Olimpos (Olympos) Antik Kenti | Olimpos Plajı

Olympos Antik Kenti

Olympos (Olimpos) Antik Kentinin tarihi nedir? Olympos Ören Yeri ve Olympos Plajı giriş ücreti nedir? Yanartaş efsanesi nedir? Bellerophontes, Pegasus ve Kimera (Chimera)...

Olimpos (Olympos) Antik Kenti, doğası, tarihi ve kültürüyle ülkemizin yanı sıra Dünyanın en önemli bölgelerinden birisi olan Likya’nın en önemli kentlerinden birisidir. Antalya’nın Kumluca ilçesinde bulunan bu kent aynı zamanda Likya Yolu’nun en gözde parkurlarından birisinin de geçtiği yerdedir.

Olympos Çayı kıyısında rıhtım kalıntıları

Olympos, bütün kentlerin yanında ayrı bir güzelliğe sahiptir. Olympos ismi o kadar hafızalara kazınmıştır ki bu konulara ilginiz olmasa da mutlaka duymuşsunuzdur. Bunun sebeplerinden birisi de mitolojide Tanrıların evi olarak bilinen dağın Olympos olarak adlandırılmasıdır. Ülkemizde Bursa’daki Uludağ ve bu yazımızda konu edindiğimiz Olympos Antik Kenti’nin üst taraflarındaki Tahtalı Dağı bu isimle adlandırılır. Mitolojide bahsedilen hangisidir bilemiyoruz ama aynı isimli dağdan Yunanistan’da da olduğunu belirtelim.

Olympos denince ya bu dağlar akla geliverir ya da Olympos kentinin kalıntıları içerisinden yürüyüp ulaştığınız sahil. Bir de bu isimle özdeşleşmiş Çıralı - Yanartaş’ı da unutmamak gerekiyor. Zaten buna biraz sonra da değineceğiz.

Kaynak: Antalya Müzesi Müdürlüğü

Günümüzde Beydağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Olympos Antik Kenti ismini 2365 metre yüksekliğindeki Tahtalı Dağı’ndan alır. Eski ismi Olympos olduğundan kent de bu isimle adlandırılıyor.

Her ne kadar günümüzde kampçıların, gençlerin gözde yerlerinden birisi olsa da Olympos aslında Işık Ülkesi olarak adlandırılan Likya’nın önemli kentlerinden birisidir. O kadar önemlidir ki kurulan Likya Birliği’nin en büyük ve 3 oy hakkına sahip 6 kentinden birisidir.

Olympos'ta iki taraf arasında ulaşımı sağlayan köprünün ayağı

Günümüzde özellikle anıt mezarları - lahitleri daha çok dikkat çeken kent aslında çok daha fazlasına sahip. Zaten Olympos olarak adlandırılan kent ortasından akan Olympos Çayının ikiye böldüğü bir yerleşim yeri. Bu bile Olympos’a farklı bir hava katıyor aslında.

Dediğimiz gibi önemli bir kent fakat kalıntılar bunu çok fazla göstermiyor maalesef. Diğer kentlerde olduğu henüz restore edilmiş bütünlük halinde görebileceğimiz çok fazla yapı da yok. 

Olympos’a (Olimpos) Nasıl Gidilir?

Olympos Antik Kenti, Antalya’nın Kumluca ilçesinde bulunuyor. Antalya merkeze yaklaşık 85 km., Kumluca’ya 28 km. ve Antalya’nın en batısındaki ilçesi olan Kaş’a ise 120 km. uzaklıkta bulunuyor. Phaselis Antik Kenti'nden 28 km ve Adrasan Koyu'ndan ise sadece 15 km mesafededir.

Antalya tarafından gelirken Tekirova’yı geçtikten sonra ilk olarak Çıralı ayrımını göreceksiniz bu sizi Çıralı’ya götürür. Çıralı sahildende kısa bir yürüyüşle, tabii bu nereden yürüyüşe başladığınıza bağlı çünkü çıralı sahilinin toplam uzunluğu 3 km, Olympos Plajı'na oradan da kentin içerisine giriş yapabilirsiniz. Zaten plajla özdeşleşmiş olduğundan plaj kıyafetlerinizle de gezebilirsiniz. Bu şekilde giriş yaptığınız da ücret ödemiyorsunuz.

