Patara Antik Kenti Rehberi | Patara Yapıları | Patara Plajı

Patara Antik Kenti | Patara Plajı | 2020 Patara Yılı

Patara Antik Kenti, Likya’nın en kadim kentlerinden biridir ve 2020 Patara Yılı ilan edilmiştir. Patara’nın geçmişi, dünü ve bugünü, ayakta kalan yapıları ve önemi nedir?

Patara Antik Kenti, Likya Bölgesi’nin Akdeniz’e açılan en önemli limanıydı. Üstelik Likya Birliğine’de başkentlik yapmış olan kent Akdeniz’in kıyısında, ihtişamlı yapıları ile asırlar boyu hayat sürmüştür. Akdeniz’deki ticaretin başşehri diyebileceğimiz Patara, Likya denince ilk akla gelen kentlerden biridir. Ayrıca Noel Baba olarak ün yapan Aziz Nikolas (Saint Nicholas)’ın doğduğu kenttir.

Fethiye ve Kaş’a bir adım ötedeki Patara’ya yolunuzu düşürmek için çok sebebiniz var. 2020 Patara Yılı ilan edilmesiyle de kentin önemi ve ziyaretçi sayısı hızla artıyor. Şayet Patara’ya giderseniz öncelikle kadim kenti gezip keşfedin, ardından 12 kilometrelik plajında Akdeniz’in sularında serinleyin. Dolu dolu bir gün geçireceğiniz büyülü bir yer burası. Patara’nın tarihçesini, dününü ve bugününü, ayakta kalan muazzam yapılarını ve dahasını yazımızda bulabilirsiniz.

Patara Nerededir? | Patara’nın Konumu

Patara Antik Kenti, Antalya ilimizin Kaş ilçesi sınırlarında yer almaktadır. Antalya’nın en batıda kalan ilçesi Kaş ile Muğla’nın ilçesi Fethiye arasında, ulaşımı kolay olan bir kenttir. Xanthos Vadisi’nin güneybatı ucunda ve günümüzdeki Gelemiş Köyü sınırlarındadır.

Kente en yakın konumdaki yerleşim Xanthos (Ksantos)’dur ve 12 km mesafededir. Patara; Kalkan’a 16 km, Kaş’a 42 km, Letoon Antik Kenti’ne 16 km, Fethiye’ye 70 km mesafededir. Kınık Ovası’na geldiğinizde yol üzerinde Patara’yı gösteren tabelalar görebilirsiniz. Kendi aracınızla kolay bir şekilde ulaşabileceğiniz, yol sıkıntısı olmayan enfes bir rota burası.

Patara Ören Yeri Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatleri

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan Patara Antik Kenti’nde Müzekart geçerlidir. Giriş ücreti ise 30 tl’dir. Müzekart ile hem plaja hem de antik kente giriş yapabiliyorsunuz.

Hemen belirtelim ki Patara Plajı’na girmek için Çoklu Kart alıp 10 gün boyunca giriş yapabiliyorsunuz. Plaj akşam saat 20:00’den sabah 08:00’e kadar kapalıdır.

Patara Antik Kenti ise haftanın her günü açık olup;

Yaz Dönemi: 08:00 – 18:30

Kış Dönemi: 08:30 – 17:30 arası ziyaret edilebilir.

Patara Plajı Hakkında Genel Bilgi

Patara Plajı ülkemizin en popüler plajlarından biridir. Ayrıca Türkiye’nin en uzun plajları arasında yer almaktadır. Yaklaşık 12 km uzunluğa sahip Patara Plajı gözünüzün alabildiğince heybetli bir kumsala sahiptir. Bazı noktalarda 200 ile 300 metre arası genişliğe sahip olan plaj, kum tepeleri ile de ünlüdür. Kendinizi bir an çölde hissedeceğiniz kadar geniş ve büyük bu kum tepeleri Türk sinema tarihinde bazı filmlerdeki çöl sahnelerinin çekildiği yer olmuştur.

Akdeniz’in kıyısında, Fethiye ile Kaş arasında uzanan bu enfes plajın dalgalı olduğunu özellikle belirtelim. Ayrıca Patara Plajı, Caretta carettaların yumurtlama alanıdır. O yüzden belirli saatlerde ziyarete ve kullanıma açıktır.

Patara Plajı hakkında daha fazla bilgi için Tıklayınız...

