Kayaköy Gezi Rehberi | Terkedilmiş Bir Köyün Hüzünlü Hikayesi

Kayaköy Gezi Rehberi; Terkedilmiş Bir Köyün Hüzünlü Hikayesi

“Hayaletköy” olarak dillere dolanmış Kayaköy, bir zamanların Levissi Köyü hakkında bilmedikleriniz neler? Fethiye - Kayaköy’ün hüzünlü ama ilginç öyküsü...

Bir hüzünlü hikaye saklar koynunda...

Terkedilmişliğin verdiği yıkım, belini büker bu köyün... Ağlar ama kimsecikler duymaz acısını. Bir asır önceye gömdüğü hayatlara gözyaşı döker de kimsecikler duymaz sızısını... Terkedilen Kayaköy’ü hüzünle yad ediyoruz bugün.

Türkiye’de öyle ilginç rotalar var ki; bazıları sizi çok derinden etkiler gezerken. Geçmişe yolculuğa çıkartır sizi, yüreğinize kor olur düşer hikayeleri. Sokaklarında yürürken hayallere dalar, acabalar birbiri peşine düşer dilinizden. Acaba nasıl yaşam sürdüler, acaba bu evde hangi aile yaşıyordu? Acaba şu çeşmenin başında o gün su almaya gelen kadınlar gündemdeki hangi konuyu konuşuyorlardı? Peki ya sokakta oynayan çocuklar? Elleri kirli yürekleri tertemiz çocuklar ve şimdi onların torunları....

Bitmez o “acabalar"... Merak eder durursunuz. Kendinizden bir şeyler katarsınız onların hikayelerine ve kendinizi bulursunuz onların hikayelerinde...

İşte Kayaköy de böyle bir yer. Tam bir asır önce terkedilmiş bir Rum köyü burası. Görüntüsü, hikayeleri ve yaşanmışlıkları sizi derinden etkiler.

Kayaköy hakkında bilmedikleriniz neler? Yolunuz Fethiye’ye düşerse bu eşsiz köyü mutlaka gezin ama gezmeden yazımıza mutlaka göz atın. Kayaköy hakkında her şey Kayaköy Gezi Rehberi yazımızda sizlerle...

Kayaköy Nerededir?

Kayaköy, Muğla’nın ilçesi Fethiye sınırlarında yer alır. Fethiye’nin bir mahallesi konumunda olan Kayaköy, Fethiye merkeze yaklaşık 20 dakika mesafededir ve Ovacık Mahallesi’ne de çok yakındır. Barlarıyla ünlü Hisarönü’ne ise sadece 5 kilometre mesafededir.

Ölüdeniz’e 10 km mesafede yer alan Kayaköy, yüzmek için vereceğiniz Ölüdeniz molasından hemen önce programınızda yer alabilir. Hisarönü’ne geldiğinizde kahverengi tabelaları takip ederek çok kolay bulabilirsiniz Kayaköy’ü. Zaten bu bölgeye tatile gelip de Kayaköy’ü görmeden ve gezmeden dönmek çok büyük kayıp olur.

Kayaköy Giriş Ücreti Nedir?

Kayaköy, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde olduğu için müzekart geçerlidir. Müzekartınız varsa girişteki gişeden okutup köyü gezmeye başlayabilirsiniz. Şayet müzekartınız yoksa da giriş ücreti sadece 10 tl’dir. (Bu ücret 2020 yılına aittir).

Kayaköy’ün Tarihçesi (Karymlassos-Levissi-Kayaköy)

Üzerinde bulunduğu Teke Yarımadası’nın otantik yerleşimlerinden biri oldu Kayaköy. Halbuki Likya Uygarlığı’nın da kadim kentlerinden biriydi ve adı “Karymlassos” idi. Likyalılar Fethiye’de Telmessos’u, Kayaköy’ün olduğu yerde ise Karymlassos’u kurmuşlardı. Böyle düşününce buranın binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğunu kavrıyorsunuz hemen.

