbirinde güzel ve önemli yapılar sizleri bekliyor. Restorasyon için üzeri kapatılmış taban mozaikleri, hamam kalıntıları, nekropolis, tiyatro, stadyum, agora ve bitişiğindeki odeon buraya gelmeniz için fazlasıyla yeterli olacaktır. Özellikle nekropolis alanı oldukça ilgi çekici olana Arykanda’da tapınak formlu anıt mezarların fazlalığı dikkat çekiyor.

10. Aspendos Antik Kenti, Antalya

Antalya’nın Pamfilya olarak adlandırılan bölgesinin içerisinde bulunan Aspendos Antik Kenti, daha çok tiyatro ve su kemerleri ile bilinir. Aynı zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne de alınan bu yapılar henüz toprak altında olan kentin ziyaretçilere sunacaklarının habercisi gibidir. Antik kentteki kazı çalışmaları ise yüzey çalışmaları şeklinde 2008 yılında, düzenli kazılar ise 2014 yılında başladı. Yapılan çalışmalar ve bulunan eserlerle Aspendos Kenti hakkında da çok daha fazla bilgi sahibi olacağımızı da söyleyebiliriz.

11. Assos Antik Kenti, Çanakkale

Assos Antik Kenti dendiğinde herkesin aklında bir tepenin üzerinde bulunan ayaklandırılmış birkaç sütunun bulunduğu Akropolde bulunan Athena Tapınağı canlanır. Evet günümüzde bu kentin en popüler noktasıdır ama Assos da sadece bu tapınak kalıntılarından oluşmuyor elbette.

Assos Antik Kenti’nin geçmişi günümüzden yaklaşık 4 bin yıl öncesine kadar gider. Yapılan kazılardan elde edilen sonuçlar geçmişini çok gerilere götürür ama Assos’un tam anlamıyla iskan edilmesi ve günümüzde göreceğiniz yapıların inşa edilmeye başlandığı kent M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenir. Aristo, St Paul ve kentin konumu kentin öneminin en önemli göstergeleri arasındadır.

12. Aşıklı Höyük, Aksaray

Aksaray’ın Kızılkaya Köyünde bulunan Aşıklı Höyük, Kapadokya’nın gizli kalmış değerlerinden sadece birisi. MÖ 9. binyılda yaşamın başladığı Aşıklı Höyük, Orta Anadolu’nun da en önemli neolitik yerleşimlerinden birisidir. Bakırı işleyerek ilk madencilik faaliyetinin gerçekleştirildiği, ilk cerrahi müdahalenin yapıldığı yer olması sebebiyle de Aşıklı Höyük görülmesi gereken yerleşimlerden birisidir.

13. Bergama (Pergamon) Antik Kenti, İzmir

M.Ö. 283 tarihinde Lysmachos öldükten sonra hazinenin tamamı elbetteki Philyteros yönetimine kaldı. O ise, önce gönüllüleri sonradan paralı askerleri toplayarak kendi krallığını ilan etti. Çevre-komşu bütün krallık ve şehirler, parayla kurulan bir krallıkta itaat olamayacağını, çok kısa bir zamanda bu krallığın yıkılacağını düşünseler bile, Philyteros yoluna şaşmadan devam etti ve krallığın ilk hükümdarı ilan etti kendini. Başkent ise sarp dik kayalıklar anlamına gelen Pergamon’du. Şimdiki Bergama

Mısır'a para verip papirüs almaktansa kendi kağıtlarını bulmuşlardı, oğlak derisini kullanarak… Adına da Pergament yani Bergama kağıdı demişlerdi. Biz buna şimdi parşömen diyoruz.

4 tane tiyatrosu vardı başka yerde olmadığı gibi… Gladyatör dövüşleri için değil, dramalar için, tragedyalar için, komedyalar için, müzik için, kısacası sanat için kullanıyorlardı…

14. Blaundos Antik Kenti, Uşak

Uşak’a 40 km uzaklıkta bulunan ve çifte atın simge olduğu Blaundos Antik Kenti, Dünyaca ünlü Stonehedge’ye benzer şekilde olan taş sırasıyla dikkatleri üzerine çekmeye başladı bile. Kuruluşu Büyük İskender dönemine dayanan kentte tiyatro, İyon tarzı tapınak, İmparator Cladius’a ithaf edilen tapınak ve kaya mezarları kentin görülmesi gereken önemli yapılarıdır.

15. Çatalhöyük Neolitik Alanı, Konya

Konya sınırları içerisinde yer alan ve geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan Çatalhöyük, sadece ülkemizde değil tüm dünyanın ilgiyle takip ettiği yerler arasında bulunmaktadır. Bu bölgedeki kazılarda elde edilen odun kömürü, tahıl, tohum ve bitki yumrularının fosillerinin varlığı da söz konusu alanın insanoğlunun gelişimi kadar beslenme ve tarım kültürü için de önemli ip uçları vermektedir.

Çatalhöyük; esrarengiz duvar resimleri, sanatsal silahları, hayret verici şekilleri ile 10.000 yıllık insanlık tarihi kalıntıları günümüz insanına veriler sunmaktadır. Bugüne kadar bulunmuş en eski ve en büyük neolitik şehirlerden biri olan Çatalhöyük’te bulunan sanat eserleri, insanların şehirde yaşamaya başladığı ilk zamanlardaki yaşayışa ışık tutmaktadır.

