Don Kazakları Kimdir? | Anadolu Don Kazakları Üzerine Bir Derleme

Don Kazakları Kimdir?|Anadolu Don Kazakları Üzerine Bir Derleme

Don Kazakları kimdir? Don Kazakları Anadolu’ya ne zaman ve nasıl geldi? Anadolu’da nerelerde yaşadılar? Anadolu’dan ne zaman ve neden ayrıldılar?

Anadolu topraklarında uzun yıllar yaşamış Hristiyan bir topluluk olan Don Kazakları konusundaki bu kısa derlemeyi hazırlarken başta Akademisyen Dr. Sinan Kıyanç olmak üzere birçok değerli araştırmacının özgün çalışmalarından faydalandık. Derleme çalışmamıza başlarken öncelikle kendilerine çok teşekkür ederek emeklerine sağlık diyoruz.

Profesyonel tur rehberlerinin Kars, Konya, Balıkesir ve Çanakkale gibi rotalarda tur yaparken özellikle otobüs anlatımlarında bu bilgilerin yararlı olacağına inanarak yazımıza başlayalım.

Kadim Anadolu eşsiz coğrafi konumu ile çağlar boyu farklı ırk ve dinlerden birçok topluluğu topraklarında kucaklamıştır. Topluluklar, bu eşsiz coğrafyanın bugüne aktardığı kültürel ve tarihi mirasın ulaştırdığı eşsiz zenginliğinin bir parçası olmuştur.

Savaş ve politik nedenlerden dolayı Malakanlar ve Dukhoborlar gibi Anadolu'ya göç eden gruplardan birisi de Don Kazaklarıdır.

Göç sürecinde önceleri Tuna Boyu’na gönderilen Don Kazakları ardından değişik tarihlerde Anadolu’ya gelmişler, Kocagöl ve Beyşehir Gölleri kenarına yerleşerek 1963 yılına kadar bu toprakları kendilerine vatan olarak benimsemişlerdir.

Anadolu’da günümüzde Balıkesir sınırlarında bulunan Manyas Gölü kıyısı ile Edirne sınırlarında bulunan Enez’e yerleşen Don Kazaklarının bir bölümü daha sonra salgın hastalıklar ve fakirlik nedeniyle farklı yörelere göç etmek durumunda kalmışlardır.

Manyas Gölü Kıyısında Kocagöl ve Bereketli Köylerinin Konumu

Kısacası, Manyas Gölü kenarında Kocagöl ve Bereketli köylerini kurmayı başaran  Don Kazaklarının bir bölümü daha sonar Beyşehir Gölü’nde yer alan Mada Adası’na yerleşmişlerdir.

Anadolu’da (Manyas-Kocagöl Köyü /Akşehir-Kazak Köyü’nde) yaşayan Don Kazakları topluluğu 1962 ve 1963 yıllarında sosyoekonomik ve  politik  nedenlerden dolayı  dünyanın farklı ülkelerine göç etmişlerdir.

Don Kazakları Kimdir?

Rus dilinde “Kazaki”, İngilizce’de ise “Cossacks” olarak isimlendirilen bu topluluğun adı dilimize “Kazaklar, Kozaklar” olarak geçmiştir.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org

İlginç olan; bu topluluk Kazakistan’da yaşayan Kazaklar ile karıştırılmaması için bazı kaynaklarda Kozaklar veya Kossaklar olarak tanıtılırlar. Kazak kelimesinin etimolojisi üzerine çok değişik iddialar bulunmaktadır. Fakat bu etimolojik kullanım bir ırkı değil bir yaşam biçimini tanımlamaktadır.

Başlagıçta “özgür, serbest, bekâr, mert, cesur”  gibi anlamlarda kullanılsa da daha sonra yaşanan karışıklıklar nedeniyle “derbeder, serseri, harami, haydut” anlamında kullanılmaya başlanmıştır.