Köyün geçmişinin M.Ö. 3000’lere gittiği biliniyor, lakin ele geçen en eski buluntular M.Ö. 4. yüzyıla gitmektedir. 5 bin yıllık köyün geçmişini hayal etmek bile heyecan verici. Amasyalı coğrafyacımız Strabon Karmylassos için “Sarp bir dağa ulaşılır. Burada dar ve derin bir derede iskan edilmiş bulunan Karymlessos bulunur..” gibi bir ifade kullanmıştır. (Geographika- Antik Anadolu Coğrafyası- Sayfa:247) Strabon’un bu tespitinde Karymlassos’un Telmessos’a yakın olduğu açıkça ortadadır.

Karymlassos’a ait olduğu bilinen kalıntılar yakın civarda ele geçen kaya mezarları ve lahitlerdir. Bunların dışında Karymlassos’tan pek bir şey kalmamıştır. Günümüzde göreceğiniz Kayaköy 19. yüzyıla tarihlenir ki; yaklaşık 2 asırlık yaşıyla, gelen ziyaretçilere yakın tarihten bir şeyler fısıldamaktadır.

Osmanlı Döneminde eski Karymlassos kalıntıları üzerine, Rumlar tarafından kurulmuş olan bu köye “Levissi” ismi verilir. Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu yöreden bahseder. Hatta Osmanlı Döneminde 1500’lü yıllarda burada yaşayan Türk Kayı boylarından dolayı “Kayı Köy-Kaya Köyü” olarak isimlendirildiği iddiaları da vardır. 1400 yıllarda Osmanlı’ya bağlı Kayı ve Karakeçili Yörükleri’nin burada yaşadığı, onlara ait mezarlardaki kayı damgalarından ve bulunan bazı izlerden, Türkler’in bu bölgede daha önceden var olduğu ispat edilmiştir. (Kaynak: Muğla Sıtkı Koçman Üniv. Genel Türk Tarihi Ana Bilim Dalı Öğ. Üyesi Doç. Dr. Mustafa Gökçe)

Yörede Türkler ovada yani daha düzlük alanlarda yaşam sürerken, Rumlar yamaçlardan aşağı kurulan bu köyde hayatlarına devam ederler.

Levissi’nin 19. yüzyılda kurulduğu söylense de, tarihi kaynaklara baktığınız zaman burada bir tezatlık ortaya çıkıyor. Çünkü Osmanlı daha erken dönemlerinde buradaki Rum ve Türk yaşamından bahsediliyor. Keza Evliya Çelebi’nin de adından bahsettiği köy büyük olasılıkla, şimdi gezerken gördüğünüz ve Hayaletköy dediğimiz yerde 19. yüzyılda daha ön plana çıkmıştı. 20. yüzyılın başlarında ise en zengin, en hareketli günlerini yaşamaktaydı.

Yamaçlardan aşağı doğru kurulan Levissi Köyü, tamamı Rumlar’dan oluşan küçük bir köydür ilk başlarda. Zamanla köyden ziyade bir kasaba özelliği gösterir Levissi. Nüfusu artar, halkı tarımla uğraşır ve civar köylerden göç alır. 10 bin kişilik bir nüfusun varlığından söz edilir o dönemde.

Levissi’de kurulan okullarda eğitim devam eder, sağlık hizmetleri artar kendi eczanelerini kurarlar. Postanesi olan köyün gazete bastığı da bilinir. Bölgedeki ilk matbaa burada kurulur, ilk gazete burada basılır. Köyün meşhur gazetesi “Karya” ismiyle halka ulaşır. Kiliselerinden çan sesleri yükselen köyde 2 büyük kilise ve bir çok şapel bulunur. Ortodoks Rum ahalisinin tarımla, zanaatla ve ticaretle uğraştığı Levissi en refah günlerini yaşar.

Yaşar; ta ki Mübadeleye kadar...