Yukarıda bahsettiğimiz Çıralı ayrımından değil de hemen bir sonrakinden döndüğünüzde ise 11 km kadar sonra Olympos Ören Yeri'nin otoparkında olacaksınız. Oradan gişelere ilerleyip kenti gezmeye başlayabilirsiniz ki bu gezinin sonu da Olympos Plajında bitecek hazırlıklı olun.

Üçüncü bir yol da Kumluca tarafından gelenler için Adrasan istikametine dönüp yerleşimden Olympos istikametine devam etmek...

Olympos Ören Yeri Giriş Ücreti

Olympos Ören Yeri için bölgeye geldiğinizde aracınızı otoparka bırakıp yayan devam etmeniz gerekiyor. 2021 yılı için Olympos’un giriş ücreti 30 TL’dir. Bu aynı zamanda Olympos Plajı içinde geçerli. Zaten plaja kentin kalıntıları arasından geçerek ulaşabiliyorsunuz. Çıralı Plajından yürüyerek Olympos Plajına gelirseniz buradan kente girişiçin herhangi bir ücret yok.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir ören yeri olduğundan Müzekart da geçerli.  Toplu bir grup olarak gidiyorsanız (10 kişi) gişeye bunu belirtip toplu biletleri daha uyguna temin edebilirsiniz.

Olympos Plajı (Olimpos Plajı)

Olympos Plajı ve arkada Tahtalı (Olympos) Dağı

Olympos Plajı, aslında kıyısı olduğu antik kenti gölgede bırakan bir güzelliğe sahip... Akdeniz'in en bakir, doğal kalmış yerlerinden birisi şimdilik...

Plaja antik kentin içerisinden geçerek ulaşabilirsiniz. Antik kentle ilgilenmiyorum benim hedefim plaj diyenlerdenseniz, ki bunu yaparsanız büyük hata olur, yaklaşık 15 dakikalık yürüyüşle hedefinize ulaşırsınız. İsteyenler ise Çıralı mevkiinden sahilden bir yürüyüşle de buraya ulaşabilir. İkisi de birbirinin devamı olan plajlar.

Plajda ve denizde irili ufaklı ve rengarenk taşlar bulunuyor. Öyle İztuzu ya da Patara gibi kum burada yok. Bunun için ayağınıza buna uygun bir deniz ayakkabısı giyerseniz daha rahat edebilirsiniz.

Kıyıda rengarenk küçük çakıl taşları ve masmavi Akdeniz... Buraya doymanız pek mümkün değil. Çıralı’da ve Olympos Mevkiinde konaklayabileceğiniz birçok pansiyon ve otelin yanı sıra kamp alanı da bulunuyor.

Günden güne popülerliği artan bir yer olan Olympos’taki kalabalık da her sene artıyor. Bölgenin bu denli meşhur olmasının sebebi etrafında bulunan gezilecek yerlerin çokluğu. Tahtalı Teleferik, Çıralı – Yanartaş, Adrasan, Göynük Kanyonu, Kemer gibi...

Umuyoruz ki bu artış yakında Olympos gibi bir doğa harikasının başına bela açmaz.

Olympos (Olimpos) Plajı hakkında ayrıntılı bilgi için TIKLAYINIZ...

Bellerophontes – Kimera (Chimera) Efsanesi – Yanartaş

Olympos denince en popüler ve bilinen yerlerden birisi de Çıralı’da tepede kayalıklardan çıkan alevler ve efsanesidir. Günümüzde her ne kadar bir doğal gaz olduğu bilinse de böylesine efsanevi bir kahramana ve efsanelere ev sahipliği yapmak bu coğrafyanın en büyük zenginliklerinden. Gelelim efsaneye... Çok kahramanı var. Bellerophontes, uçan kanatlı atı Pegasus, ve ağzından ateşler saçan efsanevi yaratık Kimera (Chimera).

Kimera (Chimera)

Bellerophontes, Korint Kralı Glaukus ile Eurynome’nin oğludur ve asıl ismi Hipponoes’tir. Bellerophontes, birgün kardeşi Deliades ile ormanda avlanırken yanlışlıkla kardeşini öldürür. Büyük bir üzüntü duyar ve Tırynis’e sürülür.