Kesin olarak Kazak kelimesi siyasi ve etnik bir anlamda kullanılmamıştır. Rus halkı, belirgin bir mesleği olmayanı, başı boş yaşayan insanları Kazak olarak isimlendirmişlerdir.

Kısacası; Dinyeper, Don, Volga, Ural ve Terek yörelerinde yaşayan bu Kazaklar, vergi vermeyi rededen, kendi kendini yöneten, militarist kimlikleri ile ön plana çıkmış bir topluluktur .

Osmanlı ve Don Kazakları’nın Tarihsel İlişkileri

Osmanlı’nın Karadeniz’in kuzeyini ele geçirme sürecinde karşı karşıya geldiği Don Kazakların bir bölümü, yaşanan politik olaylar sonrasında Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girmiştir.

Osmanlı tarihinde Kazak saldırıları oldukça önemli yer tutmaktadır. Sürekli Kazak saldırılarıyla mücadele eden Azak Kalesi, 18 Haziran 1637 yılında işgal edilmişti. Kazaklar’ın Azak Kalesi’nin dışında, civardaki savunma noktalarını da ele geçirmesi, bölgedeki Osmanlı varlığını risk altına almaya başlamıştı.

Osmanlı Devleti’nin Karadeniz’in kuzey kıyılarını fethi sürecinde savunma yapan Don Kazakları, fethin ilk yıllarında Osmanlı Devleti’nin bu coğrafyada varlığını tehlikeye düşürmüştür.

Osmanlı Devleti ile aralıksız bir savaşa giren Don Kazakları, Osmanlı - Rus ilişkilerinin gelişmesi ile iki imparatorluk arasında ciddi bir sorun yaratmıştır.

Osmanlı Devleti ile sürekli mücadeler içerisinde olan Don Kazakları, Zaparog Kazakları ile birleşerek Osmanlı Devleti’nin Karadeniz kıyısındaki şehirlerini yağmalamışlardı.

17. yüzyılda “Şayka” olarak isimlendirilen manevra becerisi yüksek ve kolay transfer edilebilen kayıklar ile İstanbul da bu yağmalamadan kurtulamamıştır.

Bu saldırılar, Rusya’nın Don Kazakları üzerindeki gücünü yoğunlaştırması ile azalmıştır. Aziz Nikon’un 17. yüzyılın başındaki yenilikleri Kazak toplumu arasında memnuniyetsizlik yaratmıştı.

Rusya ile dini ayrışmaların siyasi ayrıma da neden olmasıyla Kazakların başkaldırıları tarihinin miladı olmuştur. Kazak tehdidi sadece Azak Kalesi civarı ile sınırlı değildi. 17. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Karadeniz kıyılarındaki kentlerine yönelik saldırılar düzenlenmiştir.

Kazakların bu bitmez tükenmez saldırıları sırasında en önemli başarılarından biri de  Azak Kalesi’ni kontrol altına almaları idi.

21 Nisan 1637 tarihinde kuşattıkları bu önemli kaleyi 18 Haziran 1637 tarihinde tamamen işgal etmişlerdi. Kazak tarafının beklenmeyen bu zaferi İstanbul’da geniş yankı uyandırmıştı.

Osmanlı Devleti, Azak Kalesi’ni tekrar geri alabilmek için 1641 yılında yeniden hareket düzenlemişti. Kuşatma gayet başarılı olsa da kalenin birçok bölümü tahrip olmuştu.

Zor kış şartları nedeniyle kuşatmayı kaldıran Osmanlı ordusu karşısında Kazaklar, gelecek baharda yeni bir saldırıya başlamadan Rus Çar’ına yakınlaşarak silah ve askeri malzeme karşılığında Azak Kalesi’ni kontrolüne almasını istemişlerdi.

Kalenin büyük bir bölümünün yıkılması ve yeniden yapılmasının çok zor olması  nedeniyle Çar gönderdiği fermanda teklifin reddedildiğini, kaleyi terk etmelerini, öteki türlü Osmanlı ordusu karşısında desteklerini geri çekeceklerini net bir şekilde belirtmişti.  