1800’lerde Anadolu’nun batısında ilk başlayan ayaklanmalar sık sık devam edip akabinde bastırılsa da, Balkan harpleriyle beraber yıllarca dostça yaşayan Türk-Rum ahalisi arasına tedirginlikler ortaya çıkar. Balkan harpleri ardından I. Dünya Savaşı ve son nokta olan Türk Kurtuluş Savaşı ile Türk milleti oynanan oyunlara bir son vererek Anadolu’yu Yunan ve İngiliz işgalinden kurtarır.

 

Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle kazanılmasının ardından Yunanistan ve Türkiye arasında tarihte eşi benzeri görülmeyen bir anlaşma yapılır. 30 Ocak 1923’de imzalanan Mübadele; din kıstası baz alınarak, Müslümanlarla Hristiyanlar’ın yer değiştirmesi olarak gündeme gelmiştir. Mübadele sonucu ise binlerce Hristiyan Rum ve Türk Yunanistan’a göç etmiştir. Yunanistan’dan ise bir çok müslüman Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır.

İşte Kayaköy (Levissi) o gün sessizliğe bürünmüştür...

Buradan göç edecekleri söylenen halk ilk başta kısa süreliğine gidip tekrar geri döneceklerini sanmıştır. O yüzden köyü terkederken eşyalarını Türk komşularına emanet edip bir bavulla köyden ayrılmışlardır. Gidenlerin bir daha dönüşü olmamış, boşaltılan bu köye ise Yunanistan’dan mübadiller getirilmiştir.

Yunanistan’dan getirilen mübadiller ise buradaki yaşama ve yerleşime uyum sağlayamamışlardır. Yamaçlardan aşağı kurulan bu köy onların çiftçi yaşamları için büyük bir zorluktu. Dolayısıyla gelenler buradaki evlere yerleşmediler, etrafta kendilerine uygun olan yerlere kaydılar.

Terkedildi Levissi, terkedildi Kayaköy... Mübadillerin ardında kalan ise sessizliğe bürünen bir “Hayaletköy” oldu.

Mübadele sonrasında ortalığa yayılan gömü var söylentisiyle Kayaköy yağmalanmaya başlandı. Evlerin içleri boşaltıldı, bir çok ev zarar gördü. Fakat Kayaköy’e daha büyük zararı 1957 senesinde yaşanan 7.3 şiddetindeki deprem verdi. 1957 Fethiye Depremi diye bilinen bu zelzelede evlerini kaybeden bir çok vatandaş buradaki evlerin kapılarını ve pencerelerini söküp götürdü. Evler iyiden iyiye yağmalanmış oldu. Kayaköy iyice suskunlaştı, terkedildi ve Hayaletköy olarak yaşamına devam etti.

Şimdilerde ise, 1957 Fethiye Depremi’nin sarsıntısına bile kafa tutup ayakta kalan Kayaköy, incir ağaçlarının köklerine direnmeye çalışıyor. Kayaköy’ü gezerken göreceğiniz onlarca incir ağacı aralarında sözleşmişcesine, tek tek evleri yok ediyor. Ne diyebilirsiniz ki? Doğanın dengesi ve uyumu bu, incirlerin de var elbet bir rolü. Biten yaşamların, solan hayatların ardından son vazifelerini yapıyor incir ağaçları...

Kayaköy Gezisi Nasıl Olur?

Kayaköy’e geldiğinizde aracınızdan inip gişeden bilet işinizi hallettikten sonra oradaki dik yoldan yukarı tırmanarak başlayın gezinize. Yol boyunca taş döşemeli sokaklarda yürürken karşınıza çıkacak olan evler, şapeller ve dahası içinizi burkuyor. Karşılaştığınız manzara terkedilmişlik duygusunu öyle derinden hissettiriyor ki neden hayalet benzetmesi yapıldığını daha iyi idrak ediyorsunuz.

