Türkiye Müzelerinde Görülmesi Gereken 40 Eser

Müzelerde Görülmesi Gereken 40 Eser

Türkiye'nin müzelerinde mutlaka görülmesi gereken eserler nelerdir? Tanrı heykelleri, lahitler, kil tabletler, mozaikler, savaş aletleri... Görülmesi gereken 40 eser...

Anadolu ve civarı binlerce yıllık geçmişi ile insanlık tarihinin en önemli bölgesidir desek sanırım çok da yanlış olmaz. Bu coğrafyadan gelip geçen insanlar, bıraktıkları eserler günümüzde sadece ülkemiz için değil Dünya Tarihi için çok önemlidir. İnsanlığın birçok ilkine de imza atılan bu topraklardan günümüze kalmış birbirinden kıymetli eserleri de tabii ki müzelerimizde görebiliyoruz.

Kimisi tesadüfen bulunmuş, kimisi yurt dışına kaçırılmış ve uzun hukuk mücadeleleri sonucu geri alınabilmiş binlerce eserimiz var. Tabii hala yurt dışında olan ve ana vatanına dönmek için gün sayan binlerce tarihi eserimiz olduğunu da unutmayalım. Ülkemizin dört bir yanındaki müzelerde sergilenen birbirinden kıymetli eserler arasından en dikkat çeken 40 tanesini sıraladık

Tabii daha kıymetli olanlar mutlaka olabilir ama bir rehber gözüyle en çok dikkatimizi çeken ve mutlaka görülmeli dediğimiz eserlerimiz…

1.Kadeş Anlaşması, İstanbul Arkeoloji Müzesi

Kadeş Antlaşması, günümüze kadar gelebilmiş, bilinen en eski uluslararası antlaşmalardan birisidir. Suriye topraklarında bulunan Kadeş kenti yakınlarında M.Ö.13. yüzyılda Mısır ve Hititlerin savaşı sonrası yazılmıştır. Dönemin iki büyük gücü olan Mısır ve Hititlerin savaşı sonrası aslı Akadca yazılmış olan Kadeş Antlaşması’nın orijinal metinleri kayıptır. Bu kil tablet üzerine çivi yazısı ile yazılan antlaşma ise 1906 yılında Boğazköy’de Hititlerin başkenti Hattuşa’da yapılan çalışmalar sırasında bulunmuştur. Antlaşma, Firavun II. Ramses ve Hitit İmparatoru III. Hattuşili tarafından mühürlenmiştir.

2.İskender Lahdi, İstanbul Arkeoloji Müzesi

Adına bakıldığında ilk olarak Büyük İskender’e ait olduğu düşünülen lahit aslında Sidon Kralı Abdalonymos’a aittir. M.Ö. 4. yüzyılda günümüz Lübnan topraklarında bulunan Sidon kentinin kralına ait olan lahit 25 tondur. Bu ağırlığı ile en ağır lahitlerden birisidir. Lahit üzerinde Büyük İskender’in Perslerle olan savaşlarından sahneler canlandırıldığı için İskender Lahdi adıyla adlandırılmıştır.

1887 yılında Osman Hamdi Bey’in Sayda’da yaptığı çalışmalar sırasında bulduğu 22 lahitten birisi olan İskender Lahdi sadece İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin değil, Dünya’nın önde gelen eserlerinden birisidir.

3.Sümerce Aşk Şiiri Tableti, İstanbul Arkeoloji Müzesi

Sümerli şair Ludingirra’nın yazmış olduğu, kil tablet üzerine yazılmış Sümerce bir aşk şiiridir. 1889 yılında bir Sümer kenti olan Irak’ta, Bağdat’a yaklaşık 150 km uzaklıtaki Nippur kentinde bulunmuştur. M.Ö. 21. yüzyıla tarihlenen bu aşk şiirinin Kral Şusin için bir rahibe tarafından okunduğu düşünülüyor. Gerçek anlamda aşk mıdır, yoksa krala bir methiye mi bilinmez ama 1955 yılında Sümerolog Samuel Noah Kramer tarafından çözüldü ve İngilizce’ye çevrildi. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ tarafından ise Türkçe’ye çevrildi.

4.Luvi Mührü, Troya Müzesi, Çanakkale

Troya’da bulunan en eski yazılı belgedir. M.Ö. 12. yüzyıla tarihlenen tunç mühürün üzerinde Luvice harfler vardır. Anadolu’nun eski yerel halklarından Luvilerin kullandığı dil ile hazırlanan bu mühür tunçtan ve sadece 2,3 cm çapındadır.