16. Dara Antik Kenti, Mardin

Dara Antik Kenti; M.Ö 300 yılında Persler tarafından kurulan şehir, İsmini Pers İmparatoru olan Darius’tan almış. Yolların kesiştiği bir noktada Kuzey Mezopotamya’nın sınır karakolu olmasının yansıra asırlarca ticaret ve din merkezi olmuş bir ören yeri.

Dara, Mardin Nusaybin’e bağlı bir köy, ama köyün içinde İzmir’deki Efes Antik Kenti kadar paha biçilemez Mezopotamya kültürüne ait kadim bir kent bulunuyor. Şehrin batısında bulunan Nekropol ise şehrin adeta kalbi olarak kabul ediliyor. Üç farklı dinin ortak noktada buluştuğu devasa bir Nekropol’e sahip olmasından dolayı özellikle gezilmesi gereken bir kent Dara Antik Kenti.

17. Derinkuyu Yeraltı Şehri, Nevşehir

Kapadokya’nın en bilinen yeraltı şehirlerinden birisi olan Derinkuyu, aynı isimle anılan Nevşehir Derikuyu’da bulunuyor. Tam olarak ne zaman yapıldıkları bilinmese de Hititlerden beri insanları bu yer altına oyulmuş şehirlerde yaşadığı düşünülüyor. Kapadokya’da ziyarete açık olan yeraltı şehirlerinden en büyüğü olan Derinkuyu, 12 katlı olan bir yerleşim yeri. Yerin yaklaşık 54 metre derinliğine kadar gidiyor. Tabii bizler bugün bu devasa yeraltı şehrinin sadece %20’lik kısmını ziyaret edebiliyoruz. Derinkuyu Yeraltı Şehri’nde kiliseden yaşam mahallerine, akıl hastanesinden şarap mahzenlerine kadar birbirinden ilginç birçok bölümü ziyaret edebilirsiniz.

18. Efes Antik Kenti, İzmir

Ülkemizin önde gelen tanıtım yüzlerinden birisi olan Efes Antik Kenti'ne gitmemiş olsanız bile adını duymamış olma ihtimaliniz oldukça düşük. İzmir'in Selçuk ilçesinde bulunan ve gözde turizm merkezlerinden olan Kuşadası'na da yarım saatlik (20 km) mesafede bulunuyor. Herhangi bir antik kent ziyaret edilse hemen kıyaslandığı kenttir Efes. Aynı zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndedir.

Şu kentte göreceğiniz tam 4 kere arka arkaya kurulan Efes kentlerinin üçüncüsüdür.

İlki, şimdiki Selçuk Kalesi’nin hemen arka tarafında, M.Ö. 11. yüzyılda antik Yunan Kralı Kodros’un oğlu Androklos tarafından kurulmuş. Çok beğendiği Ege kıyılarında bir kent kurmak isteyen Androklos, Delphi rahibinin bir balık ve yaban domuzunu takip etmesini söylemesinden sonra buralara kadar gelmiş…

UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi'ndeki Efes ile ilgili sayfalarca yazılacak şey var. Meclis Binasını, Siyasi ve Ticari Agorayı, Trajan Çeşmesini, Hadrian Tapınağını, Yamaç Evlerini, Mermer Caddeyi, Celsus Kütüphanesini, Aşk Evini, Umumi Tuvaletleri, Domitian Tapınağı’nı, dünyanın en büyük antik tiyatrosunu gidip yerinde görmeyi kesinlikle tavsiye ediyoruz.

19. Gordion Antik Kenti, Ankara

Ankara Polatlı’da bulunan ve daha çok Frig Kralı Midas’ın tümülüsü ile bilinen Gordion kenti, Friglerin başkenti idi. MÖ 800’lerde Friglerin kurucusu olan Gordios’un kurduğu ve onun adıyla anılan kent zaman içerisinde Anadolu’da hakimiyet sağlayan diğer uygarlıkların kontrolüne girmiştir. Antik kentten pek kalıntı yok ama buranın en dikkat çekici ziyaret noktası tabii ki Midas Tümülüsü. 128 tane tümülüsün bulunduğu Gordion’da Midas Tümülüsü dışında Gordion Müzesi’ni de ziyaret ederek Frigler ve Midas’tan kalan birçok eseri de görebilirsiniz.

20. Göbeklitepe, Şanlıurfa

Tarihin sıfır noktası olarak adlandırılan yer olan Göbeklitepe, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde hemen yerini aldı. Neolotik uzmanı arkeolog Klaus Schmidt’in uzman öngörüsü ve çabalarıyla ortaya çıkarılan bu kadim ve devasa çemberlerin içlerinde bulunan “T” tipi dolmenlerin birer birer keşfedilmesi, bilinen insanlık tarihinin tüm ezberlerini bozduğu bir gerçektir.

Göbeklitepe ile Anadolu tarihine bir 4000 yıl daha eklenmiş oluyordu ve 12.500 yıllık bir kadim tarih ve kültür ile karşı karşıya geliyordu.

