Karamanlılar Kimdir? 13 Soruda Şu Bizim Karamanlılar

13 Soruda Şu Bizim Karamanlılar

Araştırmacı Gazeteci Yazar Oğuz Özdem'in Kaleminden;

Karamanlılar kimdir? Karamanlılar Türkçe konuşan Rumlar mıdır, yoksa Hristiyanlığı benimsemiş Türkler midir? Kullandıkları dil neydi?

Karamanlılar, bugün sıkça merak edilen bir konudur. Anadolu kültüründe derin izler bırakan Karamanlılar hakkında hala netleşmemiş sorular var. Bu yazımızda Araştırmacı Gazeteci Yazar Oğuz Özdem soru-cevap şeklinde Karamanlılar hakkında en merak edilenlere ışık tutacak.

Karamanlılar kimdir? Ortodoks Türkler mi yoksa Rumlar mıydı? Karaman Rumları mı, Karaman Türkleri mi? Bu insanlara neden Karamanlı denmişti? Hangi dili kullanıyorlardı? Papa Eftim ve Atatürk arasında geçen olaylar neydi? Kurtuluş Savaşı’nda Karamanlılar nasıl bir rol oynadılar? Mübadele sonucu Karamanlılar’a ne oldu? Bıraktıkları eserler nedir? Karaman Türklerinin kökeni nedir? Ve dahası Oğuz Özdem’in cevaplarında. İşte 13 Soruda Şu Bizim Karamanlılar...

1. SORU: Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz bu Karamanlılar kimlerdir aslında?

OĞUZ ÖZDEM: Türklerin iç Asya’dan Anadolu’ya başlattıkları geçiş, tarih sürecinde binli yıllardan başlayarak, özellikle 5-6-7 ve 8. yüzyıllarda artarak devam etmiştir. Bu gelen Türkler, Uzlar ve Peçeneklerdi -Gagauzlar- Bizans etkisiyle Hristiyan Ortodoks inancını benimsemişler ama tek kelime Bizans dili bilmezlerdi, Türkçe konuşurlar, Yunan alfabesiyle Türkçe yazarlardı, Rumlarla hiçbir bağları yoktu, hatta kız bile alıp vermezlerdi.

Bizanslılar, bunların bir kısmını, Kilikya kapısı olarak bilinen Gülek Boğazı’nı aşan Arap akınlarını durdurmak için adeta canlı bir kalkan olarak kullanmak amacıyla Anadolu’ya gönderdi. Ancak belki de bu davranışları Bizanslıların yaptıkları en büyük hata oldu ve bu insanlar, Malazgirt Savaşı'nda Türklerin Anadolu’ya girmesinde büyük rol oynadılar ve hepimizin bildiği gibi savaş sırasında saf değiştirerek Selçukluların yanında yer aldılar.

Karamanlıca Bir Kitabe

Alman filolojisi uzmanı Kırgız bilim adamı Prof. Dr. Amangeldi Abdulcabbaroviç, şu bilgileri veriyor:

“Atalarımız Hunlar, Mongolya steplerinde yaşıyordu. Çinlilere galip geldiler. MS 3. yüzyılda kuraklık oluştu. Hunlar Batı’ya akın etmeye başladı. Ordu millet idiler. Attila’nın ölümünden sonra devlet fazla yaşamayınca, Macaristan’dan Anadolu’ya gelip Karaman, Sivas ve Konya’ya yerleşti. Onlar Tanrı dinindeydiler. Bu göç MS 560–600 yılları arasında gerçekleşti.”

Gazeteci yazar Aslan Bulut ise “Sera Ortamında Karadeniz” adlı yazısında;
“İşte, mübadelede Yunanistan’a gönderdiğimiz Ortodoksların çoğu, Attilla’dan sonra Anadolu’ya yerleştirilen Türk'lerin torunlarıdır. Halen Türkçe bilirler. Anadolu’daki mezar taşları Türkçedir. Türkçe konuşan Ortodoksların Türk olduğunu Yunanlılar da bilmektedir.”

Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra meydana çıkan Anadolu beyliklerinden biri Karamanoğulları Beyliği'dir ki, Osmanoğullarından sonra en büyük ve en kuvvetli olan beyliktir. Karamanoğulları Beyliği, 200 yılı aşkın bir süre, Anadolu topraklarında hüküm sürdükten sonra, bir eyalet olarak Osmanlı'ya bağlanmış ve Karaman eyaleti, Osmanlı’nın önemli bir parçası olmuşsa da Osmanlı ile çekişmeler hiç bitmemiştir. İşte belki de bu nedenledir ki Karaman’ın tarihçesinde şöyle bir not vardır:

Osmanlıların önemli eyaletlerinden biri olan Karaman eyaletinde yaşayan halkın bir bölümünü oluşturan Karamanlıların Hristiyan Türk ya da Türklüğü kabul eden Rumlar oldukları sanılır. Bunların çoğu İstanbul’a göç ettirildi.”

2. SORU: Karamanlıların yerleşim alanları nerelerdir?

OĞUZ ÖZDEM: Mustafa Tokmakçı, 2005 yılında yayınlanan bir makalesinde “Karaman yöresinde bulunan "Bin bir kilise" bu bölgenin 1922 yılına kadar Türk Hristiyanlar için yurt edinildiğini ortaya koyuyor. Konya, Niğde, Nevşehir, Kayseri, Ankara civarları Hristiyan Karaman Türklerinin yaşadığı yerler. Bunun dışında bir kısmının İstanbul, İzmir ve Trabzon'da varlıklarını sürdürdüğü biliniyor. İsimleri Türk olan ve Türkçe Hristiyan tapınış gösteren, Türkçe konuşan, Grek harflerini kullanarak Türkçe dini ve edebi eserler verip yayın yapan ancak karşılıklı değişime tabi tutularak Anadolu'dan göç ettirilen Hristiyanlardı bunlar."

Kavimler Kapısı-1 kitabının yazarı Hale Soysü, 1924 yılına kadar Aksaray, Ihlara Vadisi, Ürgüp, Göreme, Derinkuyu, Akşehir, Ereğli, Ermenek, İçel, Antalya ve Fethiye'de Hristiyan Karaman Türklerinin yaşadığını belirtiyor.

 

3. SORU: Bu insanlara neden Karamanlı denilmiştir?

OĞUZ ÖZDEM: Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde, "Alanya-kadim eyyamından beru Urum (Rum) keferesi bir mahallededir... Amma Urum lisanı bilmeyub, batıl Türk lisanı bilirler. Ve Antalya, dördü Urum keferesi mahallesidir. Amma keferesi asla Urumca bilmezler, Batıl Türkçe lisan üzre kelamet ederler" diyerek bölgedeki Hristiyan azınlığın Türk kökenli olduğunun ve dillerinin de bozulmadığının altını çiziyor. Hristiyan Türkler içinde Karamanlıların yeri ayrı bir öneme sahip. Tek kelime Rumca bilmeyen ve ibadetlerini Türkçe yapıp yazı dilinde Grek alfabesini kullanan Karamanlıların Türk soyundan geldiklerini hemen hemen tüm tarihçiler kabul ediyor. Bazı Yunan tarihçiler hariç, Hristiyan Türkler tarih boyunca Rumlarla -yani Helen, Grek, İyon kökenli insanlarla- hep karıştırıldı.