5.Polyksena Lahdi, Troya Müzesi, Çanakkale

Troya Savaşı sırasında kral olan Priamos’un küçük kızı olan Polyksena’nın ölüm sahnelerinin bulunduğu lahittir. Akhaların kahraman savaşçısı Akhilleus’un evlenmek istediği ama reddedildiği için kavuşamadığı kişidir Polyksena. Lahidin dört bir yanında Akhilleus’un ölümünden sonra oğlu Neoptolemos’un rüyasında Polysena’nın kurban edilmesini istemesi sonrası hançerlenerek öldürülüşü anlatılır. M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen lahit Biga Gümüşçay’da Kızöldün Tepesinde bulunuyor. Ne tesadüf ama …

6.Troya – Hitit Antlaşması, Troya Müzesi, Çanakkale

Kadeş Antlaşması’ndan bile daha eski olan bu antlaşma aslında bir müttefiklik sözleşmesidir. Kadeş bir savaş sonrası taraflar tarafından imzalanan bir barış antlaşması iken burada durum daha farklı. M.Ö. 1280’lerde Hitit Kralı Mutavalli ile Troya (Wilusa) Kralı Aleksandu arasında imzalanmıştır. Kil tablete yazılan antlaşmadan birkaç madde:

- Eğer ben yaya ve arabalı savaşçıları bana gönder dersem, gönder. Fakat isyan olur da yazamazsam, ama duyarsan hemen yardım gönder.

- Eğer birisi senin ülkene başkaldırırsa, onun ülkesini mahvedeceğim…

7.Ana Tanrıça, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara

Şehirleşmenin ilk adımının atıldığı Neolitik dönem kenti olan Çatalhöyük’te bulunmuştur. M.Ö. 7000 ile 5000 yılları arasında yapıldığı düşünülen ana tanrıça heykelciği 1961 yılında James Melaart tarafından bulunmuştur. Pişmiş topraktan yapılan bu heykelcikte Ana Tanrıça şişman, iri göğüslü, bazen de doğum yapar vaziyette yapılmıştır. Bu özellikler bolluk ve bereketi simgeler. Pars ve boğa ise Ana Tanrıça’nın kutsal hayvanları olarak yanında tasvir edilmiştir.

8.Çingene Kız Mozaiği, Zeugma Müzesi, Gaziantep

M.S. 2. yüzyıla ait olan Çingene Kız Mozaiği, 1998-1999 yılında Zeugma kazıları sırasında bulundu. Roma dönemine ait olan bir evin tabanında bulunan mozaikteki kız, hüzünlü bakışlarıyla oldukça meşhur oldu. Kim olduğu tam olarak bilinmese de Büyük İskender ya da yer tanrısı Gaia olduğunu söyleyenler de var. 2018 yılında Amerika’da bulunan eksik parçaları da anavatanına döndü. Artık Gaziantep’in de bir Mona Lisa’sı var.

9.Dans Eden Kız Heykeli, Antalya Müzesi

Antalya Müzesi’nin sembollerinden birisi olan dans eden Kız Heykeli, 2.25 metre boyunda ve Perge Antik Kenti’nde bulunmuştur. Beyaz ve sihaya yakın iki farklı renk mermerin kullanıldığı heykeldeki işçilik Perge’nin bu alanda ve döneminde nasıl önemli bir ekol olduğunu da gözler önüne seriyor. M.S. 2. yüzyıla tarihlenen heykelde kızın üzerinden kiton olarak adlandırılan bir elbise vardır.

10.Afrodit Heykeli, Antalya Müzesi

Antalya Müzesi’ne Perge Müzesi dersek yanlış olmaz heralde. Eserlerin çok büyük bir kısmı Perge’ye ait. Bunlardan birisi de çıplak Afrodit heykelidir. Bu heykelin aslı Knidos’ta Praxiteles tarafından yapılmış olsa da burada gördüğünüz bunun bir Roma dönemi kopyasıdır.

