Hierapolis Antik Kenti Rehberi | Pamukkale (Frigya Hierapolisi)

Hierapolis AD Phrigia (Frigya Hierapolisi)

  

Hierapolis Antik Kenti hakkında bilinmeyenler neler? UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yerini alan ve Pamukkale ile özdeşleşen bir zamanların ihtişamlı kenti Hierapolis...


Hierapolis antik yerleşim yeri Denizli’nin Pamukkale Mahallesi'nde yer alan dünyaca ünlü Pamukkale travertenlerine bitişik konumda olan önemli bir kültürel mirasımızdır. Hierapolis, Pamukkale travertenleri ile birlikte hem kültürel hem de doğal miras olarak UNESCO koruması altında yer alan 36 adet kültür varlıklarından bir tanesidir. Kültürel miras olarak Hierapolis Antik Kenti'nin kalıntıları ve bulunan arkeolojik eserler, doğal miras olarak ise dünyada eşi ve benzerine çok az rastlanan Pamukkale traverten oluşumları kastedilmektedir.

Türkler bir şehir yakınlarına obalarını kurdukları zamanlarda o şehrin sur duvarları ve taş yapılarından dolayı o yerleşkeye genellikle “hisar” veya “kale” ismini kullanmışlardır (Örneğin kızılca hisar, sahip karahisar, zerzevan kalesi… vs.). Bu anlayıştan hareketle atalarımız İnançoğulları Beyliği ile Denizli havalisini yurt edindikleri zamanlarda bu beyaz cenneti gördüklerinde “pamuktan bir kale” yakıştırmasını kullanarak Pamukkale ismini kullanmışlardır. Bense Pamukkale travertenlerini kocaman bir vanilyalı dondurmaya benzetmekteyim…

Bu makale yazısında Hierapolis Antik Kenti'nin lokasyonu, önemi, isim kökeninin nereden geldiği, tarihçesi ve en önemlisi kentte bugüne ulaşabilmiş ve kazılarla ortaya çıkan yapılara dair bilgiler verilmiştir.

HİERAPOLİS KONUMU

HİERAPOLİS ÖNEMİ

HİERAPOLİS İSİM KÖKENİ

 

HİERAPOLİS TARİHÇESİ

HİERAPOLİS KAZILARI

HİERAPOLİS YAPILARI

     

HİERAPOLİS KONUMU

Frigya Hierapolisi antik çağlarda orta Anadolu’da hüküm sürmüş Frigya coğrafyasının güneydoğusunda yer almaktadır. Frigya coğrafyası Roma/Bizans dönemi vilayet nizamnamesi değişikliği ile Phrygia Prima (Birinci Frigya) ve Firigya Secunda (İkinci Frigya) olarak adlandırılmış, MS. 400’den sonra bu isimlendirme Phrygia Pacatiana ve Phrigia Saluratis olarak adlandırılmıştır.1 Bunun sonucunda Hierapolis Roma/Bizans dönemlerinde Phrygia Pacatiana yani Güneydoğu Frigya sınırları içerisinde yer almıştır.

Resim 1. Denizli Bölgesi Antik Kentleri ve Hierapolis'in Konumu

Günümüzde Hierapolis Antik Kenti İç Anadolu’yu batıya bağlayan yol güzergâhı üzerinde, Büyük Menderes vadisinin başlangıç noktasında yer almaktadır. Kent, deniz seviyesinden 350 mt. yükseklikte, Çökelez Dağı (Messogis) eteklerindedir. Büyük Menderes nehrinin kollarından biri olan Lykos (Çürüksu) çayının oluşturduğu bereketli ovaya nazır manzarası ve dünyada eşine nadiren rastlanan beyaz traverten oluşumları ile ziyaretçilerini büyüleyen güzelliktedir.

Kentin etrafında Çökelez Dağı (Messogis, 1805 mt.), Buldan Sazağı (1143 mt.), Babadağ (Salbacos, 2308 mt.) ve Honaz Dağı (Cadmus, 2571 mt.) bulunmaktadır. Çürüksu Ovasında havalar yıl boyunca ılıman geçer. Bu durum bölgeyi pamuk ve tütün tarımına, arpa-buğday yetiştiriciliğine ve üzüm-nar yetiştiriciliğine elverişle hale getirmektedir.

HİERAPOLİS ÖNEMİ

Hierapolis diğer antik kentlerden birkaç önemli özelliği ile ayrışmaktadır. Bu özelliklerden bir tanesi kentin tarihin en eski dönemlerinden bu yana sağaltım merkezi olarak kullanılmasıdır. Termal su kaynakları Ege Bölgesi'nin jeolojik yapısı gereği yeryüzüne çıkmaktadır. Bu termal sular yüzyıllar boyunca sağaltım amacıyla kullanılmıştır. Bergama Antik Kenti'ndeki Asklepeion sağlık merkezi girişinde bir kemer, kemerin üzerinde “Buraya Hades (Ölüm) giremez” yazdığı rivayet edilmektedir. Bu önemli iddiayı ispatlamak adına hastanede kimsenin ölmemesi gerektiği için buraya gelen hastalar ön muayeneden geçirilerek iyileşebilecek durumda olan hastalar kabul edilir, ölüm riski olanlar ise diğer bir sağaltım merkezi olan Hierapolis’e sevk edilirlermiş. Bu sebeple Hierapolis Anadolu’da ikincil sağlık merkezi haline gelmişti.

Buraya gelen ölüm riski taşıyan hastalar çoğu zaman hayatını kaybediliyorlar ve o dönemlerde morg gibi uygulamalar olmadığından Hierapolis nekropolisine (mezarlık) defnediliyorlardı. Cenaze yakınları cesedi memleketine götürmek istediklerinde ceset yakılarak, külleri ölünün yakınlarına veriliyordu. Bütün bu nedenlerle Anadolu’da yer alan antik kentler içerisinde Hierapolis nekropolisi en kalabalık ve çeşitli mezar yapılarına sahip antik kent mezarlığı konumuna gelmiştir.

Hierapolis Nekropolisi

Kenti önemli kılan diğer önemli özellik ise Apollon Kutsal Alanının içerisinde Plutonion (Cin deliği) yapısının bulunmasıdır. Plutonion literal olarak “Plutonun yeri” anlamına gelmektedir. Plutonion, Antik Roma inancında Pluto, Grek mitolojisinde Hades olarak bilinen yer altı, ölüler diyarı tanrısına açılan kapıdır. Dünyada birkaç noktada yer alan bu özel yapılardan birisi de Hierapolis antik kenti Apollon Kutsal Alanı içerisinde yer almaktadır.

Mitolojik anlatımlardan arıtılmış olarak bakıldığında Hierapolis'teki Plutonion yapısı, içinden zehirli termal buhar çıkan doğal bir mağaradır. Dünyada Plutonion benzeri yapılar arasında Eleusis Gizemlerine konu olan Yunanistan’daki Eleusis şehri, Tralleis (Aydın) ve Nyssa (Sultanhisar) arasında yer alan Acharaca (Salavatlı)’daki Charonion Tapınağı (Styx nehrinde görevli olan Charon’a ithafen inşa edilen tapınak) ve Heracleia (Karadeniz Ereğlisi)’ndeki Cehennemağzı mağaraları sayılabilir. Bu yapıya dair detaylı bilgiler makalenin Hierapolis Yapıları, Plutonion başlığı altında anlatılmıştır.

Hierapolisi özel ve kutsal bir kent kılan diğer bir özellik ise İsa peygamberin havarilerinden Aziz Philip’in bu kentte tebliğ çalışmalarını yürütmüş, burada idam edilip buraya gömülmüş olmasıdır. Kentin sur duvarları dışarısında muhtemelen idam edildiği noktaya gömülerek, sonradan Aziz Philip dolayısıyla kutsal mezarlık haline dönüşen noktaya Doğu Roma (Bizans) döneminde Martydom (Şehitlik) yapısı inşa edilmiştir.

Pamukkale Travertenleri

Kentin kendine has diğer bir özelliği termal suların kente hediye ettiği kalsiyum, magnezyum minerallerinden oluşan beyaz travertenlerdir. Termal suların hava ile teması sonucu buharlaşan suyun içerisinde yer alan minerallerin çökelmesi Pamukkale travertenlerini vücuda getirmiştir. Termal sular tükenmediği müddetçe travertenler her yıl 3 cm’lik katmanlar ile gelişme gösterir.

