Knidos Antik Kenti nerededir? Knidos Ören Yeri'nin giriş ücreti nedir? Knidos'ta kazılar ne zaman başladı? Knidos'un tarihi nedir? Knidos'ta hangi yapılar bulunuyor?
* Öyle bir yer düşünün ki çıkıp manzaraya baktığınızda mavinin her tonunu görebiliyorsınuz.
* Öyle bir yer düşünün aynı anda hem Ege hem de Akdeniz’i aynı kare içinde görebiliyorsunuz.
* Aynı anda bir ayağınız Ege’de serinlerken diğerini Akdeniz’in sularında serinletebiliyorsunuz.
* Yolculuğu ayrı güzel, kendi ayrı güzel Knidos,
* Anadolu’nun Karya’sının Knidos’u,
* Ege ile Akdeniz’i birbirinde ayıran deniz ticaretinin kalbi Knidos,
* Antik Çağ’ın yedi harikasından birisi olan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratus’un memleketi Knidos,
* Birbirinden kıymetli eserleri günümüzde kendisinden çok uzaklarda İngiltere’de British Museum’da bulunan Knidos…
Knidos, ulaşılması bir o kadar zor ama ulaştığınızda da ayrılması bir o kadar zor diyebileceğimiz bir kent. Tabii bu güzelliği antik kalıntılarının yanı sıra kentin bulunduğu konum ve konumun ortaya çıkardığı eşsiz manzarayla da oldukça yakından ilişkili.
Knidos Antik Kenti’nin bulunduğu yerde bir yarımadayı anakaraya bağlayan ince bir bağlantı vardır. Bu yerleşimin anakara tarafına Tekir adı verilirken diğer kısmına şeklinden dolayı Deve Boynu (Kap Krio) adı verilir.
Özellikle bir kültür sanat kenti olan Knidos’un en merak edilen buluntuları arasında British Museum’da bulunan Knidos Aslanı ve hala bulunamayan fakat bazı müzelerde kopyası olan Çıplak Afrodit heykelidir.
Knidos, Anadolu’da birçok kentte olduğu gibi yer değiştiren bir yerleşimdir. Günümüzde kalıntılarını oldukça yoğun olarak gördüğümüz ve bilinen yerleşim Yeni Knidos’tur, ki bizim de yazımızı bunun üzerine. Eski Knidos ise Datça’ya yaklaşık bir buçuk kilometrelik uzaklıkta bulunmaktadır. Yani günümüzün Datça’sı bir zamanların Knidos’u da denebilir.
Anadolu’nun en güneybatı ucunda bir Akdeniz’e bir Ege’ye göz kırpan Knidos Antik Kenti, her ne kadar büyük bir üne sahip olmasa da son zamanlarda yavaş yavaş hak ettiği öneme kavuşmaya başladı. Umuyoruz ki yapılan çalışmalarka daha da bilinir bir kent haline gelecek ama aynı zamanda zamanla artacak olan bu popülerliğin bölgenin eşsiz güzelliğini sıkıntıya sokmamasını da umuyoruz. Knidos Antik Kenti Rehberi ile kenti daha iyi tanıyalım mı?
Knidos Antik Kenti’ne Nasıl Gidilir?
Knidos, Muğla’nın Reşadiye Yarımadası’nın en ucunda Tekirburnu olarak adlandırılan yerde, Ege ile Akdeniz’in tam tabiriyle buluşma yerindedir. Bağlı olduğu Datça’ya 35, Marmaris’e ise yaklaşık 100 km uzaklığında olan Knidos’a ulaşabilmeniz için tek bir yolunuz var.
Datça’ya ulaşabilmek için Marmaris’ten geçmek zorundasınız. Marmaris’ten 65 km sonra Datça’ya vardığınızda ilçe merkezine dönmeden Reşadiye üzerinden yarımadanın en ucuna doğru devam etmelisiniz. En meşhuru Palamutbükü olan birbirinden güzel Datça koylarının yakınından geçip en son Yazıköy’ü de geçtikten sonra oldukça daralan bir yoldan devam edip Knidos’a ulaşabilirsiniz. Yol daraldığı için ve yer yer virajlı olmasından dolayı biraz zorlu gibi gözükse de solunuzda masmavi turkuaz tonlarda Akdeniz manzarasıyla Anadolu coğrafyasının en keyifli yollarından birisinde olduğunuzu unutmayın. Datça’dan her ne kadar 35 km olsa da yol durumundan dolayı Knidos’a ulaşmanız 45 – 50 dakikayı bulacaktır. Tabii bu sizin sürüşünüze de bağlı ama bu güzel manzaranın tadını çıkara çıkara sakince gitmenizi tavsiye ederiz.