21. Hattuşa Antik Kenti, Çorum

Çorum Boğazköy’de bulunan Hattuşa, bilinen ilk imparatorluk olan Hititlerin başkentidir. Bin Tanrılı Uygarlık ve taş ustaları olarak bilinen Hititlerin, MÖ 2. bin yılın başlarından itibaren başkentliğini yapan Hattuşa, aynı zamanda ülkemizin tanıtım yüzlerinden de birisidir. Saraylar, kapılar, surlar, tapınaklar ve ambarları ile tarihin mihenk taşlarından birisi kabul edilen Hattuşa, 1986 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilirken; 1988 yılında da milli park ilan edilmiştir. Ayrıca Hattuşa’da bulunan binlerce çivi yazılı tablet UNESCO Dünya Belleği Listesi’ndedir.

22. Hierapolis Antik Kenti, Denizli

Hierapolis, Denizli Pamukkale’de yer alan dünyaca ünlü Pamukkale travertenlerine bitişik konumda olan önemli bir kültürel mirasımızdır. Hierapolis, Pamukkale travertenleri ile birlikte hem kültürel hem de doğal miras olarak UNESCO koruması altında yer alan 36 adet kültür varlıklarından bir tanesidir. Kültürel miras olarak Hierapolis Antik Kenti’nin kalıntıları ve bulunan arkeolojik eserler, doğal miras olarak ise dünyada eşi ve benzerine çok az rastlanan Pamukkale traverten oluşumları kastedilmektedir. Pamukkale ile beraber ülkemizin tanıtım yüzü olmasının yanı sıra UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndedir.

23. Karymlassos (Kayaköy) Antik Kenti, Muğla

Üzerinde bulunduğu Teke Yarımadası’nın otantik yerleşimlerinden biri olan Kayaköy, aslında Likya Uygarlığı’nın da kadim kentlerinden biriydi ve adı “Karymlassos” idi. Likyalılar Fethiye’de Telmessos’u, Kayaköy’ün olduğu yerde ise Karymlassos’u kurmuşlardı.

Köyün geçmişinin M.Ö. 3000’lere gittiği biliniyor, lakin ele geçen en eski buluntular M.Ö. 4. yüzyıla gitmektedir. 5 bin yıllık köyün geçmişini hayal etmek bile heyecan verici. Amasyalı coğrafyacımız Strabon, Karmylassos için “Sarp bir dağa ulaşılır. Burada dar ve derin bir derede iskan edilmiş bulunan Karymlessos bulunur..” gibi bir ifade kullanmıştır.

24. Kaunos Antik Kenti, Muğla

Muğla Köyceğiz’de bulunan ve Antik Çağ’da Anadolu’da Karya olarak adlandırılan bölgenin doğu sınırında bulunan Kaunos, MÖ. 6. yy’dan, MS 6. Yy’a kadar yerleşim görmüş olan bir liman kentidir. Dalyan Kanalı’ndan İztuzu Plajı’na giderken 2400 yıllık olan kaya mezarları kentin simgesi olsa da iç kesimlere girildiğinde çok daha fazlası sizleri bekliyor olacak. Birçok Ege kentinde olduğu gibi limanın zamanla dolması ve bataklığa dönüşmesi Kaunos’un terk edilmesine sebep olmuştur.

25. Kedrai Antik Kenti, Muğla

Kedrai (Cedrae) Antik Kenti hakkında bilinen en eski tarih M.Ö. 405 yılında Xenophon’dan öğrendiğimizdir. Kedrai ismi Helen dilinde Kedros, akabinde Cedre/Sedir olarak dilimize geçmişti. Profesör Bilge Umar “Karia” adlı kitabında (182-183. sayfalar) Kedrai adının Karia dilinde kullanılan aynı anlamdaki sözcükle bağlantılı olma olasılığını vurgular. Yani kentin isminin ilk olarak Karia dilinde “Kadra” iken sonrasında Helen dilinde Kadrai, sonra da Kedrai olarak kullanıldığından bahseder.

Kentin tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yoktur. Kedrai, başlangıçta Karialı halkın kenti idi. Zamanla Helenler, Rodoslular, Romalılar, Bizans ve en son Osmanlı’nın eline geçmiştir. Türkler döneminde Şehiroğlu diye anılan ada zamanla Sedir’e dönüşmüştür.

26. Kibyra Antik Kenti, Burdur

Burdur’da bulunan ve Pisidya Bölgesi kentlerinden birisi olan Kibyra, gladyatörler kenti olarak da biliniyor. UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde kendine yer bulan Kibyra, özellikle odeonda bulunan Medusa Mozaiği ile oldukça ilgi çekmektedir. Ayrıca 10 bin kişilik stadyumu, 9 bin kişilik tiyatrosu, agorası, hamamı, caddeleri, pişmiş topraktan yapılan su boruları ile mutlaka görülmesi gereken Kibyra’da, MÖ 3. yüzyıldan 7. yy’a kadar yerleşim devam ettiği söylenmektedir.

27. Knidos Antik Kenti, Muğla

Knidos, ulaşılması bir o kadar zor ama ulaştığınızda da ayrılması bir o kadar zor diyebileceğimiz bir kent. Tabii bu güzelliği antik kalıntılarının yanı sıra kentin bulunduğu konum ve konumun ortaya çıkardığı eşsiz manzarayla da oldukça yakından ilişkili.

Knidos Antik Kenti’nin bulunduğu yerde bir yarımadayı anakaraya bağlayan ince bir bağlantı vardır. Bu yerleşimin anakara tarafına Tekir adı verilirken diğer kısmına şeklinden dolayı Deve Boynu (Kap Krio) adı verilir.