Son yıllarda küresel ısınma ile birlikte kentin kaynak sularında azalmalar söz konusu olduğundan kısım sulandırılmak suretiyle travertenlerin canlılık ve sürekliliği korunmaya çalışılmaktadır. Travertenlerin deforme olmasında kaynak sularının azalmasının yanı sıra büyük öcüde insan faktörü de söz konusudur. Vaktiyle otellerin traverten bölgesinde yer alması günümüzde ise ziyaretçi akını travertenlerin zarar görmesine sebep olmaktadır. Dünyada Pamukkale’nin dışında İtalya’da traverten formasyonu ile karşılaşılır. İtalya Toskana Bölgesi'nde bulunan Terme di Saturnia’da oluşan travertenler ilk bakışta Pamukkale ile büyük benzerlik gösterse de asla Pamukkale ile boy ölçüşemez.

Bunların yanı sıra 3. yüzyılda yaşamış olan Flavius Philostratus isimli yazar Hierapolis’i Küçük Asya’nın en mutlu insanlarının yaşadığı kent olarak nitelendirmiştir. Roma İmparatoru Septimus Severus oğulları Caracalla ve Geta’yı eğitmesi için görevlendirdiği sofist filozof Helio Antipatros bu kentin en tanınmış vatandaşlarındandır. Ayrıca Hierapolis’te Epictetos ismiyle bilinen ünlü stoacı filozof yetişmiştir. Asıl adı bilinmeyen Epictetos MÖ. 55 yılında Hierapolis’te doğmuş MS. 135 yılında vefat etmiştir. Epictetos, Yunanca’da “özgürlüğünü kazanmış” anlamına gelmektedir.2

Kentin en önemli geçim kaynağı sağlık turizmi ve termal sularla yıkanarak boyanan yün ve kumaşların ticaretidir. Hierapolis, MÖ. 2. yy ve MS. 1. yy. arasında yün üretimi ve kumaş boyama endüstrisiyle olağanüstü gelişme göstermiştir.

Bütün bu özellikler Hierapolis’i ayrıcalıklı bir noktaya konumlandırmamıza sebep olmaktadır. 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine giren kent hem kültürel hem de doğal miras olarak çifte miras özelliği ile koruma altındadır. Dünyada en çok merak edilen ve ziyaret edilen turistik cazibe merkezlerinden birisidir.

Tablo 1. Son dört yılda Hierapolis’i ziyaret eden turist sayısı

Yıllar Ziyaretçi Sayısı
2016 974.880
2017 1.494.893
2018 2.189.529
2019 2.557.868

Kaynak: Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü (DOSİMM), Kültür ve Turizm Bakanlığı, Link: http://www.dosimm.gov.tr/muze-istatistikleri

Tablo incelendiğinde antik kenti ziyaret eden turist sayısı her geçen yıl ortalama yarım milyon insan olarak artmaktadır. Hierapolis 2019 yılında 2.557.868 turist ağırlamıştır. Artan ziyaretçi sayısı kazanç bakımından oldukça yüz güldürücü sayılsa da doğal miras olan travertenlerin korunması açısından dezavantaj oluşturmaktadır. Bunun için Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere ilgili bütün kurumların sürdürülebilir turizm politikaları ile doğal çevreyi koruyarak antik kent ve traverten oluşumlarından maksimum faydayı sağlayacak politikalar geliştirmeleri gerekmektedir.

HİERAPOLİS İSİM KÖKENİ

Hierapolis, Antik Yunan kökenli bir isme sahip olup “Hiera” ve “Polis” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Antik Yunanca’da Hiera “Kutsal”, Polis ise “Şehir” anlamına gelmektedir. Hierapolis “Kutsal Şehir” anlamına gelmektedir.

Kentin Helenistik dönem öncesinde Kybele kültü inanışına sahip Anadolu’nun yerli halkı tarafından iskân olduğu düşünülse de Anadolu’nun birçok antik kent gibi Hierapolis’in de kuruluşu Helenistik döneme tarihlendirilmektedir. Hierapolis, MÖ. 1. yüzyılda Büyük İskender’in haleflerinden Selevkoslar hanedanı tarafından kurulmuştur. Tiyatro basamaklarına kazınmış Selevkoslar dönemi kabile isimleri buna delil teşkil etmektedir. Ayrıca Apollon Kutsal Alanı'nda bulunan obsidyenler şehrin en erken yerleşim yerinin Plutonium (Cin Deliği) etrafında olduğunu göstermektedir.3 Herodot’un bölge ile ilgili verdiği bilgiler ışığında kesin olmamakla beraber şehrin eski adının muhtemelen Kydara olduğu düşünülmektedir.4

Hierapolis ismi kentin MÖ. 2. yy’dan Agustus dönemine (MÖ. 27 – MS. 14) kadar kendi adına basmaya başladığı bronz sikkelerden öğrenilmektedir ve bu sikkelerde “Hierapolis - Tapınak Kent” adı ile karşılaşılmaktadır.5 Pozitivist bir yaklaşımla Hierapolis’in “kutsal kent” ismini almasının temelinde Kybele kültü, kutsal ve şifalı sularının bulunması ve Hristiyan Aziz Philip’in mezarının bulunması söz konusu olsa da genel kabule göre kentin ismi, Bergama Krallık hanedanı olan Attalos’ların efsanevi atası olarak kabul ettikleri Herakles ve Mysia’lı Prenses Auge’nin oğlu Telephos’un sevgili eşi Hiera’dan gelmektedir. Hemen hemen her dönemde hüküm süren yöneticilerin kendi soy kütüklerini kutsal bir varlığa dayandırma arzuları, yönettikleri halkın nezdinde kendi saltanatlarını meşru ve sorgulanamaz kılmanın bir yolu olduğundan Hierapolis şehri de Attalos’ların efsanevi atalarına dayandırılmış olabilir.

HİERAPOLİS TARİHÇESİ

Hierapolis’in Helenistik dönem öncesi tarihi oldukça karanlıktır. Bu döneme ilişkin antik çağ yazarlarının paylaştığı oldukça kısıtlı bilgilerden buranın Anadolu’nun yerli halkına ait Kybele tapınım merkezi olduğu sonucu çıkmaktadır. Helenistik dönemde kentteki imar faaliyetleri ve basılan paralar Seleukos ve Bergama krallıklarının kente büyük önem verdiklerini göstermektedir.

Hierapolis Tiyatrosu

Büyük İskender’den sonra bölge önce Seleukos Hanedanlığı (MÖ. 3.yy.da) tarafından denetlenmekteydi. MÖ. 3. yy.da Frigya Bölgesi’nde Hierapolis, Laodikeia, Apameia ve Pisidya Antiocheia’sı olmak üzere en az dört Seleukos kolonisi bulunmaktaydı. Daha sonra Magnesia Savaşında (M.Ö. 190) Seleukoslar Kralı III. Antiokhos’un, Roma desteğini alan Bergama Kralı II. Eumenes’e yenilmesinin ardından bölgenin denetimi, Apameia Barışı'yla birlikte (M.Ö. 188) Bergama Krallığı’na geçmiştir.6 Bu el değiştirmenin şerefine Hierapolis halkı tiyatro sahne duvarına Bergama Kralı II. Eumenes’in büstünü asmışlardır. Bu büst bugün Hierapolis Müzesi'nde sergilenmektedir.

Anadolu coğrafyasında Helenistik dönem, Bergama kralı III. Attalos (M.Ö. 138–133)’un vasiyet yolu ile krallık coğrafyasını Roma’ya hibe etmesi ile son bulmuştur. Hierapolis, M.Ö. 129 yılından itibaren Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaletine bağlanarak Prokonsül’lerce idare edilmiştir. Kent idare olarak önceleri Kibyra Conventus Birliği’ne, M.S. 3. yy.dan sonra da Frigya Pacatiana’sına dahil edilmiştir.

Kent önce M.S. 17 ve daha sonra da M.S. 60 yılındaki iki büyük depremle tamamen yıkılmıştır. Bu iki deprem sonrasında Roma imparatorları büyük yatırımlar ile kente Roma hüviyetini kazandırmışlardır. Bu depremlerden dolayı bugün Hierapolis’te Helenistik dönem yapısı kalmamış olmakla birlikte bir tek güney kapıda yer alan Gymnasium binası Helenistik mimari özellikler göstermektedir.