Yolun sonunda Knidos Antik Kenti, limanda gezi öncesi ve sonrası soluklanabileceğiniz bir restaurant sizleri bekliyor olacak. Artık Ege ile Akdeniz kucaklaştığı kültür, sanat ve ticaret kenti Knidos’tasınız.
Knidos Ören Yeri Giriş Ücreti
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan bir ören yeri olduğu için Knidos ziyaretlerinizde Müzekart geçerlidir. 18 yaş altı ve 65 yaş üstü ücretsiz olan ören yeri girişlerinin daha ayrıntılı prosedürü için ilgili siteleri ziyaret edebilirsiniz.
Yok ben Müzekart almak istemiyorum derseniz, ki bizce gezen birisiyseniz mutlaka Müzekart’a sahip olmalısınız, giriş ücreti 14 TL’dir.(2021)
Ziyaret Saatleri ise;
Yaz Dönemi: 08:30 – 20:00
Kış Dönemi: 08:30 – 17:30
Knidos Antik Kenti Tarihi
Knidos, Antik Çağ’da Anadolu’nun genel hatlarıyla güneybatısını içine alan Karya olarak adlandırılan bölgenin önde gelen kentlerinden birisidir. Karya bölgesini biraz daha kesin sınırlarla belirtmek gerekirse kuzeyde Menderes Nehri ve İyonya; güneyde Dalaman Çayı ve Likya; doğusunda Acıpayam ve Frigya; batısında ise Ege Denizi bulunan bölgedir. Yani Aydın, Muğla ve Denizli ilinin bir kısmından oluşan Ege Denizi kıyısında kalan yer de denebilir.
Anadolu’nun batısında birçok yerde olduğu gibi M.Ö. 2 binli yıllarda Luvilerin yaşadığı bölgenin Luvicedeki adı Karuwa idi. Bundan sonraki süreçte Karyalılar olarak adlandırılan halk burada yaşamaya başlar. Karyalıların kendilerine has bir dilleri olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Tıpkı Likya’da Likçe olduğu gibi Karya’da da Karca dili hakimdi.
Homeros, Troya Savaşında Karyalıların Troyalılarla beraber savaştığından bahseder. Homeros ve Strabon’a göre günümüzde bizim Assos olarak bildiğimiz fakat bu antik tarihçilerin Pedasos dediği Leleg kentinden göçenlerin Karya bölgesine yerleştiğinden bahsederler. Bunların ardından ise Dor göçleriyle başlayan Karanlık dönemin ardından önce Lidyalıların, Perslerin, Büyük İskender’in egemenliğine girer. İskender’den sonra sırasıyla Antigonos, Lysimakhos ve Ptolemaiosların hakimiyetini yaşayan Knidos bunların ardından Roma’nın ve Bizans’ın egemenliğine de girer.
M.Ö. 4. yüzyılda Mausolos ile zirve yapan bir Helenleşme dönemi içerisinde kalır Karya.
Knidos da Karya bölgesinin tarihi ile eş değer bir süreci yaşar elbette.
Strabon, Knidos kentinin sınırlarını Bybassos Boğazından başlatır; yani günümüzde Hisarönü denen mevkiden.
Knidos olarak kurulan iki kent vardır. Bunlardan birincisi Datça yakınlarında bulunan ve çok fazla kalıntının olmadığı Knidos; diğeri ise yarımadanın en ucunda bir ada ve anakara üzerine kurulan Yeni Knidos. Günümüzde hep bahsedilen ve bizim de konu edindiğimiz de işte bu ikinci kurulan kenttir.
Anakara ve Kap Krio yani Deve Boynu olarak adlandırılan yarımadanın en ucundaki bu bölgedeki yerleşimler M.Ö. 3000’lere kadar gider.
Herodot’a göre Sparta, Diodoros’a göre Dorlar tarafından kurulduğu düşünülür. M.Ö.900’lerde kurulan Dor Heksapolisinin altı kentinden birisi olmuştur. Eski Knidos’un yeni yerine yani günümüzde Tekirburnu denen mevkiye taşınması M.Ö. 4. yüzyılda gerçekleşir. Izgara planlı olarak oldukça modern bir kent inşa edilir. Anakara ve Kap Krio (Deveboynu) arasında bulunan denizin ise küçük kayıklar ve hareketli köprüler vasıtası ile geçildiği söylenmektedir.