Birbirinin ışığını kesmeyen yamaçtan aşağı sıralanmış evler geçmiş yaşamların izleri. Saygı, dostluk, hoşgörü... Tüm güzel kavramlar geçiveriyor aklınızdan. Bir de “dram” tabii ki. Nice sönen hayatlar, binlerce insanın nefes aldığı kasabanın ölü hali şu an karşınızda gördüğünüz manzara.

Yukarı vardığınızda geniş bir meydan görüyorsunuz. Yukarı Kilise yani Kayaköy’ün 2 büyük kilisesinden birisi burada yer alıyor. Kilise uzun zamandır kapalı, buradan aşağı doğru devam eden yoldan yürüyün köyün diğer tarafındaki yapıları görün. Yol boyunca çatıları ve pencereleri yok olmuş evlerin boş halleri çıkıyor karşınıza. Evlerin içlerindeki ocaklar, bir zamanlar dumanı tüten bacalar. Şimdi hepsi söndü, hayal oldu...

14 şapel bulunan Kayaköy’de birçok irili ufaklı şapel karşınıza çıkıyor yürürken. Aşağı doğru ilerleyip içerisini gezebileceğiniz bir eve geliyorsunuz. Buradaki evi gezin, içerisinde eskiden o evin sahibi olan Rum aileye ait fotoğraflar göreceksiniz. Bir de “Water Diviner” filminin afişini. Çünkü bu filmin bazı sahneleri bu evde çekildi.

Aşağı Kilise’yi de mutlaka görün, dilerseniz vaktiniz varsa üzerinde küçük bir şapel olan tepeye tırmanın. Buradan tüm Kayaköy’ü izlemek, Hayaletköy’ün hüznüne tanıklık etmek ve bir gün batımında köyün geçmişinde sürüklenmek iyi bir fikir olabilir.

Kayaköy’de Göreceğiniz Yapılar

Kayaköy büyük bir açık hava müzesi adeta. Gezinize başladığınız andan itibaren hep bir merak oluşur içinizde. Acaba diye başlar, neden diye devam eder, hüzünle bitirirsiniz gezinizi. Rumlardan kalan izler köyün her tarafında karşınıza çıkıverir.

Geziniz sırasında bir çok ev göreceksiniz. Çatıları ve pencereleri olmayan. (Evlerin özelliklerinden bir sonraki başlıkta bahsedeceğiz).

Yukarı Kilise; Yukarı Kilise Kayaköy’ün en büyük iki kilisesinden biri. Diğer ismi Taksiyarhis Kilisesi’dir. Köyün hakim tepelerinden birinin üzerine kurulmuş, etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiştir. 19. yüzyılda yapıldığı bilinen kilise Levissi’de yaşayan Rum Ortodoks halkın başlıca ibadet yerlerindendi. Tabanındaki yer mozaikleri, dışındaki pembe boyalı hali ile dikkat çeker. Kilise uzun zamandır tadilat altında olduğu için kapısı kilitli, içeriye giremiyorsunuz.

Aşağı Kilise; Levissi’nin diğer büyük kilisesidir. Panaghia Pirgiotissa olarak bilinen kilise daha sağlam durumdadır. Sebebi ise mübadeleden sonra bu kilise 1960 senesine kadar camii olarak kullanılmıştır. Yukarı Kilise gibi bu kilisenin de etrafı yüksek duvarlarla çevrelenmiştir. Çakıl taşlarından yapılmış mozaikleri dikkat çekicidir. Kilisenin en dikkat çekici kısmı ise içerisinde yer alan Hz. İsa ve havarilerinin yer aldığı fresklerdir. Tabii bu kilise de kapalı olduğu için içeri girme ve freskleri görme şansınız yok maalesef.

Rum Okulları; iki ayrı okulun yer aldığı Levissi’de kızlar ve erkekler ayrı okullarda okumaktaydı. Bu okullarda ilköğretim gerçekleşmekte olup daha yüksek eğitim alacaklar İstanbul, Rodos ve Atina’ya gitmekteydi.

