Türkiye'nin UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasları

'18 Somut Olmayan Kültürel Miras' Türkiye'nin Somut Olmayan UNESC

Türkiye'nin UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasları nelerdir? Meddahlık, Mevlevi Sema Töreni, Karagöz ve daha fazlasını keşfetmek için yazımıza göz atabilirsiniz.

UNESCO'ya birçok açıdan dahil olan Türkiye, Somut Olmayan Miras Listesi ile de göz dolduruyor. Somut Olmayan Kültürel Miras kavramı, UNESCO tarafından desteklenmekte ve kültürlerin somut olmayan değerlerini koruma altına almaktadır. 

UNESCO, 17 Ekim 2003 senesinde Paris'deki 32. Genel Konferansta Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi'ni kabul etmiştir.

Somut Olmayan Miras kavramının içerisinde; toplumların gelenekleri, destanları, efsaneleri, atasözleri, gösteri sanatlarını, çeşitli ritüelleri, el sanatları vb. gibi daha birçok değer ele alınmıştır. 

Sizler için daha önce Türkiye'nin Unesco Dünya Mirası Listesi'ndeki 21 Kültürel Mirası hazırlamıştık. Bu kez Somut Olmayan Kültürel 30 Mirasımızı sizler için kısaca derledik; 

1. Meddahlık (2008)
 

Kısaca "tek kişilik tiyatro" diyebileceğimiz Meddahlık,  Türk kültüründe büyük ilgi görmüş bir sanattır. Meddah denilen sanatçı, bir öyküyü ya da olayı taklitler yaparak tek başına halka iletir. 

Sahnede yüksek bir platform üzerinde tek başına oyununu sergiler, anlatmak istediği öyküdeki karakterleri tek tek seslendirerek canlandırır. Aslında sanatçının tüm zekasını ve becerisini ortaya koyduğu bu tek kişilik oyun gözüktüğü kadar kolay değildir. O yüzdendir ki, Meddahlık asırlar  boyunca kültürümüzde ayrı bir yer tutmuştur. UNESCO tarafından 2008 senesinde Somut Olmayan Kültürel Miras'a eklenmiştir. 

2. Mevlevi Sema Töreni (2008)

Mevlevilik tarikatının bir nevi dini ayin şeklidir Sema törenleri. Mevlevilik denince ise akla elbet gelen ilk isim Mevlana Celaleddin-i Rumi'dir. Mevlevilik, Mevlana'nın ölümünden sonra ortaya çıkmış ve semazenlerin yaptığı tasavvufi tören Mevlevilik ile özdeşlemiştir adeta. 

Kâmil insan olma yolunda,  her türlü kötülükten arınmak için, Allah aşkıyla kalpleri doldurup kötü huylardan temizlenmek için Sema Törenleri yapılır.  Semazenlerin dönerek yaptığı bu dini ayin ney sesi eşliğinde manevi duyguların zirvesine ulaştırır sizi.   

Konya'da Mevlana'nın anısına her yıl düzenlenen Şeb-i Aruz törenlerinde Sema Törenleri coşkuyla geçer. Sadece Konya değil ülkemizin her bir köşesinde sevilerek izlenen Mevlevi Sema Gösterileri2008 yılında Somut Olmayan Kültürel Miras'a eklenmiştir.

3. Aşıklık Geleneği (2009) 

Aşıklık, Anadolumuzun asırlardan bu yana süregelen en önemli geleneklerinden biridir. Elinde sazı ile hem çalıp hem gönüllere dokunabilen Ozanlarımız, şiire dökerler anlatmak istediklerini. 

Döneminin insanının yaşam biçimini ve hayata bakış açısını, toplumun değerlerini göz önünde tutarak sazına yükleyen Aşıklar, bazen de karşılıklı olarak atışırlar. 

Öyle kolay yetişmez bir Aşık. Ustasının yanında gözlemler,  öğrenir, pişer, olgunlaşır sonra eline sazını alır. Atışma başladı mı Aşıklar arasında işte asıl hünerler o zaman ortaya dökülür. 

Eşsiz kültürel miraslarımızdan biri olan Aşıklık Geleneği, 2009 yılı itibariyle listede yerini almayı başarmıştır. 