M.Ö. 4, 3 ve 2. yüzyıllar kentin en zengin olduğu dönemler olarak adlandırılır ki günümüze kalan birçok yapı da bu dönemlere tarihlenir.
Ancak bölgedeki otoritenin zayıfladığı dönemlerdeki iç karışıklıklar ve korsan baskınları sebebiyle zayıf düştüğü dönemler de olmuştur. Ancak Roma’nın Pontus Kralı Mithridates ile mücadelesinde Roma tarafını tutan ve destek veren Knidoslular bunun mükafatını alırlar. M.Ö. 45 yılında Caesar, Knidos’a Özgür Kent statüsü verir. Kent böylece uzun süre vergilerden muaf kalır ve bu da kentin refahının ve zenginliğinin artmasını sağlar.
700’lü yıllarda Arap akınları başlar. Hatta bir süre Knidos’ta hakimiyet de sağlarlar. Yapılan araştırmalarda Arapça yazılı kitabeler bulunmuştur ki bu da Anadolu’da İslamiyet’e ait en eski izler olarak adlandırılır. Arap akınları ve ardından bölgeyi terk etmeleriyle beraber Knidos’un varlık sebebi olan limanları da önemini kaybetmeye başlar. Bir süre sonra Bizans’ın piskoposluk merkezlerinden biri olsa da 12. yüzyıl ile beraber neredeyse tamamen terk edilmiş bir kente dönüşür.
Bundaki en önemli sebep de Arap akınlarıyla kentin zayıflaması, korsan saldırıları ve ticaret yollarının değişmesidir.
Knidos’un Ünlü Eserleri ve Kişileri
Özellikle kent yeni yerine taşındıktan sonra ticari öneminin yanı sıra önemli bir dini merkez de olmuştur. Bunların yanında ise bir bilim ve kültür merkezi olduğunu da söyleyebiliriz. İşte bütün bunları sağlayan Knidoslu önemli kişiler ve kentteki bazı önemli eserler her ne kadar çoğu British Museum’da olsa da…
Knidos Aslanı: Knidos’un simgesi sayılan Knidos Aslanı, Aslanlı Anıt Mezar’ın en üstündeki parça idi. M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenen eser günümüzde British Museum’da sergilenmektedir.
Knidoslu Demeter: Knidos’ta Demeter Kutsal Alanında bulunan ve bir taht üzerinde oturur vaziyette yapılan Tanrıça Demeter M.Ö. 350’de yapılmıştır. British Museum’da sergilenmektedir.
Eudoxos: Matematik, coğrafya ve astronomi ile uğraşan önemli bir bilim adamıdır.
Ktesias: Bir hekim olan Kteisas Pers sarayında da hekimlik yapmıştır.
Euryphon: Bir hekimdir ve Knidos’ta kuruğu tıp merkezi ile önemli izler bırakmıştır.
Sostratos: Antik Çağın 7 harikasında birisi olan İskenderiye Feneri’nin mimarıdır.
Praxiteles: Orjinali her ne kadar kayıp olsa da günümüze birçok kopyası ulaşmış olan Çıplak Afrodit heykelini yapan heykeltıraştır.
Eudoksus: Felsefe, hukuk ve astonomi ile ilgilenen Eudoksus’un geliştirdiği Güneş Saati Knidos’ta hala görülebilir.
Knidos Kazıları
Anadolu’daki bir çok eski yerleşimde olduğu gibi Knidos ile ilgili ilk bilgiler Avrupalı gezginlerin çizimleri ve notları ile başlar.
Knidos’un ilk topografik kent planını çizen Giovanni Batista Morra 1750-1762 yılları arasındaki çalışmalar sırasında kente uğramıştır.
Ardından İtalyan ressam Luigi Mayer 18. yüzyılın sonlarında Knidos’a gelmiş ve kent ile ilgili birçok çizim yapmıştır.
1811 yılında Kaptan Francis Beaufort yelkenlisiyle Güneybatı Anadolu kıyısında bulunan Knidos’a gelir.
1812 yılında ise kalabalık bir grupla gelen İngilizler ilk kazı çalışmasını da yaparlar.
1835 yılında Anadolu’nun neredeyse her yerinde adı geçen Fransız gezgin Charles Texier Knidos ile ilgili gravürler çizer. Ardından gelen gezginler bu çalışmalara yenilerini ekler.