Kral Proitos ve güzel eşi Kraliçe Anteia’nın yönettiği şehre geldiğinde kral kendisini sarayda ağırlar. Ama güzel Kraliçe Anteia, Bellerophontes’e aşık olur. Onunla beraber olmak ister. Fakat Bellerophontes bunu kabul etmeyince kraliçe bu durumu kabullenemez ve çirkin bir iftira atar. Bellerophontes’in kendisini kirletmek istediğini ve ona zorla sahip olmak istediğini söyler. Kral bu duruma çok öfkelenir, sarayında misafir ettiği bir soylunun bu davranışından dolayı cezalandırılmasını ister. Bellerophontes’i eline tutuşturduğu bir notla Likya kralı olan kayınbabası İobates’e gönderir.

Pegasus

İobates, dokuz gün misafir ettikten sonra kendisine gönderilen mektubu okur. Bunun üzerine Bellerophontes’i cezalandırmak ister. Evinde misafir ettiği bir prensi öldürüp tanrıların öfkesini çekmektense nasıl olsa yapamayacağını ve ölümüne sebep olacağını düşündüğü görevler verir kendisine. Bu görevler aslan başlı, yılan kuyruklu ateşler saçan ve insanları, köyleri yok eden Kimera (Chimera)’yı öldürmek, savaşçı bir kavim olan Solymlerle savaşmak ve Amazonları yenmek.

Daha önce Athena’nın yardımıyla ehlileştirdiği kanatlı at Pegasus’a binerek Kimera (Chimera)’yı öldürmek için yola koyulur. Yanına kurşun uçlu mızrağını da almıştır. Kimera’yı gördüğünde ona saldırır ve Kimera ağzından ateş saçarken mızrağını fırlatır ve ateşin etkisiyle mızrağın uzundaki kurşun erir ve Kimera’nın ölmesine sebep olur. Canavar yerin altına gömülür ve ağzından saçtığı ateşin bir kısmı da yer yüzünde yanar şekilde kalır. Yanartaş’taki ateş işte bu ateş...

Tlos Antik Kenti

Bellerophontes, kendisine verilen diğer görevler olan Solymlerle ve Amazonları yenme görevlerini de yerine getirir. Bunun üzerine kahramanlıkları ve cesaretine hayran kalan Kral İobates kızını Bellerophontes’e verir ve ülkeyi onunla yönetmeye başlar. Isandros, Hippolokhus ve Laodameia isimlerinde üç çocuğu olur. Bellerophontes’in yaşadığı yerin Tlos kenti olduğu söylenir.

Bellerophontes, kazandığı şan, şöhret sonrasında oldukça büyük bir gurura kapılır. Kazandığı zaferlere bir yenisini eklemek ister. Pegasus ile tanrıların yanına Olympos Dağı’na uçmak ister. Ama bu durumun Zeus’un dikkatinden kaçmaz ve bir at sineği gönderir. Bu sinek atı ısırır, at da can havliyle çırpınırken Bellerophontes sırtından düşer. Bellerophontes sakatlanır ve topal kalır. Bütün şöhretini kaybeder. Kimera (Chimera)’yı yenen, Amazonlara ve Solymlere karşı zaferler kazanan büyük kahraman Bellerophontes, sefalet ve yoksulluk içerisinde yaşamını sürdürür ve hayatını kaybeder.

Bellerophontes’i sırtından düşüren Pegasus ise gökyüzüne doğru büyük bir hızla uçmaya devam eder. Tanrılar onu tekrar geri göndermez ve bir yıldıza dönüştürürler.

Bellerophontes Anıt Mezarı'nda bulunan Pegasus ve Bellerophontes kabartması

Olympos Antik Kenti Tarihi

Olympos, Işık Ülkesi Likya’nın en önemli liman kentlerinden birisidir. Likya ise Anadolu’nun güneybatısında, Antalya’nın batısında Teke Yarımadası olarak adlanrılan bölgedir. Antik dünyanın en mükemmeli olarak adlandırılan Likya Birliği, demokrasinin en güzel sergilendiği örneklerden birisi olmuştur. Bunu yanı sıra anıt mezarları, ev tipi mezarlarıyla önemli eserler bırakmışlardır.