4. Nevruz (Çokuluslu) (2009)

Çoğumuzun bildiği anlamıyla Baharın Gelişini sembolize eden Nevruz, ülkemiz dahil birçok ülkede kutlanan bayramdır. Baharın müjdeleyicisi olan Nevruz, doğanın tekrar dirilişe geçmesidir ve ülkemizde 21 Mart tarihinde kutlanır. 

Kökeni çok eskilere dayanan bir gelenek olan Nevruz, Anadolu ve Orta Asya ülkelerinde büyük bir gelenektir. 2010 yılından bu yana ise 21 Mart Dünya Nevruz Bayramı olarak kabul edilmiştir.

Nevruz, bir dirilişi sembolize ettiği gibi, aslında toplumları da birbirine bağlayan, kucaklaştıran ve ortak bağlar kurduran önemli bir kültürdür. 2009 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras'ta yerini almıştır. 

5. Karagöz (2009)

Şimdilerde unutulmaya yüz tutsa da, atılan adımlarla gelecek nesillere ulaştırılmaya çalışılan kültürümüz Karagöz ya da çoğumuzun kabul ettiği ismiyle Hacıvat-Karagöz.

Gölge Oyunu denince akla gelen iki karakterdir Karagöz ve Hacıvat. Yaşadıkları şehir Bursa'nın iki önemli değeri malesef başlarından olur Orhan Camii'nin yapımı sırasında. Şeyh Küşteri tarafından bu iki karakter perdeye yansıtılır ve gölge oyunumuzun iki kahramanı böylelikle doğar. 

Deriden yapılmış şekillerin çubuklar yardımıyla oynatılması, arkadan verilen ışık ile perdeye yansıtılması ve karakterlerin konuşmalarının canlandırılması Karagöz Oyunu'nun esasıdır. Vıy vıy vıy diye sahnedeki unutulmaz ses ise çoğumuzun çocukluk günlerine dönüşüdür. 

Karagöz kültürümüz 2009 itibarı ile UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras'ta yerini almayı başardı.

6. Geleneksel Sohbet Toplantıları (2010)

Özellikle kış aylarında, ülkemizin farklı bölgelerinde farklı erkek gruplarının bir araya gelerek toplandıkları sosyal içerikli toplantılardır. Bu sohbet toplantıları belirli kurallar çerçevesinde yapılır ve akşam saatlerinden gece yarılarına kadar sürer.

Birçok ilimizde farklı isimler altında gerçekleşen Sohbet Toplantıları, gelenekselleşmiş kurallar içerisinde yürür. Yazılı herhangi bir kural olmamasına rağmen, belli başlı oturmuş kurallara riayet edilir. Günlük yaşama dair yapılan bu toplantılarda, çeşitli eğlence ve oyunlar da düzenlenir ki aslında toplumsal bağların kuvvetlenmesi de böylelikle amaçlanmış olur.

Geleneksel Sohbet Toplantıları2010 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'nde yerini almayı başardı.

7. Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali (2010)

Ata sporu olarak kabul edilen güreş, insanlık tarihinin de en eski sporlarından biridir. Ülkemizde ise yağlı güreş denince şüphesiz ilk akla gelen Kırkpınar Yağlı Güreşleri'dir. 14. yüzyılda ortaya çıkan bu yağlı güreş müsabakamız, Dünya'nın hala süregelen en uzun spor müsabakası olarak kabul edilir.

Bir hafta süren Kırkpınar Yağlı Güreşleri, haziran sonu temmuz başı gibi gerçekleşir. Edirne ilimizin gururu olan güreşler, Sarayiçi denilen yerde yapılmaktadır. Kazanan pehlivan ise "Başpehlivan" ünvanını almaktadır ve altın kemeri kazanmaktadır, ta ki bir sene sonrasındaki yarışmaya kadar bu altın kemere sahip olmaktadır. 

Yaklaşık 650 yıllık bir geleneğin listeye eklenmesi de gurur vericidir. Kırkpınar Yağlı Güreşleri 2010 yılından bu yana Somut Olmayan Kültürel Miras'ta yerini almayı başarmıştır.

8. Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah (2010)

Bektaşilik denince akla gelen Hacı Bektaş-i Veli'nin türbesi, Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde yer almaktadır. Hacı Bektaş, yaşadığı yüzyılda öyle mesajlar vermiştir ki bugün bile günümüzde yüzlerce ziyaretçi türbesine akın etmektedir.

Alevi-Bektaşi vatandaşlarımız ise Allah'a ulaşma yolunda inançları gereği semah yaparlar. Çalınan saz eşliğinde müziğin ritmine uyarak semah ritüelini gerçekleştirirler. Semah; ağırlama, yürütme ve yedirme olmak üzere üç bölümden oluşur. 

Ağırlama, semaya giriş kabul edilen ağır hareketlerin yapıldığı ilk bölümdür. Yürütme ise hareketlenmenin başladığı ikinci kısımdır. Yedirmede hareketlilik artar ve en son bölüm olarak karşımıza çıkar. 

Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah, 2010 senesinde UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasımızda yerini almayı başarmıştır. 

9. Tören Keşkeği Geleneği (2011)

Türkiye genelinde yaygın olarak pişirilen ve bilinen Keşkek, düğünlerin, sünnet törenlerinin, bayramların ve daha birçok manevi günlerin anlamlı yemeğidir.

Ana malzemesi buğday olan keşkek, içine et de katılarak yapılan törenlerin vazgeçilmez yemeğidir. Buğday ve etin lezzeti, insanları da biraraya getirir aslında.

Kadın ve erkek imecesinin ortaya çıktığı keşkek hazırlığı zor bir süreçtir. Dev kazanlarda pişirilen keşkek, uzun süre büyük ağaç kepçelerle dövülür. Çoğu zaman düğünlerde erkekler sıraya girer ve sırayla keşkeği ağaç kepçelerle döverler.

Keşkek hazır olunca ise tüm katılanlar tarafından afiyetle yenir. 2011'den bu yana Somut Olmayan Kültürel Miras'ta tüm lezzetiyle yerini almıştır. 

10. Mesir Macunu Festivali (2012)

Manisa ilimizde yaklaşık olarak 480 yıldır süregelen bir gelenektir Mesir Macunu Festivali. Şifalı bir yiyecek kabul edilen mesir macununun ortaya çıkışı, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan'a bağlanır. Zira hastalanan Hafsa Sultan 41 çeşit bitki ve baharattan oluşan mesir macunu ile sağlığına kavuşmuştur.

Her yıl coşkuyla kutlanan festivale yerli yabancı yüzlerce insan katılmaktadır. 2012'den bu yana ise UNESCO Listesinde yerini almıştır. 

11. Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği (2013)

Sorulur mu hiç bir Türk'e kahve sever misin diye? Bugün kültürümüzün en aromalı ve vazgeçilmez lezzetlerindendir Türk Kahvesi

Kendine has aroması, telvesi ve köpüğüyle Türk Kahvesi diğer kahvelerden ayrılır. Yine kendine has hazırlık aşamasıyla da farklıdır, hazırlığı biraz uzun sürer ama damağınızdaki bıraktığı lezzet de uzun süre terketmez sizi.

Sosyal yaşamın bağdaştırıcı bir unsurudur kahvemiz. Kız istemede kahve olmadan olmaz, hele iki arkadaş sohbetinde önce o gelir masaya yerini alır. Yanında sunulan lokumla ayrı bir tat katar sohbetinize sanki tatlandırmak istercesine.

Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği de 2013'de UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras'ta yerini almayı başardı.

12. Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı (2014)

Ebru, kendine has tekniklerle hazırlanan ve su üzerine akıtılan boyalarla oluşturulup desenlerin kâğıda aktarılmasıyla da ortaya çıkarılan eşsiz bir geleneksel sanattır. 

Emsali olmayan bir sanattır Ebru. Sanatçı, yaşamın kaynağı olan suyun üzerine renkleri yayar, bu renkler kendi içinde öyle bir uyum yakalar ki emsalsiz bir görselliği kucaklar. Sanatçı hissettiğini suyun üzerindeki renklere yükler ve eşsiz bir resim ortaya çıkar. 