Kazak birlikleri bu karar üzerine, kaleyi kullanılmayacak hale getirdikten sonra 1642 yılında kaleyi terk etmişlerdir.

Anadolu’da Nerede Yaşadılar?

Kazakların sakallarını kesmemeleri sonrasında I. Petro tarafından sürüldüklerine yer verilmektedir.

Kazakların Anadolu topraklarına gelişleri ise; Osmanlı himayesinde Kırım’da yaşayan Kazakların, Kırım’ın Kaynarca Antlaşması (1774) ile Rusya’nın eline geçmesi sonrasında bu topraklarda yaşayan Kazakların göl kenarlarına yerleştirildiklerini belirtmektedir. Kazakların Anadolu topraklarına ilk ne zaman geldiği konusunda kesin bir tarih vermek son derece zordur.

Beyşehir Gölü – Foto: https://www.beysehir.bel.tr

Manyas Gölü kenarında Kocagöl ve Bereketli köylerini kuran Don Kazaklarının bir kısmı daha sonra Beyşehir Gölü’nde yer alan Mada Adası’na yerleşmişlerdir. (Bugün bile Mada Adasına halk arasında Kazak Adası denmektedir). Romanya’dan gelen, Dunaki (Tunadan gelen) Kazakları olarak adlandırılan bir kısım ise Konya Akşehir’de Gürsu Köyüne yerleşmişlerdir. Bereketli Köyü sakinlerinin 1928 yılında Rusya’ya göç etmelerine karşın, Gürsu ve Kocagöl’deki Don Kazakları Anadolu’da yaşamaya devam etmişlerdir.

Olayların akışı incelendiğinde 1740 yılında Anadolu topraklarına geldikleri söylenebilir.

Kazakların bir başka yerleşim yeri ise Mada Adası olmuştur. Kazakların geçim kaynağı olan tatlı su balıkçılığı nedeniyle Manyas Gölü’nün yanı sıra Terkos ve İznik göllerinde de balık avlamışlardı.

Mada Adası – Foto: https://www.beysehir.bel.tr

Ancak kısa süre sonra başka göller arayışına giren Kazaklar, 1866 yılında Dimitri ve Yuvan isimde iki temsilciyi İstanbul’a göndermişlerdi. Bu temsilciler Manyas Gölü kenarında yaşadıklarını ve diğer halk ile anlaşamadıklarını belirterek Beyşehir Gölü’ndeki Mada Adası’na yerleşme talebinde bulunmuşlardı.

Başvurunun kabul edilmesi ve 1867 yılında ilk 30 - 40 hanenin yerleşmesiyle burada da Kazak yerleşimi başlamıştır. Kazaklar burada Birinci Dünya Savaşı’na kadar yaşamışlardı.

Kazakların Anadolu topraklarında yerleştikleri bir başka yer ise Iğdır’a bağlı Tuzluca ilçesidir.

Osmanlı Arşiv belgelerinden anlaşıldığı üzere Romanya, Bandırma ve Beyşehir’de yaşayan Don Kazakların 1883 yılında geldiği Akşehir’in Öcal Mevkii “Kazak Köyü” olarak anılmıştı.

Bu bölge,1908 yılında Cedidiye olarak adlandırılmıştı.

Akşehir’e yerleştirilen Kazakların bir kısmı, yıllar önce Tuna boyuna yerleştirilen Kazaklar da olduğu gibi Manyas’ta bulunan Kazakların da bir kısmının kendi istekleri  doğrultusunda bu topraklara göç ettiği arşiv belgelerinden açık bir şekilde anlaşılmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Rusya’da yaşanan siyasi gelişmeler nedeniyle İstanbul’a kapsamlı bir Don Kazakları göçü yaşanmıştır. Ekim Devrimi sonrasında Rusya’da yaşanan iç savaşta Kızıl Orduya karşı oluşturulan Beyaz Ordu bünyesinde yer alan Don Kazakları, aldıkları yenilgi sonrasında İstanbul’a göç etmişlerdir.

