Sedir (Kleopatra) Adası | Kedrai Antik Kenti | Kumun Özellikleri

Sedir (Kleopatra) Adası | Kedrai Antik Kenti | Kumun Özellikleri

Türkiye’nin en turistik adalarından biri olan Sedir (Kleopatra) Adası nerededir? Sedir Adası’nın kumunun sırrı nedir? Antik Kedrai kentinden günümüze uzanan serüvende Sedir Adası’nda mutlaka yapmanız gerekenler nelerdir? Hepsi ve daha fazlasını sizler için yazdık...

Muğla’nın en özel adası,

Yeşil ile mavinin, altın sarısı kumlara göz kulak olduğu yer,

Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın güzelliğini borçlu olduğu rivayet edilen ada,

Kedrai Antik Kenti’nin derin izleri,

Gökova Körfezi’nin en turistik adası, tekne turlarının olmazsa olmazı,

Aşka geleceğiniz kadar tılsımlı...

Tüm bu saydıklarım birazdan anlatacaklarımın yanında az bile kalabilir. Rehberlik hayatım boyunca, saymadım ama en az 200 kez ziyaret ettiğim Sedir Adası mutlaka görülecekler listesinde yerini almalı. Zira şimdiye dek adaya götürdüğümüz bütün yerli-yabancı gruplar buraya hayranlık duydu. Sedir Adası’nı sadece yüzme molası olarak düşünmeyin. Ada üzerindeki Kedrai kentinin kalıntıları arasında misafirlerimizle gezi yaparken gördükleri arkeolojik eserler bu hayranlığı kat ve kat artırdı. İşte o yüzden fırsat dahilinde Sedir (Kleopatra) Adası’nı gezi listenize mutlaka eklemelisiniz.

Peki Sedir Adası’na nasıl ulaşılır? Sedir Adası’nın giriş ücreti ve ziyaret saatleri, altın rengi kumunun özellikleri, Kedrai kentinin geçmişi, ayakta kalan yapıları nelerdir? Keopatra ve Marcus Antonius efsanesi nedir? Kleopatra bu adada gerçekten yüzdü mü? Başlayalım mı?

Sedir Adası Nerededir? | Nasıl Ulaşım Sağlanır?

Sedir (Kleopatra) Adası, Muğla’nın Ula ilçesine bağlıdır. Sık sık Marmaris ile anılsa da, Sedir Adası denince akıllara Gökova ve Akyaka gelmektedir. Gökova Körfezi’nde yer alan Sedir Adası’na karayolu ile ulaşım yok. Adaya ulaşım sadece denizyolu ile sağlanmaktadır. Bunu özellikle belirtiyorum. Çünkü en sık sorulan sorulardan biri bu. Mesela; Ayvalık’daki Lale Adası ve Cunda Adası gibi adalara köprü ile geçmek mümkündür. Fakat Sedir Adası’na hiç bir şekilde karayolu bağlantısı yok.

Peki Sedir Adası’na nasıl ulaşılır? Bunun için 2 yol var: Birincisi; Marmaris tarafından geliyorsanız Marmaris’e bağlı Çamlı Köyü’ne varıp Çamlı İskelesi’nden kalkan teknelerle Sedir Adası’na geçebiliyorsunuz. Çamlı’dan kalkan dolmuş tekneler 40 tl civarı bir ücret talep ediyor. Bu aklınızda olsun. (Fiyatlar her yıl değişkenlik göstermektedir).

İkincisi; Gökova-Akyaka’dan kalkan tekne turları ile Sedir Adası’na ulaşabilirsiniz. Ki benim tavsiyem de budur. Akyaka’dan kalkan tekne turlarında tam gün körfezdeki koyları ve Sedir Adası’nı ziyaret ediyor ve dolu dolu zaman geçiriyorsunuz. Böylece tekne turuna vereceğiniz ücret daha mantıklı hale geliyor. Öğle yemekli bu turlarda tam gün Gökova’nın tertemiz koylarının ve adanın keyfini sürmek size kalıyor.

Akyaka, Muğla merkezden 25 km uzaklıktadır. Şayet otobüs ile geliyorsanız Muğla otogarda inip Akyaka dolmuşlarına binerek Akyaka limana ulaşabilirsiniz. Buradan kalkan Kleopatra tekne turları ile de keşfe çıkabilirsiniz. Akyaka Konum için Tıklayınız...

