Sahleray: Bucalı Petros’un Evrensel Dili

Boudja, Beatles And Sehleraı

Sahleray (Sahlerai) dilinin kurucusu Petros Tıngıryan kimdir? Bu makale İzmir - Buca’da 40 yıl yaşamış bir edebiyat dehasının sıradışı yaşam hikayesi üzerinedir.

Bu makale, 1967 yapımı The Fool On The Hill adlı bir Beatles şarkısında bire bir ilginç hayat hikayesinin anlatıldığı varsayımı ile yazılan İzmir - Buca’da 40 yıl yaşamış bir edebiyat dehasının sıradışı yaşam hikayesi üzerinedir.

Daha da ilginç olan; çok erken yitirdiğimiz Beatles üyesi John Lennon’nun yazdığı Imagine şarkısının sözleri de Symrna’da uzun yıllar yaşayan bu yazarın hayat öyküsü ile de benzerlikler gösteriyor.

Belki de onun bu farklı hayat hikâyesini onu çok iyi tanıyan İzmir Bucalı bir İngiliz Levanten’in torunu Beatles üyelerine anlatmış olabilir mi? Bu tatlı bilinmezlik sadece zel bir varsayım olarak aklımızın bir yerinde kalsın diyelim ve onu tanıtmaya devam edelim.

Tepedeki aptal

Gün be gün tek başına bir tepede

Aptalca gülümseyen adam

Hiç hareket etmeden duruyor

Kimse onu gerçekten anlamak istemiyor.

Onun sadece bir aptal olduğunu sanıyorlar ama

O asla kimse ile konuşmuyor

Ama tepedeki aptal, güneşin batışını görür ve

Kafasındaki gözleri dünyanın döndüğünü görür

O bir bulutun içinde yolculuğa çıkıyor

Bin bir sesin adamı mükemmel şekilde yüksek sesle konuşuyor

Ama kimse onu duymuyor,

Veya çıkardığı sesleri hiç kimse fark etmemiş gibi görünüyor...

(Fool On The Hill - John Lennon ve Paul McCartney, Beatles -1967)

 

Gizemli Bir Dilin Yaratıcısı

1884 yılında ünlü yazar, edebiyat bilimci Vahé Oshagan, The Review of National Literatures dergisinin bir cildinde özel bir makale yayınladı.

Bu ilginç ve kapsamlı çalışma, 18. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın başlarındaki yaşamış olan bazı Batılı Ermeni entelektüellerin marjinal yaşamlarını incelemek üzerine idi.

Bu makalede, yazar ve araştırmacı Oshagan, iki entelektüel marjinal edebiyatçının kısa portrelerini çiziyordu.

Bu sıra dışı karakterlerden biri 1867'de birlikte çalıştığı editörün saçmalıkları nedeniyle basımı neredeyse bir yıl süren Fransızca yayın yapan Politique Morale, “revue de poesie de santé et de morale” dergisini kuran Charles Akdjalian’dır.

Vahe Oshagan yazdığı bu makalede, kendi çabasıyla dokuz dil (Ermenice, Yunanca, Latince, Arapça, Farsça, İtalyanca, İngilizce, Fransızca ve Sanskritçe) öğrenmiş olan yalnız, kadın düşmanı ve vejetaryen uçta Bedros Tınkar (Tıngıryan) adlı diğer bir yazardan söz ediyordu ve makalede bu adamda “ garip bir durum var ”diyerek Petros Tıngır’ın çok az bilinen hayat hikâyesindeki ilginçlikleri gündeme getirmeye çalışıyordu.

Petros Tıngıryan, 1865 yılında Smyrna yakınlarındaki Buca köyünün bir tepesinde bulunan kale görünümlü bir evde gözlerden uzak yaşayan ve yeni bir alfabe ile "Sahlerai" olarak adlandırdığı uluslararası bir dil tasarlayan bir entelektüeldi.