Patara Kazı Tarihçesi

İlk olarak 1981 yılında Prof. Dr. Fahri Işık kazı başlatılması için girişimde bulunmuştur. Lakin ilk başvuru reddedilmiş ve nihayet 1988 yılında Patara’da arkeolojik kazılar başlamıştır. 1988 ile 2008 yılları arasında Prof. Dr. Fahri Işık’ın öncülük ettiği kazılara, 2009 yılından bu yana Prof. Dr. Havva İşkan Işık başkanlık etmektedir. Tabiri caizse sevgili hocamız Havva İşkan, Patara’ya bir ömür harcayarak kenti bugünlere getirmeyi başarmıştır. Kazılar 1988’den bu yana kesintisiz olarak günümüze kadar devam etmektedir.

Kumların altında kalan Patara şehri büyük çabalar sonucu gün ışığına çıkarılmıştır. Binlerce kamyonun tonlarca kumu taşıyıp kenti gün yüzüne çıkardığını hatırlatalım. Bu yapılan kazılarda en önemlisi de; ısrarla Yunan kültürü ile bağdaştırılmaya çalışılan Likyalılar’ın Anadolulu halk olduğu, bu kentlerin Anadolulu halklar tarafından kurulduğu ve kültürlerinin Yunanistan’dan değil bu topraklardan doğduğudur. Patara için de aynı şey söz konusudur.

Patara Antik Kenti Tarihi

Patara Antik Kenti, Anadolu’nun güneybatısında, Pamfilya ve Karya bölgeleri arasında bulunan Likya Bölgesi’nin en önemli kentlerinden biridir. Likya Bölgesi’nin çetin coğrafyası içerisinde çok önemli bir konuma sahip olan Patara, Likyalılar tarafından kurulan bölgenin en önemli liman kenti idi. Likya’nın ana kentleri genellikle yüksek kesimlerde kurulmuştu. Likya kıyılarında ise çok fazla kent olmamakla birlikte, varolan kentler liman özelliği göstererek büyüme kaydetmişti. İşte Patara Antik Kenti, sahip olduğu konum sayesinde asırlar içerisinde büyük gelişmeler göstererek Likya’nın ana limanı olmayı başarmıştı.

Patara’da tespit edilen en erken buluntular Tepecik Akropolisi’nde ele geçmiştir. Patara’daki en erken buluntuların tarihi ise Geç Kalkolitik - Erken Tunç Çağı’na gitmektedir. M.Ö. 13. yüzyıla ait olan Hitit tabletlerinde kentin ismi “Patar” olarak geçmektedir. Hitit Kralı IV. Tuthaliya’nın Lukka seferinin anlatıldığı Yalburt Yazıtı’nda (M.Ö. 1250-1225) Patar ismiyle anılmaktadır. Kentin Likya dilindeki ismi ise “Pttara”dır.

Birçok Anadolu kenti ile aynı kronolojiye sahip olan Patara’da, M.Ö. 546’da Persler’in Lidya Krallığı’nı yıkmasıyla birlikte 540’lı yıllarda Pers egemenliği başlamıştır. Miletli tarihçi Hekateios’a göre; Patara kenti Apollon’un oğlu Pataros tarafından kurulmuştur. Yine M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda kent, Apollon’a ait olan kehanet merkezi ile ün yapmıştı. (Kenti Pataros’un kurduğunu söylemek Yunanlaştırmak adına söylenen bir hikayedir. Kent, Hitit tabletlerinde Patar ismiyle anılır ve Yunanlar buraya gelmeden çok öncesi Patara zaten vardır ve yerlidir.) Herodot bu kehanet merkezi hakkında “Likya’daki Patara’da, tanrının gelip kaldığı zamanlar için; çünkü bu kentte kehanete her zaman danışılmaz.....”ifadesini kullanmıştır. Bu söylemden anlaşılan ise Apollon’un senenin yarısını Patara’da yarısını ise Delos’ta geçirdiğidir.

Persler’in ardından Büyük İskender Patara’da egemenlik kurmuştur. İskender’in ölümünün ardından Ptolemaioslar’ın hüküm sürdüğü kentin ismi bir ara “Arsione” olarak anılsa da tekrar Patara olarak kullanılmaya devam etmiştir.

Patara, M.Ö. II. yüzyılda kurulan Likya Birliği’nin başkentliğine layık görülmüştür. Likya Birliği’ni oluşturan 23 kentten biriydi Patara ve 3 oy hakkına sahip 6 büyük kentin arasındaydı. Patara o dönemde zengin bir kent olarak da Likya Birliği tipinde sikkeler basmaktaydı. Hellenistik Dönem’in en refah şehirlerinden biri olan bu muazzam liman kenti, Roma Dönemi’nde de aynı refahını devam ettirmişti.