Eğitim dilinin Rumca olduğu okullardan Kızlar Okulu, yol üzerinde bulunan Turabi Çeşmesi’nin hemen üst kısmındadır. Erkekler Okulu ise Yukarı Kilise’nin kuzey batısındaki zirvede yer almaktadır.

Şapeller; yaklaşık 14 şapelin bulunduğu Kayaköy’de yürüyüşünüz sırasında birçoğu ile karşılaşıyorsunuz. Şapellerin üzerine çizilmiş ya da kazınmış haçlar ya da etrafa düşmüş haç işaretli mermer levhalar karşınıza çıkıveriyor bu Ortodoks köyde gezinirken.

Çeşme; Kayaköy’de insanların içecek su ihtiyacı halka açık çeşmeden karşılanmakta idi. Yol üzerinde bulunan Turabi Çeşmesi’dir bu çeşme. Halk bu çeşmeye "Eski Çeşme" diyor aynı zamanda. Her evin kendi su sarnıcı olduğu için günlük su kullanımı bu sarnıçlardan sağlanmakta, içme suyu ise bu çeşmeden karşılanmakta idi.

Müze Ev; aslında tam bir müze değil burası. Köyün içinde gezerken zeytin çekirdeklerinden takılar yapan usta bir sanatçı beyefendi dikkatinizi çekecek. Bu takılara mutlaka göz atın derim. Hepsi büyük el emeği ve Kayaköy’ün sanatsal ruhunu ortaya koyan orjinallikte. Bu takı yapan sanatçımızın hemen arkasındaki ev gezilebiliyor. Şansınıza açık denk gelirse evin içine girebiliyorsunuz.

Evin içindeki orjinal kalan eşyalar size o günlerden tüyolar veriyor. Evin 2 odasını geziyorsunuz. Odalardan birinde büyük ocak dikkat çekiyor. Bir zamanlar dumanı tüten ocak ve burada pişen yemekler. Ocağın yanı başındaki raflar. Babaannelerimizin evlerinde hep vardı o raflar. O raflarda duran bakır eşyalar, ibrikler, tabaklar ve dahası. İnsanı alıp götürüyor eski günlere...

Diğer odada ise ahşap divan (sedir), karşısında işlemeleri ile dikkat çeken gömme dolap. Dolabın üzerinde resimler görüyorsunuz. Resimlerdeki kişiler işte zamanında bu evde yaşamış olan aile. Daha sonraları çocukları tarafından bu resimler getirilmiş ve asılmış buraya. İçiniz burkuluyor tabi görünce. Bir valizi ile evinden barkından ayrılan, döneceğini sanıp bir daha asla dönemeyenlerin acı hikayeleri bunlar.

Diğer afişte ise “The Water Diviner” filminin afişini görüyorsunuz. Türkçesi “Son Umut” olarak çevrilerek yayına girmiş 2014 yapımı film. Filmin başrollerinde ünlü oyuncu Russell Crowe vardı. Aynı zamanda Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ın oynadığı film hüzün doluydu. Çanakkale Savaşları’nda 1915 yılında Gelibolu Yarımadası’na gelip savaşan ve kaybolan 3 oğlunu aramaya gelen Avustralyalı bir babanın hikayesiydi film.

İşte bu filmin bazı sahneleri Kayaköy’de ve bu gezdiğiniz evde çekildi. O yüzden kıymetli bir ev. Tabi evin asıl sahiplerinin resimlerinin duvarda asılı olması evi daha da anlamlı kılıyor. Şayet ev açıksa mutlaka içini gezin. Çıkarken de zeytin çekirdeklerinden yapılmış kolyelere ve bilekliklere bir göz atın derim.

Yel Değirmenleri; halkın buğdayını öğüttüğü değirmenler yüksek tepelere kurulmuş.  Bugün ana duvarları kalan değirmenler de köyde görebileceğiniz yapılardan.