11.Yorgun Herakles Heykeli, Antalya Müzesi

Perge’de bulunmuş olan heykel aslında M.Ö. 4. yüzyılda Lysippos’un yaptığı heykelin Roma döneminde yapılan bir kopyasıdır. 1980 yılında Perge’de Prof. Dr. Jale İnan başkanlığında yapılan kazılarda heykelin alt kısmı bulundu. Daha sonra 1990’da Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nde üst kısmı tespit edilince ait olduğu yere gelmesi için girişimler başlatıldı. 2011 yılında üst yarısının da gelmesiyle Yorgun Herakles Heykeli tamamlanmış oldu. Herakles 12 görevini tamamladıktan sonra sopasına yaslanarak dinleniyor. Tabii yanında Nemea Aslanının postuyla beraber…

12.Herakles Lahdi, Antalya Müzesi

M.S. 2. yüzyılda yapılmış ve Perge Antik Kenti’ne ait olan bu lahit yurt dışına kaçırılmış ve uzun uğraşlar sonucu geri alınabilmiş eserlerden sadece birisi. 1960’lı yıllarda yurt dışına kaçırılan ve 2011 yılında Cenevre Gümrüğü’nde tespit edilen lahit, uzun bir hukuk mücadelisi ardından ait olduğu yere geri döndü. Üzerinde ise Herakles’in 12 görevi kabartmalarla eşsiz bir şekilde betimlenmiş.

13.Uluburun Batığı, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, Muğla

Kaş açıklarında sünger avcılığı yapan bir dalgıç tarafından tesadüfen bulunan Uluburun Batığı, M.Ö. 14. yüzyıla ait. 1984-1994 yılları arasında yapılan çalışmalarla çıkarılabilen geminin ticari amaçlarla kullanıldığı tespit edilmiştir. Batıkta ve çevresinde yapılan çalışmalarda bakır, kalay, cam külçeler, Kıbrıs seramikleri, fildişi, kaplumbağa kabuğu, devekuşu yumurtası kabuğu gibi birçok malzeme bulunmuştur. Bu da Geç Tunç Çağı’nda Akdeniz’deki ticari hayat ile ilgili önemli bilgileri bizlere ulaştırıyor.

14.Teşup Heykeli, Amasya Müzesi

Bin Tanrılı Halk olarak bilinen Hititlerde baş tanrı olarak nitelendirebileceğimiz Teşup’tur. 3500 yıllık olan Fırtına Tanrısı Teşup heykelinin sadece belden yukarısı bulunabilmiştir. Kolları ve bacakları eksik olan heykelin kıymetli taşlarla süslü olduğu düşünülüyor. Başında külah olan bronz Teşup, 21,5 cm yüksekliğinde ve 1340 gr ağırlığındadır.

15.Kaşıkçı Elması, Topkapı Sarayı, İstanbul

Dünya’nın en bilinen elmaslarından birisi olan Kaşıkçı Elması’nın Osmanlı Hazinesine nasıl girdiğiyle alakalı birçok rivayet var. Kimine göre çöpte bulunmuş, değeri bilinmediğinden çok ucuza bir kaşık karşılığı verilmiş. Olay kulaktan kulağa yayılınca Osmanlı Sarayı duruma el atmış ve satın almıştır. 17. yüzyıl sonlarında hazineye geçtiği düşünülen elmas 86 karattır ve etrafında çift sıra olarak dizilmiş 49 pırlanta vardır.

16.Topkapı Hançeri, Topkapı Sarayı, İstanbul

Dünya’nın en değerli hançeri olarak da adlandırılan Topkapı Hançeri, zümrüt ve elmas taşlarla süslüdür. Aslında I. Mahmut bu hançeri Nadir Şah’a hediye etmek için yaptırır. Ancak Şah ölünce bu kıymetli eser Osmanlı’da kalır. Hançer kabzasında 3 tane olmak üzere bir de üst kısmındakiyle beraber 4 zümrüt olan hançerin diğer kısımları mücevherlerle kaplıdır. Kınında ise 1 saat ve altın sırlar bulunmaktadır.

17.Kanatlı Deniz Atı, Uşak Müzesi

Karun kadar zengin tabirini duymayanınız yoktur. İşte bu Kanatlı Deniz Atı Broşu da bu zenginliğin bir parçası. Lidya Kralı Kroisos’un hazinesinin bir parçası olan bu broş, M.Ö. 6. yüzyıla tarihlendirilmektedir. 1968 yılında Uşak’ta Aktepe Tümülüsü’nde bulunan bu eser bir süre sonra New York Metropolitan Müzesi tarafından satın alınmıştır. Sergilenmesiyle beraber durum ortaya çıkınca birçok eserde olduğu gibi bunun içinde uzun sürecek olan bir hukuk mücadelesi başlar. 1993 yılında ülkemize getirilir. Ancak Kanatlı Deniz Atı Broşu’nun macerası bununla bitmez. Müze müdürü tarafından sahtesiyle değiştirilerek çalınır ve Almanya’ya kaçırılır. 2013 yılında ise yeniden ait olduğu yere geri döner. Umarız bu deniz atının son yolculuğu olur.