Roma İmparatoru Neron Dönemi’nde (M.S. 54–68) İmparatorluk yardımıyla imar edilmeye başlanan Hierapolis, Batı Anadolu Hellenistik kentlerinde olduğu gibi, Hippodomik (ızgara) plana göre inşa edilmiştir. Roma İmparatoru Domitianus Dönemi’nde (M.S. 81–96) ise Asya Prokonsül’ü Julius Frontinus tarafından kentte büyük imar faaliyetleri gerçekleştirilerek, yapılar bu imparatora ithaf edilmiştir (Bkz. Domitian Kapısı ve Frontinus Caddesi).7

Hierapolis Yerleşim Planı

M.S. 129 yılında Hierapolis’i ziyaret eden İmparator Hadrianus ve karısı Sabina onuruna heykeller dikilmiştir. Hadrianus, yeni imparatorların tahta çıkışını kutlamak amacıyla kentlerin ödediği vergiyi (aurum coranarium’u) kabul etmemiş ve bu parayla anıtsal agoranın inşası başlatılmıştır.8 Tiyatroda açığa çıkarılan yazıtta ve İmparator Hadrianus’un (M.S. 117–138) şehre hitaben yazdığı iki mektupta kente sığınma, vergiden muafiyet, özerklik gibi ayrıcalıkların verildiği belirtilmiştir.9 Bu yazıtta belirtilen “Lykos gölü üzerinde balıkçılık yapmakta olan Laodikyalıklar, Hierapolislilerden haraç almayacaklardır.” maddesi ilgi çekicidir. Demek oluyor ki Laodikyalılar ve Hierapolisliler Lykos Gölünde balıkçılık faaliyeti yürütüyorlar ve Laodikyalılar Hierapolislilerden bu iş için haraç alıyorlar. Bu durum Hierapolislilerin canını çok sıkmış olacak ki imparator Hadrian’a durumu şikâyet ederek bunun engellenmesini sağlamışlar.

Hierapolis, M.S. 2. ve 3. yy’da gelişme ve refah yönünden altın çağını yaşamıştır. Bu dönemde kentte önemli kamu yapıları inşa edilmiş, özellikle nekropolde aristokrat ailelere ait anıtsal mezarlar inşa edilmiştir. Ayrıca Hierapolis’li aristokrat bir ailenin çocuğu olan sofist Helio Antipatros, İmparator Septimius Severus’un (M.S. 197–211) çocukları Caracalla ve Geta’yı eğitmek üzere Roma’ya çağrılmıştır. Bu görevlendirmenin sayesinde Hierapolis İmparatorluk yardımından fazlasıyla yararlanmıştır.

Helio Antipatros, Caracalla (M.S. 211–217)’nın İmparator olduktan sonra kardeşi Geta’yı suikast ile öldürtmesini doğru bulmayarak Caracalla’yı eleştirmiştir. Filozof Philostratos “Sofistlerin Yaşamı” adlı kitabında, Antipatros’un yaşamıyla ilgili olayları anlatırken, İmparator Caracalla’nın çok öfkelendiğinden ve olayın Antipatros’un intiharı ile sonuçlandığından bahseder.10

İmparator Elagabalus (Heliogabalus) Dönemi’nde (M.S. 218–222) kente "Neokoros" tapınak koruyuculuğu unvanı verilerek vergiden muaf tutulmuştur. Bu unvan Alexander Severus (M.S. 222-235) ve Philippus Dönemi (M.S. 244 - 249)’ne kadar korunmuştur. Kentte imar faaliyetleri devam etmekte, "Neokoros" unvanının devamıyla birlikte Alexander Severus Dönemi’nde (M.S. 222–235), kentin kuzey yönünde Triton Çeşmesi inşa edilmiştir.11

Hristiyanlığın serbest bırakıldığı dönemde Hierapolis’te pagan inancı ve Hristiyanlık uzunca bir süre tartışmasız bir şekilde devam etmiştir. Bu uzlaşmacı din dönüşümünü Hierapolis’e daha önceden yerleştirilen hatırı sayılır sayıdaki zengin Yahudi cemaati sağlamıştır. Seleukos Kralı Büyük Antiokos (Antiochos the Great) M.Ö. 2. yy’da 2000 aileden müteşekkil Yahudi cemaatini Hierapolis’e yerleştirmişti. Daha sonra M.S. 62 yılına gelindiğinde bu rakam 50.000 civarına kadar yükselmiştir. Varlıklı Yahudi cemaatinin bu kentte olması Hristiyanlığın kabullenilmesinde büyük etki sağlamıştır. Bunun yanı sıra M.S. 80 yılında Hz. İsa’nın havarisi Aziz Phillip’in burada katledilmiş olması ve Aziz Pavlos’un Kolossaililer’e yazdığı mektuplarda Hierapolis’in de adı geçmesi kentin hızla Hristiyanlaşmasına katkı sağlamıştır.12

 

St. Philippus Martyrionu’nun Hierapolis’te yer almasından dolayı şehrin dini önemi giderek artmıştır. Öyle ki M.S. 535 yılında Hierapolis, Frigya Pacatiana bölgesinin Metropolis’i unvanını alır.13

Hierapolis, M.S. 7. yy.ın ilk yarısında İmparator Heraclius (M.S. 610–641) zamanında yıkıcı bir deprem sonucunda tahrip olarak, kent eski kimliğini kaybetmiştir. Bu yüzyıldan sonra yıkıntılardan yapılmış basit evlerin varlığıyla kent, tarımsal bir yerleşim yeri hüviyeti kazanarak M.S. 12. yy.da küçük bir kasaba halini almıştır. Selçuklular’ın 1210 yılında, bölgeye gelişleriyle yönetim Türklerin eline geçmiştir. 1354 yılında Batı Anadolu’yu etkileyen büyük depremden sonra kent tamamen terk edilmiştir.14

HİERAPOLİS KAZILARI

Hierapolis ile ilgili ilk çalışmaların geçmişi 1678 – 1699 yıllarına kadar gitmektedir. Bu tarihlerde J. Spon, G. Wheeler ve T. Smith ismindeki araştırmacılar kentte ki, özellikle nekropol alanında yer alan görkemli mezarların çeşitliliğinden ve beyaz traverten havuzlardan söz etmişlerdir. Bu ilk araştırmalardan 1957 yılına kadar çeşitli araştırmacılar ve seyyahlar kente zaman zaman uğrayarak topografik haritası, çeşitli yapıların tanımlanması, planlarının çıkarılması ve yazıtların okunması gibi kısıtlı çalışmalar yapılmıştır.

1957 yılına gelindiğinde ilk sistematik kazılar İtalyan arkeoloji heyeti ile başlamıştır. Bu heyete İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık tarihi kürsüsüne profesör olarak atanan P. Verzone yapmıştır. 1987 yılından itibaren mimarlık tarihi profesörü ve Verzone’nin asistanı olan Daria De Bernardi Ferrero kazı başkanlığını devralır.

1988 yılında Hierapolis Antik Kenti UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dâhil edilmiştir. 2000 yılından bu yana Hierapolis kazısı başkanlığı İtalya, Lecce Üniversitesi, Klasik Arkeoloji Profesörü Francesco D’Andria tarafından yürütülmektedir. Kazı heyeti özellikle Frontinus Caddesi’nden Tiyatroya bağlanan ara sokakları ve Plutonium mağarası çevresinde çalışmalar yaparak, Apollon Tapınağı’nı ortaya çıkarmışlardır. Ayrıca Agorada, St. Philippus Marthyrion’una çıkan yollar üzerinde çalışmalar yapmışlar, özelliklede Tiyatro binasının sahnesini ayağa kaldırma çalışmalarına ağırlık vermişlerdir.15

HİERAPOLİS YAPILARI

Hierapolis’te yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan yapılar oldukça kısıtlı sayıdadır. Depremler, termal suların bıraktığı traverten oluşumları ve turistik tesislerin bölgeye verdiği tahribat sonucu kentteki yapı topluluklarının çok azının günümüze ulaşmasını sağlamıştır. Bilinçli bilinçsiz yapılan bu tahribatlar antik kente büyük zararlar vermiştir. Birkaç örnek ile bu tahribatları anlatmak gerekirse;

  • Kutsal Alan Ploutonion, Hierapolis kentinin orta kısmında, 35°C sıcaklığında termal suyun çıktığı karmaşık bir sisteme sahip doğal bir boşluğun olduğu yerde bulunmaktadır. Bu boşluk alan aslında bir fay hattıdır. Dolayısıyla kentte oluşan depremler Hierapolis’e büyük zararlar vermiştir.
  • Termal suların bıraktığı kalsiyum birikintileri kentin önemli yapılarının (özellikle Frontinus caddesinin) geçen yüzyıllar içerisinde traverten katmanlarının altında kalmasına sebep olmuştur. Bu durum arkeolojik kazıların ve restorasyonların oldukça güç bir şekilde yürütülmesine sebep olmuştur.