2014'den bu yana UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras'ta yerini alan Ebru, kültürümüzde ayrı bir önem taşımaktadır.

13. Geleneksel Çini Ustalığı (2016)

Yüzlerce yıllık geçmişi olan Çinicilik, Selçuklular ve Osmanlı ile Anadolu'da ayrı bir önem kazanmış ve farklılık yaratmıştır. Saraylardan camilere, türbelerden medreselere kadar birçok mekânda kullanılan çiniler görsellik olarak da yapılara zenginlik kazandırmıştır.

Kendine has yapım teknikleri bulunan çinicilikte, yaygın olarak "Sıraltı tekniği" uygulanmaktadır. Zor bir aşamanın sonunda elde edilen çinilere hayat veren ise insan elidir. Özellikle desen vermede çini ustalarının marifetli elleri konuşur. 

2016'dan bu yana ise UNESCO Listesinde yerini alan Geleneksel Çini Ustalığı ülkemizin nadide zenginliklerinden biridir.

14. İnce Ekmek Yapma ve Paylaşma Kültürü: Lavaş, Katırma, Jupka, Yufka (Çokuluslu) (2016)

Ülkemizde birçok yerleşimde süregelen bu kültür sadece yemek anlamını taşımaz. İmece usulü bir araya gelip ekmeğini, lavaşını beraber yapan insanımızın yardımlaşması demektir aynı zamanda. 

Toplumlarda ortak paylaşım demektir ki halen özellikle kadınlarımızın bir araya gelerek ortaklaşa yaptıkları bu yiyecekler kültürümüzde derin bir miras ve lezzettir.

Hamurun yoğrulması, açılması, pişirilmesi... Bunların hepsi ortak bir çaba gerektirir ve toplumda bağlayıcı ilişkiler doğurur. 2016'da bu yana UNESCO'ya eklenmiştir.

15. Bahar Kutlaması: Hıdrellez (Çokuluslu) (2017)

Hızır ve İlyas isimlerinin halk arasında söyleniş şekli olan Hıdrellez, Hızır Peygamber ve İlyas Peygamber'in buluştuğuna inanılan gündür. İslam öncesinden gelen bir gelenek olan Hıdrellez'in 6 Mayıs'ta gerçekleştiğine inanılır. O gün doğanın yeniden uyanışına inanılır ve Bahar Günü olarak kutlamalar yapılır. 

Bolluk ve bereket içinde yeni bir yıl geçirmek adına çeşitli ritüeller yapılır, dilekler dilenir ve yiyecekler hazırlanır. Çeşitli inanışlar doğrultusunda, ateş üzerinden atlanır, taş saklanır, beyaz elbise giyilir, dualar okunur, kurbanlar kesilir, yeşilliklerde dolaşılır.

Bu coşku dolu gelenek 2017 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras'ta yerini almayı başarmıştır.

16. Islık Dili (2017)***

Ülkemizde Doğu Karadeniz Bölgesi'nden doğmuş olan bu gelenek, engebeli Karadeniz coğrafyasında insanların iletişim aracı olarak kullandığı bir yöntemdir. 

Asırlar boyunca Karadeniz insanı yaşadığı zorlu coğrafyada hep çözüm üretmek zorunda kalmıştır. Islık Dili, Karadeniz insanının zorlu bölgelerde birbirine yaklaşıp konuşamadığı anlarda devreye girmiştir. Islık sayesinde anlaşmayı başaran Karadeniz insanı bu şekilde hayatını kolaylaştırmayı başarmıştır.  

Islık Dili2017'den bu yana UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras'ta yerini almıştır. 

17. Dede Korkut Mirası: Destan Kültürü, Halk Masalları ve Müzik (Çokuluslu) (2018)

En son listede yerini almayı başaran Dede Korkut, Oğuz Türkleri'nin bilinen en eski destansı hikaye türüdür. Asırlarca dilden dile anlatılagelmiş, zamanla biraz şekil değiştirmiş ama özünde derin bir kültür barındıran destanlardır.