Çamlı Köyü ise Marmaris’den yaklaşık 18 km uzaklıktadır. Çamlı Köyü Konum için Tıklayınız...

Sedir (Kleopatra) Adası Giriş Ücreti | Ziyaret Saatleri

Sedir Adası’na giriş ücretlidir. Müzekart geçerlidir. Türkiye’de Müzekart ile giriş yapılan deniz üzerindeki tek adadır. Adanın giriş ücreti 2021 yılı itibariyle 75 TL’dir. Yine en sık sorulan ve şikayet edilen konu, tekne ile adaya geçiş yapıldığında adaya ücret ödenmesi gerektiğinin bilinmemesidir. Burada özellikle belirtmekte fayda var. Adaya ulaşım için ister dolmuş tekne ister tekne turu tercih edin farketmez, Sedir Adası’na girmek için mutlaka ücret ödemeniz gerekiyor. Adanın giriş ücreti 75 TL tuzlu gelebilir, o yüzden en mantıklı olan Müzekart ile gitmek ya da oradaki gişeden Müzekart çıkartmaktır. Öğrenci ve aktif öğretmenlere Müzekart indirimlidir, mutlaka sorun.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir ören yeri olduğu için Müzekart geçerlidir. Bunun yanında 65 yaş üstü, 18 yaş altı, şehit ve gazi yakınları ücretsizdir. Engelli vatandaşlar refakatçisi ile birlikte yine ücret ödemeden giriş yapabilirler.

Sedir Adası ziyaret saatleri:

Yaz Dönemi: 1 Nisan – 1 Ekim / 09:00 – 19:00 arası

Kış Dönemi: 1 Ekim – 1 Nisan / 08:30 – 17:30 arası ziyarete açıktır.

Sedir Adası Hakkında Genel Bilgi

Sedir Adası bir açık hava müzesi misali, adım attığınız andan itibaren büyüsüne kapılacağınız enfes bir yer. Koruma altında olması çok önemli. Zira geçmişte adanın eşsiz güzellikteki kumu malesef yağmalandı ve götürüldü. Günümüzde ise adanın kumu koruma altında.

Gökova (Kerme/Keramos) Körfezi’nde yer alan ada, dolayısıyla Ege Denizi’nde bulunmaktadır. Üçlü ada grubu içerisinde en büyük olandır. 1 kilometrekare alana ve 3 km kıyı uzunluğuna sahiptir. Sedir Adası’nın yer aldığı üçlü ada grubundaki diğer iki ada Küçük Ada ve Fener Adası (Orota Adası)’dır. Bu iki adanın üzerinde de antik dönemden kalan izler yer almaktadır. Hatta Küçük Ada’nın üzerinde bir lahit vardır.

Sedir Adası’nı bu kadar farklı kılan ise Dünyada sadece iki yerde olduğu bilinen altın sarısı kumlara ve Cedrae (Kedrai) Antik Kenti’nin kalıntılarına ev sahipliği yapmasıdır. Yani siz adaya geldiğinizde hem tarih hem de müthiş bir doğa ile karşılaşıyorsunuz. Ege’nin tarih kokan kıyılarında tılsımlı bir güzelliği var Kedrai’nin. Çok büyüleyici olmalı ki, zamanında Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Marcus Antonius bu adada aşklarını yaşamışlardı. Dört tarafı sularla çevrili adada geçireceğiniz birkaç saat bile inanın yaşamaya değer.

Sedir Adası, Ula ilçe sınırındadır. Adaya en yakın köy olan Çamlı Köyü, Marmaris’e bağlı olduğu için genellikle adanın Marmaris’e bağlı olduğu düşünülür. “Müze Ada” statüsündeki Sedir Adası, 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanı ilan edilmiştir. Ayrıca Özel Çevre Koruma Bölgesi’dir. Adadaki asırlık zeytin ağaçları geçmişten bir şeyler fısıldar gibidir.

Peki Neden Sedir Adası denmiştir? Sıklıkla merak edilen bu sorunun cevabına gelirsek; adayı gezerken her hangibir sedir ağacı göremiyorsunuz. Antik dönemde Kedrai (Cedrae) olarak bilinen adanın isminin manası Yunanca “Sedir, Sedirler” demektir. Antik dönemde ada üzerinde sedir ağacı olduğu bilinmekle birlikte günümüzde malesef sedir ağacı bulunmamaktadır. Resmi kayıtlarda Şehroğlu Adası (Şehroğlan Adası) olarak geçer. Cevat Şakir Kabaağaaçlı (Halikarnas Balıkçısı) ise bu muazzam adaya Gülen ismini vermiştir.