18.Artemis Heykeli, Selçuk Müzesi, İzmir

1800 yıllık bir ana tanrıça… Anadolu’da en çok tapınılan, yeri birçok kentte farklı olan tanrıçadır Artemis. Ya da daha önceki ana tanrıçaların devamı da denebilir kendisi için. Doğurganlığın, bereketin, avın, hayvanların tanrıçasıdır Artemis.

1956 yılında Efes’te prytanion olarak adlandırılan belediye binasında bulunan heykele baktığınızda bütün bu saydıklarımızı ifade edebilecek simgeleri görebilirsiniz. Üzerindeki memeler, ay-hilal sembolleri, hayvanlar her birisi Artemis’e atfedilen önemin göstergesi adeta. Antik çağın yedi harikasından birisi olan Artemis Tapınağı’nın da hemen Efes’in yanıbaşında olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

19.Kilisik Heykeli, Adıyaman Müzesi

Neolitik Çağın önemli buluntularından olan Kilisik Heykel, yaklaşık 9500 yaşında. Özellikle Güneydoğu’da bulunan Göbeklitepe ve civarındaki birçok höyükte buna benzer T şeklinde dikilitaşları andırdığını da söyleyebiliriz. 80 cm yüksekliğinde olan bu heykelde yüz hatları belirgin, yanda kollarla belirgin hatlara sahip. Doğurganlığın da simgesi olan bu heykelde doğum bölgesi daha belirgin bir şekilde yapılmış.

20.Şuppiluliuma Heykeli, Hatay Arkeoloji Müzesi

Şuppiluliuma, Hititleri krallıktan imparatorluğa taşıyan kişi olarak da bilinir. Geç Hitit Dönemi’nin (M.Ö. 1100-800) krallarından birisi olan Şuppiluliuma’ya aittir. 1,5 metre yüksekliğinde bazalttan yapılan heykelde kral sakallı, kıvırcık saçlı, bir elinde başak ve diğerinde mızrak olacak şekilde betimlenmiştir. İri gözleriyle dikkat çeken heykelde gözler için siyah taşlar kullanılmıştır. 2012 yılında Hatay’da bulunmuştur.

21.Tethys ve Okeanus Mozaiği, Zeugma Müzesi, Gaziantep

Gaia’nın 12 titan çocuğun birisi olan Okeanus (Okyanus), açık denizlerin ve okyanusların tanrısı olarak da adlandırılır. Tethys ise Uranus ile Gaia’nın kızıdır.Okeanus ve Tethys beraber olurlar ve bütün akarsuların bunlardan doğduğu belirtilir. Aynı zamanda 3 binden fazla dişi varlığın da oluşmasını sağlarlar. Bu mozaik de Zeugma’daki villardan birisinin havuz tabanından çıkarılır. Ortada Okeanus ve Tethys yanı sıra birçok deniz canlısı, yunuslar ve eroslar da mozaikte görebilecekleriniz arasında.

22.Hitit Kılcı, Çorum Müzesi

1991 yılında iki kepçe operatörü tarafından Hattuşa’da bulunan kılıcın yaklaşık 3500 yıllık olduğu düşünülüyor. Kılıcın üzerinde Akadca olan bir yazıdan bronzdan döküm olarak yapılan kılıcın II. Tuthaliya tarafından Fırtına tanrısına adak olarak adandığı düşünülmektedir. II. Tudahaliya’nın Batı Anadolu seferinden başarıyla dönmesinden sonra kılıcın üzerine bununla ilgili bir yazı yazıldığı düşünülüyor. “Büyük kral Tuthaliya, Assuwa ülkesini yerle bir ettiği zaman bu kılıcı efendisi fırtına tanrısına adak olarak sundu.” 70 cm uzunluğunda olan kılıç 680 gram ağırlığında olup özellikleriyle Dünya’da tektir.