Terkedilen köyde bazı yapıların tam olarak ne amaçla kullanıldığı halen bilinmese de, ticari amaçlı dükkanlar olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Böylesi gelişmiş, gazetesini basan ilk matbaaya sahip olan köyün elbet tüccar kesimi kendi iş yerlerine sahipti.

Kayaköy Evleri’nin Özellikleri Nelerdir?

Kayaköy sağlam bir zemin üzerine kurulmuştur. Yamaçlardan aşağı doğru, arazinin eğimine uygun biçimde bir birinin güneşini kesmeyecek şekilde tasarlanan evler, Anadolu’da birçok Rum köyünde göreceğiniz bariz özelliklerden biridir.

Rumlar’ın ovaya kesinlikle ev kurmadığı, yamaçlardan aşağı tepelik kısımlarda evlerini şekillendirdiği, ovaları tarım için kullandığı söylenir. Doğrudur elbet. Fakat Türklerin de Anadolu’da kurduğu birçok köy ve kasabaya baktığınız zaman aynı durum söz konusu. Bursa’daki Cumalıkızık bile başlı başına buna iyi bir örnek olabilir. Yüzde yüz bir Türk köyü olan Cumalıkızık, Uludağ’ın eteklerinde yamaçtan aşağı kuruludur. Daha bunun gibi çok örnek verilebilir.

Lakin mübadele sonrası gelen Türkler yaşadıkları coğrafyadaki hayat alışkanlıklarından dolayı buraya uyum sağlayamamışlardır. Yoksa Türkler sadece ovaya yerleşim kurar, yamaçlarda yaşam süremez diye bir şey kesinlikle yok.

Kayaköy evleri her biri tepeden aşağı serpiştirilmiş gibi durur. Evlerin bir zerafeti vardır onca yaşadıkları yıkıma rağmen. Saygı unsuru öylesine yaygın ki kimse kimsenin güneşini kesmez. Evler inşa edilirken komşunun güneşine engel olmayacak şekilde inşa edilirler. Burada 3500 civarı ev olduğu söylenmektedir. (Kaynak: Fethiye Kaymakamlığı). Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 2011 senesinde 736 adet sivil yapı ile kilise ve şapelleri “anıtsal yapı” olarak tescil ettiğini de belirtelim.

Evlerin ana malzemesi bölgede yoğun bulunan taştır. Taştan yapılan evlerin çatılarında sıkıştırılmış toprak kullanılmıştır. Tabanlarda ve tavanlarda ise ahşap döşemeler dikkat çeker. Tabii yıllar içerisinde terkedilen köyün evlerinde ne çatı kalmıştır ne de pencereler.

Evler genel olarak 2 katlı tasarlanmıştır. Zemin katlar kiler ya da ahır olarak kullanılırken, üst katlar ailenin günlük hayatı için ayrılmıştır. Kaldı ki üst katlarda ya 1 ya da 2 oda yer almaktadır. 3 odalı ev bulmak çok nadir görülen birşey Kayaköy’de. Evler 50 metrekare civarında olup hakikaten ufak tefek evlerdir. Ama bu ufacık evlere koca hayatları sığdırdıkları kesin.

Evlerin içlerinde mutlaka ocak yer almaktaydı. Gezerken yıkık dökük evlere baktığınızda mutlaka ocak kısımlarını göreceksiniz.

Ocaklardan tüten kara dumanların izleri de yer yer beliriveriyor duvarların üzerinde. Bir de bacalar tabii... Bir zamanlar dumanı tüten bacalar, şimdi sönen ocaklar. Rum ustaların baca yapımındaki becerisi takdire şayan elbet. Muğla yöresindeki meşhur Muğla Bacalarına da hayat veren Rum ustalardı. Baca deyip geçmemek lazım zira çok şey anlatır bacalar.