Bu inanılmaz çabanın amacı uluslararası barışı ve sevgiyi teşvik etmekti. Ayrıca evrensel dilinin öğretilmesi için özel bir ders kitabı, bir gramer ve nadir de olsa gelen ziyaretçilere kendisiyle iletişim kurmalarını sağlamak için verdiği özel bir sözlük hazırlamıştı.

Ayrıca kendi alfabesine uygun özel bir müzik nota sistemi geliştirmişti. Sahlerai hakkında daha çok şey öğrenmek isteyenler oldu ama bulabildikleri tek şey bu dilin yaratıcısı Bedros Tıngıryan’ın Konstantinopolis’li zengin ve saygın bir kişi olan Viyana'daki Katolik Mıkhitarist tarikat üyesi olan Ep'rem Boğosyan’ın soyundan geldiği idi.

Bu köklü ailenin geçmişte Galatia denilen bölgede ve Angora yakınlarında (modern Ankara) yaşam sürdüğünün ipuçları da bulunmaktadır.

Bu ailenin ilk önemli figürü olan 1701 doğumlu Grigor Hocatıngıryan, Osmanlı başkentinde hizmet veren Fransız konsolosluğunda tercümanlık yaptı, 1768 ve sonrasında Chevalier de Guignard ve Comte de St. Priest unvanlarıyla onurlandırıldı. . Hṙipsimē adında bir kadınla evlendi (bu klan tarihinin kadınları hakkında pek fazla şey bilmiyoruz ), darphane ve bankacılığın prestijli ve ayrıcalıklı mesleğinde çalışan birkaç oğlu oldu. Grigor 13 Ağustos 1781 öldü ve Pera'da toprağa verildi.

Grigor Hoca’nın ortanca oğlu Karapet’in üç erkek çocuğu olur. Sırasıyla, Petros (Batı Ermenice, Bedros), Anton ve Astuacatur (Astvadzadur). Ayrıca adı günümüze ulaşmayan bir kızı vardı.

 

Bedros Tıngıryan Kimdi?

Hikayenin kahramanı Bedros Tıngıryan, 3 Eylül 1799'da Konstantinopolis'te doğdu. 21 Ekim 1811 veya 8 Temmuz 1814'te (kayıtlar farklıdır), Andrēas Šiwk‘iwrean (Shükürian), Mıkhitarist (Ermeni Katolik) ruhban okulunda rahiplik eğitimi almaları için Bedros ve diğer birkaç çocuğu Viyana'ya götürdü. Bedros'a 7 Eylül 1813'te Karapet adı verildi. 15 Nisan 1816'da tarikat emrine girdi ve 1 Kasım 1818'de on dokuz yaşında bir rahip olarak atandı. Sonra Karapet, Konstantinopolis'e döndü, ancak 1827-1830'da başkentin Ermeni Ortodoks Patrikhanesi tarafından Ermeni Katoliklerine karşı yapılan onur kırıcı bir karalama kampanyaları nedeniyle yaşadığı şehirden uzaklaştı.

Önce Bükreş'e gitti, ancak 8 Ocak 1828'de Viyana'daki manastırına döndü.

Verdiği bir kararla bağlı olduğu hem Mıkhitarist tarikatını hem de 11 Mayıs'taki törende Karabet adını bıraktı ve hayatının sonuna kadar seküler adı olan Petros Tıngıryan’ı kullandı

Daha sonra Roma'ya gitti, orada huzur bulamadı ve Ravenna'nın güneyinde İtalya'nın Adriyatik kıyısında bulunan Pesaro kasabasına gitti. Petros’u bağlı olduğu kutsal emirlerden vazgeçiren şeyin ne olduğunu kimse anlayamadı. Onun hangi iblisin peşine düştüğü de bilinmiyordu.

 

Yazar Pōłosean’ın anlatısında şöyle devam ediyor: Bir süre sonra Petros Tıngıryan seküler hayata geri döndüğü ve İzmir'e taşındığı anlaşılıyor ve Smyrna’nın Buca köyünde uzun yıllar ikamet etti, 1881 de orada öldü.

İlginç olan, Viyana Mıkhitarist tarikatının üyesi olan Petros Tıngıryan bu kurumun önemli Ermeni din adamlarından biri idi.