Bu göç sonrasında büyük bir bölümü İstanbul’dan ayrılmışsa da birçoğunun özellikle Arnavutköy’de hayatlarını sürdürdüğü bilinmektedir.

Ruslar ve Anadolu’ya Sürgün

Kazak Lider Stenka Razin ve Ayaklanma – Kaynak: https://tr.wikipedia.org/

Kazak tarihi savaşlar, isyanlar ve sürgünlerle doludur. Kural tanımaz yapıları ve bölgelerindeki güç dengeleri nedeniyle farklı devletlerin etkisinde kalmışlardır. Moskova’da yaşanan dini çalkantılar, Rusya ile Kazaklar arasında büyük bir ayrıma neden olmuştur. 17. yüzyılın ikinci yarısı Kazaklar ile Rusya arasındaki ayrışmanın derinleşmesine neden olmuştu.

Rusya’da Hıristiyanlığın resmi kabulü ile eski inanışa sahip olan toplumun Hıristiyanlaştırılması için baskı ve şiddet uygulanmıştı.

Bu durum Rusya’da birçok farklı inanç sistemlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Terminolojik olarak; Eski İnananlar bilinen bu halklar karşısında Ortodoks Kilisesi her geçen gün baskısını artırmış ve Çar’ın da etkisiyle artarak bu baskın güç yerini kaba kuvvete ve sürgünlere terk etmiştir.

Beklendiği üzere Rus Ortodoks Kilisesi, 1666-1667 yıllarında eski inananları aforoz etmeye karar vermiştir.

Kazakların üyesi oldukları Solovetsky Manastırı ruhban sınıfı oraya ulaşan egemen sınıfın askerleri tarafından tutuklanmıştır. Bu ayrımcı politikalar Kazaklar arasında büyük tepkilere ardında da isyanlara sebebiyet vermiştir.

Don Kazak Lideri Stenka Razin – Kaynak: https://en.wikipedia.org

Kazakların Rusya’ya karşı gerçekleştirdiği en ciddi kalkışmalardan biri de Stenka Razin isyanıdır. Bu kalkışmanın (1671) ağır bir şekilde önlenmesi ve Stenka Razin’in idamı ile Don Kazakları tekrar Rusya egemenliği altına girmek zorunda kalmıştır.

Bu isyanın bastırılması sonucunda Kazaklar, Rusya’nın baskısıyla kontrol altına alınarak sıradan bir asker ve çiftçi bir topluluk konumuna getirilmişlerdir. Bu anlayış bir süre sonra I. Petro’nun Çar oluşuyla değişmiştir. I. Petro’nun yaptığı reformlar Moskova dışındaki bölgelerde büyük kızgınlıkla karşılanmıştır.

Adetleri gereği uzattıkları sakallarının kesilmesi, Avrupai kıyafetlerin giyilmesi zorla giydirilmek istenmesi ve bunlara karşı gelenlere ağır vergiler konulması Kazakların büyük tepkisini toplamıştır.

Bu koşullar süresince Kazaklar vergi vermeye karşı çıkmışlardır. Bunun üzerine I. Petro 1707 yılında devasa bir orduyu Kazakların üzerine göndermiştir.

Kazaklar, lider olarak seçtikleri komutan Bulavin etrafında toplanarak büyük bir başkaldırı başlatırlar. Ancak Rusların gönderdiği büyük bir ordu karşısında zafer elde etmeleri çok zordur.

Her şeye rağmen Komutan Bulavin liderliğindeki Kazaklar büyük bir direniş göstermiş ama Rus ordusu bu başkaldırı nedeniyle acımasızca birçok katliam gerçekleştirmişti.