  • Pamukkale/Hierapolis Antik Kenti içindeki özel ve kamu yapıları, oteller, resmi binalar, başlangıçta yanlış ve kente zarar verecek şekilde yapılmıştı. Tusan Motel; Pamukkale'ye adını veren Ortaçağ kale duvarı içinde ve travertenlerin tam üstünde yer almaktaydı. Koru ve Mistur Otelleri; travertenlerin üstünde, antik kentin kalıntıları üzerinde yer almakta, öyle ki oda kapıları açıldığında doğrudan travertene basılmaktaydı. Jandarma Binası; antik su kaynağında, Özel İdare, Valilik Konaklama Tesisleri; Pamukkale sıcak su kaynağının bulunduğu yerde, Beltes Belediye Tesisleri; Denizli'ye bakan travertenlerin üzerinde yer almaktaydı. Ayrıca dönemin Denizli valiliği antik kentteki kalıntıların üzerine bir tenis kortu yaptırmıştı. Bütün bu yapılaşmalar antik kent ve travertenlere büyük zarar verdiğinden UNESCO ve diğer sivil örgütlerin uyarıları neticesinde 1992- 2000 yılları arasında ancak yıkılabildi. Bugün bu yapıların beton temellerini yer yer görmek mümkündür.
  • Kente zarar veren bir diğer yapı unsuru ise 12 Eylül 1980 darbesinden sonra gerçekleşen Kuzey Nekropol alanından Antik Havuza kadar uzanan 1670 metre uzunluğundaki asfalt yol çalışmasıdır. Bu asfalt yolun öyküsü şöyledir; 12 Eylül darbesinden sonra dönemin Devlet Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Orgeneral Kenan Evren, 11 Nisan 1983 tarihinde Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile birlikte çıktığı Ege gezisinde Denizli'ye de uğramıştır. Denizli Lisesi mezunu olan Kenan Evren bir kısım açılış ve temel atma törenlerinin akabinde Pamukkale’de yer alan otellerden birinde konaklama kararı almıştır. Askeri üniformalarıyla gelen konsey üyeleri otele ulaşmak için iki yoldan birini seçmeleri gerekmekteydi. Bunlardan birincisi paçaları sıvayıp termal suların aktığı travertenler içerisinden otele ulaşmak diğer yol ise Kuzey Nekropol girişinden yaya bir şekilde yürüyerek otele ulaşmaktır. Hem antik kalıntıları görmek hem de termal suyun içerisinden yürümemek için kuzey kapıdan giriş yapmaya karar verildi. Fakat bu kez bütün konsey üyelerinin üniformaları ve pantolonlarının paçaları toz içinde kalmıştı. Bu duruma öfkelenen Kenan Evren orada bulunan işletme sahiplerinin de önerileri ile buraya asfalt yol dökülmesi talimatını verdi. Ertesi gün talimat yerine getirilerek dünyanın en büyük antik mezar lahitleri ile dolu olan kuzey nekropol alanı içerisine asfalt yol yapılmış ve tarihi antik yol asfalt altında kalmış oldu. Günümüzde bu yol karo taşlar ile kaplanmış shuttle servislerin kullandığı yol olarak hizmet vermektedir.

Kentin yaşamış olduğu bu yapılaşma soruları nedeniyle antik kentten günümüze ulaşabilen kalıntılar yapı grupları halinde belirli noktalarda yoğunlaşmıştır. Bu yapı toplulukları Kuzey Nekropol Alanı ve Domitianus Kapısı çevresi, Roma Tiyatrosu ve Aziz Phillip Martrium Alanı, Apollon Kutsal Alanı ve Antik Havuz Bölgesi ve son olarak Roma Hamamları ve Travertenler Bölgesi olarak gruplandırılabilir. Devam eden bölümde Hierapolis’in önem arz eden yapıları Kuzey Kapı’dan Güney Kapı’ya doğru sıralama halinde incelenmiştir.

1. Kuzey Nekropol Alanı (Mezarlık)

Hierapolis Nekropolisi

Çökelez (Messogis) Dağı eteklerinde kurulmuş olan Hierapolis’in batı tarafını traverten teraslar, kuzey, güney ve doğu tarafını ise nekropol alanları çevrelemektedir. Nekropol alanları içerisinde Kuzey Nekropolü kenti Tripolis ve Sardes’e bağlayan yolun iki yanında, Güney Nekropolü ise Laodikeia ve Kollossai’ye bağlayan yolun iki yanında dağılmıştır. Doğu Nekropolü ise dağ yamacına doğru Aziz Philip Martrium’unun bulunduğu bölgeye yayılmıştır. Bütün bu nekropol alanları Roma kanunları gereğince şehrin sur duvarlarının dışında yer almaktadır. Sayıları 2 bin civarında olan çeşitli mezarların büyük bir bölümünün üzerinde Yunanca yazıtlar yer almaktadır.

Kuzey Nekropolü, modern Karahayıt-Hierapolis yol ayrımından başlayarak, antik kentin kuzey yönündeki Frontinus Kapısı’na kadar olan geniş bir alanı kapsar. Buradaki mezarlar daha yoğun olup, diğer alanlardakilere göre daha çok çeşitlilik göstermektedir. Kuzey Nekropolü’nde düz çatılı ev tipi mezarlar, beşik çatılı tapınak tipli mezarlar ve lahit mezarlar dikkati çeker. Bunların yanında lahitler, yeraltı oda mezarlar, yükseltilmiş U planlı altar mezarlar, tonozlu mezarlar ve tümülüsler önemli yer tutarlar.16 Tümülüs mezarlar Hierapolis Nekropolü’nün en erken mezar grubunu oluşturur. Hierapolis Nekropolü’nde yer alan mezarlar, yazıtlar ve kazılar ışığında M.Ö. 3. yy. ile M.S. 3. yy. arasındaki geniş bir zaman dilimi içine tarihlenir. Bu mezarlar daha çok Likya Bölgesi kentlerinde olduğu gibi, ölünün yüceltilmesi düşüncesinden kaynaklanır şekilde topraktan yükseltilmiş biçimde inşa edilmiştir.17

166 No’lu Mezar Yapısı (Gladyatörler Mezarı)

166 No'lu Mezar (Gladyatörler Mezarı)

Mezar M.S. II. ve III. yüzyıllar arasına tarihlenmekte olup girişi kapısı alınlığına yerleştirilen traverten levhada gladyatör dövüşlerini betimleyen kabartmalardan ismini almıştır.

Solda için yağ amforası (çift kulplu bir çeşit küp), ortada dövüşlerde Retiarius tipi dövüşen gladyatörlerin silahı olan üç dişli yaba ve sağ tarafta yuvarlak kalkan betimlenmiştir. İç kısmında üç tarafı çevreleyen ölü yatakları (kline) bulunmaktadır.

162 No’lu Mezar Yapısı

162 No’lu Mezar yapısının ön cephesi yola bakmaktadır. Büyük mermer bloklarla örülmüş iki adet mezar odası bulunmaktadır. İki büyük kapıdan ana mekânlara geçiş sağlanır. Mezar odalarının üstü açık durumda ve içerisinde lahit kalıntıları yer almaktadır.

162 No'lu Mezar Cephesi (Aile Mezarı)

Odalardan birinde büyükçe bir lahit yer almakta ve üzerinde girlandlarla bezeli tamamlanamamış motifler yer almaktadır. Lahitin üzerindeki yazıttan mezar odasının yün çalışanları birliğine mensup değirmen işletmecisi Marcus Aurelius Ammianus Menandrianus’a ait olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yazıtın devamında mezara zarar verenlerin kutsal kent hazinesine 1500 dinar para cezası ödemesi gerektiği yazmaktadır.

Hierapoli Su Testeresi 

Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Hierapolis_sawmill#/media/File:R%C3%B6mische_S%C3%A4gem%C3%BChle.svg

Bu mezar lahdi üzerinde bir rölyef kabartma olarak “Su gücüyle çalışan otomatik testere” betimlenmiştir. Bu testere cihazının hidrodinamik prensiple çalıştığı ve çift testeresi sayesinde iki farklı mermer bloğunu kesebildiği anlaşılmaktadır. Bu kabartmanın yanında yer alan yazıtta ise “çark becerisi” yazmaktadır. Bu mermer lahit günümüzde Hierapolis Müzesinin deposunda teşhire kapalı vaziyettedir.

114 No’lu Mezar Yapısı (Lanetleyen Mezar)

114 No'lu Mezar Yapısı (Lanetleyen Mezar)

Duvarlarla çevrili olan mezar sekilenmiş bir zemin üzerinde yer almakta ve MS. II. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenmektedir. Mezarın ön cephesinde oturma basamağı mevcuttur. İç kısmında üç tane ölü yatağı (kline) ve orta bölümde kemiklik yer almaktadır. Mezar odasının üzerine yerleştirilen lahit deprem etkisiyle parçalanmıştır.