Özellikle bir kültür sanat kenti olan Knidos’un en merak edilen buluntuları arasında British Museum’da bulunan Knidos Aslanı ve hala bulunamayan fakat bazı müzelerde kopyası olan Çıplak Afrodit heykelidir.

28. Ksanthos Antik Kenti, Muğla

1988 yılında Ksanthos (Xanthos) ve Likya’nın Kutsal Alanı olarak kabul edilen Letoon ile birlikte UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen kent; Likya’nın en büyük kentlerinden birisi, Likya Birliği döneminde 3 oy hakkına sahip 6 kentten birisi ve bağımsızlık uğruna ölüme giden onurlu bir kenttir. Yukarıda sayılanlar bile Ksanthos’un neden bu kadar önemli olduğunu fazlasıyla anlatmaya yetiyor aslında. Ksanthos denince herkesin gözünde canlanan dikme anıt mezarlar olsa da şu an kentte bulunandan çok daha fazlasına sahip bir kent.

29. Kültepe (Kaniş) Höyüğü, Kayseri

Kayseri’ye yaklaşık 20 km mesafede olan ve 550 x 450 m ölçülerinde alanı kaplayan bir höyüktür. UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne de dahil edilen Kültepe, yaklaşık 4 bin yıllık bir geçmişe sahip. Hititlerin en eski izlerinin, kalıntılarının bulunduğu Kültepe özellikle Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın önemli merkezlerinden olduğu için dönemin ticari ve ekonomik faaliyetleri hakkında önemli bilgileri de bizlere veriyor. Asur döneminde Kültepe, Kaniş olarak adlandırılmaktadır ve bu sebeple Kaniş Antik Kenti olarak da bilinir.

30. Laodikya Antik Kenti, Denizli

Laodikya Antik Kenti, Denizli ilinin 6 km kuzeyinde yer almaktadır. Denizli iline bağlı olan Eskihisar, Goncalı ve Bozburun gibi köylerin bulunduğu Lykos (Çürüksu) Vadisinin  ortasında yüksekçe bir tepe üzerinde (285 mt. rakımda) kurulmuş bir şehirdir.

Antik dönem yazarı Vitruvius, koyunların yünlerinin yumuşak oluşunu, koyunların içtiği bölgenin çürük kokulu suyuna bağlamıştır. Bu yünlerin eğirilip dokunması neticesinde  yumuşak kuzguni renkli kumaşlar üretildiği ve dünyaya pazarlandığı yine antik dönem yazarlarınca belirtilmektedir. Laodikya’da bu kumaşlardan “Trimita” adı verilen tunik kıyafetler dokunmuş ve Roma piyasasına sunulmuştur. Strabon başta olmak üzere antik çağ yazarları kıyafetten övgü ile bahsetmektedirler. Zamanın bir dünya markası haline gelen bu kıyafet sebebiyle kentin ismi halk arasında “Trimitaria” olarak anılmıştır. Antik dönemin en güzel tekstil ürünleri Lykos (Çürüksu) Vadisi’nde dokunmuş ve bu sayede Laodikya Antik Kenti hatırı sayılır bir servet kazanmıştır.

31. Letoon Antik Kenti, Muğla

Letoon Antik Kenti, belki de Letoon Kutsal Alanı demek daha doğru burası için. Letoon, Anadolu’nun Dünyaca ünlü Likya uygarlığının dini merkezi olarak adlandırılan yerdir. Işık ülkesi Likya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan kentlerinden birisidir. Letoon, bu listeye 1988 yılında hemen yakınında bulunan komşusu Xanthos ile beraber kabul edilmiştir.

Kentte yapılan kazılardaki son sonuçlara göre Letoon’un tarihinin eski çağlara kadar uzandığı anlaşıldı. En azından M.Ö. 2 binlerden beri kutsal bir yer görevi gören Letoon, görüldüğü gibi bu özelliğini çok eskilerden alıyor. Kutsal su yani su kültünün Hitit kökenli olduğu da düşünülüyor.

32. Limyra Antik Kenti, Antalya

Orta Likya’nın ve Limyra’nın sembol isimlerinden birisi olan Perikle’nin de kenti olan Limyra’da bir de adına yapılmış heroon yani anıt mezarı da bulunuyor. Tebursseli ve Xuwata mezarlarıyla da dikkat çeken Limyra, beylikler dönemi Likya’sının en güzel örneklerinden bir kısmına sahip denilebilir. Surlar, nekropol, tiyatro, heroonlar, Caesar’ın anıtı, piskoposluk sarayı ve kilisesi gibi birbirinden farklı dönemlerden ciddi eserleri barındıran kent, Likya Birliği döneminde 2 oy hakkına sahipti. Hristiyanlık ile birlikte Myra Metropolitliği’ne bağlı bir piskoposluk olarak tarih sahnesinde yer almıştır.

33. Lyrbe Antik Kenti, Antalya

Lyrbe, antik Pamphylia (Pamfilya) Bölgesi’nin en önde gelen yerleşimlerinden biriydi. Toroslar’ın geçit vermez ve sıra dışı coğrafyasında kurulmuş onlarca antik yerleşimden sadece biridir.

Lyrbe, hakkında henüz çok fazla şey bilmesek de, kenti gezerken herhangi bir Selçuklu ya da Osmanlı dönemi eseri görememek burada Türkler’in iskan etmediğinin göstergesi adeta. Bu dağ kenti zaman içerisinde önemini kaybederek terkedilmişti büyük ihtimalle. Toroslar’ın bağrında Lyrbe, her şeye rağmen zerafeti ve güzelliği ile tarih severleri büyülemeye devam ediyor.