Bugün Patara’da sizi karşılayan kalıntıların çoğu Roma dönemi ve Doğu Roma (Bizans) dönemine aittir. Roma döneminde kentte birçok imar faaliyeti gelişmiş ve tiyatro, agora, meclis binası, hamamlar, sütunlu caddeler, zafer takı, su kemeri vb yapılar klasik Roma mimarisinde inşa edilmişlerdir. Roma imparatorlarının önem verdiği kentin girişine onursal bir tak inşa edilmiştir. İmparator Hadrian döneminde ise kentte bulunan deniz fenerinin kuzey kesimine büyük bir Horreum (Granarium) inşa edilmiştir. İmparator Hadrian, Myra kentinin limanı Andriake’ye de aynı şekilde bir granarium yapılmasını istemiştir.

Patara’da M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda  imparator kültü için tapınak yapma hakkı verildiği “neokoros” karşımıza çıkmaktadır. Bununla ilgili olarak 1992 yılındaki kazılarda bulunan bir yazıt yönetimsel olarak Patara’nın 3 özelliğini ortaya koymaktadır. Yazıta göre; “Patara, Likya ulusunun metropolisi, baş rahiplik makamı ve iki kere neokorosudur.”

Doğu Roma (Bizans) döneminde ise Hristiyanlık ile daha da iç içe geçen kent liman özelliğini kaybetmemiştir. M.S. 3. yüzyılda Patara’da dünyaya gelen Aziz Nikola (St. Nikolaos) kentin en önemli isimlerinden biridir. Günümüzde Noel Baba ile özdeşleştirilen Aziz Nikola, Patara’da doğmuş, Myra’da (Demre) hayatını kaybetmiştir. M.S 325 yılında İznik (Nikea)’te toplanan I. İznik Konsili’ne Likya’dan tek imza yetkilisi olarak Pataralı Piskopos Eudomos katılmıştır. Bu yıllarda dinsel merkez olma özelliği Patara’dan Myra kentine geçse de Patara liman kenti olma özelliğini ve deniz ticaretindeki üstünlüğünü korumuştur.

M.S. 530’larda ise deprem yaşayan kent ardından veba salgını ile zorlu günler yaşamıştır. Tüm bunlar nüfusun azalmasına ve göçlere sebep olmuştur. 7. yüzyılda ise Arap akınlarına maruz kalan kent gittikçe küçülür. Lakin Patara Ortaçağ boyunca da liman olma özelliğini devam ettirmiştir. Patara limanı hakkında bilinen en son veri ise Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın babasının emriyle Rodoslular’a anlaşma yapmak için Patara’ya geldiğidir.

M.S. 15.- 16. yüzyıllarda Xanthos Irmağı (Eşen Çayı)’nın taşıdığı alüvyonlar limanın denizle bağlantısını kesmiştir ve Patara liman şehri özelliğini kaybetmiştir. Bundan sonrası Patara’nın kaderi diğer birçok Anadolu kenti gibi tarihin sayfalarına karışmak olacaktır.

Günümüzde tabanı kumlarla dolu bir bataklığa dönüşen Patara limanı civarındaki ayakta kalan ve yenilenen eserleri görmek lazım. Bir zamanların kadim Likya kenti tüm güzelliği ile ziyaretçilerini bekliyor. “2020 Patara Yılı” ilan edilmesiyle de daha çok kişinin ilgisini çekmeyi başardı.

Patara’da Gezilecek Yerler – Patara Yapıları

Patara’ya geldiğinizde dilerseniz öncelikle antik kenti keşfe çıkın. Kentin girişinde sizi karşılayacak olan Tepecik Mezarlığı, Zafer Takı ve daha göreceğiniz nice yapılar Patara’ya olan hayranlığınızı artıracaktır. Kenti gezdikten sonra ise Patara Plajı’nın enfes kumunda güneşlenip denizin keyfini sürebilirsiniz. Şimdi gelin Patara’da gezilecek yerler nereler, Patara’nın yapıları hangileridir, hep birlikte kısaca keşfedelim...