"Ozanların Piri" kabul edilen Dede Korkut, 6. ve 7. yüzyıllarda yaşamıştır. Türk toplumunun bilgesi ve atası sayılan Dede Korkut Hikayelerinde, Türklerin yaşamına dair olaylar vurgulanmıştır. Türklerin sahip olduğu değerler dile getirilmiştir. 

Hakkında halen bazı şeyler tartışmalı olsa da Dede Korkut Mirası 2018'de listede yerini almıştır.

18. Geleneksel Türk Okçuluğu (2019)

Hem savaşta hem avlanmakta kullanılan ok ve yay, asırlar boyunca Türkler tarafından kullanılmış, daha çocuk yaştayken ok atmak öğretilmiştir. Orta Asya’dan bu yana ok ve yay, Türk boylarının vazgeçilmezi olmuş, Selçuklular ve Osmanlılar da bu kültürü devam ettirmişlerdir. Öyle ki; ok ve yay, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi tuğralarında sembol olarak yerini almıştır.

Son iki yüzyılda önemini kaybeden okçuluk, günümüzde bir spor dalı olarak tekrar ortaya çıkarak sevdirilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla unutulmaya yüz tutan bu asil gelenek yaşatılmaktadır. UNESCO tarafından Aralık 2019 tarihi itibariyle Somut Olmayan Kültürel Varlıklar Listemizde yerini almıştır.

19- Minyatür Sanatı (Çokuluslu) – 2020

Minyatür sanatı, kitap süsleme ve resim sanatının en eski ve en zarif örneklerinden biri olarak kabul edilir. Osmanlı, İran, Hint ve Orta Asya kültürlerinde önemli bir yere sahip olan minyatür, özellikle el yazması kitapların görselleştirilmesi için kullanılmıştır.

Osmanlı döneminde, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman gibi padişahların himayesinde gelişmiş ve Nakkaşhane adı verilen özel atölyelerde üretilmiştir.

Minyatürlerde, tarihi olaylar, saray yaşamı, savaş sahneleri ve dini anlatımlar betimlenmiş; sanatçılar, ince fırça darbeleri ve doğal boyalar kullanarak detaylı ve estetik eserler ortaya koymuştur.

UNESCO tarafından 2020 yılında Çokuluslu Kültürel Miras olarak kabul edilen minyatür sanatı, Türkiye, İran, Azerbaycan ve Özbekistan gibi ülkelerin ortak mirası olarak tescillenmiştir.

20- Geleneksel Zeka ve Strateji Oyunu (Çokuluslu) – 2020

Mangala, Afrika, Orta Doğu, Asya ve Avrupa’da farklı isimlerle bilinen çokuluslu bir oyun türü olup, UNESCO tarafından 2020 yılında "Somut Olmayan Kültürel Miras" olarak tescillenmiştir. Türk kültüründe "Mangala" olarak adlandırılırken, Orta Asya ve bazı Slav topluluklarında "Köçürme" ismiyle oynanmıştır.

Strateji geliştirme, matematiksel düşünme ve planlama yeteneğini artıran bu oyun, genellikle tahta üzerinde açılmış çukurlara taşların dağıtılması ve belirli kurallara göre kazanılmasına dayalıdır.

Türk kültürünün en eski strateji oyunlarından biri olup, oyuncuların zeka, sabır ve dikkat gerektiren hamleler yaparak taşları özel kurallara göre hareket ettirdiği bir oyun türüdür. Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanan bir geçmişe sahip olan bu oyun, Osmanlı döneminde de yaygın olarak oynanmış ve eğitici bir zeka geliştirici olarak kabul edilmiştir.

Günümüzde dijital platformlarda da oynanabilen Mangala, kültürel mirasın modern dünyaya taşınmasında önemli bir örnek olmuştur.

21- Hüsn-i Hat, Türkiye’de İslam Sanatında Geleneksel Güzel Yazı – 2021

Hüsn-i Hat sanatı, 2021 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edilerek korunması gereken sanatlar arasına alınmıştır. Günümüzde Türkiye’de hat sanatı, geleneksel hattatlar tarafından yaşatılmaya devam etmekte ve hat kursları, sanat galerileri ile akademik çalışmalarla desteklenmektedir.