34. Magnesia Antik Kenti, Aydın

Magnesia Antik Kenti, Aydın Ortaklar Mevkii’nde bulunmaktadır. Efsaneye göre Magnetler tarafından kurulduğu düşünülen ilk şehir değildir. İlk şehir kurulduktan sonra çıkan salgın hastalıklardan dolayı bugünkü yerine taşındığı söylenir. Bulunduğu konum itibariyle önemli bir ticari merkez olan Magnesia’da iyi korunmuş bir stadium, tiyatro, agora, odeon, hamam ve kentle özdeşleşmiş Artemis Kutsal Alanı en dikkat çeken kalıntılardır.

35. Milet Antik Kenti, Aydın

Filozoflar şehri olarak da bilinen Milet, Aydın Didim ilçesindedir. Özellikle MÖ 5. yy’da Milet’te ortaya çıkan şehircilik anlayışı birçok yeri de etkisi altına almıştır. Izgara plan olarak bilinen Hippodomik planın kurucusu Hippodamos’un memleketi olması da Milet’in bu açıdan örnek olmasında önemli bir etken.

İyonya’nın önde gelen kentlerinden olan Milet, birçok Ege kenti gibi doğanın gücüne boyun eğerek tarihten silinmiştir. Ama filozoflar kenti Milet’e geldiğinizde sizi devasa tiyatrosu karşılayacak ve ardından agora, hamam, liman anıtı, nymphaion gibi önemli yapıları da görebilirsiniz. Tabii Milet Antik Kenti’ne kadar gelmişken Milet Müzesi’ni de mutlaka ziyaret etmelisiniz.

36. Myra Antik Kenti, Antalya

Akdeniz kıyılarının en çok turist çeken kentlerinden Myra, sahip olduğu tiyatrosu ve kaya mezarları ile kendine hayran bırakıyor. Likya Uygarlığı’nın zengin kenti Myra 2500 yıllık geçmişi, Likya tipi görkemli mezarları, tiyatrosu ve tüm dünyaca tanınan Noel Baba’ya (Aziz Nicholaos) ev sahipliği yapmasıyla meşhur. Likya Birliği’nin 3 oy hakkına sahip olan ve bir zamanların da başkenti olan Myra, tiyatro ve kaya mezarlarıyla görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

37. Olimpos Antik Kenti, Antalya

Beydağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Olimpos Antik Kenti, ismini 2365 metre yüksekliğindeki Tahtalı Dağı’ndan alır. Eski ismi Olimpos olduğundan kent de bu isimle adlandırılıyor.

Her ne kadar günümüzde kampçıların, gençlerin gözde yerlerinden birisi olsa da Olimpos aslında Işık Ülkesi olarak adlandırılan Likya’nın önemli kentlerinden birisidir. O kadar önemlidir ki kurulan Likya Birliği’nin en büyük ve 3 oy hakkına sahip 6 kentinden birisidir.

Günümüzde özellikle anıt mezarları-lahitleri daha çok dikkat çeken kent aslında çok daha fazlasına sahip. Zaten Olimpos olarak adlandırılan kent ortasından akan Olimpos Çayı’nın ikiye böldüğü bir yerleşim yeridir. Bu bile Olimpos’a farklı bir hava katıyor aslında.

38. Patara Antik Kenti, Antalya

Patara Antik Kenti, Likya Bölgesi’nin Akdeniz’e açılan en önemli limanıydı. Üstelik Likya Birliği’ne de başkentlik yapmış olan kent Akdeniz’in kıyısında, ihtişamlı yapıları ile asırlar boyu hayat sürmüştür. Akdeniz’deki ticaretin başşehri diyebileceğimiz Patara, Likya denince ilk akla gelen kentlerden biridir. Ayrıca Noel Baba olarak ün yapan Aziz Nikolas (Saint Nicholas)’ın doğduğu kenttir.

Fethiye ve Kaş’a bir adım ötedeki Patara’ya yolunuzu düşürmek için çok sebebiniz var. 2020’nin Patara Yılı ilan edilmesinden sonra ziyaretçi sayısı hızla artan kentin her geçen bilinirliği de artıyor. Şayet Patara’ya giderseniz öncelikle kadim kenti gezip keşfedin, ardından 12 kilometrelik plajında Akdeniz’in sularında serinleyin. Dolu dolu bir gün geçireceğiniz büyülü bir yer burası.

39. Perge Antik Kenti, Antalya

Perge Antik Kenti, bugün antik kent deyince ilk akla gelen yerlerden biridir. Perge, bir zamanlar Pamphylia (Pamfilya) Bölgesi’nin başkentiydi. O muazzam başkentten kalan yapılar, göz alıcı arkeolojik buluntular, kentin dünü ve bugünü tarih severleri sarıp sarmalar. Arkeoloji ve tarih dolu bir yolculuğa çıkmak isteyenlerin adresidir Perge.

Antalya’nın bir adım ötesindeki Perge Antik Kenti, Türkiye’de mutlaka görülecek yerler listenizde yerini almalı. Mimarisi ve göz alıcı heykelleri ile ünlü olan kent, 2009 senesinde UNESCO Geçici Miras Listesi’ne alınmıştır. Esas listeye alınmayı hak eden Perge, dileriz Antalya’nın 20 yıldan fazladır esas listeye alınmayı bekleyen diğer 8 mirası gibi bir an evvel hak ettiği yere ulaşır.