1. Tepecik Mezarlığı

Gişeden geçip kente ayak bastığınızda sağ tarafınızda göreceğiniz alandır. Bu alanda yapılar çalışmalar ise Likya Bölgesi’nin ilk mezarlık (nekropolis) kazısı olma özelliği taşımaktadır. Burada yapılan çalışmalar sonucu M.Ö. 2. binyıl öncesine ait bir taş balta ve M.Ö. 10. yüzyıla ait seramik parçaları bulunmuştur. Bu da Likya tarihini çok daha eskilere götürmektedir.

Nekropoldeki mezarlar M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren birbirinden farklı formlarda süreklilik göstermiştir. Kapaklı lahitler Likya mezar tipinin en bariz örneklerindendir. Yapılan araştırmalarda çok az da olsa kremasyon (yakma) gömüye de rastlanmıştır. Mezarlık uzun süre kullanım görmüş olup ayakta kalan mezarlar daha çok Roma dönemine aittir.

2. Zafer Takı (Mettius Modestus Takı)

Zafer Takı, kentin girişinde sizi karşılayan sembol yapıdır. Patara denince akıllara ilk gelen yapılardan olan tak, 10 metre yükseklikte ve 19 metre uzunluktadır. 4 ayak üzerine inşa edilen tak, 3 kemer açıklığına sahiptir. M.S. 100’lü yıllarda Roma İmparatoru Trajan döneminde burada vali olarak görev yapan Mettius Modestus onuruna inşa edilmiştir. O yüzden Mettius Modestus Takı olarak ta anılır.

Zafer Takı’nın orta ayaklarının üzerinde nişler yer almaktadır. Zamanında bu nişlerin içerisinde heykellerin yer aldığı düşünülmektedir. Takın tam ortasında ise bir açıklık vardır. Kuzey cephenin kornişi üzerinde “Likya ulusunun başkenti Patara halkı” yazısı bulunmaktadır. Yine kuzey ve güney cephe konsollarında yer alan yazıtlarda Likya Birliği ve Likya Ulusu’nun başkenti Patara halkı; Likya ve Pamfilya (Pamphylia) Eyaleti Genel Valisi Mettius Modestus’u, babası Mettius Rufus’u, annesi Honorata’yı, valinin tanrısını ve Patara kentinin kendi hayırseverlerini onurlandırmaktadır.

Bu tak, aynı zamanda  Patara su sisteminin bir parçası olup kentin su ihtiyacını karşılamada kullanılmaktaydı. Restore edilen zafer takı kentin girişinde sizleri bekliyor.

3. Sekizgen Havuz

Sekizgen Havuz, Mettius Modestus Takı’nın (Zafer Takı) güneyinde ve çok yakınındadır. Sekizgen bir plana sahip olan havuzun iç genişliği 7.30 metre, dış genişliği ise 10.24 metredir. Yerel kireçtaşı bloklardan inşa edilmiştir. İç bölümdeki su haznesi yaklaşık 5.50 metredir.

Sekizgen Havuz’un doğu kısmında havuza suyu getiren boruları görebilirsiniz. Ele geçen buluntulara göre bu havuz Roma dönemi eseri olup M.S. 1. yüzyılda yapılmış ve M.S. 4. yüzyılda ise işlevini kaybetmiştir. Zafer Takı’nın önünde, göz atmadan geçmeyeceğiniz havuz her yerde görmeye alışık olduğumuz Roma yapı tarzı değil. Selçuklular’ın sekiz köşeli yıldız mimarisi sıkça karşımıza çıkar ama Roma dönemi bu tarz mimari nadir rastlanan türlerden.

Mettius Modestus Takı ile Sekizgen Havuz şehre kara yolu ile gelenleri ilk karşılayan yapılardı. Şüphesiz bu görsellik kente gelenlere verilen etkileyici bir mesajdı.

4. Liman Hamamı (Hurma Hamamı)

Sekizgen Havuz’dan sonra biraz ileriye yürüyerek Liman Hamamı ve yanı başındaki Leto Hurmalığı’nı gezebilirsiniz. Patara gibi ihtişamlı ve önemli bir liman kentinde hamam yapılarına rastlamak pek muhtemel elbet. Liman Hamamı da Patara Limanı’nın hemen doğu yakasında yer almaktadır.

Roma dönemi eseri olan hamam M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiştir. 5. yüzyıla kadar da aktif olarak kullanılan hamam, sonrasında 7. yüzyıla kadar işlik olarak kullanılmıştır. 34 m. x 29 m. ölçülerinde olan hamam doğu-batı doğrultusunda inşa edilmiştir. Likya Bölgesi’nde yaygın olarak görülen “Tek eksenli dizi tipi” bu hamamda da karşımıza çıkmaktadır. Caldarium (Sıcaklık), Tepidarium (Ilıklık) ve Frigidarium (Soğukluk) yan yana sıralanmış durumdadır. Yapının hemen doğusunda ve frigidariuma bitişik şekilde inşa edilen 31 x31 metre ölçülerinde Palaestra yer almaktadır.