Ada üzerinde Kedrai kentinden kalma agora, tiyatro, su sarnıçları, surlar ve Apollon Tapınağı kalıntıları vardır. Ayrıca plajdan tiyatroya doğru yürürken solunuzda lagün bulunur. Adanın orta bölümünde yer alan bu lagün bataklık bitkileriyle çevrelenmiş durumdadır. Üçlü ada grubunda, Sedir Adası dışındaki diğer iki ada Fener Adası (Orata Adası) ve Küçük Ada da antik kalıntılara sahiptir. Buralarda herhangi bir arkeolojik çalışma yapılmamıştır.

Burayı şüphesiz popüler kılan en büyük etken ise Kleopatra Plajı’dır. Altın sarısı kumların ünü tüm dünyaya yayılmış olacak ki Kleopatra ve Marcus Antonius bu adada aşk yaşamışlardır. Elbette bu hikayede abartılı olan çok şey var. Ayrıntılarına gireceğiz. Fakat siz siz olun adaya gelir gelmez önce keşfe çıkıp tarihi kalıntıları gezin, ardından serinlemek için kendinizi Kleopatra Plajı’nın mis gibi sularına bırakın.

Sedir Adası’nın Kumu Nasıl Oluştu? Kumun Özellikleri Nedir?

Sedir Adası’na tekne turu ile gidecekseniz Akyaka’yı ya da Çamlı İskelesi’ni tercih edebilirsiniz. Adada iskelede inip gişelere ulaşıyorsunuz. Bu noktada Müzekart çıkartmak en mantıklısı. Zira 2021 yılı itibariyle giriş ücreti 75 TL olmuştur. Gişeden geçtikten sonra plaja ulaşmak için azıcık yürüyorsunuz. Bu arada karşınıza ilk çıkan tabela sağ tarafta içeride kalan Bizans dönemine ait Kıstak Kilisesi’dir.

Sedir Adası’ndaki plaj Kleopatra Plajı olarak anılır. Sebebi ise ünlü kraliçe Kleopatra’nın burada yüzdüğüne inanılmaktadır. Plajın kumu göz alıcıdır. Ama öyle aman aman büyük bir plaj değildir. Rivayete göre, bu kumu Marcus Antonius sevgilisi Kleopatra için Mısır’daki İskenderiye şehrinden gemiler ile getirtmiştir. Bu işin hikaye kısmı tabiki.

Anadolu kıyılarında benzerinin olmadığı bu kum söylendiği gibi Mısır’dan vs getirilmemiştir. Muğla Üniversitesi Jeoloji ve Maden Mühendisliği Bölümü tarafından yapılan araştırmada İskenderiye’den kum örnekleri getirilmiş ve laboratuvarlarda kapsamlı olarak bu iki kum incelenmiştir. Araştırmanın sonunda ulaşılan sonuç şaşırtıcıdır. Zira Sedir Adası’nın kumu İskenderiye’deki kumdan 1500 sene öncesi oluşmuştur. Yani Sedir Adası’nda kum oluşurken, İskenderiye’de kum dahi yokmuş. O halde yıllardır anlatılan Marcus Antonius’un bu kumu gemilerle getirttiği efsanesi de haliyle çöp oluyor.

Kristal kumlar, karbonatlı çamurun bir çekirdek etrafında birikmesiyle meydana gelmiştir. Deniz suyuna karışan karbonatça zengin tatlı sulardaki karbonat, ince bir kum tanesi etrafında halkalar halinde biriken oolit ve pizolit kumları oluşturmaktadır. Sedir Adası kumsalında ooid kumu meydana getiren etkenler bugüne kadar kesin olarak saptanamamıştır. Böylesi kıymetli bir kumun plaj dışına çıkarılması kesinlikle yasaktır.

Kumun özellikleri ise hayli ilginç. Kumu elinize aldığınızda yuvarlak ve aynı boyutlarda olduğunu farkedersiniz. Hatta elinize, kolunuza ya da yüzünüz de hafiften bir peeling yapmayı deneyebilirsiniz. Büyüteç ile bakıldığında kumun hareket ettiği gözlemlenmiştir. Ayrıca kumun kendi kendine üreme özelliği var. Ve en şaşırtıcı olan ise çakmağı alıp kuma tuttuğunuzda kum yanmaya başlıyor. Baya çatır çatır yanan bir kum var burada. Böylesi enteresan bir oluşum Türkiye’de sadece bu adanın kıyısında yer alıyor. Dünyada ise İskenderiye’de ve Girit’te olduğu söylenmektedir.