Malum ki Anadolu’da Konya vilayeti dahilinde Karaman ismi ile bir sancak var ise de Hristiyan ahalinin eseri olmayıp misafireten bera-i ticaret maksadıyla birkaç Rum ve Ermeni vardır. Anadolulara Karamanlı ismi ta Sultan Murat Han-ı Gazi Hazretlerinin asrına sehven (yanlışlıkla) İstanbul’un Karamanından dolayı kalmıştır. Şöyle ki Anadolu’dan İstanbul’a gelen taşçı, sıvacı ve duvarcı ustaların, amelelerin cümlesi Büyük Karaman ve Küçük Karaman'da otururlardı ve devlet ebiyesine (binalarına) veya onun bunun binasına ustalar iktiza ettiğinde (gerektiğinde) “Gidin birkaç nefer Karamanlı usta getirin.” derlerdi. Yani Karaman'da oturan ustalar demekti. O ustaların Kaffesi Anadolulu olduklarından vakit geçerek İstanbullular Kaffe-i Anadoluluları, Karamanlı zannettiler ve böylelikle bu isim kalmış ise de yanlıştır, asıl Karaman İstanbul'dadır.”

Karamanlıca Yazılmış Bir Mektup

4. SORU: Karamanlılar Türk Ortodokslar mıdır, yoksa Türkçe konuşan Rumlar mı bunun kesin bir ayırımı var mı?

OĞUZ ÖZDEM: Karamanlılar, Türkçe konuşan Rumlar mıdır? Yoksa Hristiyanlığı benimsemiş Türkler midir? Bu konuda bilim adamları görüş birliğine varamıyorlar. Cami Baykut, Prof. Mehmet Ersöz, Gotthard Jaeschke bunların Türk olduğunu, Spiros Vryonis, Faruk Sümer, Prof. Talat Tekin gibi yazar ve bilim adamları ise karşı görüşü savunuyorlar.

Karamanlıları en güzel anlatan şu dörtlüğe baktığımızda:

Gerçi Rum isek de Rumca bilmez, Türkçe söyleriz

Ne Türkçe yazar okur, ne de Rumca söyleriz.

Öyle bir mahlut-u hatt-ı tarikimiz vardır ki,

Hurufumuz Yunanice, ama Türkçe meram eyleriz.“

Karamanlılar ister Türk olsunlar ister Rum, aynı topraklarda yüzyıllardır evleri duvar duvara, tarlaları, bahçeleri yanyana, iş yerleri aynı sokakta olan ve aynı dili kullanan bu insanların geçmişte söylenen özlü sözleri de ortak kullandıkları anlaşılıyor.

5. SORU: Karamanlılar tarihinde adı sıkça geçen Papa Eftim kimdir, Kurtuluş savaşında Karamanlıların etkisi ne olmuştur?

OĞUZ ÖZDEM: Şimdi bütün bu araştırmalardan ve incelemelerden sonra sanırım, Karamanlılar hakkında biraz da olsa kafalarımızda bir şeyler netleşmiştir, ancak ne yazık ki Lozan Antlaşması'nın kesin ve bağlayıcı hükümleri onları diğer dindaşlarından ayıramadı. Aslında şüphesiz Atatürk, Karamalıların durumlarını ve konumlarını çok iyi biliyordu ancak kesin olan bir şey vardı ki o da zamanın konjüktürel yapısının ayrım yapmayı oldukça zorlaştırdığıydı. Çünkü Papa Eftim’in milli mücadeledeki önemini en iyi bilenlerin başında Atatürk gelmektedir.

Papa Eftim

Peki, neydi Papa Eftim’in milli mücadeledeki yeri ve Mustafa Kemal Paşa ile olan ilişkisi?

Aslında burada iki şeyi birbirinden daha amiyane bir tabirle “sapla samanı” ayırmak gerekiyor. Yunanların İç Anadolu’ya yürümeleri ve Ege Rumlarının onlarla birlikte hareket etmelerine karşın, Anadolu'da yaşayan Karamanlıların asla onlara destek vermemeleri, dahası karşı koymaları aynı dine mensup ama farklı kültürdeki bu insanları karşı karşıya getirmiştir. Üstelik Papa Eftim ve Atatürk arasındaki bu işbirliğini sağlamıştır.