Osmanlı başkentinin tanınmış Katolik ailelerinden bir üyesi olan Petros okul hayatına Konstantinopolis'te başladı ve yüksek eğitimini Viyana Mıhitarist ilahiyat okulunda tamamladı.

Petros, çeşitli bilgi dallarında derinlemesine eğitim aldığı için önemli bir dilbilim uzmanı oldu. Çünkü çok iyi bir Ermenice, Yunanca, Latince, Arapça, Farsça, İtalyanca, İngilizce ve Fransızca bilgisine ek olarak, Sanskritçe biliyordu...

Smyrna'nın Buca köyünde kırk yıla yakın yaşadı. Ailesinden aldığı maddi yardımla, ölümünden birkaç yıl önce, Buca yakınlarında güzel bir tepe olan Aspra Khōmata’da yani zirvesinde bulunan bir düzlüğe kale şeklinde küçük bir ev yaptırdı ve buraya “Beyaz Topraklar” adını verdi.

Medeniyetten uzaklaşarak o evde yaşadı ama Petros daima insanlığın barış içinde yaşamasına inanan hümanist bir insandı. Hep bu amaç için yaşadı ve üretmeyi sürdürdü.

İcat ettiği evrensel bir dilin konuşulması için bir alfabe ve gramer taslağı basılmasını başardı. Ayrıca evine nadir gelen ziyaretçilerine hediye olarak sunduğu alfabetik bir cep sözlüğü yaptı.

Kendi çabasıyla yarattığı bu yeni dili “dünya çapında bir dil” anlamına gelen “Sahleray” olarak adlandırdı.

Bu dilde şiirler yazdı ve ziyaretçilerinin ancak Fransızca çevirisini okuyabileceği kısa öyküler yazdı. Sahlera dilinde yazdığı orijinal metinleri kendisi dışında kimse okuyamadı, anlayamadı ve anlatamadı.

Yine kendi yarattığı dilinin özel harfleriyle evinin ana giriş kapısı üzerine üzerine “Ayzeratand” yazan bir tabela koydu.

Batı Ermenicesinde “Bilgelik Tapınağı” anlamına gelen Ayzeratand'ın içinde büyük ölçüde dilbilim üzerine kitaplarla süslenmiş harika bir kütüphane vardı...

Petros, et, balık vb. yiyecekleri asla yemedi. Bazılarına göre çok garip inançlara sahip olsa da Petros Tıngıryan, mütevazi kişiliği, asil tavrı ve etkileyici sohbeti nedeniyle onu tanıyanları kendine hayran bırakırdı ve kendi kişisel çabasıyla öğrendiği tüm dilleri akıcı bir şekilde konuşma becerisine sahipti.

Hayatının son günlerini bu tepede yaşadıktan sonra aşırı derecede zayıflayan Petros, bir akşamüstü uzun süre önce kazdığı bir mezar alanına gitti.

Bilgelik tapınağının tam ortasında kendisi için hazırladığı son dinlenme odasına yatarak bilinçli bir ölüm uykusuna uzandı.

Ertesi gün daimi ziyaretçileri onu görmeye geldiğinde mezarında buldular. 1881’de Tıngıryan öldü.

Bir Smyrna gazetesi olan “Şafak” tüm ulusa Bucalı bir filozofunun acı ölüm haberini bildirdi. Daha sonra tüm yerel ve ulusal gazeteler aynı üzücü haberi tekrarladı.

Petros Tıngıryan çeşitli bilgi dallarını derinlemesine öğrenen çok önemli bir dilbilimciydi. Çünkü iyi bir Ermenice, Yunanca, Latince, Arapça, Farsça, İtalyanca, İngilizce ve Fransızca bilgisine ek olarak bazı bilimsel açıklamalara göre dillerin kökü olarak seçilen Sanskrit diline aşinaydı.

Fakat tüm bu yeteneklere sahip olan Petros, ergenlik döneminde yaşadığı bazı talihsiz olaylar nedeniyle insanlardan uzaklaştı.