Hüsn-i Hat, Arap harfleriyle estetik ve sanatsal yazı yazma sanatı olup, İslam sanatının en önemli dallarından biridir. "Hüsn" kelimesi "güzellik", "hat" ise "yazı" anlamına gelir; dolayısıyla Hüsn-i Hat, güzel yazı yazma sanatı olarak tanımlanır. Bu sanat, Kur’an-ı Kerim'in estetik bir biçimde yazılması amacıyla gelişmiş ve Osmanlı döneminde zirveye ulaşmıştır.

Osmanlı hattatları, harflerin formlarını daha zarif hale getirerek görsel açıdan kusursuz yazılar oluşturmuşlardır. Ahmet Karahisari, Hafız Osman, Mustafa Rakım, Kazasker Mustafa İzzet ve hattat Şeyh Hamdullah gibi isimler, Osmanlı hat sanatının en önemli temsilcilerindendir.

22- Çay Kültürü: Kimlik, Misafirperverlik ve Toplumsal Etkileşim Sembolü (Çokuluslu) – 2022

Çay, tarih boyunca farklı kültürlerin ortak değeri olmuş, toplumsal bağları güçlendiren ve misafirperverliği simgeleyen bir içecek olarak kabul edilmiştir. Asya’dan Avrupa’ya, Orta Doğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada önemli bir yere sahip olan çay, kültürel kimliklerin ve sosyal etkileşimin önemli bir parçasıdır.

Çay, ilk olarak M.Ö. 3. yüzyılda Çin’de keşfedilmiş ve daha sonra İpek Yolu aracılığıyla Orta Asya, Anadolu ve Avrupa’ya yayılmıştır. Günümüzde çay, Türkiye, Çin, Hindistan, Japonya, İngiltere, Rusya, Azerbaycan, İran ve Orta Asya ülkelerinde günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.

Çay kültürü, 2022 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edilerek Türkiye, Azerbaycan ve diğer ülkeler için korunması gereken bir kültürel miras olarak tescillenmiştir.

23- İpek Böcekçiliği ve Dokuma İçin İpeğin Geleneksel Üretimi (Çokuluslu) – 2022

İpek böcekçiliği, binlerce yıllık bir geçmişe sahip olup, dünyanın en değerli tekstil ürünlerinden biri olan ipeğin elde edilmesini sağlayan geleneksel bir üretim sürecidir. Çin’den başlayarak Orta Asya, Anadolu, Avrupa ve Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada gelişen bu zanaat, hem ekonomik hem de kültürel açıdan büyük bir öneme sahiptir.

İpek üretimi, M.Ö. 3. binyılda Çin’de başlamış ve uzun yıllar boyunca büyük bir sır olarak saklanmıştır. İpek Yolu sayesinde, bu sanat Orta Asya, Anadolu, İran ve Avrupa’ya yayılmış ve ticaretin en önemli unsurlarından biri olmuştur.

Bursa, Şam, Tebriz ve Buhara gibi şehirler geleneksel ipek üretiminde önemli merkezler olmuştur. Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde kaftanlar, halılar ve duvar süslemelerinde ipekli kumaşlar yaygın olarak kullanılmıştır.

İpek böcekçiliği ve dokuma için ipek üretimi, 2022 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne çokuluslu bir kültürel miras olarak dahil edilmiştir. Türkiye, Çin, İran, Hindistan, Özbekistan ve diğer ülkeler, bu geleneği yaşatmaya devam eden başlıca ülkeler arasındadır.

24- Nasreddin Hoca/Molla Nesreddin/Molla Ependi/Apendi/Afendi Kozhanasyr Fıkra Anlatma Geleneği (Çokuluslu) – 2022

Nasreddin Hoca, bilgelik, mizah ve toplumsal eleştiriyi harmanlayan fıkralarıyla tanınan kültürel bir figürdür. Türk, Arap, Pers, Orta Asya ve Balkan coğrafyasında farklı isimlerle bilinen bu efsanevi halk filozofu, günümüzde de halk anlatıları ve edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır.