Giriş kapısının üzerinde yer alan yazıttan mezarın Publius Aelius Apollinaris Macedon ve eşi Neratia Appolinis’e ait olduğu anlaşılmaktadır. Yazıtın devamında mezara zarar verenlerin Gerousia (60 yaş üstü kişilerin oluşturduğu danışma kurulu, ihtiyar heyeti)’ne 5000 dinar ceza ödeyeceği yazmaktadır. Ayrıca yazıt “…Her kim ki bu mezara zarar verirse, çoluğu çocuğu olmaya, karada yürüyemeye, denizde yelken açamaya, dermansız hastalıklara düştükten   sonra   gün   yüzü    görmeye, evlatsız bir şekilde can vere ve yeraltı tanrıları onu öfkeli intikamcılar olarak karşılaya” şeklinde bir lanet ile sonlanmaktadır. Bu yüzden bu yapıya Lanetleyen Mezar ismi verilmiştir.

51 No’lu Tümülüs

51 No'lu Tümülüs Çizimi

Tümülüsler bir mezar odasının üzerinin koni biçiminde toprak yığını ile örtülmesi ile oluşan ilkel mezar yapılarıdır. M.Ö. I. yüzyıla tarihlenen yapı tümülüs tarzında inşa edilmiş Hierapolis’in en eski mezarlarından biridir. Hierapolis Tümülüslerine mahsus olmak üzere burada tümülüsler üzerinde Phallic unsurlar (Erkek cinsel uzvu şeklinde taşlar) yerleştirilmiştir.

51 No'lu Tümülüs Çizimi

Phallic unsurların kötücül ruhları mezarlardan uzak tuttuğu inanışı sonucu yerleştirildiği düşünülmektedir. Tümülüs duvarları üzerinde yer alan yazıtlardan mezar kompleksine gömülen en son kişinin Lucius Salvius Paolinus olduğu anlaşılmaktadır.

A28 No’lu Mezar

Mezar, Frontinus Kapısı (Domitian Kapısı)’nın yanı başında zeytin işliği ile bitişik konumdadır.

A28 No'lu Mezar (Tüccar Lahti)

M.S. I. yüzyılın sonlarına tarihlenen mezar yapısı birçok lahitin yer aldığı mezar kompleksinin ortasında yükselmektedir.

Mezar kapısının üzerinde Yunanca yazıtta mezarın Hierapolis’li zengin bir tüccar olan Titus Flavius Zeuxis’e ait olduğu anlaşılmaktadır. Tüccar Zeuxis’in ticari amaçla İtalya’ya gidip gelmek üzere Peleponnes (Mora Yarımadası)’nda yer alan Melea Burnunu 72 defa geçtiğini belirtmektedir. Araştırmaya göre tüccarın 30 yıl boyunca meşhur Hierapolis ve Laodikya kumaşlarını İtalya’ya pazarladığı anlaşılmaktadır.

2. Frontinus Kapısı ve Caddesi

Frontinus Kapısı (Domitianus Kapısı)

Roma İmparatoru Domitianus (M.S. 81 - 96) döneminde Küçük Asya’da Prokonsül (Vali) olan Latin Şair Sextus Julius Frontinus tarafından M.S. 84 yılında imparatora ithafen inşa edilmiş Roma kapısıdır. Şehrin Kuzey Kapısı olarak adlandırılan kapıdan başlayan Frontinus Caddesi kenti baştan sona kateden ana cadde konumundadır. Prokonsül Frontinus şehre kuzey kapısı ve ana caddesinin yanı sıra şehrin suyollarını inşa etmiştir.

Üç kemerli olan kapının alınlığında yer alan büyük ölçüde zarar görmüş kitabede “Baba topraklarının babası, Büyük köprüler kurmuş (Pontifici Maximus), İmparator Domitian Caesar Augustus Germanicus’ın yargıçlık görevinin dördüncü yılı, konsüllük görevinin on ikinci yılı onuruna Prokonsül Sextus Julius Frontinus tarafından kuleleriyle beraber bu kapı ve cadde yaptırılmıştır.” yazmaktadır.

Frontinus Caddesi, Hierapolis şehrinin içinden kuzey-güney doğrultusunda uzanarak ikiye bölen ana caddedir. Bu cadde kentin ana yapılarının etrafında yoğunlaştığı caddedir. Bu cadde boyunca latrinalar, anıtsal çeşmeler, agoralar, Apollon kült merkezi, gymnasium gibi yapılar yer almaktadır. Yüzyıllarca bu cadde üzerinden akan termal suların bıraktığı 2 metre kalınlığındaki traverten tabakaları nedeniyle bu caddeyi gün yüzüne çıkarmak İtalyan arkeolog heyeti için oldukça zorlu bir çalışma olmuştur.

3. Latrina (Umumi Tuvaletler)

Hierapolis Latrinası

Hierapolis Latrinası, Frontinus Kapısına bitişik konumda yer almaktadır. M.S. I. yüzyıla tarihlenen yapı deprem nedeniyle tamamen yıkılmış olsa da parçalarının büyük çoğunluğu günümüz kadar ulaşmış ve ayağa kaldırılmıştır.

Antik Roma zamanında nüfusun çok azının evinde kişisel tuvaletleri mevcuttur. Antik Romalılar tuvalet ihtiyaçlarını evlerinde, ortasında delik bulunan iskemle biçimindeki oturaklar ya da basit kil kaplara (lazımlıklara) giderirlerdi. Genellikle kilden yapılan lazımlıklar, büyük ve ücretli latrinaları kullanamayan yoksullar tarafından evlerde kullanılırdı. Bunun yanında altın ve değerli metallerden yapılan, soyluların kullandığı lazımlıklar da vardı. Kullanımdan sonra kaplardaki pislik lağım çukurlarına ya da en basit yöntemle pencereden sokağa atılırdı.

Umumi tuvaletler ise halkın para karşılığında tuvalet ihtiyacını giderdiği yerler olarak kullanılmıştır. Bu yapılar içerisinde modern klozet sistemine benzeyen tuvaletler bulunmaktadır. Bunun tek farkı antik dönemde klozetler arasını ayıran paravan ve mahremiyetin bulunmamasıdır. Tuvalet ihtiyaçlarını karşılayan insanlar “tersorium” adı verilen bir ahşap çubuğun ucuna bağlanmış süngeri tuvalet kâğıdı olarak kullanmaktaydılar. Tekrar kullanılabilen bu temizlik malzemesi latrinanın içinden akan temiz su kanalında temizlenerek tekrar kullanıma hazır hale getirilmekteydi.

Hierapolis Latrinası Rekonstrüksiyonu

Ayrıca latrinalarda biriken dışkılar bazı dönemlerde tabakhanelerde kullanılmak üzere özel yapılmış binaların içinde depolanmaktaydı. Bu iş şehrin yönetimi tarafından özel ihalelerle birilerine verilir ve dışkılar amonyum nitrat kaynağı olarak tabakhanelerde değerlendirilirdi.

Bu işlem imparatorlukta o kadar yaygın hale gelmişti ki İmparator Vespasian (M.S. 69-79) umumi tuvaletlere vergi koymak durumunda kalmıştır. İmparator’un oğlu Titus, bu kararı “Çişin vergisi mi olur?” diye eleştirmiştir. Bunun üzerine İmparator Vespasian oğlunun burnuna bir para uzatarak kokup kokmadığını sorar. Titus “Non olet” (Kokmuyor) cevabını verince İmparator oğluna “Atque e lotio est” (Bu çişten yapıldı) cevabını verir.

O günden beri “Non-Olet”, “Paranın değeri, nereden kazanıldığına göre değişkenlik arz etmez” anlamında literatüre girmiş bir kavramdır. Bazen paranın kaynağının şaibeli olduğu durumlarda da “Pecunia non-olet” (Paranın kokusu olmaz) sözü kullanılmaktadır.

4. Aziz Philip Martriumu

Martrium

Aziz Philip, kanonik İncil külliyatına göre Hz. İsa’nın 12 havarisinden biridir. İncillerin belirttiğine göre Philip, Grekçe konuşup Grekçe bir isim sahip olmasına rağmen Bethsaida şehrinde doğmuştur. Aynı şehirde doğmaları nedeniyle Aziz Petrus ve abisi Andrew ile ilgisi olduğu düşünülmektedir. İncillerde hakkında çok sınırlı bilgi söz konusudur. Aziz Philip İncillerde Hz. İsa’nın 5000 kişiyi doyurma mucizesinde İsa’ya “Bu kadar insanı nasıl doyuracağız?” sorusunu soran havaridir.

Aziz Philip’in hayatı ve misyonerlik faaliyetlerine dair detaylı bilgiler, diğer havarilerde olduğu gibi, sonraki kilise babaları tarafından yazılan kitaplarda bulunmakla beraber aşırı doğaüstü mucizelerle anlatıldığından çok sağlıklı kaynaklar olarak değerlendirilmemektedir. Caesarea’lı Eusebius’un “Kilise Tarihi” kitabına ek olarak yazdığı “Philip’in İşleri” bölümünde Aziz Philip’in kız kardeşi Mariamme ve havari Bartholome (Nathaniel) ile birlikte Yunanistan, Suriye ve Frigya bölgesinde misyonerlik faaliyetinde bulunduğu belirtilmektedir.