Fakat Knidos kazılarını ciddi anlamda başlatan kişi ise Britis Museum’un da desteğini alarak bölgeye gelen Sir Charles Thomas Newton’dur. Tabii yapılan çalışmalar sonrasında bulunan birçok önemli eserin de İngiltere’ye kaçırıldığı dönemdir. Osmanlı’dan alınan izinler sonrası başlatılan çalışmalara bölgenin yöneticisi olan Mehmet Ali Ağa da büyük destek vermiştir. Karşılıklı çıkar ilişkisi neticesinde Mehmet Ali Ağa, C. T. Newton’un kazılarına yardımcı olmuştur. Anadolu’nun ve Knidos’un en kıymetli eserlerinden olan Knidos Aslanı, Knidos Demeter’i, Knidos’un hayırsever kadını Lykaetheion heykeli British Museum’a kaçırılan yüzlerce eserden en dikkat çekenleridir.
Bundan sonraki süreçte uzun süre kaderine terk edilen Knidos‘ta belirli dönemlerde kazı çalışmaları yapılmıştır. 1967-1977 yılları arasında Amerikalı arkeolog Iris Cornelia Love başkanlığında kazılan Knidos’ta 1987 yılına kadar bir kazı çalışması olmaz. 1987-2006 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarının ardından son kazı dönemi 2012 yılında başlamıştır. Uzun süredir Knidos Kazı Heyeti’nin başkanlığını ise Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertekin Doksanaltı yapmaktadır.
Knidos Antik Kenti’ni Gezerken
Knidos’u tam anlamıyla doya doya gezecekseniz en azından 2 saatinizi ayırmanız gerekiyor.
Genelde Knidos ziyaretlerinin yaz mevsiminde yoğunlaştığını düşünecek olursak yanınızda mutlaka su bulundurun.
Başınıza güneş geçmemesi için de bir şapkanız olsun mutlaka.
Kent kalıntıları arasında gezeceğiniz için ayağınıza mutlaka bir spor ayakkabı ya da buna uygun bir ayakkabı giyin. Deniz bölgesi diye terlikle gezmeye kalkmayın.
Knidos Antik Kenti Yapıları
Knidos ziyaretinizde görebileceğiniz bu yapıların dışında da birçok yapı var ve çalışmalar hala devam ediyor. Kent yapılarının restorasyonu devam ederken diğer taraftan da ziyaretleri kolaylaştırmak adına birçok bilgilendirme ve yön tabelası yerleştirilmiş durumda.
Aşağıda bahsettiğimiz sırada kentin en önde gelen yapılarını ziyaret edebilirsiniz.
1. Küçük Tiyatro
Knidos Antik Kenti’ne yaklaşırken girişe gelmeden hemen sağınızda göreceğiniz yapıdır. Küçük tiyatro olarak adlandırılmasının sebebi ise kentin üst kısımlarında daha büyük bir tiyatro olmasından kaynaklanır. Hellenistik Döneme tarihlenen bu tiyatro yaklaşık 5 bin kişi kapasiteli ve kentin ticari limanına (Büyük Liman) bakıyor. Kent kalıntıları arasında gezerken daha yakından görebileceğiniz tiyatronun oturma sıraları (cavea) restore edildikten sonra daha belirgin bir halde görülebiliyor. Klasik bir Hellenistik tiyatronun bütün özelliklerini görebileceğiniz tiyatronun 35 oturma sırasından oluşan ve diazoma ile ikiye bölünmüş bir oturma alanı var.
2. Dionysos Tapınağı ve C Kilisesi
Ören yerine girdiğinizde hemen sağınızda yer alan geniş alan Dionysos Tapınağı’nın bulunduğu alandır. Temel kalıntılarını görebileceğiniz tapınağın bulunan frizlerinde Dionysos ve kendisi ile ilgili sahneler olduğundan dolayı bu isimle adlandırılmıştır. Fakat zamanla kentte Paganizmin yerini Hristiyanlığın almasıyla beraber yerine bir kilise inşa edilmiştir. Kilisenin tapınağın yerine 500’lerde inşa edildiği düşünülüyor.
3. Stoa
Dionysos Tapınağı’nın bulunduğu geniş alana geldiğinizde hemen kuzeye yani üst kentin bulunduğu tepeye döndüğünüzde karşınızda stoaları yani dükkanları göreceksiniz. Bir ucu küçük tiyatroya, diğer ucu da Liman Caddesi’ne dayanan yaklaşık 130 metre uzunluğundaki alanda stoları ve önündeki portiko alanlarını çok net bir şekilde görebilirsiniz. Ticari Limana oldukça yakın ve neredeyse deniz seviyesinde olduğunu düşünecek olursak kentin en önemli ticari alanı olarak düşünülebilir. 25 dükkanın olduğu bu alan Hellenistik dönemde inşa edilmiş ve 3. yüzyıla kadar kullanılmıştır.