Papa Eftim’le -o tarihteki adıyla Keskin metropoliti Pavlos Karahisaridis- tanışmak isteyen Mustafa Kemal, O’nu 4 Eylül Sivas Kongresi'nden önce Sivas’a davet ederek uzun uzun görüştü.

Hatta bu noktada ilginç bir de anekdot verelim, Mustafa kemal ile Pavlos Karahisaridis’i bir araya, çok ilginç bir isim getirmişti: Çerkez Ethem.

Türk Ortodoksları Cemaati lideri ve Papa Eftim’in oğlu olan Selçuk Erenerol bu tanışma için; “Atatürk, Anadolu’daki Hristiyanların Kayseri’deki toplantısını dikkatle takip ediyordu. Babamla tanışmak isteyince de Yozgat Akdağ madeninden komşumuz olan Çerkez Ethem bu görüşmeyi sağlıyor.” diyordu.

Kurtuluş Savaşı sırasında ve öncesinde Ankara hükümetine başvurarak Hristiyan Ortodoks olduklarını, ancak soyları yönünden Türk olduklarını sık vurgulayan Türk Hristiyanlar, Fener Rum Patrikliğinin etkisinden kurtulmak için sürekli bağımsız bir kilise kurulmasını da talep etmekteydiler. Nitekim 11 Nisan 1921'de Kastamonu Valisi Sami Bey bu yönde bir dilekçeyi Ankara’ya yollamıştır. Yine araştırmalarda Ankara merkezli bir patrikhanenin kurulması yönünde Trabzon Ortodoks cemaatinin bir dilekçesine de rastlanıyor.

Bu dilekçelerden biri Maçkalı Ortodokslardan gidiyor ve dilekçelerinde özetle “Anadolu’da tarihen dahi müspet olduğu üzere Rum Elenik namıyla hiçbir millet yoktur. Mevcut Rumlar yalnızca asırlardır Türk Müslümanlarla barış içinde birlikte yaşayan Türk Ortodokslardır.” deniliyordu. Türk Ortodoks olduklarını ısrarla vurgulayan Kayseri, Nevşehir, Niğde kısaca Kapadokyalı Karamanlılar da Kurtuluş Savaşı sırasında diğer Hristiyan topluluklardan çok farklı bir strateji çiziyorlardı.

Atatürk, her zaman Paba Eftim’e “Baba Eftim” olarak hitap etmekteydi. Ki Papa Eftim adı, sonraları Atatürk’ün bu söylemi dikkate alınarak hep “Baba Eftim (Erenerol)” olarak söylendi.

Teoman Ergene “İstiklal Harbinde Türk Ortodokslar” adlı eserinde, “Kurtuluş savaşının alevlendiği bir noktada Türk Ortodokslar, Ankara’nın da iznini alarak 21 Eylül 1922 de Kayseri Zincidere’de bir toplantı yaptılar. Kongreye Gümüşhane Episkoposu Yervasyos, Konya Metropoliti Prokobios, Antalya Episkoposu Meletios ve diğer bölgelerden 70 civarında temsilci katıldı. Kongrede Türk Hristiyanlar bir Türk Ortodoks patrikhanesinin kurulmasına karar verdiler. Bu kongrenin en önemli kararı ise Keskin Metropoliti Pavlos Karahisaridis, “Papa Eftim” adıyla patrik ilan edildi. Kimi kayıtlarda bu toplantıya önemli noktalarda gözlemci ya da izleyici olarak asker ve milletvekilleri de katılmıştı. Savaşın başlamasıyla birlikte, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgal faaliyetlerine girişmesi üzerine, Fener Rum Patrikhanesi Anadolu’da yaşayan tüm Hristiyanların, Yunanistan lehine faaliyette bulunmaya davet ettiyse de, Anadolu’da yaşayan Türk Ortodokslar bu davete icabet etmediler ve bu oyuna gelmediler. Kurtuluş Savaşı'nda Fener Rum Patrikhanesi'nin tüm baskılarına rağmen Milli Mücadele tarafında yer aldılar.