Martrium

Yine aynı kaynağa göre Aziz Philip mucizevi iyileştirici gücü ile Firigya Prokonsül’ünün karısını iyileştirmiş, nasihatleri ile Hristiyanlığı kabul ettirmiştir. Buna kızan Prokonsül, Philip ve Bartholome’yi işkencelere tabi tutarak baş aşağı çarmıha germiştir. Philip çarmıhtan vaazlarına devam edince halk Bartholome’yi çarmıhtan kurtarmış, Aziz Phlip’i kurtaracakları zaman Philip bunu kabul etmeyip efendisi gibi kadere teslim olmuştur.18 Bu kaynağa göre Aziz Philip’in M.S. 80 yılında Hierapolis’te öldürülmüş ve burada yer alan mezarlıklardan birine defnedilmiştir. Ayrıca, 1945 Nag Hammadi Kütüphanesi buluntularında Aziz Petrus’tan Aziz Philip’e yazılmış bir mektup bulunmuştur. Aziz Philip’e ait olan kutsal emanetler (relics) bugün İtalya’nın başkenti Roma’da yer alan Santi Dodici Apostoli (On iki Havari) kilisesinde tutulmaktadır.

Aziz Philip Martrium’u Hierapolis’in doğu sur duvarlarının dışında yamaç üzerinde yer almaktadır. Aziz Philip Martriumu’na doğru giderken karşımıza bir kısım yapılar çıkmaktadır. Bu yapılar şunlardır;

  • Aziz Philip Kapısı: Hierapolis’in doğu sur duvarları üzerinde IV. yüzyılın sonlarına doğru İmprator Theodosius tarafından bir kapı açılmış ve kutsal kabul edilmiş bir kapıdır. Günümüzde kapı surlarla beraber yıkılmış durumdadır.

Aziz Philip Kapısı Çizimi

  • Köprü: Kapıdan geçtikten bir müddet sonra akarsuların oluşturduğu küçük bir vadi ile karşılaşılır. Bu vadinin üzerine yine Theodosius tarafından tek kemerli küçük bir köprü inşa edilmiştir. Günümüzde temelleri kalan bu köprünün yerine arkeologlar güzel ahşap bir köprü inşa etmişlerdir.

Aziz Philip Köprüsü

  • Oktagonal Hamam: Kutsal hac yolculuğu yapan hacıların köprüyü geçtikten sonra ilk karşılaştıkları ve bedensel temizliklerini yapabilmeleri için özel inşa edilmiş yapı hamam yapısıdır. Sekizgen bir plana sahip olan yapının her bir cephesi 9 metre uzunluğundadır. Bu hamam yapısı içerisinde minimal ölçekte apoditerium (soyunma odası), Frigiderium (Soğuk alan), Caldarium (Sıcak alan) ve Hipocaust (Külhan) bölümleri yer almaktadır.

Octagonal Hamam

  • Merdiven: Hamam binasından hemen sonra başlayan basamaklar 19 metrelik yükselti farkını ortadan kaldırmak için gelişi güzel yerleştirilmiş traverten bloklardan oluşmaktadır. Basamakların arasındaki mesafe 1 metreyi bulur. Merdivenin toplam uzunluğu 70 metredir.

Merdiven

  • Ayazma: Merdivenler genişçe bir meydana açılmaktadır. Merdivenlerin tam karşısına denk gelen noktada yer alan ayazma Hristiyan ibadethanelerinde karşımıza çıkan çeşme yapılarıdır. Ayazmalardan akan sular genellikle kutsal ve şifalı olarak kabul edilmişlerdir. Aziz Philip Ayazması da buraya gelen hacıların dinlendikleri ve suyundan şifa umdukları bir çeşme yapısıdır. İstiridye kabuğu şeklinde yapılmış güzel bir nişe sahiptir.

Ayazma

  • Mezar Kilisesi: Ayazma meydanında 2011 yılındaki kazılarla keşfedilen M.S. 1. yüzyıla tarihlenen bir mezar yapısının üzerine inşa edilmiş kilisedir. Burada bulunan mezarın Aziz Philip’e ait olduğu kuvvetle muhtemeldir. Hierapolis’te bulunan bronz bir mührün üzerinde (M.S. VI. yy.) ortada Aziz Phillip tasvir edilmiş, iki yanında yer alan merdivenlerin üzerinde, solunda Martrium sağında ise ahşap çatılı bir kilise ve sallanan bir lamba tasvir edilmiştir. Bu ahşap çatılı yapının burada içinde mezar bulunan kilise olduğu düşünülmektedir. İtalyan kazı başkanı Francesco D’Andria 2011 yılında Aziz Philip’in mezarının keşfedildiğini büyük bir sevinç ile kamuoyuna duyurmuştur.

Aziz Philip Mezarı

  • Martrium (Şehitlik): Mezar kilisesinin bulunduğu meydandan tekrar merdivenle ulaşılan sekizgen yapı Aziz Philip’in muhtemelen çarmıha gerildiği noktadır. Yapı M.S.V. yüzyıla tarihlenmektedir. Yapı kare bir plan şemasının içerisine sekizgen şeklinde yerleştirilmiş kilise binasından oluşmaktadır. Kiliseyi çevreleyen kare planın her köşesinde 8’er odadan oluşmaktadır. Sekiz rakamı Hristiyan sembolizminde sonsuzluğu temsil etmektedir. Bu odalar muhtemelen hacı olmak için gelen ziyaretçilerin konakladıkları odalardır. Ziyaretçilerin azizden şifa beklediklerine ve buradaki rahiplerin iyileştirici ayinler yaptıklarına dair bilgiler bulunmaktadır.

5. Roma Tiyatrosu

Hierapolis'te ilk tiyatro binası Domitian (Frontinus) Kapı’sının gerisinde yamaca doğru uzanan bir vadi içerisinde yer almaktaydı. Bu tiyatro Helenistik döneme tarihlenmekle beraber vadiden akan sel suları ve depremler sonucunda büyük ölçüde tahrip olmuş, kullanılamaz duruma gelmiştir. M.S. 60 yılında yaşanan büyük deprem sonucunda zarar gören şehri yeniden yapılaşması için alınan kararla şehre yeni bir tiyatro inşa edilmiştir. Şehrin baş tanrısı Apollon’un onuruna yapılan bu yapı için yer olarak Apollon tapınak alanının gerisindeki yamaç tercih edilmiştir.

Roma tiyatrosu M.S. 62 yılında Flaviuslar Hanedanlığı döneminde inşasına başlamış, M.S. 208 Severuslar Hanedanı döneminde tamamlanabilmiştir. Yani tiyatronun tamamlanması yaklaşık 150 yıl sürmüştür. Tiyatroda bulunan uzunca yazılmış ithaf yazıtına göre tiyatro ve diğer mimari unsurların inşasında Dokimeion (Dokimeion, Ayonkarahisar’ın İscehisar ilçesinde yer alan antik mermer ocağı) mermer ocağından mermerler ve heykeller getirilmiştir. Bu yönüyle Hierapolis’teki sanat eserleri üslup yönünden Afrodisyas heykelcilik okulu eserlerinden farklılık göstermektedir.

Tiyatroda kullanılan sanatsal kabartmalar çeşitli imparatorların taç giyme törenleri ve çeşitli mitolojik öykülerin canlandırıldığı eserlerden ibarettir. Bugün bu eserlerin orjinalleri Hierapolis Müzesinin üçüncü salonunda sergilenmektedirler.

Tiyatro çift diazomalı, caveada (oturma alanı) 50 oturma sırası bulunmaktadır. Bunlar 8 merdiven sırasıyla 9 bölüme ayrılmıştır. Caveadaki alt sıraların ortasına ise kraliyet locası yerleştirilmiştir.Tiyatro binasının restorasyonu ise tıpkı yapılışı gibi uzunca bir sürede tamamlanmıştır. Etrafa saçılan sahne binası kalıntılarının tek tek bulunup numaralandırılması ve eksik kısımların kopyalarının yapılması 40 yıl gibi bir zamanı almıştır. Sonuçta muhteşem bir yapı ortaya çıkmıştır. Tiyatro’da bulunan frizlerde işlenen konular sırasıyla şunlardır;

  • Kral II. Eumenes Kabartması
  • Dionysos Şenlikleri
  • Niobe’nin Çocuklarının Katledilmesi
  • Zafer tanrıçası Nike Heykeli
  • Septimus Severus’un Taçlandırılma Töreni
  • Kral Midas’ın Efsanesi
  • Olimposlular ve Titanların Savaşı
  • Apollon'un Doğumu,
  • Tanrıça Leto ve çocukları Artemis ve Apollon Heykelleri,
  • Persepone’nin Kaçırılması.