Kleopatra Plajı ve Özellikleri

Yukarıda kumun oluşumundan ve özelliğinden bahsettik. Böylesi nadide bir oluşum elbetteki sıkı sıkıya korunuyor. Hoş, geçmişte alan almış götüren götürmüş ama zararın neresinden dönseniz kar hesabı, devlet tarafından koruma altında olması büyük sevinç.

Plaja tek bir taraftan giriş yapabiliyorsunuz. Terlik, havlu vs ile girmek kesinlikle yasak. Plajın hemen dibindeki kulübede bekleyen güvenlik (kumkurtaran) tarafından sürekli kontrol yapılmaktadır. Zaten adada 24 saat sürekli görevli bulunmaktadır. Sudan çıkarken duş almak zorunludur. Üstünüzde kalan kum taneleri varsa da bunları duş sayesinde geri bırakmanız şart. Kumkurtaran sizi duş almanız konusunda hemen uyarıyor. Duydunuz düdüğün sesini demekki offsayta düştünüz. Derhal atın üzerinizdeki o kumu... Unutmadan adadan her hangi bir şekilde kum alıp götürmeye kalkan hakkında adli işlem başlatılmaktadır.

Plajın kumsalı ziyaretçi girişine kesinlikle yasak. Yani plajda oturup güneşlenmek gibi bir şansınız yok. 60 metre uzunluk, 5 metre genişlikteki kumsal iplerle çevrelenmiş durumda. Bu kısım kesinlikle girilmesi yasak olan alan.

Paljın kumu çok güzel ama suya girerken lütfen dikkatli olun. Çünkü kıyıda kaygan taşlar var. Aniden düşme tehlikeniz olabilir. Su birden derinleşmiyor ama ilerledikçe kumu ayaklarınızın altında hissediyorsunuz. İşte o an turkuaz tonlarda keyif yapmak için sabırsızlanıyorsunuz.

Sedir Adası yaz boyunca çok kalabalık. Dolayısıyla Kleopatra Plajı’nda yüzerken de bu kalabalığa denk geleceksinizdir. Şayet kendi imkanlarınızla geliyorsanız sabah erken saatte gelin derim. Ya da ikindi saatleri. Çünkü öğle saatleriyle birlikte tekne turları adaya yanaşıyor ve aynı anda yüzlerce kişi adaya çıkarma yapıyor. Bir de Gökova Körfezi’nin her daim öğleden sonra rüzgarlı olduğunu göze alırsanız, ikindi saatleri dalgalı ama sabah erken saatte sakin ve dingin bir plaj ile karşılaşacağınızı bilin. Tercih ve planlama size kalıyor...

Kleopatra Plajı’nda şezlong, duş, wc, soyunma kabini, kafe gibi imkanlar mevcut. Adaya giriş ücreti ödediğiniz için şezlong, wc gibi hizmetlere ücret ödemiyorsunuz. Piknik masaları da var. Yanınızda yiyecek getirebilirsiniz. Fakat mangal yapmak kesinlikle yasaktır. Buradaki kafede sıcak-soğuk içecek mevcut. Serbest dolaşan tavuklar da adanın yerlileri... Tam güneşlenmeye başlamışken gıt gıt seslerini ensenizde hissederseniz ürkmeyin diye söylüyorum. Adada tavuk-horoz ve cırcır böcekleri size ilk merhaba diyenler olacaktır. Sizi bilmem ama özellikle cırcır böceklerinin sesi bana adanın senfonisi gibi geliyor. Biraz baş ağrıttığı kesin, ama idare edin...

Sedir Adası ve Kedrai (Cedrae) Antik Kenti’nin Tarihi

Sedir Adası sadece yüzme molası için durulacak bir yer değil. Burası aynı zamanda Karia Bölgesi’nin önemli kentlerinden Kedrai’nin kurulduğu yer. Adaya yaklaşırken etraftaki kalıntıları farkediyorsunuz. Adaya ayak bastığınız andan itibaren ise buram buram tarih kokuyor. Meraklıysanız hiç durmayın önce adayı keşfe çıkın. Emin olun büyüleneceksiniz...