Hamamın güney tarafında ise bir Piscina (soğuk su havuzu) bulunmaktadır. Romalılar’ın sıklıkla kullandığı ısıtma sistemi Hipokaust burada da kullanılmıştır. Hamamın ayakta kalamsı için destekler yapılmış durumdadır. İçerisine giremeseniz de dışarıdan görüp fotoğraflayabilirsiniz.

5. Leto Hurmalığı

Tanrı Apollon mitolojilerde en sık karşımıza çıkan tanrılardan biridir. Şüphesiz Apollon’un bilicilik özelliği, onu en çok tapım gören ve saygı duyulan tanrı statüsüne koymuştur. Bu yüzden de birçok kentte Apollon adına inşa edilen kehanet merkezleri ve tapınaklar inşa edilmiştir. Üstelik Apollon inancının kökeninin Anadolu olduğunu da belirtmek lazım.

Şimdi burada göreceğiniz Leto Hurmalığı ise Leto’nun Apollon’u dünyaya getirdiği yer olarak bilinmektedir. Leto’nun çocukları Apollon ve Artemis’i dünyaya getirme hikayesine bir göz atalım isterseniz...

Mitolojiye göre: Leto, Khaeos ve Phebe’nin güzel kızlarıdır. Aslında titan olan iki kişinin çocuğudur ama tanrıça gibi kendisine tapınılmıştır. Bir süre sonra tanrıların başında bulunan ve en güçlüleri olan Zeus, Leto’ya aşık olur. Çapkınlıklarıyla da ünlü olan Zeus bir süre sonra Leto ile birlikte olur ve Leto hamile kalır. İşte asıl problem de bundan sonra ortaya çıkar. Zeus’un kıskanç eşi olan Hera bu duruma çok öfkelenir ve Leto’nun doğum yapmasını engellemek ister. Leto’nun doğurmasını engellemek için “Güneşin doğduğu yerlerde doğuramazsın.” der ve ou takip etmesi için Python’u görevlendirir.

Leto karnı burnunda Dünyayı dolaşır kendine yer arar. Zeus’un kendisini bıldırcına çevirmesi sayesinde Hera’dan kaçabilir. En sonun Poseidon acır kendisine ve deprem tanrısı da olduğundan bir adanın ortaya çıkmasını sağlar: Delos Adası. Daha önce bir insanoğlunun ayak dahi basmadığı kayalık, çorak bir adadır. Poseidon’un da yardımıyla ada dalgalarla örtülür ve Leto burada doğum yapar. Kimi kaynaklara göre önce Artemis doğar ve ardından kardeşi Apollon’un doğumuna yardımcı olur.

Bu tanrıların doğumundan sonra adaya parlak anlamına gelen Delos adı verilir ve Apollon’un en önemli tapınaklarından birisi de buradadır. Aynı zamanda bilicilik merkezidir.

Doğumdan sonra Leto çocuklarıyla Likya topraklarına gelir ama Hera peşlerini bırakmaz. Likya bölgesinde bugünkü Letoon kentinde kutsal suyun bulunduğu yere gelip su içmek ve çocuklarını yıkamak istediğinde Likyalı köylüler Hera’dan korktuklarından dolayı kendisine izin vermezler. Leto’yu oradan kovarlar. Bölge insanın kendisine böyle davranmasına öfkelenen Leto, onların hepsini kurbağaya çevirir. Kent de bir süre sonra Letoon adıyla anılmaya başlar.

Leto ve çocuklarını buraya getiren ve onlara rehberlik edenler ise kurtlardır. Bundan dolayı da bu bölgeye kurt anlamına gelen Lykos adının verildiği söylenir. Bu isminde Likya kelimesinin kökeni olduğu düşünülüyor...

Prof. Dr. Fahri Işık’ın dile getirdiği üzere; bu anlatılan mitosta Leto’nun Apollon’u dünyaya getirdiği yer Delos değil, Patara’dır. İşte bu Leto Hurmalığı denilen yerde Apollon doğmuştur. Neden mi?