Bu talihsiz süreç Kazak tarihinde yas dönemidir. Komutan Bulavin’in 1708 yılında kanlı bir baskın ile öldürülmesinin ardından Kazak isyanı bastırılmıştır. Bulavin’in ölümü sonrası başa geçen Nekrasov, Kazaklar geleceğinde çok tarihsel bir başlangıç olarak görülür.

Yeni liderleri Nekrasov, Rus şiddetini önlemek adına Osmanlı Devleti ile yakınlaşmaya çalışır. Ve sonuç olarak Nekrasov’un 1708 yılındaki başkaldırısı Rus ordusu gücüyle şiddetli bir şekilde bastırlmış, akabinde liderleri Nekrasov, Kuban’daki Osmanlı ordusu koruması altına girmişti.

Nekrasov liderliği altında birleşen Kazaklar, Osmanlılar tarafından “İğnat, İnad, Anad, Ağnad” adlarıyla çağrılmıştır. Osmanlı yönetimi Nekrasov’a oldukça fazla ilgi göstermiş ve Rus Çarı I. Petro’nun baskılarına rağmen Nekrasov’u geri iade etmemiştir.

Çar I. Petro Osmanlı himayesine giren Kazakları bağışlamasına karşın Kazaklar, Çar I. Petro’nun kararlarına güvenmediklerinden dolayı Osmanlılar himayesinde kalmaya devam etmişlerdir.

Osmanlı yönetiminin Nekrasov’a ilgisi kısa bir süre sonra yaşamsal karşılığını bulacaktır. Nekrasov liderliğindeki Kazaklar , 1736-1739 Osmanlı Rus savaşına kadar Rus birliklerine düzenli saldırılar yaparak Osmanlı Devleti’nin bölgede daha güçlü olmasını sağlamışlardır.

Osmanlı - Rus (1736-1739) Savaşında da Osmanlı ordusu adına savaşan Nekrasov komutasında bulunan Kazak topluluğu, Kuban bölgesinin Ruslara geçmesi sonrasında bu bölgede yaşamak yerine Osmanlı Devleti topraklarına göç etmeyi tercih etmişlerdir.

Osmanlı Hükümeti, Nekrasov’un bu isteği sonrasında Kazakların yaşam tarzlarına uygun olan Tuna Deltası’na yerleştirilmesine karar verilmiştir.

Böylece,1737 tarihinde Ignat Nekrasov liderliğindeki Kazaklar, Tuna Deltası’na göç etmeye başlamışlardır. Ignat Nekrasov’un Kuban’dan ayrılması sonrasında Kazakların bir bölümü Tuna Nehri kıyılarına yerleşmiş bir bölümü de Anadolu topraklarına doğru hareket etmeye başlamışlardır.

Tuna Nehri kıyılarına yerleşenlere “Anadolu Don Kazakları, Dunay Kazakları” ismini koymuşlardır.

Servet Somuncuoğlu’na göre 38 gemide 26.600 erkek olmak üzere toplamda 70.000 kişilik bir topluluktan Karadeniz’in fırtınalı sularında kendilerine yeni vatan ararken gemilerin bazılarının kötü hava koşulları batması nedeniyle çok az kısmı Osmanlı kentlerine ulaşmıştır.

Göç eden toplulukların bir bölümü de Çanakkale - Enez ve Balıkesir - Manyas Gölü kıyılarına yerleşmişlerdir.

Kazaklar Ne Zaman Anadolu’ya Geldiler?

Kazakların Anadolu topraklarına göç etmeleri konusunda değişik görüşler bulunmaktadır.

Kazaklar “Maynos” olarak isimlendirleri Manyas Gölü kıyılarında bulunan bugün adları Kocagöl ve Bereketli köyleri ile, Konya Tuzluca beldesinin Gürsu Köyünde ayrıca Beyşehir’in Mada Adası’nda hayatlarını sürdürmüşlerdir. Araştırmaların ortak noktası, Manyas Gölü bölgesinde hangi zaman diliminde yaşama kararı aldıkları konusundadır.