Nasreddin Hoca’nın 13. yüzyılda Anadolu’da yaşadığı kabul edilir. Konya, Sivrihisar ve Akşehir gibi şehirlerle özdeşleşmiştir. Ancak, farklı kültürler Orta Asya, İran, Azerbaycan ve Balkanlar'da benzer bir figüre sahiptir ve onu kendi halk anlatılarında farklı adlarla tanımaktadır:

Nasreddin Hoca’nın fıkra anlatma geleneği, 2022 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne çokuluslu bir miras olarak dahil edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan gibi ülkeler, bu mirasın korunmasında ortak paydaşıdır.

25- Geleneksel Ahlat Taş İşçiliği – 2022***

Geleneksel Ahlat taş işçiliği, Türk-İslam sanatının en önemli örneklerinden biri olup, Anadolu'daki taş işçiliği geleneğinin en özgün yansımalarından biridir. Bitlis'in Ahlat ilçesinde, volkanik bazalt taşlarından ustalıkla işlenen mezar taşları, çeşmeler, kitabeler ve mimari süslemeler bu sanatın en belirgin eserleridir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden günümüze kadar süregelen Ahlat taş işçiliği, hala geleneksel yöntemlerle icra edilmektedir.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaygınlaşan bu sanat, Anadolu’daki en eski taş işleme tekniklerinden biridir. Ahlat Mezarlığı, dünyadaki en büyük Türk-İslam mezarlıklarından biri olarak kabul edilir ve buradaki şaheser niteliğindeki mezar taşları, taş işçiliğinin zirve noktalarından biridir.

Geleneksel Ahlat taş işçiliği, 2022 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edilerek korunması gereken bir kültürel miras olarak tescillenmiştir. Günümüzde bu sanat, Ahlat’ta hala usta-çırak yöntemiyle öğretilmeye ve yaşatılmaya devam etmektedir.

26- Tezhip/Tazhib/Zarhalkori/Tezhip/Naqqoshlik (Çokuluslu) – 2023

Tezhip sanatı, altın ve diğer renkli boyalar kullanılarak kitap sayfalarını, yazıları ve süsleme panolarını bezeme sanatıdır. Kelime anlamı "altınlamak" veya "altın ile süslemek" olan tezhip, özellikle Kur’an-ı Kerim, fermanlar, levhalar ve el yazması eserlerin süslenmesinde kullanılmıştır. Osmanlı, Selçuklu, İran, Orta Asya ve Arap kültürlerinde önemli bir sanat dalı olarak gelişmiştir.

Osmanlı’da "Tezhip", İran'da "Tazhib", Orta Asya'da "Naqqoshlik", Arap dünyasında "Zarhalkori" olarak adlandırılır. Türk, İran, Azerbaycan, Özbekistan gibi ülkelerde geleneksel sanatların en önemli dallarından biri olarak kabul edilir.

Tezhip sanatı, 2023 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne çokuluslu bir kültürel miras olarak dahil edilmiştir. Türkiye, İran, Azerbaycan, Özbekistan ve diğer ülkeler, bu sanatın yaşatılmasında önemli rol oynamaktadır.

27- İftar/Eftari/İftor ve Sosyo-Kültürel Gelenekleri (Çokuluslu) – 2023

İftar, Ramazan ayında oruç tutan Müslümanların gün batımında oruçlarını açtıkları ritüeldir. Sadece bir yemek vakti olmanın ötesinde, paylaşımı, dayanışmayı ve misafirperverliği temsil eden önemli bir sosyo-kültürel gelenektir. Farklı coğrafyalarda Eftari, İftor, İftar gibi isimlerle anılan bu gelenek, özellikle Türkiye, Azerbaycan, İran, Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan ve Arap dünyasında önemli bir yere sahiptir. 

İslam dünyasında 7. yüzyıldan itibaren Ramazan ayının en önemli ibadetlerinden biri olarak kabul edilmiştir.

İftar geleneği, 2023 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne çokuluslu bir kültürel miras olarak dahil edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, İran, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve diğer birçok İslam ülkesi, bu geleneğin yaşatılmasında önemli rol oynamaktadır.