Çünkü Leto’nun doğum sancıları geldiğinde doğum yaptıran tanrıça Leto’nun toprağa diz çökmesini söyler ve ellerini arkasına bir hurma ağacına bağlar. Yunan mitosunda o hurmalık için Leto Hurmalığı adı altında Apollon’un doğduğu yer denir ve bir de göl olduğundan bahsedilir. O göle de “Tekerlek Gölü” denir. İşte tüm bu anlatılanlar tamı tamına Patara’da var. Fahri Işık’ın belirttiği üzere “Delos Adası’nda ot yok, hurma ağacı yok. İşte bu yüzden, Yunanlaştırmak için anlatılan bu hikayede asıl olan şey Apollon’un doğduğu yer Patara’dır.”

6. Bazilika

M.s. 6. yüzyıl yapısı olan Bazilika, Patara kentinin tek bazilikasıdır. Yola yakın mesafede göreceğiniz Bazilika Likya’nın Hristiyanlık döneminin en erken ve en büyük yapılarından biridir. Yapının toplam uzunluğu 61 metre, genişliği ise 32 metredir. Arka arkaya naos, narteks ve atrium bölümleri şeklinde uzanır. Bazilikanın güneybatısında Piskopos Sarayı yer almaktadır.

7. Patara Tiyatrosu

Likya’nın bu muazzam kentinde bir tiyatro ile karşılaşmak sizi şaşırtmayacaktır. Restorasyonu devam eden antik tiyatro, tahmini olarak M.Ö. 2. yüzyıl ile 1. yüzyıl arasında inşa edilmiştir. Konumu itibariyle rüzgara karşı korunaklı olacak şekilde Kurşunlutepe’nin kuzey yamacına inşa edilmiştir. Yaklaşık 6000 kişilik kapasiteye sahiptir. Cavea (seyirci yeri) bir diazoma ile ikiye bölünmüştür. Diazomanın kıyısında sıralanmış olan kireçtaşından yapılmış koltuklar kentin ileri gelen kişilerine ayrılmış olmalıdır. Tiyatronun alt bölümünde 20, üst bölümünde 14 olmak üzere toplamda 39 oturma sırası vardır.

Oturma sıralarının en üstünde bir tapınak yer almaktadır. Bir tanrıya ya da imparator kültüne adanan bu tapınak, Patara Tiyatrosu’nda yer alan önemli bir mimari uygulamadır. Bu tapınaktan geriye malesef çok az şey kalmıştır.

Sahne Binası iki katlıdır ve 41.50 metre uzunluğa sahiptir. Sahne Binası ile cavea arasında kalan orkestraya (yuvarlak alan) giriş hem yanlardan hem de sahne binasının dış kısmında açılan bir kapıdan sağlanmaktadır.

Tiyatro, Hellenistik dönem kökenli olup, Roma İmparatoru Tiberus döneminde onarım görmüştür. Sahne binasının yapımı ise M.S. 126’da ölen Q. Villius Titianus başlamış, kızı Vilia Procula 147 yılında tamamlamıştır. Erken Doğu Roma döneminde ise oturma sıraları ile orkestra arasına bir duvar örülerek gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri sergilenmiştir.

8. Lykia Birliği Meclis Binası

Tiyatronun hemen önünde yer alan Meclis Binası, Patara’nın şüphesiz en değerli yapılarından biridir. Likya Birliği’nin başkenti ve yönetim merkezi olan Patara Antik Kenti’nin Dünya’ya demokrasiyi öğrettiği yer diyebiliriz bu bina için. Ünlü Fransız düşünür Montesquieu, 1748’de yayınlanan “Yasaların Ruhu” adlı eserinde, Likya’yı mükemmel bir cumhuriyet modelinin örneği olarak göstermiştir. Üstelik yine Prof. Dr. Fahri Işık’ın dile getirdiği üzere Amerikan Anayasası da Likya Anayasası’ndan etkilenerek düzenlenmiştir. Yani Likyalılar’ın Parlementosu Amerikan Anayasası’na ilham olmuştur.

Prof. Dr. Fahri Işık, Likya Birliği’ne başkentlik eden Patara’da bir meclisin olma ihtimalini dile getirmiştir. 1995 yılında bu konuyla alakalı ilk çalışmalar yapılarak meclis binasının yeri tespit edilmiştir. Bulunduğunda üstü tamamen kumla ve ağaçlarla kaplı olan meclis binası temizlenerek gün yüzüne çıkarılmıştır. Böylece tüm Dünya’nın gözü Patara’ya çevrilmiştir.