Hayranlık uyandıran kent planlaması ile de ülkemizin en düzenli antik kentlerinden biridir Perge Antik Kenti. Perge’yi tam anlamıyla gezmek minimum 2 saatinizi alacaktır. Arkeoloji meraklısıysanız 5 saate kadar yolu var.

Ayrıca belirtelim ki 2018 yılı Antalya’da “Perge Yılı” ilan edilmişti. Bu vesileyle bölgenin tanıtımı daha çok yapılarak gelen turist sayısını arttırmak hedeflenmiştir.

40. Phaselis Antik Kenti, Antalya

Antalya ilimizin sınırlarında yer alan Phaselis, Antalya Körfezi’nin batısında kalmaktadır. Antalya merkeze 55 km mesafede yer alan Phaselis, Kemer ilçesine bağlıdır. Kemer merkezden ise yaklaşık 15 km mesafede yer almaktadır.

Akdeniz kıyısında yer alan Phaselis kenti konumu itibariyle büyük önem arz etmekteydi. Phaselis’in kuruluşu ile ilgili efsaneye baktığınızda ise Dor kökenli Lakios adlı bir kolonist tarafından M.Ö. 691-690 yıllarında kurulduğu bilinmektedir.

Kentin konumuna baktığınız zaman son derece önemli bir noktada olduğunu görüyorsunuz. Akdeniz kıyılarında bulunan ve 3 limana sahip olan Phaselis, önemli bir liman kentiydi. Amasyalı Coğrafyacımız Strabon “... önemli, üç limanlı bir kent olan Phaselis’e ve bir göle gelinir...” cümleleri ile bahseder Phaselis’ten. Bu sözlerden anlaşıldığı üzere kentin üç limanı bulunmakta ve küçük bir gölün varlığından da bahsedilmekteydi. Günümüzde bu gölün olduğu yer sazlıktır.

41. Pınara Antik Kenti, Muğla

Likya’nın en büyük kentlerinden birisi olan Pınara, Likya Birliği’ndeki 3 oy hakkına sahip 6 kentten birisidir.

Akdağlar’ın (Kragos) eteklerinde bulunan Pınara, kayalık arazinin bulunduğu bir yere kurulmuştur. Özellikle kente yaklaşırken karşınızda kalacak kayalık, sarp tepenin üzerinde yüzlerce kaya mezarını göreceksiniz. Bir yürüyüşle bunların altta kalan kısımlarını daha yakından görebilirsiniz. Ama uygun bir yürüyüş parkuru olmadığını da unutmayın. Tapınak, agora, hamam gibi yapıların da bulunduğu kentte bir de küçük bir tiyatro bulunuyor. Tiyatroya gidip oradan yüzlerce kaya mezarını izleyebilirsiniz.

42. Priene Antik Kenti, Aydın

Şehrin kurulumu çok daha öncesine dayansa da burada tarih M.Ö. 4. yy’dan itibaren başlar. Çünkü Meandros (Büyük Menderes) Nehrinin alüvyonları, eski şehri kıyıdan 40 stadion (yaklaşık 7,5 km) uzaklaştırmıştır ve yeri hala tam olarak bilinememektedir. Bu uzaklık, yine ünlü coğrafyacı Strabon’un kitabında geçmektedir.

Eski kent M.Ö. 9. yy’da Karialılar tarafından kurulmuş, M.Ö. 7. yy’da Lidyalıların emrine girmiştir. Fakat Lidyalılar, Priene şehrinin ticari önemini göz önüne alarak buraya bir baskı uygulamamış ve adeta “özgür şehir” olarak varlığını sürdürmesine müsaade etmiştir. 

43. Rhodiapolis Antik Kenti, Antalya

Antalya Kumluca’da bulunan Rhodiapolis, Likçe yazıtlarda Wedrei olarak adlandırılan kent ile özdeşleşmiş ve Likya’nın en ünlü hayırseveri olarak adlandırılan Opraomas’ın kentidir.

MÖ 2. yy’da Likya’da gerçekleşen deprem sonrası hasar gören kentlere büyük miktarlarda bağışlar yapan ünlü bir hayırseverdir. Önemli restorasyon çalışmalarından geçen  Rhodiapolis’te Kumluca ve sera manzaralı tiyatro, hayırsever Opraomas’ın anıt mezarı dışında kilise, hamam, gymnasium, agora, stoa, cadde ve anıt mezarlar görecekleriniz arasında.

44. Sagalassos Antik Kenti, Isparta

Deniz seviyesinden yaklaşık 1700 metre yükseklikte Akdağ’ın yamaçlarında bulunan Sagalassos, Isparta’nın Ağlasun ilçesindedir. 5 bin yıllık köklü bir geçmişe sahip olan olan Sagalassos, UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde bulunmaktadır. Kentin simgesi olan yapı ise hala akan Antoninler Çeşmesi’dir. Pisidya kenti olan Sagalassos’ta Antoninler Çeşmesi’ne ek olarak Hellenistik Çeşme, tiyatro, agora, heroon, tiyatro, kilise, kütüphane, seramik atölyesi, odeon ve hamam görecekleriniz arasında. Sagalassos tarihi ve buluntularıyla yakın zamanda kendinden daha fazla söz ettirecek kentlerin başında geliyor.