Kazakların Anadolu topraklarına tam olarak hangi tarihte geldiği konusunda net bir tarih kestirmek kolay değildir. Arşiv incelemesi yapıldığında da net bir tarih elde edilememiştir. Olayların gidişatına bakıldığında 1740 yılı dolaylarında Anadolu topraklarına göç ettikleri söylenebilir. Kazakların diğer bir yerleşke bölgesi ise Mada Adası olmuştur.

Kazaklar, ana geçim kaynağı tatlı su balıkçılığı olmasından dolayı Manyas Gölü’nün dışında Terkos ve İznik göllerinde de balıkçılık yapmışlardır.

Fakat kısa süre sonra başka göl havzaları ihtiyacı duyan Kazaklar, 1866 yılında Dimitri ve Yuvan adlı iki sözcü İstanbul’a gönderirler.

Bu sözcüler, Manyas Gölü kıyısında yaşadıklarını ve diğer halk ile geçinemediklerini ifade ederek Beyşehir Gölü’ndeki Mada Adası’na yerleşme teklifinde bulunmuşlardır. Ve Anadolu'daki yeni vatanları bu bölge olmuştur.

Anadolu’dan Ayrılış

1962-1963 dönemindeki göç incelemeleri, Beyaz Ordu kontrolünde göç eden Don Kazaklarını kapsamamaktadır. Aslında İkinci Dünya Savaşı bitimi tüm dünyada yeni bir göç hareketi başlamıştır.

Don Kazaklarının Anadolu’yu terk etmesinin ana sebebi yedi kuşağa kadar evlenmelerinin dinen kabul edilmemesidir.

Bu sorun yıllardır Anadolu'da yaşayan Kazakların, kız alıp verme nedeniyle neredeyse  hepsinin akraba olmasına vesile olmuştu. Ama son dönemin koşullarında yedi göbek sonrası kız veya erkek bulmak imkansızlaşmaya başlamıştı.

Göçün diğer sebeblerinden biri de 6-7 Eylül Olaylarının Kazakların huzurunu kaçırmasıdır. Tarihte 6-7 Eylül Olayları bilinen 1955 yılında Beyoğlu’nda gayrimüslümlere karşı gerçekleşen bu saldırılar Kazaklar arasında derin endişeye neden olmuştur.

27 Mayıs 1960 İhtilali ve ardından gelen siyasi gelişmeler Don Kazakları üzerinde olumsuz etki etmişti. İdam edilen başbakan Adnan Menderes’e aşırı sevgi duyan ve daha çok Demokrat Parti’ye oy veren Akşehir’deki Don Kazakları, 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden çok etkilenmiş ve bu gelişmeler göçü artırmıştır. Don Kazaklarının göç rotası olarak ABD-Sovyetler Birliği görünse de Türk devleti tarafındaki Sovyetler Birliği karşıtlığı oldukça fazla hissediliyordu.Türkiye hükümeti başlangıçta göç kararına ilgisiz kalmıştı.

Ancak Rus propagandasının artması ve Kazakların Rusya’ya geri dönmesi konusundaki baskısı, Türkiye’nin topluluğun Rusya’ya değilde ABD’ye göç etmesini isteyen tarafta yer almasına sebep olmuştu.

Bu zaman diliminde Kazaklar, Amerikacılar ve Rusyacılar olarak bölünmüştü. Rusyacıların etkinliklerini son derece gizli sürdürmelerine rağmen Amerikacılar açıktan propogandalarını devam ettirmişlerdir.

Sovyetler Birliği’nin uzun süre devam eden ikna çabaları ve ana vatan konumu öne çıktığında, bu ülkeye göç edenlerin sayısı ABD’ye gidenlerden açık ara fazladır.

Ancak ABD’nin sürece geç katılması ve diplomatik eksiklikler gözönüne alındığında Tolstoy Vakfı’nın bu çalışmalarda çok başarılı olduğu anlaşılmaktadır.