Kedrai (Cedrae) Antik Kenti hakkında bilinen en eski tarih M.Ö. 405 yılında Xenophon’dan öğrendiğimizdir. Kedrai ismi Helen dilinde Kedros, akabinde Cedre/Sedir olarak dilimize geçmişti.

Halbuki ünlü Profesör Bilge Umar “Karia” adlı kitabında (182-183. sayfalar) Kedrai adının Karia dilinde kullanılan aynı anlamdaki sözcükle bağlantılı olma olasılığını vurgular. Yani kentin isminin ilk olarak Karia dilinde “Kadra” iken sonrasında Helen dilinde Kadrai, sonra da Kedrai olarak kullanıldığından bahseder. Kadra yani K(uwa)-Adra, Kutsal Erkek (koca), yani Ana Tanrıça’nın erkeği olan baş tanrıya işaret etmektedir. Yine kitabında buna dair örnekler veren Bilge Umar, Anadolu’da bir çok yerde Kadra isminin geçtiğini özellikle vurgulamıştır. Demem o ki her bir ismi Yunanca’ya bağlama çabasından vazgeçip, Anadolu’nun kendi halklarını ve kültürünü iyi tanımalıyız. Yani Kedrai (Sedir) Helenler ile var olmadı. Çok daha köklü bir geçmişe sahipti.

Xenophon, M.Ö. 405 yılında Atina-Sparta Savaşı’nın sonuna doğru Spartalı komutan Lysandros’un yaptıklarını şöyle anlatmaktadır:

“... Lysandros... Karia’da Keramos Körfezi’ne (Gökova Körfezi’ne) gitti. Orada Atinalılar’ın müttefiki olan Kedreiai şehrine taarruz ederek, ertesi gün onu hücumla ele geçirdi ve insanlarını köle olarak aldı. Şehrin ahalisi yarı Helen, yarı barbardı. Oradan da Rodos’a gitti. ....” (Bilge Umar/Karia/184.sayfa)

Kentin tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yoktur. Kedrai, başlangıçta Karialı halkın kenti idi. Zamanla Helenler, Rodoslular, Romalılar, Bizans ve en son Osmanlı’nın eline geçmiştir. Türkler döneminde Şehiroğlu diye anılan ada zamanla Sedir’e dönüşmüştür. Ada konumu itibariyle şanslıydı ve Kedrai kenti deniz ticaretinde önemli bir limandı. Günümüzde adadaki kalıntıların çoğu Bizans döneminden olmakla birlikte Helenistik ve Roma özelliği taşıyan izler de vardır.

Kedrai Antik Kenti Yapıları

1. Kıstak (Isthmus) Kilisesi

Adaya indiğiniz anda plaja doğru yürürken sağda içeride kalan yapıdır. Bizans dönemi yapısı olan kilise, kentin surlarının dışında kalan iki yapıdan biridir. Orta Bizans dönemine tarihlendirilen kilise çok sağlam değildir. Yapılan araştırmalarda tek apsisli ve tek nefli olduğu saptanan kilise adanın önemli ibadet yerlerinden biriydi. Yapının kuzey - doğu yönünde tonoz başlangıcına kadar ayakta kalmış bir sarnıç bulunmuştur.

2. Agora

Plajdaki kafenin önünden itibaren yürürseniz yaklaşık 200 metre sonra kalıntılara yaklaşıyorsunuz. Sağınızda göreceğiniz alan Agora’dır. Ticaret yolları üzerinde kurulu olan Kedrai kentinin pazar yeri bir çok ürünün alınıp satıldığı yerdi. Agora 35x35 metre ölçülerindedir. Geniş bir avlu etrafında yan yana sıralanmış dükkanlara sahiptir. Bu Bizans dönemi agorasında yeterli kazı yapılmadığı için dışarıdan bakıp geçmekle yetiniyoruz.

3. Tiyatro

Sedir Adası’nın en sağlam yapısıdır. Biliyorum yaz sıcağında adada yürüyüş yapmak kolay iş değil. Fakat en azından tiyatroya kadar yürüyün ve adanın neden büyüleyici olduğunu daha iyi anlayın. Tiyatroya geldiğinizde bir tarafınızda asırlık zeytin ağaçlarının kökleriyle sarmaş dolaş olan Cavea’yı (tiyatro oturma sıraları), bir tarafta Ege’nin masmavi suları ile çevrelenmiş adanın kıyılarını görüyorsunuz. Manzara nefes kesici...