23.Mars Heykeli, Zeugma Müzesi, Gaziantep

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nin en önde gelen eserlerinden birisi olan Mars Heykeli aslında biraz Çingene Kız Mozaiği’nin gölgesinde kalmış diyebiliriz. Zeugma Antik Kenti’nin Roma dönemi eserlerinden olan Mars, M.S. 200 yılına tarihlenmektedir. 2000 yılında Zeugma’daki kazılarda bulunan 1.50 metre uzunluğundaki heykel, miğferli, elinde mızrağı olan bir savaşçı şeklinde yapılmış. Bulunduğunda gözleri gümüş ve altından yapılmış olan Mars’ın barışı simgelediği söylenmektedir. Ama Mars’ın Roma’da savaş tanrısı (Yunan mitolojisinde karşılığı Ares) olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

24.Herakles Heykeli, Alanya Müzesi, Antalya

Anadolu coğrafyasında sıklıkla gördüğümüz, hikayeleri, efsaneleri sürekli anlatılan Zeus oğlu kahramana bu defa Alanya’da rastlıyoruz. 1967 yılında Alanya Çamlıca Köyü yakınlarındaki Asartepe’de bulunan 57 cm’lik heykel, biraz yorgun Herakles’i andırıyor aslında. Bronzdan yapılmış bu heykelde Herakles’in sağ elinde silah olarak kullandığı topuzu, sol elinde ise ilk görevinde öldürdüğü Nemea Aslanının postu bulunuyor.

25.Eroslu Lahit, Side Müzesi, Antalya

Side Antik Kenti’nde bulunan birbirinde güzel Eroslu lahitler, M.S. 2. yüzyıla tarihlenmektedir. Roma döneminin önemli izlerinden olan Side Müzesi’nde sergilenen bu lahitlerde Eroslar içkiler içiyor, eğleniyor, çeşitli müzik aletleri çalıyor, kurbanlar veriyorlar. Roma’daki lahitlerle yarışacak güzellikte olduğu söylenen bu lahitler, Side’deki Dionysos kültünün önemli izlerini oluşturmaktadır.

26.Afrodit’in Doğumu Kabartması, Side Müzesi, Antalya

12 Olimpos tanrısından birisi olan güzellik ve aşk tanrıçası Afrodit’in doğum sahnesinin olduğu kabartmadır. Mitolojiye göre Kıbrıs kıyılarında deniz köpüğünden ortaya çıktığı söylenen Afrodit’in doğumunun canlandırıldığı nadir kabartmalardan birisidir. Müzenin girişinde bulunan anıtsal çeşmenin kabartmalarından olan bu eserde tritonları, erosları ve yunus balıklarını da görebilirsiniz.

27.Menorah Levhası, Likya Uygarlıkları Müzesi, Antalya

Anadolu’nun en önemli bölgelerinden birisi olan Likya’nın tek sinagogunda bulunun eser olması itibariyle oldukça önemlidir. Myra - Andriake kazılarında bulunan ve M.S. 4 ve 5. yüzyıllara tarihlenen Likya’nın ilk ve tek sinagogu Andriake limanında bulunmaktadır. 2009 yılında bulunan sinagogda ise üzerinde yedi kollu Musevi şamdanı ile beraber boynuz ve bitkisel kabartma olan bir Menorah Levhası bulunmuştur. Üzerinde ise Makedonius, Prokles, Romanus ve Roma isimlerinin geçtiği bir yazıt bulunmaktadır. Anadolu Akdeniz coğrafyasında bir Yahudi izinin olması sebebiyle şimdilik bölgedeki ilk ve tek eser olması sebebiyle oldukça önemlidir.

28.Boğa Figürü, Antalya Müzesi

Antalya Müzesi’nde yurtdışından getirilen önemli eserlerden birisi de Boğa Figürüdür. 1963 yılında gezi sırasında bunu satın alan Avusturyalı Manfred Weinwurm, 52 yıl sonra kargoyla bu eseri anavatanına geri gönderdi. Tunç Çağına (M.Ö. 3000 – 1200) ait olan bu boğa figürü, pişmiş topraktan yapılmıştır.  