 

Kayaköy evlerinin içlerinde gömme dolaplar ve sedirler yer alıyordu. Duvarlarda raflar bir takım eşyaları koymak için kullanılıyor, dolaplar ise yatak döşek her türlü eşyayı depoluyordu. Duvarlardaki nişler de terkedilen evlerden hayatta kalmayı başaran elemanlar. Evlerin içlerinde banyo olarak özel bölüm bulunmayan Kayaköy evlerinde tuvaletler de evlerin dışında yer alıyordu.

Kayaköy evlerinde mutlaka sarnıçlar yer alıyordu. Her bir evin çatısında yağmur suyunu en alttaki sarnıca depolayacak sistem vardı. Yağmur suları bu sarnıçlarda biriktirilir, aile günlük su ihtiyacını bu sulardan karşılardı. İçme suyu ihtiyacının ise ana çeşmeden sağlandığı biliniyor.

Evlerin içlerinde mavi boyalar da dikkatlerden kaçmıyor. Evlerin boyaları hakkında pek bilgi verilmez Kayaköy’den bahsederken. Fakat tahminimizce Rumlarda evlerini maviye boyama geleneği burada da vardı. Çünkü bazı evlerde bariz şekilde mavi boyaları farkediyorsunuz.

Kayaköy evlerinin aralarında ise küçük şapeller yer almaktaydı. İbadet zamanı büyük kiliselere gidemeyenler için büyük avantajdı bu küçük kiliseler. Sonuçta baktığınız zaman Kayaköy küçük bir alanda kurulu değil.

Kayaköy sırtını yamaca yaslamıştır, tepelerde kurulan gözetleme kuleleri ile de gelebilecek saldırılara karşı tedbir almışlardı. Gözetleme kulelerinden aşağı doğru inen merdivenler ise coşkulu törenlerin yapıldığı yerlendendi. Eskiden evlenecek olan çiftler bu merdivenlerden aşağı doğru inermiş, çift aşağı inerken de arkasında ve etrafında büyük bir kalabalık onlara eşlik edermiş. Köy halkı coşkuyla düğüne eşlik eder, müzikli eğlencelerle neşe dolu törenler gerçekleşirmiş.

Mahalle ve komşuluk ilişkilerinin çok sıkı olduğu Kayaköy’de din, dil, ırk ayrımı yapılmadan cemiyetlere iştirak edilirmiş.

Taş döşemeli sokaklar, taş evlerle ahenk içinde dans ediyor Kayaköy’de. Şimdiki sessizliğine bakmayın, cıvıl cıvıl günlere merhaba dedi köyün ahalisi nice seneler.

Kayaköy Hakkında Bir Kaç Önemli Not;

- Kayaköy, 2 Ekim 1989’de Mimarlar Odası ve Türk-Yunan Dostluk Derneği tarafından Barış ve Dostluk Köyü olarak ilan edildi.

- Kayaköy, UNESCO tarafından da Dünya Dostluk ve Barış Köyü İlan edildi.

- 1990 senesinde ise Fethiye’den Ali isimli bir imam ve Rodos’tan bir papaz bir araya gelmiştir. Meryem Ana Kilisesi’nde iki halkın dostluğu ve barışı için dua etmişlerdir.

- Mübadeleden sonra Yunanistan’a buradan göç edenler Nea Makri (Yeni Makri) ve Nea Levissi adında yeni köyler kurmuşlardır. Makri, Fethiye’nin eski adıdır (Makri-Meğri).

- Kayaköy’ün gizemli ve hayalet görüntüsü yapımcıların dikkatini çekmiş olup film setlerine ev sahipliği yapmıştır. 2014’de "Water Diviner" filminin bazı sahneleri Kayaköy’de çekilmiştir. Ardından 2015 yılında “Ezan” filmi çekilmiştir. Korku filmi Ezan’ın ardından 2016’da ise “666 Cin Musallatı” adlı bir başka korku filmi çekilmiştir.

- Türk gazeteci ve yazar Nadir Nadi Abalıoğlu Kayaköy doğumludur. Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Yunus Nadi Abalıoğlu’nun oğlu olan Nadir Nadi bu köyde doğmuştur. Yunus Nadi ise Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusudur aynı zamanda.