Patara Meclis Binası farklı yapı evreleri geçirmiştir. İlk inşa tarihi ise Likya Birliği’nin toplantı yeri olarak kullanıldığı geç Hellenistik döneme denk gelmektedir (M.Ö. 2. ile 1. yüzyıl). Yaklaşık 1300 metrekarelik bir alana inşa edilen yapının yüksekliği 17 metredir. Yarım daire şeklinde bir Cavea’ya sahiptir ve cavea 21 basamaklıdır. Caveanın tam ortasında yarım daire biçimli özel bir loca yer almaktadır. Yüksek olasılıkla bu loca üst düzey yöneticilere aittir. Küçük bir tiyatroyu andıran yapının kapasitesi yaklaşık 1400 kişidir.

Başkent Patara’nın bu görkemli meclis binası 2008-2012 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yenilenmiştir. Meclis Binası’nın ön tarafında ise onurlandırma yazıtlarına mutlaka göz atmalısınız.

9. Abora-IV – Antik Gemi Replikası

Meclis Binası’ndan çıkıp Ana Cadde’ye yöneldiğinizde sol tarafınızda kalan gemidir. Alman Arkeolog Dr. Dominique Görlitz tarafından tasarlanan geminin ismi Abora-IV. Antik dönem gemicilik tekniği ile hazırlanan Abora-IV, kalıcı olarak Patara’da sergilenmektedir. Gemi Bulgaristan’ın Varna şehrinde inşa edilmiştir ve denize indirilip “Barış ve uluslararası anlayış için yelken açmak” sloganı ile Karadeniz’den Akdeniz’e doğru yol alarak Patara’ya gelmiştir. Önce Kaş’a indirilen gemi, karayolu vasıtasıyla da Patara’ya taşınmıştır.

Alman Arkeolog Görlitz’in bu gemiyi yapmadaki amacı; antik çağlarda gemicilerin kamıştan yapılan bu tarz gemilerle boğazlardan geçip Karadeniz’e ulaşabildiklerini kanıtlamaktır. Bolivyada’dan getirttiği özel kamışlarla bu 14 metrelik gemiyi tasarlayan Görlitz, Türkiye’ye yani Patara’ya hediye etmiştir.

Likya’nın kadim liman kenti Patara’da böylesi bir antik çağ gemi canlandırmasının olması çok anlamlı.

10. Ana Cadde (Liman Caddesi)

Likya Bölgesi’ndeki en iyi korunmuş caddelerden biridir. Kentin omurgasını oluşturan Ana Cadde, kuzey-güney doğrultuludur ve yaklaşık 12.60 metre genişliktedir. Caddenin her iki tarafında sütunlar ve sütunların taşıdığı revaklar yer almaktaydı. Doğu revakta granit, batı revakta ise mermer sütunlar kullanılmıştır. Cadde boyunca dükkanların kalıntıları gözünüzden kaçmayacaktır. Ana Cadde üzerinde farklı işlevlerde hizmet veren dükkanlar yer almaktaydı.

Caddenin 100 metrelik kısmı ortadadır. Malesef depremler sonucu yaşanan çökmelerle diğer kısımları su altında kalmıştır. Caddenin araç trafiğine kapalı olduğunu, hiç tekerlek izi olmayışından anlıyoruz. Ayrıca caddenin altında kanalizasyon sistemi vardır. Elde edilen bilgilere göre de bu cadde M.S. 7. yüzyıla dek kullanılmıştır. Cadde üzerinde yer alan yazıtlar da dikkatlerden kaçmayacaktır.

11. Küçük Hamam

Patara’da bulunan diğer hamamların içerisinde en küçük olan hamamdır. Ana Cadde boyunca yürüdüğünüzde küçük bir tepe üzerinde karşınıza çıkar. Diğer hammalardan farklı bir plana sahiptir. Kuzey-güney doğrultulu olup yapıya giriş Frigidarium (soğukluk) doğu duvarındaki kapıdan sağlanmıştır. İnşa tarihi tam olarak netleşmeyen hamamın Erken Roma İmparatorluk döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

12. Merkez Hamamı

Ana Cadde’nin doğusunda yer alan hamam merkezi konumundan ötürü Merkez Hamamı olarak adlandırılmıştır. Yaklaşık 12.5 x 25 metre ölçülerindedir. Doğu-batı doğrultusunda inşa edilmiştir. Yan yana dizili üç bölümden oluşmaktadır. Yani Likya hamamlarının “sıra dizili plan” tipindedir. Tam kazısı gerçekleşmediği için yapım tarihi netlik kazanmamıştır.