Tüm kötülüklerden uzak kalmak ve tüm insanlığa faydalı bir birey olmak için insanlardan uzak yaşamaya karar vermişti.

Bu yaşam felsefesi ile dolu atan asil kalbiyle tüm insani kötülüklerden uzak durdu. Ama kötülüklere duyduğu öfke onu insan düşmanlığına yönlendirdi ve sosyal yaşamdan uzaklaştı.

Zengin bir aile üyesi olması ve bekâr bir hayat sürmesi insanlardan uzak tek başına yaşamak eğilimini ömür boyu kolaylaştırdı.

Petros kırk yılı aşkın bir süredir Smyrna yakınlarındaki Buca köyünde yaşadı. İnsan ırkından uzak yaşasa da hatta insan toplumundan nefret etse de yalnız yaşadığı bu evde toplumların iyileşmesi üzerine kafa yordu ve insanlık için şafaktan alacakaranlığa kadar çalıştı.

Tıngıryan şöyle düşünüyordu: Dinlerin ve dillerin çeşitliliği, tek bir kökene sahip olan insanlığı bölünmeye mecbur etti. Ve karma bir din ile birlikte evrensel tek bir dilin ulusları birbirleriyle bütünleştireceğine ve hatta tüm bireysel çekişmeleri, tüm kavgaları ve tartışmaları durduracağına inanıyordu. Böylece tüm dünyaya barış ve birliktelik gelecekti.

Uzun bir süre bu tür bir dünya çapında konuşabilecek Hamašxarhayin dili üzerinde çalıştı. Bu evrensel dilin tüm milletler tarafından sevgiyle ve direnmeden kabul edileceğini hayal etti.

Dilin yapısı çok ilginçtir ve yeni icat edilen bu dilin çeşitli dillerin ve özellikle de Sanskritçe’nin çeşitli seslerinden oluştuğu düşünülmektedir

Aslında Sahleray dili, çeşitli dil karakterlerin parçalarından oluşan bir karışımdı. Henüz herhangi bir millet tarafından kabul edilmediği ve hiç kullanılmadığı için gerçekçi olmak gerekirse sosyolojik anlamda hiç zaman bir dil olarak adlandırılmadı.

Petros Tıngıryan yine de kendi oluşturduğu dilin özel harfleriyle evinin kapısının üzerine bir levha koydu ve üzerine Hikmet (Bilgelik) Tapınağı anlamına gelen Ayzeratand kelimesini kazıdı.

Ayzeratand'ın içinde büyük ölçüde dilbilim kitaplarıyla bezenmiş bir kütüphane vardı ve çalışma masalarından biri tozla kaplıydı. Evin bir tarafında kirli süngerler, lekeler ve çeşitli nesneler bulundu.

Eşyaların düzensiz hali, Ayzeratand’ın bir kadın bakımından hiçbir zaman geçmediğini açıkça ispatlıyordu.

Burada kadın dediğimizde sadece bir eş değil esas ilginç olan Petros, bir kadınla evlenmeyi bırakın karşı cinsiyetten o kadar nefret etti ki evinin eşiğinden bile tek bir kadın bile geçmesine izin vermedi.

Eğer bir sağlık görevlisi bir başhemşire ya da din görevlisi rahibe bilgisi dışında gizlice evine girerse söz konusu kadın kim olursa olsun anında onlara kapıyı gösterirdi.

Petros Tıngıryan, et, balık veya benzeri etsel yiyecekleri asla yemedi. Sadece sebze, süt ve yumurta ile beslendi.

Etoburluğu hayvanların doğasına açık bir saldırı olarak görüyordu ve doğal olarak da et yiyen insanları hayvan neslini yok eden vahşiler olarak görüyordu.

Petros Tıngır'ın kendisine olan bu iflah olmaz kişisel nefretinin güçlü bir nedeni olduğu söyleniyor.

1881’lerin başlarında Yeni-Kapu'da bu tür psikolojik sorunlar yaşayan gençlerin veya diğerlerin intihara bile başvurdukları düşünüldüğünde Tıngıryan’ın bu psikolojik takıntıları daha makul görünüyordu.