Olympos Çayı

Olympos ise böylesine önemli ve güzel bir coğrafyada bir nehrin iki yakasına kurulmuş bir liman kenti olarak  bazı dönemlerde önemli bir korsan yatağı olduğunu da söylemeliyiz. Zaten bölgenin konumuna ve şekline bakıldığında saklanmak için ne kadar elverişli olduğunu anlamak da zor değil.

Olympos kentinin tam olarak ne zaman kurulduğu değil fakat Hellenistik döneme ait kalıntılardan M.Ö. 4. yüzyılda da yerleşimin olduğu söylenmektedir. Olympos’un adının geçtiği Likya sikkeleri kent ile ilgili ilk yazılı bilgileri oluşturuyor. Likya Birliği’nin kuruluş tarihi ise Rodoslulardan Roma vasıtası ile bağımsızlıklarını kazandıkları yıl M.Ö. 167’dir. Fakat İskenderiye’de bulunan ve M.Ö. 182 yılına ait bir yazıtta Likya Birliği’nden bahsedilmesi kuruluşun daha önceki tarihlerde olduğunu da gösteriyor.

Siyasi ve askeri bir birlik olan Likya Birliği’nin 23 kentinden sadece 6’sı 3 oy hakkına sahiptir ki bunlardan birisi de Olympos’tur.

Strabon Likyalılar, Likya Birliği ve Olympos’tan şöyle bahseder:

“...Gerçi Parmfilyalılar İtalya’ya kadar deniz egemenliği kazanmayı başardılar fakat Likyalılar öyle uygar ve nezih bir şekilde yaşamlarını sürdürdüler ki şimdiye kadar hiç utanç verici kazanç ve istekleri olmadı ve atadan kalma Likya Birliği’nin nüfuz alanı içinde kaldılar.

Oy hakkını paylaşan 23 kent vardır. Hangi kenti uygun gördüklerini seçtikten sonra her kentten temsilciler birleşerek orada genel bir kongrede toplanırlardı. Kentlerinin en büyüklerinin 3, orta büyüklükte olanların 2 ve geriye kalanların da 1 oy hakkı vardı. Keza bunlar aynı oranda yardımlaşmalar ve diğer komünyonlara (Kişisel harcamalarla yapılan kamu hizmeti) ödemeler yaparlardı. Artemidoros, en büyük altısının Ksanthos, Patara, Pınara, Olympos, Myra ve Tlos olduğunu söylüyor. Kongrede onlar önce bir Lykiarkhes ve sonra birliğin diğer memurlarını seçerlerdi ve gene burada genel adalet kurulu oluşturulurdu...”

Korsan Zeniketes

M.Ö. 1. yüzyılın başlarında Kilikyalı korsan Zeniketes kente hakim olmuştur. Olympos’un civarında bulunan Phaselis ve farklı birkaç yerleşimi daha ele geçirip kendine kısa süreliğine küçük bir krallık kurmuştur. Bu süre zarfında korsanlık bu küçük krallığın ve dolayısıyla Olympos’un en önemli geçim kaynağı olmuştur.

Kilikyalı bir demirci olduğu söylense de kendisinin Olymposlu ya da bu bölgenin insanı olduğu da söylenir. Çünkü 26 yıllık egemenliği süresince halktan da destek görmüştür ve bunun sebebinin de kendisinin bu yörenin insanı olmasına bağlayanlar da vardır.

Korkudan mı saygıdan mı bilinmez bir korsan olmasına rağmen kendisine yönelik bir isyan hareketinden de bahsedilmez. Fakat bu durum Roma’nın pek hoşuna gitmez ve M.Ö. 78 yılında Publius Servilius Vatio Isauricus komutasında bir ordu gönderir ve savaşı kazanır. Zeniketes de kendisini ailesini yakarak intihar eder. Belki söylendiği gibi bu toprağın insanıdır. Ksanthosluların da buna benzer bir davranışta bulunduğunu unutmayalım.

Zeniketes’in bölgedeki hakimiyeti ve halkın bu durumdan hoşnut olması diğer Likya kentlerince kabul görmemiş olsa gerek çünkü bu tarihlerde Olympos, Likya Birliği’nden çıkarılır. Sadece birlikten çıkarmakla kalmazlar adını bile neredeyse kullanmazlar. Hatta Olympos’un cezalı olduğu dönemlerde yapılan Patara Yol Anıtı’nda (Stadiasmus Patarensis) adından dahi bahsedilmez. Bunun yerine Korykos ismi kullanılır.  Roma’nın Zeniketes’i ortadan kaldırmasından bir süre sonra kent yeniden Likya Birliği’ne kabul edilir.