13. Nero Hamamı

Nero Hamamı, Ana Cadde’nin son bulduğu Agora Kapısı’nın doğusunda yer almaktadır. Patara'da bulunan 4 hamamdan en büyük olandır. 38 m x 27 m ölçülerindedir. Doğu-batı doğrultusunda yanyana dizili üç ana mekandan oluşmaktadır; soğukluk, ılıklık ve sıcaklık.

Burada bulunan yazıtta yıllarca Vespasian Hamamı olarak bilinse de bu yanlış düzeltilmiştir. İmparator Nero tarafından yaptırılmış olup, Nero’nun adı silinerek Vespasian adı kazındığı için de yıllarca yanlış anılmıştır. Agorada yer alan bu hamam M.S. 60’lı yıllarda inşa edilmiştir ve en erken Roma hamamlarından biridir. Duvarları çatıya kadar neredeyse iyi korunmuş olan hamamda yenileme çalışmaları devam etmektedir.

14. Patara Deniz Feneri

Deniz Feneri, Patara’daki en heyecan verici keşiflerden biri olmuştur. Zira Piri Reis’in de haritasında işaretlediği Patara Deniz Feneri uzun yıllar kumların altına gömülmüştü. Büyük olasılıkla 15. yüzyılda tahrip olan bu fener, 2004-2005 yılları arasında devasa kum tepesinin altından çıkarılarak kente geri kazandırılmıştır.

Bu fener antik dünyanın en eski deniz feneri olarak biliniyor. Fenerin üzerinde bulunan yazıta göre; Roma İmparatoru Nero M.S. 64-65 yıllarında feneri inşa ettirmiştir. Dünyanın en büyük deniz feneri iddiaları ortaya atılsa da bu yanlıştır. Çünkü dünyanın bilinen en yüksek deniz feneri “Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen” İsenderiye Feneri’dir. Patara Deniz Feneri’nin bu bölgede bulunan en yüksek fenerlerden biri olduğu kesin. Üstelik antik dönemden günümüze eksiksiz gelmeyi başaran tek fenerdir.

İki basamaklı bir podyum ve bunun ortasında yükselen silindirik bir kuleden meydana gelmektedir. Kulenin içerisinde yukarıya çıkışı sağlayan merdiven bulunmaktadır. En üst kısmı ise kemerli pencerelere sahip kubbeli bir mekanda oluşmaktadır. Zamanında deniz kıyısında olan fener, limanın dolması sebebiyle kıyıdan neredeyse 500 metre içeride kalmıştır.

15. Maslak

Suyun kent içinde dağılımını sağlayan yapı tipidir. Bu maslak, M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiştir. Patara’da şimdiye dek tespit edilen 3 maslaktan en büyüğü bu maslaktır. 8.60 x 7.50 metre ölçülere sahiptir. Patara’nın su ihtiyacını karşılayan kaynak günümüzdeki İslamlar Köyü sınırlarında yer almaktaydı. Buradan kente getirilen su, maslaklar yardımıyla dağıtılmıştır.

Maslaklar, topografyası engebeli ve yüksek olan kentlerde su dağıtımında kullanılmaktaydı. Basit olarak giriş, çıkış ve boşaltma boruları ile donatılan bir su haznesinden oluşmaktadır. Kente gelen suyun toplandığı ana depo ile suyun ulaşacağı yapıalr arasında çok yükseklik farkları varsa, hattın bu noktalarında oluşan statik basıncın sisteme zarar vermemesi amacıyla inşa edilmişlerdi.

*** Evet; Patara Antik Kenti tüm bu saydıklarımızdan ibaret değil. Akdeniz’de nadir yerlerde bulunan Granarium (Tahıl Ambarı) dediğimiz yapılardan biri de Patara’da bulunmaktaydı. Günümüzde Andriake Granarium’u kadar sağlam olmasa da Patara gibi büyük bir liman kentinde İmparator Hadrian’ın emriyle bir granarium tasarlanmıştı.

Yine bir diğer ilginç yapı ise Anadolu’nun İlk Telsiz Telgraf İstasyonu’dur. Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki son toprağı olan Trablusgarp ile tek bağlantısı olan istasyondur. Bu istasyon II. Abdülhamit döneminde 1906’da kurulmuştur. Trablusgarp Savaşı’nda İtalyanlar tarafından bombalanmıştır. Günümüzde yenilemeleri süren istasyon binasının müzeye dönüşmesi bekleniyor.

Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.