- Kayaköy’ün yaslandığı tepenin arka tarafı denizdir. Burada Soğuk Su Koyu, az ileride Gemile Koyu ve Gemile Adası olduğunu belirtmekte fayda var. Zamanınız varsa buralarda keyifli bir yüzme molası sizi bekliyor olacak.

- Dünyanın en popüler ve en özel antik yürüyüş yollarından biri olan Tarihi Likya Yolu Kayaköy’den de geçiyor.

- Hayaletköy olarak ün yapsa da günümüzde köyde bir çok sanatçı var yaşayan. Aynı zamanda bir çok elişi, farklı aktiviteler, sanatsal etkinlikler Kayaköy’ü farklı kılmaya devam ediyor.

- Dünyanın birçok ülkesinden turist çeken Kayaköy, Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan bir üniversite tarafından tez konusu kabul edilmiş ve 25 kadar öğrenci Kayaköy üzerine tez hazırlığı yapmıştır.

- Afkule Manastırı bölgeye yakın ve maceraseverler tarafından mutlaka ziyaret edilen yerlerden biri. Manzarası harika, yolu biraz yorucu olsa da farklı bir seçenek olabilir keşfetme tutkunları için.

Kayaköy’de Konaklama ve Yeme-İçme

Kayaköy’de konaklamak için Fümehan Butik Otelİz Butik Otel, Muzzy’s PlaceKaya Garden Ahşap Apart özellikle tavsiye edeceklerimiz arasında. Bunların dışında yer alan birçok pansiyon da mevcut. Çok lüks arıyorsanız Kayaköy’de konaklamak doğru bir tercih olmayacaktır. Lakin 5000 yıllık bir tarihin içinde eşsiz bir deneyim için burada kalmak fikri kulağa hoş geliyor. Ayrıca Kayaköy Sanat Kampı da aile işletmesi ve beğenilen konaklama yerlerinden.

Kayaköy’de birkaç restoranın dışında ufak tefek mekanlar da var. Mesela gişenin olduğu yerde bölgenin kendi insanı tarafından işletilen mekanda çay, kahve, gözleme ve ev yapımı ayran içebilirsiniz. Kayaköy gezisi sonrası burada küçük bir mola kesinlikle iyi geliyor.

Lebessos Restaurant bölgenin en beğenilen mekanlarından biri. Menüleri çok güzel, kahvaltısı çok lezzetli, steak çeşitleri harika ve dahası var burada.

İsmail’in Yeri’nde gözleme tatmak doğru bir tercih olacaktır. Aile işletmesi mekanda bir çok farklı gözleme seçeneği var.

İzela Restaurant da kesinlikle tavsiye edileceklerden. Ortamı enfes, kahvaltısı da öğünleri de doyurucu ve çok güzel.

Rokka Restaurant da en iyilerden biri.

Antik Restaurant da Kayaköy’ün en çok tercih edilen mekaanlarından.

Kaya Köy Sofrası ise yol üzerinde salaş ama lezzetli ve beğenilen mekanlardan.

Son Olarak;

Fotoğraf tutkunları için bulunmaz bir nimet Kayaköy. Gizemli bir stüdyo gibi düşünün burayı, makinenizi elinize aldığınızda fotoğraflayacağınız çok kare var. Bazıları dram yüklü bazıları hüzün dolu kareler. Ama yine de Kayaköy çok güzel.

Siz siz olun Fethiye’ye yolunuzu düşürürseniz Kayaköy’e uğramadan kesinlikle dönmeyin. Aklınızda da kalbinizde de yer edinecek rotalardan biri olacak Kayaköy. İnsan yaşamına dokunmak gibi, hisseder gibi ama en çok da kendinizi bu hikayede bir yerlere koymak gibi Kayaköy’ü keşfetmek. İyi geziler...

Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...

Instagram hesabımızı takip ederek son paylaşımlarımızdan haberdar olabilirsiniz.

 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.