4. Güneş Saati
Mermerden yapılmış olan Güneş Saati kentin üst kısmında bulunuyor. Hellenistik dönemde yani M.Ö. 4. yüzyılda yapılmıştır. Üzerindeki çizgi ve sayılar gayet net bir şekilde görülebilir. Yani saat çalışıyor.
5. Korinth Tapınağı
M.S. 2. yüzyılda Antoninler döneminde inşa edilmiştir. Yapının kalıntılarını görebileceğiniz alanda temel kısmı belirgin ama diğer parçalar biraz harabe halinde. Bazı kaynaklarda asıl Afrodit Tapınağı’nın bu olduğundan da bahsedilir.
6. Demeter Kutsal Alanı
Bereket tanrıçası olarak adlandırılan Demeter adına adakların adandığı ve tanrıçaya tapınılan yerdir. M.Ö. 3. yüzyılda inşa edildiği düşünülen tapınağa ulaşmak için biraz yürüyüş yapmanız gerekiyor. Ama etrafa dağılmış kalıntılar dışında çok belirgin bir şey görme şansınız yok.
Knidos Demeter’i olarak adlandırılan tanrıça heykelinin Charles Thomas Newton tarafından bulunduğu yerdir. Tabii günümüzde bu önemli eseri maalesef ülkemizde göremiyoruz. C. T. Newton tarafından yurt dışına kaçırılan eserlerden birisidir. British Museum’da sergilenmektedir.
7. Büyük Tiyatro
Demeter Kutsal Alanından daha yukarıda olan Büyük Tiyatro yaklaşık 20 bin kişi kapasitelidir. M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilen Hellenistik bir tiyatronun üzerine inşa edilen Roma tiyatrosudur. Çok iyi durumda olmayan tiyatronun büyük kısmı yıkılmış durumda. Ulaşımı da biraz zor.
8. Afrodit Tapınağı (Yuvarlak Tapınak Terası)
Kentin üst tarafında neredeyse bütün Knidos’u ve iki limanı da görebilecek bir noktaya inşa edilen tapınak şu anda nerede olduğu bilinmeyen Çıplak Afrodit heykeli ile ünlüdür. Kente ait sikkelerde de resmi olan Afrodit, Knidos’un en önemli tanrıçasıdır.
M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilen tapınakta Knidoslu ünlü heykeltraş Praxiteles’in yaptığı iki heykelden birisi bulunuyordu. Heykellerin yapılış hikayesi ise oldukça ilginç.
Perge’de bulunan Afrodit Heykeli – Antalya Müzesi
Praxiteles’e Kos kentinden Afrodit heykeli sipariş edilir. Praxiteles de Afrodit’i nasıl yapacağını bilemediğinden olsa gerek sevgilisi Phryne’yi model olarak kullanır ve onun heykelini yapar. Biri çıplak, diğeri ise yarı çıplak olan iki heykel yapıldıktan sonra Koslulara gösterilir. Çıplak olan heykeli müstehcen bulduklarından diğerini seçerler. Bu sırada Knidoslular ise çıplak olan heykeli çok beğenirler ve Praxiteles’ten satın alıp tapınağın olduğu yere koyarlar. Günden güne şanı şöhreti yayılan heykelin zaman içerisinde birçok kopyası da yapılır. Çıplak Afrodit heykellerinin atası diyebiliriz. Ama Afrodit’e inananlarda aslında adaklarını, ibadetlerini Mimar Praxiteles’in sevgilisi olan Phryne’ye yapmışlar gibi gözüküyor.
9. Apollon Tapınağı
Kentin önde gelen tanrılarından birisi de Apollon’dur. Burada Apollon Karneios adı ile tapınılmıştır. Afrodit Tapınağından aşağıya doğru inerken hemen sağınızda kalacak olan alandır. 19 m. x 11 m. ölçülerinde olan tapınak alanında bulunan kitabelerde Apollon ve Apollon onuruna yapılan yarışmalarda ödül kazanan sporcular adına kitabeler bulunmuştur. Zaman içerisinde tapınağın bulunduğu alana farklı yapılar inşa edildiğinden etrafa dağılan kalıntılardan başka pek bir şey bulunmuyor.