28- Balaban/Mey Zanaatkarlığı ve İcra Sanatı (Çokuluslu) – 2023

Balaban veya Mey, nefesli çalgılar ailesine ait, özellikle Orta Asya, Kafkasya ve Anadolu'da kullanılan geleneksel bir enstrümandır. Ağır ve etkileyici sesi, derin tonları ve duygusal melodileriyle bu enstrüman, özellikle halk müziği ve tasavvufi müzikte önemli bir yere sahiptir. Azerbaycan, Türkiye, İran, Kazakistan ve diğer Orta Asya ülkelerinde icra edilen Balaban/Mey, tarih boyunca farklı kültürel etkileşimlerle şekillenmiş ve zengin bir müzikal miras oluşturmuştur.

Kökleri Orta Asya ve Mezopotamya'ya kadar uzanan bu enstrüman, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’da yaygınlaşmıştır.

Balaban / Mey zanaatkârlığı ve icra sanatı, 2023 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne çokuluslu bir kültürel miras olarak dahil edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, İran, Kazakistan ve diğer ülkeler, bu sanatın korunması ve sürdürülmesi için ortak çalışmalar yapmaktadır.

29- Sedef Kakma İşçiliği (Çokuluslu) – 2023

Sedef kakma işçiliği, ahşap, metal veya farklı yüzeylerin oyularak içine sedef, fildişi, bağa ve benzeri malzemelerin yerleştirilmesiyle yapılan geleneksel bir süsleme sanatıdır. Osmanlı, Selçuklu, İran, Orta Asya ve Arap dünyasında yüzyıllardır uygulanan bu el sanatı, özellikle mobilyalar, kapılar, müzik aletleri, sandıklar, silah kabzaları ve cami mihrapları gibi dekoratif objelerde kullanılmıştır.

Sedef kakma sanatı, Mezopotamya, Mısır ve Orta Asya’da binlerce yıl önce ortaya çıkmış ve İslam sanatında büyük bir gelişim göstermiştir.

Osmanlı'da: Topkapı Sarayı, Eyüp Sultan Camii ve Selimiye Camii gibi tarihi yapılar süslenmiştir. Arap Dünyasında: Şam ve Kahire’de sedef kakmalı mobilyalar üretilmiştir. İran ve Orta Asya’da: Ahşap ve taş süslemelerde bu teknik uygulanmıştır. Hindistan’da: Tac Mahal’in süslemelerinde kakma işçiliği görülmektedir.

Sedef kakma işçiliği, 2023 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne çokuluslu bir kültürel miras olarak dahil edilmiştir. Türkiye, Azerbaycan, İran, Özbekistan, Suriye ve diğer ülkeler, bu sanatın korunması ve sürdürülmesi için ortak çalışmalar yapmaktadır.

30- Zeytin Yetiştiriciliği ile İlgili Geleneksel Bilgi, Yöntem ve Uygulamalar – 2023***

Zeytin, insanlık tarihindeki en eski tarım ürünlerinden biri olup, Akdeniz kültürünün ve mutfağının ayrılmaz bir parçasıdır. Binlerce yıldır barışın, bereketin ve sağlığın sembolü olan zeytin, geleneksel yöntemlerle yetiştirilmiş ve işlenerek sofralara taşınmıştır.

Antik Yunan, Roma, Osmanlı ve İslam medeniyetlerinde zeytin, ekonomik ve kültürel açıdan büyük bir öneme sahip olmuştur.

Zeytin yetiştiriciliği, Akdeniz halkları için sadece bir tarımsal faaliyet değil, aynı zamanda geleneksel bilgi ve ritüellerle şekillenen bir yaşam biçimidir.

Zeytin yetiştiriciliği ile ilgili geleneksel bilgi, yöntem ve uygulamalar, 2023 yılında UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edilmiştir. Türkiye, Yunanistan, İtalya, İspanya, Tunus, Fas ve diğer Akdeniz ülkeleri, bu tarımsal mirası yaşatmaya ve sürdürmeye devam eden ülkeler arasındadır.

***Acil Koruma Geretiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi

Instagram hesabımızı takip ederek son paylaşımlarımızdan haberdar olabilirsiniz.

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.