Olympos, Roma hakimiyeti ile beraber tekrar Likya Birliği’ndeki etkin ve önemli rolüne döner. Olympos’ta bulunan Marcus Aurelius Arkhepolis’in yazıtından ise kendisinin bir Olymposlu olarak Likya Birliği Başkanı yani Likyarkh olduğu belirtilmektedir.

Batı Nekropol

Roma’nın hakimiyeti Olympos’un ihtişamlı günlere dönmesini de sağlamıştır. Özellikle M.S. 130 yılında İmparator Hadrian Olympos’u ziyaret ettikten sonra kendisinin onuruna şehir Hadrianopolis olarak adlandırılmaya başlanılır.

Bir liman kenti olmasından dolayı dış olaylara ve değişime çok açık olan Olympos, Hristiyanlığın da erken ve rahat yayıldığı kentlerden birisi olmuştur. Konstantin (324 – 337)  ile beraber Hristiyanlığın serbest bırakılması, ardından Roma’nın ikiye bölünmesi ve Theodosius’un (379 – 395)  Hristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesi de bu yayılmanın hızlanmasını kolaylaştırmıştır.

Piskopos Methodius

Olympos’ta Hristiyanlığın serbest bırakılmasından önce bu inanç yayılır ve kentin ilk piskoposu olan Methodios da önemli bir rol oynar. Erken Hristiyanlık döneminde piskoposlar sadece din adamları değil aynı zamanda şehirlerin yöneticileridirler. 3. yüzyılın sonları ile 4. yüzyılın başlarında yani henüz Roma’da birçok şehirde Hristiyanlara zulüm edilen dönemlerde yaşayan Methodios, Olympos’ta piskopos olmuştur. Henüz kentin bulunduğu coğrafyada genel kabul görmüş bir inanç olmamasından dolayı Diocletian döneminde Patara'da idama mahkum edilir.

Roma’nın ikiye bölünmesiyle beraber bölgede Bizans yani Doğu Roma egemenliği başlar. Bizans dönemiyle beraber Myra Metropolitliğine bağlı bir piskoposluk olan Olympos iyice etrafa yayılmaya başlar. Özellikle akarsu etrafında bulunan yapıların daha iç taraflara, tepelere doğru çıktığı görülür. Kentin refah seviyesi ile beraber nüfus da artar.

6. yüzyılda yaşanan deprem ve ardından başlayan Arap akınları kentin yıpranmasına ve zamanla önemini kaybetmesine sebep olur. Özellikle 7. yüzyılda yaşanan Arap akınları sonrasında kenti ekonomik olarak da zayıflamaya başlar. Olympos, bir süre ticaret amacıyla kullanılsa da zamanla kent kimliğini kaybeder. Türklerin bölgeye gelişiyle beraber kışlak olarak da kullanılır.

Olympos Antik Kenti Yapıları - Gezilecek Yerler

Olympos Ören Yeri, günümüzde ortasından Olympos Çayı’nın geçtiği bir yerleşim aslında. Çalışmalar çok eski olmadığından yoğun ve bütünlük içerisinde yapıları çok fazla görme şansınız yok.  

Olympos Çayı kenti tam ikiye bölüyor ve kent kuzey ve güney olarak ikiye ayrılıyor. Siz kente giriş yaptığınızda deniz istikametine yani doğuya doğru yürürken bulunduğunuz yer Olympos’un kuzeyi ve akarsuyun karşısına baktığınızda göreceğiniz yer ise kenyin güneyidir.

Olympos’ta tabii birçok önemli yapı var ama çoğu neredeyse harabe halinde. Fakat bu ören yerinde bütün ziyaretçilerin dikkatini çeken ve kentin simgesi sayılan lahitler gerçekten görmeye değer...

Olympos Giriş Yapıları

Olympos Çayının kuzey ve güney olarak ikiye ayırdığı Olympos’ta güney bölümde daha çok günlük yaşama dair yapılar bulunurken kuzeyde daha çok dini yapılar, tapınaklar, nekropoller bulunmaktadır.