6. SORU: Karamanlıların kullandıkları alfabe hakkında bilgi verir misiniz?

OĞUZ ÖZDEM: Karamanlılar konuşma dili olarak Türkçe'yi seçmelerine rağmen yazı dilini oldukça ilginç bir biçimde Grek alfabesiyle Türkçe okunuş biçimini tercih etmişlerdir.

Zaten, Karamanlıca yazılı hemen her kaynakta, o dönemde yaşayan Rum Ortodoksların Türkçe konuştukları belirtilir. Yalnız sade vatandaşların değil, kilise görevlilerin, papazların hatta daha üst makamlarda bulunan, İgümenos ve patriklerin de halka yaptıkları söylevlerini Rumca ve Türkçe yaptıkları görülür.

Zincidere'deki Ioannes Prodromos Manastırı ile ilgili yazılı 5 ciltlik eserde, (2.cilt sayfa 162) “Özellikle Kapadokya bölgesine gönderilen İgümenos ve metropolitlerin mutlaka iyi derecede Türkçe bilmeleri de özellikle istenirdi.” diye yazıyor.

Kitabın birçok yerinde bölgeyi gezen papaz ve İgümenosların halka Türkçe vaaz verdikleri söylenmektedir. Bu da gösteriyor ki halkın kullandığı dil Türkçeydi.

Karye (köy) ve kasabaların tanıtımlarında ise özellikle kullanılan Rumcanın bozuk olduğu, anlaşılmadığı vurgulanmaktadır. Hatta öyle ki dışardan gelen ve Türkçe bilmeyen, Rumca konuşan kişilerin, burada kullanılan Rumca lisanı anlamadıkları özellikle vurgulanmaktadır.

Örnek: (Moni Flavianon) İgümenos Paısos’tan bahsederken, onun İstanbul ve Kayseri eperhiyalarında gezerken verdiği vaazları hem Türkçe, hem de Rumca yaptığını belirtiyor ve şöyle yazıyor…

Karamanlıca Bir Kitabe

Kayseri Eperhiyası

"Kayseri’nin etrafında bulunan köy ve kasabaların tamamında lisan-ı Osmani tekellüm olunmaktaysa da bazı karyeler vardır ki Rumcayı da konuşurlar fakat o kadar anlaşılmazdır ki, kimisi Laz elfasınca(elif ba –alfabe) diğeri de Türkçe ile karışık olarak tekellüm ederler. Daha acayibi de lügatların ekserisi kesik ve lisan-ı Türki elfası üzerine tebdil, tanzim ve tasrıh kılınmıştır. Hatta bir karyeden diğer bir karyeye birisi gittiğinde Rumca bilirse de onların lisanını anlayamazdı." (Ioannes Prodromos Manastırı 2. Cilt)

1-Kayseri metropolitleri adlı Karamanlıca yazılı eserde Suvermez (Floyta)'in dilinden bahsederken: “Suvermezlilerin lisanı gayetle değişmiş ve belki de büsbütün sevie-yi mahsusiyesini yitirmiş Ellinikadır."

2- Sementra ve Ulu Ağaçla ilgili olarak “Lisanları karışık Rumcadır” der.

3-Gelveri: "Ahalinin kullandığı dil Türkçedir. Gelverililerin kullandığı dilde çok sayıda atik Yunan kelimelerine tesadüf edilir." der.

Kapadokya’da konuşulan ortak dil Türkçe olunca, günlük yaşamda kullanılan sözler, şarkılar, maniler, ninniler, efsaneler ve masallar hatta atasözleri dahi ortak kullanılır olmuştur.