Muhafazakârlığın üst seviyede olduğu bir dönemde eşcinselliğin yasak bir unsur olduğu düşünüldüğünde yazılarında kendini tasvir ederken ki açık sözlülüğü şaşırtıcı bir şekilde hissediliyordu.

Ancak eşcinsellerin genellikle kadın arkadaşları olurdu. Lakin Bedros, insanlardan uzak çok yalnız bir hayat yaşamayı tercih eden, bedensel temastan hiç hoşlanmayan, vejetaryen, esrarengiz senaryolar yazan ve yabancı dilleri öğrenmeyi seven karakteriyle Amerikalı bilim, kurgu ve korku romanları yazan fütürist Amerikalı H.P. Lovecraft (Ölüm tarihi- 1937) kitaplarındaki kahramanlara benziyordu.

Diğer yandan Petros’un eserlerinde öznel düşüncelerini kendi hayatından örnekler vererek öne aktarması Jean-Jacques Roussea’nun tarzına çok benziyordu.

Ama öne çıkan en önemli özellik Petros'un ete olan nefretinin fanatik aşırılıklara taşımasıydı. Asla deri ayakkabılar giymedi, sadece bol lastik ayakkabılar giyerdi. Çünkü deri ayakkabı giymek yüzünden hayvanların neslinin tükendiğini ve bu sorunun doğa yasalarına aykırı olduğunu ileri sürüyordu.

Kendi işini, temizliğini, alışverişini rahatlıkla becerirdi ve asla bir hizmetçi kadrosuna ihtiyaç duymadı.

Petros bu garip inançlara sahip olmasına rağmen, mütevazı ve asil tavrı ve büyüleyici sohbeti nedeniyle tüm tanıdıklarının sevgisini kazandı. Petros Tıngıryan bildiği tüm dilleri akıcı bir şekilde konuşma becerisine sahipti. Bu da ona ayrı bir saygınlık kazandırıyordu.

 

Hayatının son günlerini yani kendine has bir hayat yaşadıktan sonra aşırı derecede zayıflayan Petros, bir akşamüstü uzun zaman önce kendisi için hazırladığı bir mezarlığa gitti.

Altmışa yakın kışın tadını çıkardıktan sonra Bilgelik Tapınağının ortasındaki mezarda bilinçli bir şekilde ölüm uykusuna yattı.

Muhtemelen geçmişte Evangelist Aziz John'un kendi kazdığı bir mezar çukuruna girerek her gün mezarın içinde dinlenmesine öykünmüştü.

Ertesi gün daimi ziyaretçileri evine geldiğinde Tıngır’ı derin mezar çukurunda ölü olarak buldular. Kendisine yakışır şekilde felsefi derinliği olan, sıra dışı ve de başkalarının ruhlarına çok ince bir mesaj veren böyle bir son hazırlamıştı.

Şiir için doğan, dilbilim tutkunu, felsefe aşığı ve manevi sohbetlerden yorgun ıssız bir ruha sahipti.

Her şeyin şiir olduğu, her şeyin ruh olduğu, dilin Babil'i olmadığı, uluslararası sınırların olmadığı, hutbe için minber meselesinin olmadığı, siyasi partinin olmadığı, hiç bir şeyin olmadığı yere gidin. Tüm bunlara ahirette sahip olabilirsiniz ancak burada değil.

Ahirette dil meselesi yok ve orada yaşayanlar aynı dili konuşuyor ve orada siyasi parti yok, hizip yok sadece bir sürü, bir de çoban var.”

Ve Yunan, Ermeni ve Türk'ün aynı dili konuştuğu, Hristiyan, Yahudi ve Müslümanların aynı sunakta ibadet ettiği, sosyal demokratların ve devrimcilerin birlikte uyum içinde olduğu bir cennete yapılan bu zarif daveti kabul ederek öteki dünyaya yolculuğa çıktı.

Smyrna, Bilgelik Tapınağı'nda ebedi huzuruna uzandı.