Olympos geziniz sırasında, ki bu gezi büyük ihtimalle Olympos sahilde bitecek, görebileceğiniz önemli yapılar: 

1. Nekropol

Batı Nekropol

Olympos’ta 3 nekropol alanı bulunuyor. Bunlardan birisi şehrin giriş kısmında bulunan odalar şeklinde olan Batı Nekropolüdür. Güney Nekropolü tiyatro yakınında bulunurken Kuzey Nekropolü olarak adlandırılan yer ise liman ve psikoposluk sarayı etrafında dağınık bir şekildedir.

Toplamda 354 mezarın tespit edilebildiği nekropollerde Likya’da görmeye çok alışkın olmadığımız tonozlu mezarlar çoğunluktadır. Bunun sebebi de Roma’nın bölgeye uygulamış olduğu mimari politikalardır.

2. Lykiarkh Markus Aurelius Arkhepolis’in Mezarı

Lykiarkh yani Likya Birliği Başkanı ve İmparator Başrahibi olan Markus Aurelius Arkhepolis ve ailesine ait olan bir anıt mezar yapısıdır. Oda şeklindeki yapının içersinde U şeklinde bir podyum bulunmaktadır ve lahitler bunun üzerine yerleştirilir. Burada 2 lahit bulunuyor. Bu mezar yapısı ise M.S. 3. yüzyıla tarihleniyor.

3. Mozaikli Yapı

Her ne kadar Mozaikli Yapı dense de yakınına gittiğinizde her yer otlarla, yapraklarla, toz ve toprakla kaplandığı için mozaikleri görme şansınız pek yok. Köprünün bulunduğu yerden sola içeri döndüğünüzde ulaşabileceğiniz yapının daha önceden burada bulunan hamam yapısının yerine 5. yüzyıl sonları ile 6. yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülüyor. 2 katlı olan yapının her iki katının tabanında hayvan figürleri mozaiklerle işlenmiştir. Aynı zaman birçok odası bulunan yapının piskopos evi olarak kullanılmış olabileceği de düşünülüyor.

4. Antimachos’un Lahdi

M.S. 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen lahit, Likya tipi lahitlerde olduğu gibi bir semerdam ile kapalıdır. Bir aile mezarının lahdi olan Antimachos Lahdinin üzerinde hayat ağacı motifi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra öbür dünyaya geçişi temsil eden bir kapı figürü de lahidin dar yüzünde bulunur. Bu uygulama Roma ile beraber Olympos’a gelmiştir.

5. Piskoposluk Sarayı (Episkopeion)

Bizans döneminde 5. - 6. yüzyıllarda inşa edilmiştir. Piskoposlar o dönemler sadece bir din adamı değildir. Kentlerin valileri - yöneticileri olarak da görev yaparlar ki bu sebeple bu bina en önemli kamu binalarından birisidir. 128x62 metre ölçülerinde olan yapı ikametgah olmasının yanı sıra mali, hukuki işlerinde görüldüğü bir kamu binasıdır. İçerisinde vaftizhane, çeşme ve havuz da bulunan yapının duvarlarının bir kısmı hala ayakta.

6. Liman Anıtsal Mezarları

Kaptan Eudemos ve Zosimos Lahitleri

Zosimos ve dayısı Kaptan Eudemos’a ait olan lahitlerin bulunduğu mezar odası ise ilk en baştan beri kuzey bölümünde yürüdüğünüz sahil caddesinin hemen sonunda limana yakın konumdadır. Kayaya oyularak yapılan bu mezar odasının limana yakın olması içindekilerin hayatının denizlerde geçtiğinin önemli bir göstergesi sayılabilir. M. S. 3. yüzyıla tarihlenen bu mezar odasında en çok dikkat çekeni ise üzerinde gemi figürü olan Eudemos Lahdidir. Üzerinde bulunan yazıt ise kırılmış.

Eudemos Lahdi yazıtında Yunanca şu yazar:

“Ben Eudomos, kaptanlık yaptığım için bilirim dalgalar arasından bir Pontos’tan öbür Pontos’a (geçen) yolu, Palas (Athena) keşfi. Bitinyalıların kenti Kalkedon bütün halkı ile beraber (benim vatandaşlık sahibi olmamı) kararlaştırdı. Talihli (vatanım beni layık görüp) makamlar ile vazifelendirdi, (Likya) ulusu da aynı şekilde davrandı ve üye idim ihtiyarlar meclisinde. Kader ........ Eğer bir kimse izin almadan gömerse buraya bir başkasını Fiskus’a ceza olarak ... altın dinar ödeyecek.”

