Ölüler diyarının tanrısı Hades'in bereket tanrıçası Demeter'in kızını kaçırması ve ardından Persephone'nin cehennemin kraliçesi oluşunun konu edildiği mitte neler yaşandı?
Önceki yazılarımızda mitolojide bahsi geçen bazı olayların günümüzdeki birçok konunun isimlendirilmesine vesile olduğundan bahsetmiştik. Peki mevsimlerin oluşmasına, ortaya çıkmasına sebep olan mitolojik bir hikaye var desek ne düşünürsünüz? Ölüler Diyarının tanrısı Hades’in Bereket Tanrıçası olan Demeter’in kızı Kore’yi (Persephone) kaçırması da işte buna sebep olan mitolojik hikayedir.

Kraldır ama bu karanlık ülkeye kim gidip yaşamak ister ki… Bundan dolayı da Hades, ömrünü yalnız başına sürdürmektedir. Bu yalnızlığına bir çare bulmak ister. Kendisine eş, yeraltı dünyasına da kraliçe aramaya başlar. İşte aradığı kişi de Zeus ile Bereket Tanrıçası Demeter’in kızı güzeller güzeli Kore’dir.
Kore, zamanını çayırlarda göllerde Okeanos’un kızlarıyla oynayarak, şarkılar söyleyerek ve dans ederek geçirmektedir. Kendisi için yapılmış olan planlardan habersiz olan Kore, kırlarda dolaşıp çiçek toplarken birdenbire eşsiz güzellikte, mis gibi kokular saçan, parıldayan bir çiçek görür. Nergis çiçeğidir bu. Kore, bu güzel çiçeğe ne yapacağını bilemezken koparmaya karar verir ama bu nergis çiçeği Hades’in bir tuzağıdır. Kore, çiçeği koparır koparmaz yer yarılır ve Hades, dört atının çektiği şarı ile Kore’yi yakaladığı gibi arabasına atar ve kaçırır. Kore, çığlık atar ama nafile bir kişi dışında kimseler duyamaz onun feryatlarını. Demeter, kızının feryatlarını duyar duymaz Olimpos’tan aşağıya iner ama bir türlü kızının izini bulamaz. Çünkü Hades, Kore ile beraber artık yeraltı dünyasına inmiştir.
Ölüler dünyasının da kendine göre kuralları vardır. Birisi orada bir şey yedikten sonra bir daha yeryüzüne dönemez. Hades de Kore’nin geri dönüşünü imkansız kılmak için ona nar yedirir. Artık Kore, Persephone olarak adlandırılmaya başlanır ve Ölüler Diyarının kraliçesi olur.
Demeter ise dört bir yanı dolaşır; herkese sorar Persephone’nin akıbetini ama bilseler bile hiç kimse söyleyemez Hades’in kaçırdığını. Hades, herkese korku salan bir tanrı olduğu için çekinirler ondan. Son çare olarak her şeyi gören güneşe yani Helios’a giderler. Helios, beklenildiği gibi her şeyi görmüştür. Persephone’yi Hades’in kaçırdığını söyler. Demeter, Zeus’a yalvarır kızını geri almak için ama Zeus’un da bu durumu onayladığını ve bir daha kızını göremeyeceğini anlayınca kahrolur. Tanrıların dağı Olimpos’u terk eder. Yeryüzünde üzgün ve çaresiz bir şekilde dolaşmaya başlar.
Demeter, bereketin, tarımın ve üretimin tanrıçasıdır. O böyle kederli, kızgın ve çaresiz olunca toprağın bütün bereketi giderdi ve öyle de oldu. Toprak ekin vermemeye, kaynaklar kurumaya başlar. Yeryüzünü kuraklık sarıp sarmalamaya başlar.
Durum gittikçe sıkıntılı bir hal almaya başlayınca Zeus daha fazla dayanamaz ve bir çare düşünür. Demeter’e haberler gönderse de o oralı olmaz. Kızı Persephone’yi görmeden artık hiçbir şey düzelmeyecektir. Bunun üzerine Zeus başka çare olmadığını anlar ve Hades’e bir haber gönderir. Hades’e durum anlatılınca Persephone’nin geri gelmesi şartıyla dönmesini kabul eder. Zaten başka çaresi de yoktur yeraltı dünyasında Hades’in verdiği narlardan yediğinden mecburen geri dönmek zorundadır.
Persephone, uzun bir aradan sonra yeryüzüne dönünce Demeter bütün kederini çaresizliğini unutur. Bütün bunlar yerini sevince bırakır. Demeter’in hüznü yerini mutluluğa bırakınca; dört bir yan yeşillenmeye, kaynaklardan sular akmaya ve ağaçlar meyve vermeye başlar. Kuraklık yerini bolluğa berekete bırakır.
Böyle bir durumun ortaya çıkmasından dolayı da Persephone’nin yılın üçte ikisini Demeter’in yanında, kalan üçte birini ise kocası Hades’in yanında geçirmesine karar verilir. Kimi kaynaklara göre de bu iki eşit süreye bölünmüştür. Persephone yeryüzündeyken annesi Demeter neşeli, mutlu olduğundan topraktan bereket fışkırırken, yeraltı dünyasına inince Demeter’in kederinden toprakta bereketsizleşir.
Yani Persephone’nin yokluğu kış, varlığı ise yaz aylarını temsil etmektedir. Zaten yaz ayları da Demeter’in mutluluğunu yansıtırcasına bereketli iken; kış ayları da tanrıçanın hüznünün bir yansıması olarak biraz daha bereketsiz değil midir?