Bu küçük ada üzerinde antik bir tiyatro ile karşılaşmak heyecan verici. Sanata ve sosyal hayata verilen değeri iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Tiyatronun yönü tabiki denize bakıyor. Anadolu’daki tiyatroların yönünün, deniz kıyısı olan şehirlerde mutlaka denize baktığını çok iyi biliyoruz.

Tiyatro Hellenistik kökenli olup 2500 kişilik bir kapasiteye sahiptir. Caveası (oturma sırası) iyi korunmuş durumdadır, lakin orkestrası toprak altındadır. Sahne binası tamamen yok olan tiyatro, zamanında oyunların sergilendiği, gösterilerin yapıldığı kentin sosyalleşme merkezi idi. Şimdilerde ise geçmişin şahidi oturma sıraları, zeytin ağaçlarını yaren edinmiş kendine. Bir de gün boyu akın akın gelen ziyaretçilerin sesleri çınlıyor. Bir şarkı tutun içinizden ya da manzaraya karşı hayallere dalın. Benim söylememe gerek yok ki, tarih aşığı biriyseniz bunu çoktan yapmaya başladınız bile...

4. Apollon Kutsal Alanı 

Antik dönemde her bir kentin koruyucu tanrısı vardır. Kedrai kentinin baş tanrısı ise Apollon idi. Tanrı Apollon kültünün M.Ö. 2. ve 1. yüzyıllarda kentte egemen olduğu, ele geçen yazıtlardan anlaşılmaktadır. Tapınaktan arda kalan parçalar etrafa saçılmış durumda. Tapınak kendisi için özel olarak tasarlanmış bir teras üzerine inşa edilmiştir.

Kedrai’de “Apollo Pythios” ve “Apollo Kedreius” kültlerinin varlığı M.Ö. 2. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenen bir yazıt ile belgelenmiştir. Tapınağın terası ve kutsal alan bir çevre duvarı (peribolos) ile çevrelenmiştir.

Apollon Kutsal Alanı’nda üzerinde girland olan sunaklar dikkatinizi çekecektir. Bu sunaklar Geç Hellenistik Döneme tarihlendirilmektedir. Kutsal alanda dikkatinizi en çok çekecek olan kalıntılar ise kalp şeklindeki taşlar olacaktır.

Bu kalp biçimindeki taşlar adadaki en ilgi çekici parçalar. Hatta bu kalplerin üzerine çıkıp fotoğraf çektirenler ve dilek tutanlar bir hayli fazla. Sedir Adası’nın meşhur dilek tutma yeridir bu kalp taşlar. Burada dilek tutanların evleneceğine dair efsaneler kulaktan kulağa yayılıyor. Azı yok dahası var... İnanırsanız tabiki de dileğinizi tutun ama lütfen taşların üzerine çıkarak değil. Bu taşlar arkeolojik eser ve biz sahip çıkmazsak başkaları hiç sahip çıkmaz...

Bu kalp taşların Apollon Tapınağı’nın dört ayrı köşesinde kullanıldığı söylenmektedir. Bu tarz kalp şeklindeki taşların kullanıldığı bir antik kent de Pamfilya Bölgesi kentlerinden biri olan Lyrbe Antik Kenti’dir. O dönemde kalp şeklinde sütun tasarlanmış olması ne kadar ilginç değil mi? Sevginin ve aşkın sembolü kalplerden ikisi  tapınağın ortasında yan yana, diğeri de onlara yakın ama bir tanesi kayıp. Bu kalp taşların dünyadaki ilk kalp şeklindeki taşlar olduğu da söylenmektedir.

5. Yazıtlı Taş

Apollon Tapınağı’nın hemen yakınında yer alan bu taşı belki farketmeyebilirsiniz. Üzerindeki yazılar ile ilgili her hangibir çalışma yapılıp bilgilendirme olmadığı için ne yazdığını bilmiyoruz. Fakat biraz dikkatli baktığınızda “Kleopatra” ismini andıran harfler dikkatten kaçmıyor. Ne kadar doğru bilemiyoruz ama bu kıymetli yazıtın daha iyi korunması ve belki de bir müzeye götürülmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

6. Su Kuyuları (Sarnıçlar)

Ada halkının su ihtiyacını karşılamak için yapılmış kuyulardır. Yağan yağmur sularının depolandığı sarnıçlar etrafı çevrilerek koruma altına alınmıştır. Apollon Kutsal Alanı’ndan deniz kıyısı boyunca yürümeye devam ederseniz su kuyuları karşınıza çıkacaktır.