6. Apollo Kutsal Alanı

Plutonium mağarasının bulunduğu yerde önceden Kybele kültüne ithafen yapılmış bir tapınak söz konusu iken geç Helnistik dönemde buraya Apollon Tapınağı inşa edilmiştir. Helenizm etkisi altında kentin koruyucu tanrısı Apollon olmuştur ve bu tanrıya ithafen bir tapınım merkezi inşa edilmiştir.

Apollon Kutsal Alanı bugünkü tiyatro ile Antik Havuzun bulunduğu agora yapısının arasında kalan geniş bir alana inşa edilmiş külliye halindedir. Burada Plutonium’un yanı sıra rahipler ve halkın temizlendiği bir nympheum (anıtsal çeşme), bir Hades (veya Khoranion, cehennem kayıkçısına ithafen yapılmış) bir tapınak ve Apollon Tapınağı ve temenosu (kompleksi) bulunmaktadır. Hierapolis’te tapınılan Apollon, klasik Yunan mitolojisinde karşılaştığımız Apollon’dan farklılıklar göstermektedir. Muhtemelen yerel inançların etkisiyle burada Apollo’ya üç farklı sıfat ile tapınılmıştır. Bunlar:19

  • Apollon Arkhegetes: Kentin koruyucu tanrısı,
  • Apollon Phytios: Adak takdimlerinde ve önemli oyunlarının isimlerinde,
  • Apollon Kareios: Kehanet tanrısı.

Tablo 2. Hierapolis Kehanet Epigrafisi

Α

“Yalnızca Tanrı endişelerini sonlandıracaktır.”

Ν

“Bir zamanlar gece karanlığında parlak bir ışık belirdi.”

Β

“İtibarlı Tyche doğru kararlar bahşedecektir.”

Ξ

“Yabancılardan gelen tavsiyeler sizi doğru kursa

yönlendirecek.”

Γ

“Derler ki: Çiftçi koynunda yılan besler.”

Ο

“Olgunlaşmamış, şayet beklemeyi bilirsen, zamanı geldiğinde olgunlaşır.”

Δ

“Korkunç işlerden sakın, her ne yapacaksan

önce araştır.”

Π

“Yavaş kaplumbağalar kanatları olmasına rağmen

kargaları takip eder.”

Ε

“Nemesis’i güzelce kabul edersen inan ki işlerin doğru gidecektir.”

Ρ

“Tek başına deniz yolculuğuna çıkma, onun

yerine dalgalarla hareket et.”

Ζ

“Hayatın kendi zamanları vardır. Ey İnsan! Bir hiç için neden endişe duyarsın.”

Σ

“Ölümsüzlerin kralı seni Kareios'un kahinleriyle kurtaracak.”

Η

“Nemesis basit ölümlüler için Tyche’nin

(adaletin) terazisini bozar.”

Τ

“Niçin acele ediyorsun? Şayet beklersen daha

mutlu ayrılabilirsin.”

Θ

“İstikrarlı bir şekilde ilerle ve işlerini tamamla.”

Υ

“Şimdi güvenilir değilse, daha sonra ne kadar kötü olabilir ki.”

Ι

“Okçular ustası Apollon iş ve kudretiyle destek

sağlar.”

Φ

“Kötü arkadaşlardan uzak dur, en iyi

arkadaşlarına güven.”

K

“Dalgalarla savaşmak zor, kısa bir süre bekle.”

Χ

“Seni koruyan Tanrı, sana ummadığın mutluluklar bahşeder.”

Λ

“Kazanın, başkalarıyla paylaşın ve yalnızca geriye kalan sevinç ile kucaklaşın.”

Ψ

“Ruhun ve bedenin arınmasını bilir.”

M

“Boşuna acele etme, hiçbir işe yaramaz.”

Ω

“Kareios ona dost olanlara iyi şans getirir.”

Kaynak: Yazıcı E, (2014). “Hierapolis (Pamukkale), Laodicea and Surrounding”, Uranus Publications, Turkey, pp. 33.

Apollon, Anadolu kökenli bir tanrı olup güneş, ışık, müzik, sağlık ve kehanet tanrısı olarak tapınım görür ve Roma dinindeki karşılığı Phobios’tur. Yunan mitolojisinde Zeus ile Leto’nun ikiz çocuklarından biridir. Dionysos tapınımlarında dini coşku söz konusu iken Apollon tapınımlarında ölçülülük ve ılımlılık hakimdir. Bu durum Apollon'un bilici tanrı olmasından ileri gelmektedir.

Kehanet ve falın her türlüsüne cevap verdiğine inanılan Apollon insanlara geleceği hakkında bilgiler vermekle yükümlüdür. Plutonium mağarası giriş kapısı üzerinde Yunan alfabesi harfleri ve her bir harfin karşısında kehanetlerin yazılı olduğu mermer levha bulunmuştur. Kehanet danışmaya gelen kimseler bir torbadan kağıt çekiyorlar, kağıtta yazan harfin karşılığı olan kehaneti bu levhadan okuyabiliyorlardı (bkz. Tablo 2).

7. Plutonium

Plutonium içinden zehirli gazlar çıkan doğal bir mağaradır. Antik dönem insanları bu mağarayı yer altı tanrısı Hades (Pluto)’ya açılan kapı olarak düşünerek buraya kutsiyet atfetmişlerdir. Antik dönem coğrafyacısı Strabon buraya getirilen kurbanlık boğaların mağaranın ağzına yaklaştığında boğularak öldüğünden bahseder. Yine deney yapmak için mağaraya serçe kuşlarını saldığı ve kuşların mağara girişinde cesetlerinin düştüğünü akatarır.

Bununla birlikte tapınak rahiplerinin Plutoniuma girip çıktıklarını ve onların zehirli gazdan etkilenmedikleri bilgisini paylaşmaktadır. Bu mağara girişinde yapılan kazılarda çok sayıda kandil bulunmuştur. Kandiller muhtemelen gece karanlığında mağaraya girildiğini veya oksjen yoğunluğunu ölçmek için kullanıldığını göstermesi bakımından önemllidir. Hierapolis’teki plutonium mağarasının girişi kimsenin zarar görmemesi için bir duvar örülerek kapatılmıştır.

Plutonium veya Charonion (Styx nehri kayıkçısına adanan tapınaklar) yapıları antik dünyada cehenneme veya yer altı dünyasına açılan kapılar olarak kabul edilerek kutsanmış yapılardır. Ölümden sonra ebedi ahiret hayatına inanan antik çağ insanları ruhların bu kapılardan geçerek öbür dünyaya ulaştıklarına inanırlar. Bu güçlü inanış nedeniyle cenaze törenleri toplumda oldukça önemli bir yer tutmuştur.

İnanışa göre ölünün ruhu yer altına geçiş yaptıktan sonra ilk karşılaştığı şey Styx Nehridir. Bu nehir mitolojide cehennemin 5 ırmağından biridir. Ruhlar bu ırmağı geçmek için nehirde görevli Kharon isimli kayıkçıya para vererek ırmağın karşısına geçip yargılamaları yapılabiliyordu. Geçemeyen ruhlar ise ırmağın sonsuz döngüleri içerisinde huzura eremiyorlardı. Bu inanış sebebiyle antik Yunanda ölülerin ağzına veya gözlerine geleneksel olarak madeni para yerleştirilmekteydi.

Plutoniumlar Antik Yunan’da birçok gizemli dini ayinlere sebebiyet vermişlerdir. Eleusis gizemleri ve Orfeizm olarak adlandırılan ölüler diyarına gidip geri gelmiş olma mitleri insanları da bu yönde ayinler yapmaya itmiştir. Eleusis gizemlerine konu olan ayinlerin temelinde Persepone’nin yer altına kaçırılması miti yatmaktadır. Mit şöyledir;

“Demeter (Lat. Ceres) doğa ana olarak adlandırılan tabiat tanrıçasıdır. Güzeller güzeli kızı Persepone’yi (Lat. Kore) çok sevmektedir. Fakat birliktelikleri çok uzun sürmez. Çünkü yer altı tanrısı Hades (Lat. Pluto) Persepone’yi görmüş, ona aşık olmuş ve onu yer altına kaçırmıştır. Demeter ortadan kaybolan Persepone’yi uzunca bir süre arar. Hiç bir yerde bulamaz. Demeter üzüntüsünden kendisini Eleusis şehrine atar ve tanrıçalık vazifelerini yerine getirmez. Doğanın dengesi günden güne bozulur. Bunun üzerine Zeus Demeter’i görevi başına çağırır. Demeter kzımı bana vermediğiniz müddetçe görevini yapmayacağını belirtir. Zeus kardeşi Hades ile konuşur, Persephone’yi serbest bırakmasını ister. Fakat Persephone yer altında 4 nar tanesi yemiştir. Ölüler ülkesinde bir şey yiyenlerin yeryüzüne çıkma hakları bulunmamaktadır. Bu yüzden Persephone’nin yer altından çıkması imkansızdır. Yapılan müzakereler sonucunda Persephone’nin altı ay annesi Demeterin yanında, altı ay kocası Hades’in yanında geçirmesine karar verilir. Böylece Persephone altı ay Demeter’in yanında geçirdiği zaman diliminde Demeter doğayı süsler, dekore eder. Diğer altı ayda kızından ayrılmanın üzüntüsü ile değayı ihmal eder. İşte bu altı aylık süreçler ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış mevsimlerini oluşturur.”