Karamanlıca Yazılmış Bir Kitap Sayfası

7. SORU: Madem Karamanlılar Türk’tü neden Mübadeleye tabii oldular?

OĞUZ ÖZDEM: Atatürk’ün "Bir ordu kadar Türk Milletine yaralı olmuştur.” dediği Papa Eftim’e Milli Mücadele sonrası, savaş yıllarında verdiği destekten ötürü bizzat kendisi İstiklal Madalyası vermiştir. Nitekim savaş sonrası 1924 yılında Atatürk, Papa Eftim’den Fener Rum Patrikhanesi'nin başına geçmesini ister ama Eftim bu teklifi kabul etmez fakat yeni gelecek olan patrikte olması gereken özellikler için de Atatürk’e 11 maddelik bir bilgi verir.

Ancak Atatürk’ün ısrarlı tutumu karşısında Papa Eftim, yardımcısı ile İstanbul’a giderek patrikhane yönetimine el koyar. Ankara hükümetinin dış baskılar karşısında dayanamayarak kendisini tekrar Ankara’ya çağırmalarına kadar da orada kalır ama ne yazık ki bu insanları, savaş sonrası acı bir sürpriz bekliyordu. Lozan Görüşmeleri sırasında 30 Ocak 1923'te varılan anlaşmayla, Anadolu’daki Hristiyanların ırkına ve kişisel durumlarına bakılmaksızın değişime tabi tutulmalarına ve Yunanistan’a gönderilmelerine karar verildi.

İskender Adlı Kitaptan Örnek

Lozan Antlaşması'nın, işte bu maddelerine dayanarak, Anadolu’da yaşayan ve gayrimüslim sıfatı taşıyan insanlar mübadeleye tabi tutuldular.

Kitaba, "Karamanlıların bu mübadeleye tabi olmaları gerekir miydi?" diye bir soru ile başlamıştım. Aslında olamamaları gerektiğini, Lozan Barış Görüşmelerine müşavir olarak katılan Celal Bayar, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’ye şöyle dile getiriyordu. “Biliyor musun Hamdullah, son yıllarda Atatürk’ün en büyük üzüntüsü, bu mübadeleyle Anadolu’dan binlerce Hristiyan Türk’ün gönderilmesiydi. Paşam yapmayın, bunlar öz be öz Türk’tür dedim. Kendisine kitaplar gönderdim. Fakat dinlemedi.

8. SORU: Bıraktıkları eserler nelerdir?

OĞUZ ÖZDEM: Karamanlıların bıraktıkları eserlerin en önemlileri basılı eserlerdir. Bunlar arasında en belirgin olanı ise “Salname” adı verilen ve içerisinde makaleler, hikayeler, atasözleri, tarihsel anlatımların bulunduğu Karamanlıca yazılı eserlerdir. Bunlardan başka özellikle Aşık Garip, Köroğlu, Nasreddin Hoca, dinsel içerikli kitaplar da mevcuttur. Ayrıca halen birçok ilçe köy ve kasabalarda bulunan ev, kilise ve binalarda Karamanlıca yazılı kitabelere ve mezar taşlarına da rastlıyoruz. Nevşehirimizde Ürgüp’te bulunan hamamın kitabesi, Derinkuyu’da bulunan bazı evlerin duvarlarındaki yazılar, Nevşehir Müzesi'nde bulunan levha görülmeye değerdir.

Niğde Fertek Hamam Kitabesi

9. SORU: Karamanlılarla ilgili yayınlanmış birkaç kitabınız var ondan da söz eder misiniz?

OĞUZ ÖZDEM: Evet, uzun yıllar bu konu ile ilgilenince Karamanlılarla ilgili çok çarpıcı ve üzücü olayları da öğreniyoruz. Bu olayların en önemlileri de 1923 mübadele döneminde yaşananlardır. Buradan hareketle kişilerin adları müstear isim olmak kaydıyla gerçek bir olayı biraz da hikayelerle destekleyerek ele almaya çalıştım. Kitap, Yurt Yayınlarından 2007 yılında “BİZ VATANIMIZA HASRET ÖLDÜK YAVRULARIM” adıyla yayınlandı. Daha sonra "NEVŞEHİR HİKAYELERİ" adlı eserimde yine birkaç hikaye bu konu ile alakalı olarak yer aldı. Yine "ANNE NE OLUR ARTIK AĞLAMA" adlı hikaye kitabım da bu konu ile ilgilidir.