45. Sardes Antik Kenti, Manisa

Lidya’nın başkenti olan Sardes, günümüzde özellikle Gymnasium ve Havra yapısı ile dikkatleri üzerine çekiyor.

Takas devrini sona erdiren, hem taşınması hem de harcanması kolay olan bu “şey”, yani para; Lidyalıları ekonomik anlamda lider pozisyonuna sokmuştur. Giges’ten sonra gelen krallar Alyes ve Alyattes, agresif yönetimler ve paranın gücü ile topraklarını hayli genişletmişlerdir. En son Kroisos, dünyanın en zengin kralı olmuştur. Günümüzde Karun kadar zengin ifadesi, Kral Kroisos’tan gelmektedir.

Sardes, Romalılardan sonra Bizanslılar döneminde ciddi anlamda bir yok olma süreci yaşadı. Anadolu Selçukluları buraya geldiğinde küçük bir köydü. 1200’lü yıllara kadar varlığını devam ettirdi ve sonrasında eski yerleşim tamamıyla terk edildi. Günümüzde aynı yerde Sart adı ile yaşayan küçük bir mahalledir ve Manisa’nın Salihli ilçesine bağlıdır. İzmir’e yaklaşık 85 km uzaklıktadır.

46. Selge Antik Kenti, Antalya

Antalya’nın Manavgat ilçesi sınırında yer alan Selge Antik Kenti (Altınkaya Köyü - Zerk) bölgenin en gizemli rotalarından biridir. Manavgat’ın doğası ve aktiviteleri ile çok beğenilen kanyonu Köprülü Kanyon Milli Parkı içerisinde yer alır Selge.

Selge Antik Kenti, Toroslar’ın güney yamaçlarında kurulmuş bir dağ kentidir. Burası Anadolu’nun antik bölgeleri kapsamında Pisidia Bölgesi içerisinde yer almaktadır. Şüphesiz kentin en parlak dönemi Roma dönemi olmuştur. Muazzam ve gösterişli tiyatrosu yine Roma dönemine aittir. Yaklaşık 20 bin kişilik nüfusu ile her anlamda gelişmiş bir kenttir Selge. Festivaller düzenleyen, kültürel ve sosyal etkinliklerden geri kalmayan, spor müsabakalarına ev sahipliği yapan refah bir şehirdir. 

47. Side Antik Kenti, Antalya

Yaklaşık 400 metrelik genişliğe sahip bir yarımada üzerinde kurulu antik kent burası. Akdeniz kıyısında yer edinmiş görkemli bir liman kenti Side. Antik dönemde Pamfilya Bölgesi dediğimiz sınırların içerisinde yer alan saygın kent. Kulağa ne kadar naif ve asil geliyor “Side” ismi. Anlamı tam da şehrin şanına yakışır nitelikte: “Nar” demek; yani bereket, yani bolluk demek Side...

Miletli Hekataios (Hekataios; Milet kentinde M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış tarihçi ve coğrafyacıdır), anlattığı bir efsanede Side için “Anadolu’nun Boğa ve Dağ Tanrısı olan Taurus’un kızıdır” ifadesini kullanır.

48. Simena Antik Kenti, Antalya

İster Üçağız Köyü’nden karadan; isterseniz de tekne ile ulaşabilirsiniz bir zamanların Simena’sı olan Kaleköy’e. Fakat tavsiyem tekne ile gidin Kaleköy’e ve manzarasının keyfini çıkarın. Üçağız’ın doğu istikametinde kalan Kaleköy ağzınızı açık bırakacak kadar güzel. Tekne ile karşısına geldiğiniz an yamaçtan aşağı kurulu tarihle iç içe geçmiş muhteşem bir görsel karşılar sizi. Yağlı boya tablosunu andıran Kaleköy, Kekova bölgesinin en kıymetlilerinden.

Antik Çağ’ın en küçük tiyatrosu ile etrafa serpiştirilmiş lahitler, ancak Simena’ya bu kadar yakışırdı heralde…

49. Soli (Pompeipolis) Antik Kenti, Mersin

Mersin merkezde bulunan Soli kentinin MÖ 7. yüzyılda Dorlar tarafından kurulduğu düşünülüyor. Jül Sezar’ın bölgedeki korsanlara karşı koyması için görevlendirdiği Romalı Pompeius’un bölgedeki başarıları ve ardından affedilen korsanları kente yerleştirmesinden sonra isim Pompeipolis olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Kentte birçok yapı olmasına rağmen ziyaretlerde görülebilen 33 sütunun çevrelediği sütunlu cadde, höyük ve antik liman kalıntılarıdır.

50. Stratonikeia Antik Kenti, Muğla

Muğla-Yatağan’da bulunan Stratonikeia, MÖ 3. yy’da kurulmuştur. Adını ise Suriye Kralı Seleukos’un oğlu Antiochos’un eşi Stratonike’den almaktadır. Günümüzde Eskihisar Köyü ile iç içe olan antik kent restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Tiyatro, gymnasium, agora, odeon, latrina, tapınaklar ve restore edilen köy evleri görecekleriniz arasında. Stratonikeia’nın kutsal alanı olarak adlandırılan Lagina Hekate Kutsal Alanı da buralara kadar gelmişken görmeniz gereken yerlerden birisidir.