8. Antik Havuz

Antik Havuz özellikle Roma döneminde sağlık turizmi açısından en parlak dönemini yaşayan Hierapolis için en önemli yapılardan birisidir. Depremlerle Frontinus Caddesinin sütunlarının havuzun suları içine yıkılması sonucundan oluşmuştur. Günümüzde yine sağlık turizmi açısından günlük binlerce misafiri ağırlamaktadır. Suyun kaynağının burada yer alması burayı özel kılmaktadır.

Günümüzde bu havuzu kullanmak ücrete tabidir. 2020 yılı itibariyle bu havuzda yüzmenin bedeli 100 TL’dir. Müzekart sahipleri bir miktar indirim ile bu havuzdan yararlanabilmektedirler.

Havuz suyunda bulunan mineraller analiz edildiğinde en fazla elementin kalsiyum ve magnezyum miktarının yoğun olması Pamukkale travertenlerinin oluşumu hakkında fikir sahibi olmamızı sağlamaktadır. Aynı zamanda bu analiz havuz suyunun cilt ve dolaşım sorunlarını iyileştirici etkisi olduğunu ortaya koymaktadır.

Yaz-kış suyun sıcaklığının optimal düzeyde insan vücut sıcaklığı ile parallellik göstermesi (≈36 Co) burayı ideal bir termal havuz haline getirmekteddir. Bu özelliklerinin yanı sıra Mısır Kralicesi Kleopatra’nın bu havuzun şöhretini duyarak burada yüzdüğü söylencesi havuzun şöhretini perçinlemektedir. Bütün bu özellikleri nedeniyle Hierapolis Antik Havuzu yaz-kış kesintisiz ziyaretçi akınına uğramaktadır.

9. Merkezi Hamam (Hierapolis Arkeoloji Müzesi)

Hierapolis Merkezi Hamamı Hierapolis'te yer alan 8 hamam yapısının en büyüğüdür. Palaestrası (Güreş eğitimi verilen yapı), sıcaklık, ılıklık, soğukluk, soyunma odaları ve ısınma sistemi ile büyük bir hamam kompleksidir. Hamamda sıcak su kaynağı olarak termal sular kullanılmıştır. Şehrin terk edilmesiyle beraber termal sular hamamda 4 mt. kalınlığında traverten katmanı bırakmıştır.

Günümüzde merkezi hamam yapısı 1984 yılından bu yana arkeoloji müzesi olarak hizmet vermektedir. Antik bir yapının başka bir işlev ile günümüzde hala kullanılabiliyor olması heyecan verici bir durumdur. Müzede Hierapolis kazılarından çıkan eserlerin yanında Laodikeia, Colossai, Tripolis, Attuda gibi Lycos (Çürüksu) vadisi antik kentlerinden gelen eserler de bulunmaktadır. Ayrıca Denizli’nin Çivril ilçesinde bulunan Beycesultan Höyüğünden bulunan Tunç Çağı’na tarihlenen eserler sergilenmektedir. Müzenin üç ana kapalı mekanında heykeller ve lahitler salonu, küçük buluntular salonu ve tiyatro buluntuları salonu bulunmaktadır.

10. Travertenler

Travertenler, kalsiyum karbonat bileşimindeki kimyasal tortul kayaçlardır. Yer altı sularının içlerindeki kalsiyum karbonatın belirli koşullar altında çökmesi sonucu meydana gelirler. Bu çökelme zamanla yumuşak hatları olan travertenleri oluşturur.

Çökelmede rol oynayan koşullar; buharlaşma, suyun içerdiği karbondioksit miktarının azalması, suyun üzerindeki basıncın azalması gibi koşullardır. Dünyadaki en güzel traverten örneklerinden birisi Denizli- Pamukkale travertenleridir. Dünyanın çeşitli yerlerinde traverten oluşumlarına rastlansa da bunlar oldukça minimal düzeydedir. Turistik olarak hizmet veren travertenlerin en büyüğü Denizli-Pamukkale’de, bir diğeri ise İtalya’nın Toskana eyaletinde yer alan Saturnia travertenleridir.


Kaynaklar:

1W.M. Ramsay, The Cities and Bishoprics of Phrygia: Being an Essay of the Local History of Phrygia From the Earliest Times to the Turkish Conquest, (Oxford: 1897), s. 16

2D’Andria F. (2003). “Hierapolis (Pamukkale) Arkeoloji Rehberi”, Çev: Nalân Fırat, İstanbul, Ege Yayınları, ISBN: 975–807–067–3.

3Yazıcı E, (2014). “Hierapolis (Pamukkale), Laodicea and Surrounding”, Uranus Publications, Turkey, pp. 13.
4_______, (2019). “Hallikarnassoss’lu Heredotos Tarihi veya Her biri Bir Musa Adı Taşıyan Dokuz Kitabı” Çev. Müntekim Ökmen, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi, İş Bankası Kültür Yayınları.
5Bean G.E. (2000). “Eski Çağda Menderes’in Ötesi”, Çev: Pınar Kutoğlu, Arion Yayınevi, ISBN:975–571–056–6, İstanbul.

6Ritti T. (1987). “Hierapolis Tarihi”, Hierapolis Di Frigia, Ed. A. Peres, s.27-30.
7D’Andria F. (2003). “Hierapolis (Pamukkale) Arkeoloji Rehberi”, Çev: Nalân Fırat, İstanbul, Ege Yayınları, ss.10.
8Ritti T. (1987). “Hierapolis Tarihi”, Hierapolis Di Frigia 1957-1987, Ed. A. Peres, s.27-30.
9Ferrero D.D.B. (1993). “Hierapolis, Arslantepe Hierapolis Iasos Kyme Scavi Archeologici Italiani in Turchia”, (Ed. G.P. Carratelli), Marsilio: dell’Istituto Italiano di Cultura di Ankara, s.104–187. ISBN:88-317-5822-5.

10Corsten vd. (2015)“Antikçağ Yazıları 7: Sofist ve Biyografi Yazarı Philostratos” Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, ss.58-59. (TH. CORSTEN, M. ALKAN, D. KAPLAN, U. TEPEBA$, A. COŞKUN ABUAGLA, B. $. OZDEMİR Y. DOĞAN, F. YILMAZ, S. SARIKAYA, E. AKGÜN KAYA, N. ÇOKBANKİR ŞENGÜLÇ)
11Price S.R.F. (2004). Ritüel ve İktidar Küçük Asya’da Roma İmparatorluk Kültü, Çev: Taylan Esin, Ankara, İmge Yayınevi, ISBN:975–533–351–7, s. 431.
12Epistle to the Colossians, 1:20.
13Ritti T. (1987). “Hierapolis Tarihi”, Hierapolis Di Frigia 1957-1987, Ed. A. Peres, s. 118-120.
14Altunel E. (2000). “Hierapolis ve Yakın Çevresinde Tarihsel Deprem Aktiviteleri”, Lykos Vadisi Türk Arkeoloji Araştırmaları, (Ed. F. D’Andria, F. Silvestrelli), s. 317.

15https://ambankara.esteri.it/ambasciata_ankara/tr/ambasciata/news/dall-ambasciata/2018/10/missione-archeologica-italiana.html

16Şimşek C. (1997). “Hierapolis Güney Nekropolü”, (Basılmamış Doktora Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, s. 9–31.

17Ferrero D.D.B. (1993). Hierapolis, Arslantepe Hierapolis Iasos Kyme Scavi Archeologici Italiani in Turchia, (Ed. G.P. Carratelli), Marsilio: dell’Istituto Italiano di Cultura di Ankara, s.101.

18"Acts of Philip, especially Book 8" Link, https://www.meta-religion.com

19Miszczak, I, (2019). “Plutonium and the Sanctuary of Apollo in Hierapolis”, Link: https://www.researchgate.net/publication/330502365, s. 11 -12.

Web kaynaklar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.