Nevşehir Mekteplerinin 100. Senei Devriyesinde Çıkarılmış Bir Kitap

10. SORU: Mübadele sonrası Yunanistan’da bu insanlar nasıl karşılandılar?

OĞUZ ÖZDEM: İşte belki de olayın en acı yönlerinden birisi de burasıdır. Anadolu’da yabancı olarak görülen bu insanlar ne yazık ki orada da aynı şekilde görüldü. Hatta daha da ileri gideyim. Anadolu’dan gelen bu insanlar bir kısım Yunanlılar tarafından “Turko sporos” yani “Türk dölü” şeklinde aşağılandılar. Yunanistan’ın en kötü yerlerine konuldular. Pek çoğu hiç alışık olmadığı bu iklim ve coğrafyaya ayak uyduramadılar. Yine pek çoğu sivrisineklerden dolayı sıtmadan öldüler. Hasılı uzun yıllar uyum sağlamakta güçlük çeken bu insanların pek çoğu orada vatan hasretiyle yaşlanmadan öldüler diyebilirim.

 

11. SORU: Bu güne kadar Karamanlılarla ilgili geniş çaplı bir araştırma yapıldı mı?

OĞUZ ÖZDEM: Esasen konu ile ilgili olarak pek çok edebiyatçı, tarihçi ve araştırmacı konunun bir yerinden tuttu ama yeterli mi derseniz, hayır. Bakınız, Nevşehir’de bu alanda ilgilenen tek kişi-megolamanlık demezseniz; benim. Beş altı yıl kadar önce üniversitemiz el attı da oradaki değerli akademisyen arkadaşlarımla bir parça yol aldık, kitaplar çıkardık. Bunun dışında Yonca Anzerlioğlu - Karamanlı Ortodoks Türkler, Teoman Ergene - İstiklal Harbinde Türk Ortodokslar, Gürsel Korat - Taş Kapıdan Taç Kapıya, Evengalia Balta - Karamanlıca Basılı Eserler, Robert Anhager ve Vedat Günyol - Temaşa-i Dünya ve Cefkar-ü Cefakeş-seyreyle Dünyayı adlı eserlerle bu alanda çalıştılar ayrıca; gazeteci Şahin Alpay, Engin Ardıç, Dursun Özden, Ahmet Aslan, Murat Bardakçı, Ahmet Çelikkol, Mustafa Tokmakçı, Mustafa Daş bi kişiler de bu alanda makaleler yazdılar.

Karamanlıca Çocuklar İçin Basılan Angeliafaros Gazetesi

12. SORU: Günümüzde Karamanlılar hala var mı? 

OĞUZ ÖZDEM: Ne Anadolu’da ne de Yunanistan’da Karamanlı denilen insanlardan kimse kalmadı. Bir şekilde mübadele dışı kalan insanlar öyle ya da böyle değiştiler. Yunanistan’a giden birinci nesil halktan kalanlara da aynısı oldu. Zamanla yaşadıkları yere uyum sağladılar ve asılları ne yazık ki yok oldu. Zaten Karamanlıca bir dil değildi. Mevcut dönem içerisinde kullanılan bir zaruriyetti diyebilirim ki, o da yok oldu.

13. SORU: Bu insanların yaşadıkları bazı evlerde ve mezar taşlarında Selçuklu kartalı görüyoruz bunu neden kullanmışlar acaba?

OĞUZ ÖZDEM: Kendilerini Selçukluların torunu olarak gören bu insanların, Selçukluların sembolü olan çift başlı kartalı heryerde kullanmalarından daha tabii ne olabilir ki?

 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.