7. Şehir Surları

Surların tam olarak yapım tarihi bilinmese de M.Ö. 4. yüzyıldan öncesinde kullanıldığı, Hellenistik dönemde güçlendirildiği, akabinde Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanıldığı ve onarım gördüğü tespit edilmiştir. Surlar, adayı ikiye bölen kıstağın doğu kısmını çevreler. Surların polygonal (çok kenarlı) ve yarı polygonal teknikte inşa edilen kısımları, Kedrai’nin en eski surlarıdır. Adayı gezerken karşınıza sık sık çıkan sur kalıntıları, bu kadim Karia liman kentinin sahip olduğu stratejik önemi ortaya koymaktadır. Ayrıca adanın etrafında kuleleri denizden farketmek de mümkün. Bazıları sağlam ayakta kalan kuleler ve surlar Kedrai’nin zengin geçmişini gözler önüne sermektedir.

8. Büyük Bazilika

Karia Bölgesi’ndeki en büyük bazilikalardan biridir ve 35.50x19 metre ölçülerindedir. Adadaki Bizans dönemi yapılarından olan bu bazilika M.S. 5. ve 6. yüzyıllara tarihlenmektedir. Üç nefli, tek apsisli, sütunlu bazilikal tarzdadır. Yapıda devşirme malzeme kullanılmış olup kuzeybatı köşesinde bir sarnıç bulunmaktadır.

Kleopatra ve Marcus Antonius

Şimdi gelelim Sedir Adası’na Kleopatra denmesine vesile olan kraliçeye...

Kleopatra kimdir? Marcus Antonius ile bu adada aşklarını yaşadığı, kumsalda yüzdüğü doğru mudur? Sedir Adası’na daha ayak basmadan bu iki sevgilinin hikayeleri kulaklarınızda yer edinmeye başlar.

Kleopatra M.Ö. 69 ile 30 yılları arasında yaşamış olan ünlü Mısır kraliçesidir. Tarihteki en ünlü kadınlardan biri desek yanlış olmaz. Aslında VII. Kleopatra olarak bilinmesine rağmen kendisinden öncekiler pek anılmadığından direk Kleopatra ismiyle telaffuz edilmiştir. Mısır/İskenderiye doğumlu Kleopatra Yunan kökenliydi. Tarih kaynaklarında güzelliği sık sık tartışılan ve genellikle de çok güzel olmadığı söylenen kraliçenin, güzelliğini bilemeyiz ama çok zeki olduğu aşikardı. 9 dil bildiği iddia edilmektedir.

Genç yaşta tahta çıkan Kleopatra kendi kardeşi ile evlilik yapmak zorunda kalmıştı. Sürgüne gönderildiği dönemde ise Roma İmparatoru Sezar ile tanışıp, Sezar’ı kendine hayran bırakmıştı. Sezar 52 yaşında, Kleopatra ise henüz 21 yaşında olmasına rağmen aralarında aşk yaşanmış hatta Sezar’dan çocuk sahibi olmuştu. Sezar’ın ölümünün ardından Romalı komutan Marcus Antonius, Kleopatra’yı Tarsus’a davet etmiştir. Tanışmalarının ardından, 7 yıl sürecek olan birliktelik başlamıştır.

Kleopatra’nın Marcus Antonius’dan iki çocuğu olmuştur. Nihayetinde Octavian (Agustus)’ın ordularına direnemeyen Kleopatra ve Marcus Antonius savaşı kaybetmiştir. İskenderiye’ye dönen Kleopatra’nın kendini zehirli bir kobraya sokturttuğu, ya da zehir içerek intihar ettiği iddialar arasındadır. Lakin ne Kleopatra’nın ne de Marcus Antonius’un mezarının yeri belli değildir.

Kleopatra’nın hayatını kısaca özetledik. Sedir Adası ile ilgili anlatılan rivayet odur ki; Kleopatra ve Marcus Antonius baş başa geziye çıkarlar. Kedrai Antik Kenti’ne gelirler yani bu adaya. İki sevgili burada doyasıya aşklarını yaşar. Kleopatra adanın kıyılarında yüzer, fakat eksik olan tek şey kıyıda kum yoktur. İşte Marcus Antonius, sevdiceği için hiç düşünmeden İskenderiye’deki kumsaldan tam 60 gemi ile kum getirtir ve Kleopatra’nın bu kumlarda güneşlenip güzelliğine güzellik katmasını sağlar...