“Son limana girdi demirlendi gemi çıkmamak üzere, çünkü ne rüzgardan ne de gün ışığından medet var artık, ışık taşıyan şafağı terk ettikten sonra Kaptan Eudemos oraya gömüldü, gün misali kısa ömürlü kırılmış bir dalga gibi.”

Eudemos Lahdi

Mezarı yaptıran Zosimos’un lahdindeki Yunanca yazıtta ise;

“Euporistos oğlu Olymposlu Marcus Aurelius Zosimos, lahdi kendim ve karım Aurelius Arete ve kızımız Aurelia Olypias ve oğullarımız Aurelius filanca ve Aurelius Euporistos ve çocuklarımdan olacaklar için yaptırdım. Bir başkasına buraya gömülme iznim yoktur. Her kim gömüde bulunursa, tanrı Hephaistos’a kutsal ceza olarak 1000 denarius ödeyecek, (cürümü) ihbar eden ise 3'te 1 pay alacaktır.”

Aynı zamanda günümüzde kayıp olan fakat daha önce yayınlanmış olan bir yazıtta da;

Euporisto soğlu Aurelius Zosimos, yapısını kendisi, annesi, karısı, çocukları, torunları ve dayısı Eudemos için yaptırdı.”

7. Akropol

Kuzeyden gidilen sahil yolunun en sonunda denize varmadan solunuzda kalan kayalık tepenin üzeri akropol olarak adlandırılan yerdir. Tam anlamıyla bir kale gibi olmasa da akarsudan içeri girişlerde önemli bir gözetleme noktasıdır.  Bizans dönemiyle beraber yerlerşime de açılıp sarnıç da inşa edilen Akroplun emen karşısında yani çayın güneyinde bir Ceneviz Kalesi bulunuyor.

8. Alkestis Lahidi

M.S. 2. yüzyıl sonu 3. yüzyıl başlarına tarihlenen bu lahit Artemias ve ailesine aittir. Olympos’ta görebileceğiniz en işçilikli ve güzel lahittir. Kireçtaşından yapılan lahdin üzerinde Medusa başı, Nike, girlandlar, Herakles gibi önemli gigürler bulunmaktadır.

9. Tiyatro

Kentin güney kısmında bulunan tiyatrodan günümüze kalan çok fazla bir şey yok. Orkestra olarak adlandırılan gösterilerin yapıldığı alana giriş diyebileceğimiz kemerli girişler dışında bir harabe halinde. Özellik olarak bakıldığında Roma ve Hellenistik dönem tiyatro özelliklerine sahip olan tiyatro yaklaşık 5 bin kişilik kapasiteye sahip. Hristiyanlık öncesi dönemden itibaren tiyatronun iç kısmı (orkestra) kireçtaşı ocağı olarak kullanılmıştır.

10. Vespasianus Hamamı

Büyük hamam olarak da bilinen Vespasianus Hamamı, M.S. 70 yıllarında inşa edilmiştir. Bizans dönemiyle beraber farklı amaçlarla kullanıldığı düşünülüyor.

Olympos’a Geldiğinizde Mutlaka...

Ören yerinde kalıntıları inceleyin. Özellikle lahitler çok dikkatinizi çekecek.

Antik kent içerisinde yapacağınız yürüyüşün sonunun ülkemizin en güzel plajlarından birine çıktığını umutmayın. Hazırlıklı olun. Yürüyüş platformları olduğu için terlikle bile rahatça gezebilirsiniz.

Bellerophontes’in Khimera’yı öldürdüğü ve ateşinin kaldığı yeri yani Yanartaş’a gidin, mümkünse akşam.

Olympos’a da ismini veren Tahtalı Dağı’na teleferikle çıkıp bu eşsiz kıyı şeridini ve doğayı kuşbakışı seyredin.

Olympos’un hemen yanı başında bulunan Adrasan’a da gidin ve tekne turuna katılıp Suluada’da Maldivleri yaşayın.

Seyahatleriniz RehberName Tadında Olsun...

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.