29.Aurelia Botiane Lahdi, Antalya Müzesi

Sütunlu Küçük Asya Lahitleri grubunda olan bu eşsiz lahit, Perge’de 1997 yılında kaçak kazılar sırasında bulunuyor ve kaçırılırken yakalanıyor. M.S. 2. yüzyıla ait olan bu lahidin üzerinde yatak benzeri kline ve üzerinde de bir kadın ve erkek yan yana uzanmış şekilde tasvir edilmiştir. Kadın Aurelia Botiane’nin yüzü belirginken erkek olanın yani eşinin yüzü işlenmemiştir. Lahidin köşesinde ise Eros oturmaktadır. Yanlarda ise Troya Savaşı’ndan sahneler, diğer dünyaya açılan kapı gibi çeşitli tasvirler bulunuyor.

30.Attika Tipi Dionysiak Lahit, Antalya Müzesi

Görebileceğiniz en güzel işçiliğe sahip lahitlerden birisidir. Attika yani Atina’da yapılmış olan bu lahit, M.S. 3. yüzyıla tarihleniyor. Perge’de 2003 yılında bulunan lahidin üzerinde bir kadın ve erkek çift uzanır vaziyette yapılmış. Ayrıca yanlarda ise Dionysos adına düzenlenen Dionysiak törenlerinden sahneler, satyrler, mainadlar ve bağ bozumu sahneleri yer alıyor.

31.Güneş Kursu, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara

Alacahöyük’teki kazılarda bulunan ve Hititlerle özdeşleşmiş bir sembol haline gelen Güneş Kursu, M.Ö. 2500 – M.Ö. 2250 yılları arasına tarihleniyor. Aslında Hititlerle özdeşleşse de Hattilerden günümüze kalan bu eser Hitit Güneşi olarak da biliniyor. Güneşi simgeledeği düşünülen bu eserdeki motiflerin bolluk, bereket gibi anlamları ifade ettiği ve boğaların ise tanrının simgeleri olduğu düşünülmektedir. Günümüzde Ankara-Sıhhıye’de bunun anıt olan halini görebilirsiniz.

32.Hierapolis Tiyatrosu Frizleri, Hierapolis Müzesi, Denizli

Hierapolis Antik Kenti’nde yapımı yaklaşık 150 yıl süren (M.S. 62 – 208) tiyaronun sahne binasında bulunan frizler birbirinden güzel hikayeleri anlatıyor. Günümüzde orijinalleri Hierapolis Müzesi’nde sergilenen frizlerin birer kopyası da tiyaronun sahne yapısına yerleştirilmiştir. Bu frizlerde işlenen konular ise; Kral II. Eumenes Kabartması, Dionysos Şenlikleri, Niobe’nin Çocuklarının Katledilmesi, Zafer tanrıçası Nike Heykeli, Septimus Severus’un Taçlandırılma Töreni, Kral Midas’ın Efsanesi, Olimposlular ve Titanların Savaşı, Apollon'un Doğumu, Tanrıça Leto ve çocukları, Artemis ve Apollon Heykelleri, Persepone’nin Kaçırılması.

33.Hermes Heykeli, Side Müzesi, Antalya

Olimpos’un habercisi, tüccarların, ticaretin, gezginlerin ve hırsızların tanrısı olan bilinir Hermes. Bu sebeple ticaretin merkezi olan agoralarda ya da yakınlarında bulunurlar. Ellerinde çoğunlukla para kesesi olur. Ayaklarının altında ise simgesi olan kaplumbağa betimlenir. En hızlı tanrının simgesinin kaplumbağa olması da oldukça manidar. Tabii Hermes bu hızını topuklarında bulunan kanatlara borçludur ama bulunan heykellerde genelde kırılmış olduğundan pek görülmezler. Müzenin girişindeki anıtsal çeşmede hemen karşısındaki ticaret merkezi agorayı izler vaziyette yapılmış Hermes. Bulunduğu yer de zaten burası.

34.Likya Adak Stelleri, Antalya Müzesi

Likya bölgesinin inanç dünyasına ışık tutan önemli kalıntılardan birisi de Antalya Müzesi’nde sergilenen Likya Adak Stelleridir. M.S. 3. yüzyıla tarihlenen bu eserler Elmalı, Kumluca, Kaş’ta bulunmuş ve müzeye kazandırılmıştır. Likya’nın 12 tanrısına adanmış bu stellerde tam ortada bulunan figüre yönelmiş sağda ve solda 6’şar figür bulunmaktadır. Altında ise yine aynı şekilde fakat bu defa 12 köpek görülmektedir. Stellerdeki yazıtlarda ise şu yazar: “Artemis’e, 12 tanrıya ve onların babalarına adanmıştır.”