51.Termessos Antik Kenti, Antalya

Kartal yuvası diye tabir edilen yerler vardır ya işte Termessos da aynen böyle bir yer. 1050 metre yükseklikte, manzarası ve doğasıyla eşsiz ve bir o kadar da ulaşılması güç... Bundan dolayı Büyük İskender’in alamadığı nadir yerlerden birisidir.

Antalya, 3 önemli antik bölgenin kesişim noktasında bulunan bir şehir ki Pisidya da bunlardan Antalya’nın kuzeyinde Toroslardan Göller Bölgesine kadar olan bölgenin adıdır. Termessos ise neredeyse Pamfilya ile sınır bölgesinde ve Pisidya’da Milyas olarak adlandırılan bölgede bulunmaktadır. Özellikle eşsiz manzaralı tiyatrosu en dikkat çeken yapısıdır.

52. Teos Antik Kenti, İzmir

Teos Antik Kenti, asırlık zeytin ağaçlarının sarıp sarmaladığı gizemli bir yer. Kıyısından geçerken uğramazsanız çok şey kaybedeceğiniz, şayet ziyaret ederseniz de aklınızda yer edinecek güzide bir antik kent. Ege kıyısında, İyonya’nın en güçlü kentlerinden olan Teos, bugün her ne kadar zayıf düşse de kendisini unutturmamaya kararlı.

Teos’u gezmek yaklaşık 2 saatinizi alabilir. Bugün antik kentten ayakta kalan az yapı olsa da aslında çoğu yapının toprak altında olduğunu belirtelim. Keşke tüm yapılar ortaya çıkarılabilse. O zaman emin olun neredeyse Efes’e (Ephesus) benzer ihtişamlı bir kentle yüz yüze gelirdik. Çünkü tıpkı Efes’te olduğu gibi tiyatrosu, agorası, bouleterionu, hamamı, tapınakları ve limanları olan bir kentten bahsediyoruz. Teos Antik Kenti, İyonya’nın en zengin kentlerinden biriydi. Üstelik “Sanatçılar Kenti” olarak ünlenmişti. Teos, tarihte ilk kez Sanatçılar Birliği’nin kurulduğu kentti.

53. Tlos Antik Kenti, Muğla

Tlos Antik Kenti, günümüz Teke Yarımadası’nın ya da tarihe, antik kentlere ilgili olanların daha iyi anlayabileceği tabirle Likya’nın en önemli kentlerinden birisidir. Mitolojik hikayeleri, kahramanları, tarihi ve yakın çevresinde barındırdıklarıyla mutlaka görülmesi gerek yerlerden birisidir Tlos…

Anadolu’da birçok kentte olduğu gibi M.Ö. 15. yüzyılda Hitit yazıtlarına baktığımızda buradan Dalawa ya da Talawa olarak bahsedildiğini görüyoruz. Likyalılar ise kendi dillerinde yani Likçe’de Tlawa olarak adlandırmışlar bizim Tlos kentini. Peki madem Dalawa, Talawa, Tlawa olarak adlandırılmış da Tlos nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim. İşte o zaman devreye biraz Hellenizm giriyor.

54. Troya Antik Kenti, Çanakkale

Öncelikle belirtmek gerekir ki Troya binlerce yıl boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve bulunduğu konum itibariyle çağının en önde gelen merkezlerinden birisi olmuştur. Önceleri 9 katmanlı olarak anlatılan Troya’da son yıllarda yapılan çalışmalarla katman sayısının 10 olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ama genel olarak 9. katmanın sonu yani MS 500’ler Troya kentinin terk edildiği dönem olarak kabul görür.

Troya’yı Dünya çapında üne kavuşturan ise MÖ 1200’lerde gerçekleştiği düşünülen Troya Savaşı’dır. Homeros’un yazdığı İlyada ve Odysseia, bu efsanevi savaş için ana kaynaklar olarak kabul edilir. Tabii bu kitaplarda savaşın sebebi Spartalı Helen’in Paris tarafından kaçırılması olarak gösterilir. Ancak bu savaşın bu bahsi geçenden çok daha ciddi sebepleri vardır. Troya Savaşı, kentin zenginliğinin ve bunu sağlayan konumunu ele geçirmeye yönelik bir savaştır. Troyalılar ile Akhalar arasındaki bir savaştan çok Doğu ile Batı’nın savaşı olduğunu söylemek gerekir.

Düş ve gerçek olarak ikiye ayrılan Troya’nın düş kısmı İlyada'da, Odysseia’da bahsedilenler iken, gerçek Troya’yı antik kenti ziyaretiniz sırasında keşfedeceksiniz.

55. Zeugma Antik Kenti, Gaziantep

Bizim daha çok Çingene Kız Mozaiği ile adını duyduğumuz Zeugma, Gaziantep Nizip’te Fırat Nehri’nin iki kıyısına kurulmuş bir kenttir. Büyük İskender’in generallerinden Seleukos’un eşi Apama tarafından kurulan Zeugma, Roma döneminin de önemli bir karakol kentidir. Roma lejyonlarının bulunduğu ve sınır güvenliğinin sağlandığı Zeugma’da tiyatro, stadyum, agora, hamam, nekropol gibi alanları görmek mümkün. Ancak Gaziantep Arkeoloji Müzesi ve Zeugma Mozaik Müzesi, Zeugma ve çevresi için mutlaka ziyaret edilmesi gereken iki müzedir.

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.