Orada, Orada, Orada

Petros’un ağzının içinde sürekli aynı kelimeleri tekrarlaması başka bir Bedros tarafından hakkında kaleme alınan bir şiiri hatırlatır. Bu şiir,20 yaşındaki Konstantinopolis’li melankolik bir şairin ani ölümü üzerine şair Bedros’un duyduğu kederi yansıtıyordu.

Bu şair modern Batı Ermenice şiir dilinin yaratıcısı Bedros Tourian'dır (Petros Durean). Tourian ölmüş bir sınıf arkadaşına hitaben "Ağıtlar" ın (1871) son kıtasında şöyle ifade eder.

Orada mutlu musun yoksa üzgün müsün?

Bana bir meleğin kanadıyla ilgili haberler gönder. Ah! Bu dünya her zaman yorgun...

Bu dünya büyük bir acının annesidir.

Ah, orada bir ağacın gölgesi, yanında bir de dere bulunsa, orada ölümsüz aşk varsa,

Orada özgürlük varsa, özgür hava...

O, pis giysilere fırlattım

Ruhumdan, bugüne kadar tüm hayatım:

Kendimi toprağa, yas toprağına giydiriyorum...

Ah, Vartan, özlediğimiz şeyler orada mı?...

Smyrnalı dilbilimci Petros, nekrolojik şiirlerinde ve deneme yazılarında Sahleray ismini sadece bir kez kullanır.

Sahleray kelimesinin nasıl telaffuz edileceğini hiç kimse bilmiyordu. Üstelik yazar Oshagan, Sahleray kelimesinin sonunun sessiz harfle bittiğine inanıyordu.

Yazara göre bu özel isim, çok heceli tüm Ermenice kelimelerin modern telaffuzunda olduğu gibi bu kelime Sahleray olarak çevrilse de Sehlerai olarak telaffuz ediliyordu.

Ayzeratand -Bilgelik Tapınağı

Günümüzde tepede tek başına yaşayan adamın evinin ismi, bugün sadece anılarda bir imge olarak yer alıyor.

Yıllar sonra tepedeki Ayzeratand'ın kare şeklindeki taş yapısına ait tarihsel izler tümüyle kaybolmuş olsa da Petros’un manevi hatırası yok olmamış diyebiliriz.

Buca’da bir zamanlar Bilgelik Tapınağı'nın bulunduğu bölge halk arasında hala “Tıngır Tepe” olarak anılıyor ve günümüzde Tıngırtepe zirvesini 13. yüzyılda yaşamış olan İslam filozofu ve şair Hz. Mevlana Celaleddin Rumi'ye ve onun semazenlerine ait devasa heykeller süslüyor.

Konya'da büyük bir türbesi bulunan Mevlana Celladdin Rumi, Hıristiyanlara öğretildiği gibi sevgi yoluyla Tanrı'ya ulaşma öğretisini benimsemiş mistik bir İslam kolu olan Sufizm akımının kurucusu idi.

Hz. Mevlana derviş öğrencilerine İslam’ı ve Sufizm’i, şiirler, semboller, derin düşünme, ilahiler, melodiler ve sema dansı yoluyla öğretti. Dil ve inanç ayrımından kaynaklı çatışmalardan uzak durdu. Evrensel barıştan yana idi.

Rumi’nin cenaze törenine katılanlardan bazıları gerçekten de onun için derinden yas tutan Anadolulu Ermenilerdi.

Ve asırlar sonra, dogmatik dinlerin, bölücü ideolojilerin, fanatik milliyetçiliğin olmadığı hiç bir yere ait olmayan bir tepenin zirvesinde Hz. Mevlana ile Bedros Tıngıryan birlikte yürüyorlar.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

The Seh-lerai Language Language By James R Russell Harvard University

https://dash.harvard.edu/bitstream/handle/1/10007898/Sehlerai.pdf?sequence=1Armenian
https://www.houshamadyan.org/tur/ada/avrupa/der-migirdicyan-arsivi-ger.html

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.