O yüzden buradaki plajın ismi Kleopatra Plajı olarak anılır. Bu gemiyle kum getirtme olayının yalan olduğundan yukarıda da bahsetmiştik. Hatırlatmakta yine fayda var, Sedir Adası’nın bu özel kumu burada kendiliğinden ve İskenderiye’deki kumdan 1500 sene evvel oluşmuştur. Kleopatra ve Antonius, gerçekten bu adada yaşadı mı, plajda yüzdü mü kesin birşey söylemek zor. Fakat efsane bile olsa yüzerken gözlerinizi bir an kapatıp hayale dalın, Kleopatra’yı canlandırın... Yüzünüzde tuhaf bir gülümseme olacağını farkedeceksiniz...

Sedir Adası’nda Nelere Dikkat Edilmeli?

- İlk hatırlatmak istediğim şey lütfen ama lütfen adayı gezerken sigara içmeyiniz. Daha önceki yıllarda bilinçsiz bir turistin attığı sigara izmariti yüzünden adada yangın çıktığını ve malesef adanın zarar gördüğünü belirtmek isterim. Ki ören yerinde zaten sigara içilmesi yasaktır. Plajın olduğu alana geldiğinizde elbette sıkıntı yok.

- Sedir Adası’na giderken mümküse Müzekart çıkartın. Giriş ücreti tuzlu gelmesin diye Müzekart çıkartmak en mantıklısı olacaktır. Adanın girişinde de Müzekart basıldığını belirtelim. Fakat sizin yerinizde olsam orada kalabalıkta beklememek adına önceden çıkartırdım.

- Yanınızda mutlaka gözlük, güneş kremi olsun. Özellikle yaz ortası bunaltıcı derecede sıcak.

- Şayet arı sokmasına karşı alerjiniz varsa mutlaka tedarikli gidin ya da bilincinde olun. Çünkü etrafta arı çok.

- Plajda yüzerken taşlık kıyılara çok yaklaşmayın, deniz kestanesi var. İlk girerken de dikkatli olmak lazım zira dipteki taşlar çok kaygan.

- Adada tek bir kafeterya mevcut. Soğuk-sıcak içeçek türleri ve tost tarzı aperatifler var. Sigara satışı kesinlikle yok. Tüm gün adada kalacaksanız ona göre yiyecek-içecek tedarikli gelmekte fayda var.

- Adada Kedrai kentinin kalıntılarını gezmeye çıktığınızda ayağınıza sağlam bir terlik ya da ayakkabı giymenizi öneririm. Zira adanın genel yapısı konglomera taşlardan oluştuğu için canınız yanabilir. Gerçi ahşap yürüyüş yolları var ama yinede kaygan terlik vs giymeyin.

- Hata kaza mayonuzun içine kum saklayıp götürmeye kalkmayın. Hakkınızda adli işlem başlatılacaktır. “Bir kum için hapse girmeye değmez” dediğinizi duyar gibiyim.

- Adada, Kleopatra Plajı dışındaki yerlerde yüzmek yasak. Zaten kalıntıları gezerken göreceğiniz kıyılar inilecek gibi değil ve tehlikeli. Siz sadece plajda yüzebiliyorsunuz.

- Bir de şayet tekne turu ile geldiyseniz, teknenizin iskeden ayrılma saatini kaçırmayın. Bazen yüzmeye dalanlar saate bakmayı unutabiliyor. Sık sık zamanı kontrol edin ki adada unutulmayasınız.

Sedir Adası çok güzel, büyüleyici ve eşsiz...

Tatilinizin bir gününü mutlaka buraya ayırın. Ülkemizin zenginliklerini yüzlerce kilometre uzaklıktan görmeye gelen yabancıların, hayranlıkla bahsettiği bu adaya biz onlardan daha çok sahip çıkalım. Başka bir Sedir Adası yok, başka Kleopatra Plajı da yok... Hele o altın sarısı eşsiz kum...

Düşünce baloncuğunuzdaBenim Kleopatra’dan neyim eksik” diye beliren cümleler, bırakın gerçekleşsin...

Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.