35.Orpheus Mozaiği, Şanlıurfa Müzesi

Yunan mitolojisinin yarı tanrı kahramanı olarak bilinen Orpheus, yer altı dünyasına sevdiği eşini Hades’ten geri almak için gitmiş ama kendisine söylenen asla geriye bakma sözünü dinlemediği için sonsuza dek eşini kaybetmiş bir kahraman. İnsanlara toprağı işlemeyi, hekimliği öğreten, lir çalan Orpheus’un konu edildiği bu mozaik, diğer birçok kıymetli eserde olduğu gibi yurtdışından geri getirilenlerden birisi. M.S. 194 yılına tarihlenen bu mozaiğin anavatanına dönüşü ise 2012 yılında gerçekleşiyor.

Mozaikte ortada lir çalan acıklı ifadesiyle Orpheus, sağında ve solunda yaban hayvanları bulunmaktadır. Orpheus da çaldığı liriyle bütün canlıları adeta büyülemektedir.

36.İnandık Vazosu, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara

Çankırı’nın İnandık Köyünde bulunduğunda dolayı İnandık Vazosu adıyla anılan pişmiş topraktan yapılan bir vazodur. M.Ö. 1700’lere tarihlenen vazo 82 cm yüksekliğinde ve kutsal dini törenlerde kullanıldığı düşünülüyor. Hitit dönemine ait olan bu vazo kabartma tekniğiyle yapılan ilk vazo olarak da biliniyor. Üzerindeki kabartmalarda dönemin giyim-kuşam, yemek, gelenekleriyle ilgili önemli bilgiler bulunuyor. Tanrılar, tanrıçalar, müzik aletleri, rahipler, törenler ve geometrik motifler vazo üzerinde 6 sıra halinde frizlere işlenmiştir.

37.Amazonlar Lahdi, Kütahya Müzesi

Dünya’da sadece 21 tane olan Amazon Lahitlerinden birisi de Kütahya Müzesi’nde bulunuyor. Bu lahitlerin arasında da en sağlam olanı aynı zamanda. Üzerinde Amazonlar ile Yunanların mücadelelerini gösteren kabartmalar bulunan lahit, M.S. 160 yılına tarihlenmektedir. Aizanoi Antik Kenti nekropolünde 1990 yılında bulunan lahidi ortaya çıkaranlar tarihi eser kaçakçıları. Onların yarım bıraktığı işi ise durumdan haberdar olan müze müdürlüğü tamamlıyor. Kaçak kazılarda zarar gören lahitteki yazıta göre Aizanoi’nin önde gelen ailelerinden Sebenno ile Berenike’ye aittir.

38.Kral Midas’ın Çalışma Masası, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara

Friglerin meşhur kralı Midas’ın tümülüsünde bulunan ve dolayısıyla ona ait olduğu düşünülen masadır. M.Ö. 738 – 696 yılları arasında yaşamış olan Kral Midas, birçok mitolojik hikayede de başrolü üstlenen tarihi bir karakter. Tümülüste yapılan çalışmalarda 1957 yılında bulunan bu 2700 yıllık masanın ceviz, ardıç ve şimşir ağacından yapıldığı tespit edildi.

39.Neşeli İskelet Mozaiği, Hatay Arkeoloji Müzesi

M.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen ve Antakya’da bulunan bu mozaik bir yemek salonunun tabanında bulundu. Aslında mozaik 3 ayrı bölümden oluşuyor ama bunların arasında en dikkat çekeni yere uzanmış, elinde içki kabı tutan iskelet mozaiğidir. Özellikle üzerinde bulunan neşe yazısı da mozaiğe ayrı bir hava ve anlam da katmış denebilir.

40.İştar Kapısı, İstanbul Arkeoloji Müzesi

Günümüzde Irak’ta Bağdat’ın güneyinde yer alan Babil’in 8. kapısı olarak M.Ö. 575 yılında 2. Nebukadnezar tarafından İştar (İnanna) adına yaptırılmıştır. 12 metrelik kapının önündeki 800 metrelik yolun etrafındaki duvarlar çeşitli boğa ve ejderha figürleriyle kaplanmıştır. Cadde üzerinde 120 aslan ile 575 ejderha ve boğa figürü bulunmaktadır. Günümüzde büyük bölümü Berlin Müzesi’nde bulunan eserlerin bir kısmı da İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunuyor.

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.