Göç döneminin son noktası olan ABD’ye gitmeyi tercih edenler Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Türk Hava Yolları ve Pan American Hava Yollarına ait uçaklar ile New York havalimanına ulaşmışlardır. Onları karşılayanlar arasında Tolstoy Vakfı yöneticilerinin dışında  ABD Kongre üyeleri de yer almıştır.

Bu araştırmaların ışığında ortaya çıkan gerçek şudur ki; Anadolu’da uzun zamandır yer edinmiş Don Kazakları, birlikte yaşadıkları yöre insanı tarafından rengarenk kültürleri ile anılmaktadır.

Osmanlı Devletinin sona ermesi ile genç Türkiye Cumhuriyetine emanet kalan Kazak topluluğu ,1963 yılına kadar bu coğrafyada yaşamıştır. İkinci Dünya Savaşı bitiminde ortak göç hareketi kararı alan Kazaklar, bu karar aşamasında ABD ve Sovyetler Birliği rekabetinin arasında  kalmıştır. Türkiye ise bu göç sürecinde ABD tarafında politik bir anlayış benimsemiştir.

Göç aşamasında ağır bir psikolojik baskı altında kalan Don Kazakları, göç rotası kararında başlangıçta kararsız kalmışlardır.

Kendine dönük yaşayan ve kültürel  değerlerine çok bağlı olan Don Kazakları arasında en büyük farklılaşma bu göç rotası seçimi sürecinde görülmektedir.

Kısacası; Amerikacılar ve Rusyacılar olarak bölünen topluluk, karşılıklı propaganda etkisine maruz kalmışlardır.

Her şeye rağmen büyük göç kararında dini inançlarına göre en çok yedi göbeğe kadar evlenmenin günah sayılması neden olmuştur.

Bu tema çerçevesinde meydana gelen sosyolojik olaylar, bu zorunlu göçün uluslararası tarafını net bir şekilde şekillendirmektedir.

Rusya ile tarihi ve dini bağlantılarından asla vazgeçmeyen Don Kazaklarının, Nikita Kruşçev liderliği sonrasında göç hareketliliği artmıştır.

Sovyetler Birliği’nin propaganda gücü ile topluluğun çoğunluğu bu ülkeye göç etmeye karar vermiştir. ABD ise göç sürecine geç katılsa da Tolstoy Vakfı sayesinde çok aktif bir propaganda yürütmüş, Kazak topluluğu bu süreçte yaşadıkları ortamlarda iki kez Tolstoy Vakfı görevlileri tarafından ziyaret edilmiştir.

Tolstoy Vakfı, Türkiye’nin de desteği ile Kazaklar üzerinde yaptıkları propogandaları gizlemeden yürütmüşlerdir.

Her şeye karşın topluluğun büyük çoğunluğunun Rusya’ya göç kararı vermesi konusunda elleri kolları bağlı idi. Sonuç olarak sadece bir bölümü ABD’ye göç etmiştir.

Öte yandan Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmeler ise Don Kazaklarının Anadolu’dan göç sürecinin hızlanmasında ciddi rol oynamıştır.

Türkiye her ne kadar Sovyetler Birliği’ne göçe engel olma konusunda ısrarla mücadele etse de bu süreçte başarılı olamamıştır.

Tüm bu önemli tarihsel araştırmaların sonucu olarak, uzun yıllar Anadolu’da yaşayan Don Kazakları toplulukları tarafından yapılan bu büyük göçün içe dönük nedenleri olması dışında uluslararası bir yönlerinin de olduğu oldukça aşikardır.

Kaynaklar :

Dr.Sinan Kıyanç Muğla Sıtkı Koç Üniversitesi

www.academia.edu/67909829/ULUSLARARASI

www.academia.edu/44844765/Tolstoy_Vakf

https://www.youtube.com/watch?v=mE9otrjHgGc

https://fb.watch/aKaZvj6x1c/

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.