10. Propylon
Kentin üst kısmında bulunan Doğu- Batı Caddesi ile Liman Caddesi’nin birleştiği noktadır. Hellenistik döneme yani M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen Propylon bir caddeden diğerine ya da diğer kutsal alanlara geçişi sağlayan anıtsal bağlantı noktasıdır. Anıtsal bir kavşak da denebilir.önünde 4 sütunlu bir girişi olan 11 x 8 metre ölçülerinde olan bir yapıdır.
11. Liman Caddesi Heroonu
Yukarıdan Liman Caddesi’nden aşağıya doğru inerken hemen solunuzda yan yana sıralanmış birçok mekan göreceksiniz. Bunlardan bir tanesi dikkatinizi çekecek ki zaten restore edilmiş durumda. Bunlar kentin ana caddelerinden birisi üzerinde bulunan dükkanlardır. M.Ö. 5.- 4. yüzyıllarda inşa edildikleri düşünülüyor. Fakat bizim bahsettiğimiz bir süre sonra anıtsal bir mezara çevrilmiştir. Böylesine önemli bir cadde üzerindeki bir mekanın mezara çevrilip birisinin defnedilmesi bu kişinin öneminin de göstergesi sayılabilir. Heroon yani Kahraman Mezarı olarak kullanılan bu mekan tabii buna uygun bir hale getirilmiş. Sütunlar eklenmiş ve iç düzenlemesi de zenginleştirilmiş. M.S. 7. yüzyıla kadar kullanıldığı düşünülüyor.
12. D Kilisesi
Heroon yapısını geçince hemen sağda göreceğiniz kalıntılar bir kiliseye aittir. 36 x 16 metre boyutlarında olan yapının kalıntıların planı ve bölümleri gayet net bir şekilde anlaşılabilmektedir.
13. Boulakrates Çeşmesi
M.Ö. 1. yüzyılda inşa edilen anıtsal çeşme Liman Caddesinin sonuna doğru inşa edilmiştir. Silindirik bir gövdesi olan anıtsal çeşme, kentin su işlerinde sorumlu yöneticisi olan Boulakrates çeşmenin yapımının finansmanını sağladığı için bu isimle adlandırılır. Restore edilen yapı şimdilik Knidos’ta küçük tiyatrodan sonra bir bütünlük içerinde görevileceğiniz tek yapıdır.
14. E Kilisesi
D Kilisesinden sağa yani Askeri Limanın uç kesimine doğru yürüdüğünüzde ilk karşınıza çıkacak olan yapı E Kilisesidir. 5. yüzyıldan itibaren kentte ve bölgede Paganizmin yerini Hristiyanlığın almaya başlamasıyla beraber inşa edilen kiliselerden birisidir. Kalıntılardan planını gayet net anlaşılabilen kilise üç neflidir.
15. Askeri Liman Şapel Kompleksi
M.S. 6. yüzyılda inşa edilen kompleks 16 x 13 m boyutlarında inşa edilmiştir. Çalışmaların hala devam ettiği yapının kalıntılarından inşa planı gayet net bir şekilde anlaşılabiliyor. Askeri Limanın giriş kısmındaki dolgu alanda bulunuyor. Şapel apsis, bema ve naostan oluşuyor ancak bu yapıya bitişik olarak 4 mekandan oluşan bir yapıya geçişi de var.
16. Askeri Liman (Küçük Liman)
Üst teraslardan Knidos’a bakıldığında Kap Krio yani Deve Boynu olarak adlandırılan yarımadaya uzanan kara parçasının sağında kalan küçük koydur. Etrafındaki savunma kuleleri ve kapatılabilme özelliğine kavuşmasıyla Askeri Liman olarak kullanılmaya başlanmıştır. 20 savaş gemisini alabilecek büyüklüktedir. Tabii savaş gemisinden kastedilen 3 sıra kürekli gemilerdir ki bunlar trireme olarak adlandırılır.
17. Ticari Liman (Büyük Liman)
Burası ise yukarıdan bakıldığında sağda kalan yani Küçük Tiyatro’nun manzarasını oluşturan limandır. Etrafına inşa edilen çeşitli ticari merkezlerle beraber kentin en önemli ticari merkezi olduğunu söyleyebiliriz.
Kentin bulunduğu konum itibariyle limanlar Knidos’un en önemli bölümleridir ki limanlar işlevini sürdürdüğü sürece bu kent var olabilmiştir.
Fırsat dahilinde Knidos Antik Kenti’ni mutlaka gezin…
Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...